Bölüm 364

avatar
7463 14

I Shall Seal The Heavens - Bölüm 364


Bölüm 364: Son Ana Bileşen!


Meng Hao sakin bir ifadeyle Simya Tao’su Dönüşüm Büyüsünü kullanmaya başladı*. Göz açıp kapayıncaya kadar avucundaki alev iki kısma ayrıldı. Meng Hao’nun derinliklerinde tıbbi hap çeşitlerinden oluşan engin bir diziliş uçuştu. Ayarlamalar yapmaya başladı ve bununla birlikte hap ocağı yavaş yavaş kızarmaya başladı.


R.N: Meng Hao Simya Tao’su Dönüşüm Büyüsünü 242.bölümde ocak lordu olduktan sonra öğrenmişti.


Gözleri pırıldayan Meng Hao eliyle sürekli çeşitli büyü hareketleri uyguladıktan sonra elini hap ocağına doğru bastırdı. Ona her dokunuşunda hap ocağı gümbürdedi ve içinden yüksek bir çatırdama sesi duyuldu. Kısa süre sonra hap ocağından bir tıbbi aroma yayıldı. Fakat tuhaf olan şey tıbbi aroma dışarı sızdığı anda insanlar onu koklamak isteseler de yapamadılar!


Aroma karşılarındaydı ama onu koklayamıyorlardı! Bu tuhaf fenomen çevredeki bütün Gelişimcilerin ifadelerinin değişmesine neden oldu. Kıdemlilerin gözleri kocaman açıldı.


Neler oluyor? Bu herif nasıl bir hap yapıyor? Tıbbi aromayı görebilsem de sanki hiç var olmamış gibi!


Ne tuhaf bir hap. Bu simyacı genç olabilir, ama belli ki küçümsenecek biri değil.


Ah, bu çok büyük bir şey değil. Bu muhtemelen bir çeşit büyülü illüzyondur. Büyük Usta Zhou’ya bakın, o belli ki neler olduğunu biliyor.


Zhou Dekun içten içe afallamıştı ama hiç tereddüt etmeden sanki tüm bunlar onun planının bir parçasıymış gibi gülümsedi. Sanki küçük nesil üyesine övgüde bulunuyordu.


Zhou Dekun bu ifadeyi meşhur ocak alevi yeşile dönüşene kadar pratik etmişti. Bu konuda kusursuzluğun zirvesine ulaşmıştı. Bu noktada, Tai Dağı gözlerinin önünde yerle bir olsa da Zhou Dekun sakince herkese bunu kendisinin yaptığına inandırabilirdi.


Onun Siyah Topraklarda şöhretinin yükselmesinin nedenlerinden biri de buydu. Hiç düşünmeden böyle bir ifade gösterebilmesi, izleyicilerin ödünü patlatmıştı.


Yan Song son derece odaklanmış bir ifadeyle Meng Hao’nun hap ocağına baktı. Yavaşça gözleri inanamaz bir bakışla doldu.


Bu… Bağımsız Hap Aroması! Hap daha tamamlanmadı, bu yüzden hapın aroması hayali. O, Gök ve Yerin ruhsal enerjisini emmek maksadıyla dışarı çıktı! Herkes onu hissedebiliyor ama onu koklayamıyor! Bu, efsanelerde varlığını sürdüren bir hap yapım alemi! Bu herif…” Yan Song düşündükçe şaşkınlığı daha da artıyordu. Zhou Dekun’a doğru bir bakış attı. Adamın derin, akıl almaz ifadesini görünce kalbi güm güm atmaya başladı.


Bu Zhao Dekun’un Simya Tao’sunun derinliği ne seviyede acaba?” diye düşündü.


İzleyiciler şaşkınlıkla dolarken Meng Hao sol elini sallayarak daha fazla tıbbi bitki çıkarttı. Bu sefer onları toz haline getirmek yerine sap, ince dal gibi kısımları alarak hap ocağına attı. Hap ocağının kırmızı rengi daha da şiddetlendi. Bir saat su gibi akıp gitti ve bu arada Meng Hao nihayet hap ocağına hafifçe vurdu.


Bir gümbürtü sesi havayı doldururken herkes hapın tamamlandığını düşündü. Tam o sırada yer sarsıldı ve aniden çığlık gibi bir rüzgar peyda oldu. Fakat, bir an sonra izleyiciler onun aslında rüzgar olmadığını fark ettiler!


O ruhsal enerjiydi!


Kutsal Kar Şehrindeki bütün ruhsal enerji ileri doğru akın ederek devasa bir hortum şekillendirdi.


Bu öfkeli ruhsal enerji hortumunun çekirdeği ise Meng Hao’nun elindeki hap ocağıydı.


Bu…” Birinci Kıdemli nefesi kesilmiş bir şekilde yavaşça ileri adımladı. Daha önce hap yapımı yüzünden böyle bir ruhsal enerji yükselmesi olayı yaşandığını hiç duymamıştı.


Diğer Kıdemliler de olayı afallamış bir şekilde izliyorlardı. Hanxue Shan da dahil diğer Soğuk Kar Klanı üyelerinin yüzlerinde inanamaz bir ifade vardı.


Kalabalığı oluşturan yüzlerce Gelişimci de dahil herkes aynı oranda şaşkındı. Nefesler daralmış ve kısa süre sonra hava konuşma uğultularıyla dolmuştu.


Hap yaparak böyle bir ruhsa enerji akışı yaratmak mümkün mü? O… O hap neyin nesi?


O tam olarak nasıl bir hap yapıyor? Bu neredeyse inanılmaz bir olay!


Konuşma sesleri havayı doldururken Zhou Dekun gururlu bir edayla olayı izlemeye devam etti. Hatta elini kaldırarak sakalını hafifçe sıvazladı ve takdir edermiş gibi bir bakış attı. Sanki bu inanılmaz olaylar zincirinin hepsi de onun titiz planının bir parçasıydı.


Tabii ki Zhou Dekun içten içe şaşkındı ve neredeyse çığlık atmanın eşiğine gelmişti.


İnsan üstü...” diye düşündü. “Garip! Simya Tao’su konusunda Fang Mu’nun dışında böyle bir canavarın olabileceğini hiç hayal etmemiştim. O tam olarak ne yapıyor? Yaptığı hap ne…?” Gerginliği artarken yüzündeki gururlu ve kendinden emin ifadeyi sürdürdü.


Yan Song da dahil insanlar onun yüzündeki ifadeyi görünce, ona karşı olan saygıları daha da arttı.


Hap Felaketi yok.” diye düşündü Yan Song gökyüzüne doğru bakarak. “Bu tıbbi hap şok edici görünüyor, ama aslında o kadar harika değil.” Bu durum sayesinde kendini biraz daha iyi hissetti.


Tam o sırada Meng Hao kayıtsızca konuştu, “Bayanlar ve baylar, korkarım ki biraz daha beklemek zorunda kalacaksınız. Bu hap hala en son ve en önemli bileşenine sahip değil.” Hap ocağı kızıl renkle parlıyordu ve onun etrafındaki hava bozulmuş ve bükülmüştü. Dört bir yandan akan ruhsal enerji ona girmeye devam ediyordu. Hap ocağı an itibariyle o kadar parlaktı ki Meng Hao sanki elinde küçük bir güneş tutuyordu.


O anda Meng Hao vahşi bir izlenime sahipti.


Kalabalık anında büyülendi.


Daha ana bileşeni eklemedi mi? Bunun anlamı ne? Şimdiye kadar neden ana bileşeni koymadı?


Bir şeyler ters görünüyor. Acaba son bileşeni koymak için birinin gelmesini bekliyor olabilir mi?


Dört Büyük Kıdemlinin kaşları çatıldı ve ardından Zhou Dekun’a doğru baktılar.


Sadece onlar değil, Yan Song da tereddütle ona doğru baktı.


Onların dışında Hanxue Shan ve şimdiye kadar hiç konuşmayan geç Gelişen Ruh Gelişimcisinin de gözleri Zhou Dekun’a çevrilmişti.


Zhou Dekun sakallarını sıvazlarken kayıtsız bir gülümseme gösterdi. Sanki yaptığı planı izlerken keyif alıyormuş gibi gizemli ve sakin bir havaya sahipti. Onun bu üstünlük havası gösterme becerisi gerçekten de kusursuzluğa yakındı.


Fakat içten içe gergin bir şekilde Göklere, yere ve hatta kalabalığa küfürler savuruyordu. Karşısına iki simyacı çıkmıştı ve ikisi de birbirinden canavardı; fakat insanlar hala en güçlü kişinin Zhao Dekun olduğunu düşünüyordu.


Ancak güçlü iradeye sahip olan biri kendini bu duruma karşı ayakta tutabilirdi. Zhou Dekun boğazını temizledi. Herkes ona bakıyor, bir açıklama bekliyordu.


Büyük Usta Zhou, lütfen bizi aydınlatın.


Evet! Büyük Usta Zhou, bu herifin bahsettiği son ana bileşen nedir? O buraya gelecek mi?


Yan Song bile ona karşı ellerini kenetledi ve hevesle konuştu, “Büyük Usta Zhou, lütfen bu kafa karışıklığımızı gider.


Senin kız kardeşinin kafa karışıklığını gidereyim emi! Ben son ana bileşeni nereden bileyim lan!” Tabii ki bu sözler Zhou Dekun’un kalbinden geçenlerdi. Yüzü hala gururluydu. Hafifçe gülümsedi ve gökyüzüne doğru baktı.


Tahminime göre...” dedi. “Son bileşen tabiattaki son derece sıra dışı bir şey. O basit, ama aynı zamanda gizemli. Onun sıra dışı olması sıradanlığından kaynaklı. Böyle bir bileşen gerektiren Simya Tao’su sizin anlayamayacağınız bir şey. Anlayamayacağınız bir şey için neden bir açıklama istiyorsunuz?” Zhou Dekun anlaşılmaz açıklamasını yaparken üstünlük havasını korudu. Eğer herkes onun harika bir Büyük Usta olduğuna çoktan karar vermemiş olsaydı, kesinlikle böyle bir açıklamayı boş laf olarak alacaklardı.


Fakat, ön yargıları yüzünden bu sözler onlara gizemli ve derinmiş gibi geldi.


Aslında Zhou Dekun’un açıklamasını yaparken gökyüzüne bakmasının nedeni bu son ana bileşen her ne olursa olsun, eğer eksikse birinin onu getirmesi gerektiği hissine kapılmış olmasıydı. Ve eğer birisi onu getirecekse, kesinlikle bunu oraya uçarak yapacaktı.


Eğer o birisi tarafından uçarak getirilmese de, Zhou Dekun’un gökyüzüne bakmasının başka bir nedeni olacaktı. Tıbbi bitkiler Gök ve Yerin üretimiydi. Bu nedenle Göklere doğru bakmak muhtemelen yanlış bir strateji olmayacaktı.


Meng Hao onun ne yaptığını fark etti ve aniden tuhaf bir hissiyata kapıldı. Aniden Zhou Dekun’un burada, Siyah Topraklarda Güney Diyarındakine göre çok daha eğlenceli olduğunu fark etti.


Meng Hao da gökyüzüne doğru baktı ve ardından düşündü, “Yedi ya da sekiz gündür buradayım. Hesaplamalarıma göre, zamanı yakın olmalı. Çok fazla beklemeyecek gibiyim.” Tam bunları düşünürken aniden ifadesi değişti. Hiç tereddüt etmeden depolama çantasına vurdu. Li Klanı Patriği aniden ortaya çıktı ve havaya fırladı.


Sonsuz masmavi gökyüzünde bir gümbürtüyle birlikte şok edici bir yıldırım ortaya çıktı. Onun sağır edici sesi Hap Felaketinden bile fazlaydı. Yıldırım doğrudan Li Klanı Patriğine çarparak onun acınası bir çığlık atmasına sebep oldu. Yıldırım zayıflamaya başladı ve Li Klanı Patriği küfürlerine başlamadan önce Meng Hao onu depolama çantasına attı. Ardından zayıflamış yıldırımı doğrudan hap ocağına yönlendirdi.


Meng Hao’nun beklediği son ana bileşen Felaket Yıldırımıydı!


Hap ocağının içinde bir gürleme sesi yankılandı. Yıldırım kıvrılarak ilerken gök gürültüleri şok edici çınlamalara sebep oldu. Hap ocağı titremeye başladı ve ardından kapağı uçup gitti. Hap ocağının içinden etrafı yıldırımla sarılı bir tıbbi hap fırladı.


Hap ortaya çıktığı anda gökyüzü kara bulutlarla doldu. Bunlar Felaket bulutları değildi, doğal yollardan meydana gelmişlerdi. Görünüşe göre bu tıbbi hap doğal yıldırım ve gök gürültüsünü çekebiliyordu. Yukarıda bulutlar çalkalanırken yer sallandı.


Dışarı yayılmış olan tıbbi aroma aniden kaynamaya başladı ve tıbbi hapın içine emilerek orada toplandı. Hap aniden yarı saydam bir görünüş aldı ve parlak bir ışık yaymaya başladı. Bu sıradanın ötesinde bir şeydi.


Aynı sırada bölgedeki bütün ruhsal enerji deniz dalgaları gibi kabardı. Hap aniden tüm ruhsal enerjiyi emen büyük bir girdap oluşturmuş gibi göründü. Gökyüzündeki gök gürlemeleri daha da şiddetlendi.


Tam yıldırım düşmeye başlayacak gibi olunca Meng Hao uzandı ve yıldırımla kaplı tıbbi hapı aldı. Ona dikkatlice baktı ve ardından başını aşağı yukarı salladı.


İlk defa böyle bir şey yapma girişiminde bulunmuştu. Yan Song’un beş elementi kullanan kaynatma tekniğini gördükten sonra, ondan esinlenerek o yöntemi kendi yöntemiyle kaynaştırmıştı. Tam olarak başarı sağlayamasa da, zihninde yeni bir fikir penceresi açmıştı.


Bu yöntemi kullanarak hap yapmak daha iyi sonuçlar veriyor.” diye düşündü. “Dahası, beş elementin içindeki çeşitlilik, hiçlikten bir şey yaratma teorisine göre hap yapmayı mümkün kılıyor…” Hapa son bir bakış attıktan sonra sakince gözlerini Yan Song’a çevirdi.


Dört Büyük Kıdemli de dahil kalabalıktaki herkesin nefesi daralmıştı. Meydandaki herkes etrafı yıldırımla sarılı olan tıbbi hapa bakıyordu.


Yan Song kaskatı kesilmişti. Meng Hao işleme başlarken Yan Song onu küçümsemişti. Ama işlem devam ettikçe bu tavrı yavaş yavaş değişmişti. Hayali hap aroması ortaya çıktığında kalbinde bir hayret kendini göstermişti. Gök ve Yerin ruhsal enerjisi ona doğru akmaya başladığında ise Yan Song tamamen sarsılmıştı. Yıldırım ortaya çıktığında artık tam olarak afallamıştı.


Onun nefesi düzensizdi ve kocaman açılmış gözleriyle tıbbi hapa baktı ve o tıbbi hapı yaratmak için kullanılan tekniğin kendi beş element kaynatma tekniğinin üstünde ve ötesinde olduğunu fark etti. Bu yeni teknik gerçek bir kaynaşımdı.








Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44226 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr