Bölüm 373

avatar
7550 18

I Shall Seal The Heavens - Bölüm 373


Bölüm 373: O Nasıl Burada Olabilir!?


Kutsal Kar Şehrinden hiç kimse Meng Hao’nun neden bahsettiğini anlamadı. Onun Siyah Toprak Sarayı Tao Çocuğuyla bir geçmişi olduğu belliydi ama detayları bilmiyorlardı.


Fakat bu sözler Luo Chong’un kulaklarına ulaştığı anda zihni dönmeye başladı. Maskenin altındaki yüzünde inanamaz bir ifade belirdi. Hayatta çok korktuğu iki insan vardı, birisi Güney Diyarından Fang Mu, diğeri ise Siyah Topraklardaki Şeytan Lorduydu.


Meng Hao’nun sözlerini işittiği anda onların ne anlama geldiğini kavramıştı. Göz bebekleri hemen büzüldü.


Bu o! Bu kesinlikle o! O olayı bilen tek kişi oydu. Lanet olsun, nasıl o burada olabilir!?” Luo Chong’un nefesi hızlandı ve o günkü olayı hatırlayınca gözleri kocaman açıldı. O olaydan sonra Siyah Toprak Sarayına dönünce zehirden kurtulmaya çalışırken yaşadığı kabus dolu günleri hatırlayınca kalbi titredi.


Her ay, bir kaç günlüğüne sanki tüm vücudu bıçaklanıyormuş gibi hissediyordu. Bu acı tarif edilemez seviyedeydi ve tek yapabildiği dehşetle inlemek oluyordu. Hatta ustası bile bu konuda ona yardım edememişti ve bütün Doğu Toprakları simyacıları iç geçirmişlerdi. Tüm bu düşünceler Luo Chong’un zihninde dolandı ve onu ezmeye başladı.


Kafası uğuldadı ve allak bullak oldu. Gözleri korkuyla doluydu. Şeytan Lordundan o kadar kaçınmaya çalışırken ilk kez dışarı çıkışında, böyle ıssız bir yerde bu kabus gibi figürle karşılaşacağı aklının ucundan bile geçmemişti.


Luo Chong olduğu yerde kalakaldı, kalbi tarifsiz bir pişmanlıkla doluydu. Masum olduğunu haykırmak istedi, çünkü gerçekten de Şeytan Lordun burada olduğunu bilmiyordu. Eğer bilseydi, ölüm tehlikesi altında bile olsa buraya gelmezdi.


Daha sonra biraz önce söylediği sözleri ve Şeytan Lordunun üç yüz kilometre yakınına gelmeme talimatını düşündü ve tüm vücudu sarsılmaya başladı. Kalbinde sessiz fırtınalar kopmaya başladı.


Şeytan Lordunun ne kadar korkunç olduğunu, adamın verdiği yer altı dünyasına ait hissiyatı ve onu tek düşüncesiyle nasıl öldürebileceğini düşündü. Tüm bu düşünceler Luo Chong’a üzerine devasa dağlar çökmüş gibi hissettirdi.


Siyah Toprak Sarayı Tao Çocuğu? Onur ve Şan? İtibar? Luo Chong’un sahip olduğu tüm bu şeyler kaybolmuştu. En önemli şey onun hayatıydı. Bu yüzden büyük bir korku içindeydi.


Lanet olsun, o nasıl burada olabilir!?


Luo Chong’un aklı allak bullak olmuşken ve içinde korku fırtınaları koparken yüzünde boş bir ifadeyle olduğu yerde kalakalmıştı.


Onun yanındaki Gelişimciler şaşkındı. Meng Hao’nun sözlerindeki ağırlık çevredeki Gelişimcilerin biraz endişelenmesine neden olmuştu. Aniden birisi uzun adımlarla öne çıktı ve konuşmaya başladı: “Bu ne cüret! Karşında Siyah Toprak Sarayının Tao Çocuğu var! Asıl insanlar ondan üç yüz kilometre uzağa kaçmak zorundadır, seni önemsiz simyacı! Ne cüretle böyle konuşursun!?


Bu sözler Luo Chong’un kalbine yıldırım gibi saplandı. Vücudu titredi ve aniden tekrar kendine geldi. Kalbi hem dehşet hem de sessiz bir öfkeyle doluydu. Fakat daha öfkesini açığa vuramadan önce…


Başka bir Gelişimci ileri fırladı, sadık ve adanmış bir auraya sahipti. Öfkeyle konuşmaya başladı: “Sen kim olduğunu sanıyorsun? Tao Çocukları son derece saygın bir pozisyona sahiptir. Biraz önceki sözlerinle ölüm fermanını imzalamış oldun!


Adamların bu ifadeleri Luo Chong’un kulaklarına ulaştı ve vücudunun daha da şiddetle titremesine neden oldu. Onun öfkesi artık Göklere ulaşmıştı ve sonsuz bir korku hissi tüm benliğini baskısı altına almıştı. Bunun nedeni Meng Hao’nun gözlerindeki soğuk parıltıyı görmüş olmasıydı.


Zihni sanki patlamanın eşiğine gelmişti.


Başka bir Gelişimci daha ileri çıktı. “Sen…” Ama sözlerine devam edemeden önce Luo Chong kafasını gökyüzüne doğru kaldırdı ve öfkeli bir kükreme koparttı.


Kapayın lan çenenizi! Lanet olsun, Tao Çocuğunu öldürtmeye mi çalışıyorsunuz!!” İleri fırladı ve hiç tereddüt etmeden konuşmaya başlayan Gelişimciye vurdu.


Bir gümbürtü koptu ve Gelişimci ağzından kanlar saçılırken gözlerinde karmaşık bir ifadeyle geriye doğru savruldu. Maskesinin altındaki yüzü öfkeyle dolu olan Luo Chong daha sonra döndü ve bir büyü hareketi uyguladı. Hemen parlak bir yıldız ışığı ortaya çıkarak daha önce konuşan Gelişimcilerden birinin etrafını sardı.


Acınası bir çığlık koptu. Sanki bu adam Luo Chong’un düşmanıydı ve onu öldürmek için elinden gelen her şeyi yapabilecek gibiydi!


Sizi lanet yalakalar!” diye kükredi Luo Chong. “Tao Çocuğunu oyuna getirmeye mi çalışıyorsunuz!? Siz öldünüz!” Başka bir gümbürtü daha havayı doldururken Gelişimci patlayarak paramparça oldu, Luo Chong tarafından doğrudan yok edildi.


Eğer bana saygısızlık etmek istiyorsanız sorun yok. Ama yüce Şeytan Lorduna saygısızlık etmek iğrenç bir suçtur! Hepiniz ölmeyi hak ettiniz!! Bu dünyada saygısızlık yapamayacağınız tek kişi Şeytan Lordudur!!” Luo Chong kükreyerek ilk konuşan Gelişimciye doğru hücum etti. Adam şok içindeydi, yüzü soluktu. Tam kendini ifade etmeye çalışmaya yeltendi ama Luo Chong onu dinler miydi? Onun tek istediği şey Meng Hao’nun yanlış anlaşılmaya kapılmaması için bu adamı öldürmekti.


Luo Chong öfkesini bu üçlüye kusma kararını anında vermişti. Böylece korkunç Şeytan Lordunun, bu adamların bu sözleri Luo Chong’u öldürtme niyetiyle söylediklerini anlamasını umacaktı.


Luo Chong benzersiz bir kudretle saldırırken havada patlama sesleri yankılandı. Yıldırım gibi hareket etti, anında Gelişimciyi katletti. Lu Chong’un saçı başı dağılmıştı, gözleri kıpkırmızıydı ve titreyen vücuduyla Meng Hao’ya doğru döndü. Ellerini kenetledi ve baş selamı verdi.


Bu küçüğünüz yüce Şeytan Lorduna selamlarını sunuyor.” dedi titreyerek. “Bu yalakalar biraz önce saçma sapan konuştular, bu küçüğünüz onları hemen yok etti. Şeytan Lordu yalvarıyorum… Lütfen beni affedin, Şeytan Lordu.” Luo Chong hızlı konuşsa da sesi gergindi ve korkuyla doluydu. Alandaki herkes onun bu sözlerini duymuştu.


Hem şehrin içinde, hem de dışında her yere müthiş bir sessizlik çöktü.


Dört Büyük Kıdemli gibi Hanxue Shan ve diğer şehir Gelişimcileri şaşkınlardı.


Dışarıda ise Gelişimciler Luo Chong’a boş boş bakıyorlardı. Uzaklardaki Siyah Toprak Sarayı Gelişimcilerinin yüzlerinde tuhaf ifadeler vardı. Bu ilginç olaya karşı nasıl tepki verecekleri konusunda kararsız gibiydiler.


Beş Gelişen Ruh Gelişimcisinin ise gözleri kocaman açılmıştı. Luo Chong şu an normal davranmıyordu…


Bu küçüğünüz burada olduğunuzu gerçekten de bilmiyordu yüce Şeytan Lordu. Gerçekten, Gerçekten bilmiyordum. Ben… Ben….” Luo Chong ölüm korkusuyla titriyordu. Biliyordu ki onu ne ustası, ne Doğu Toprakları simyacıları ne de beş Gelişen Ruh Gelişimcisi kurtaramazdı.


Kalbi pişmanlıkla, mutlak ve net bir pişmanlıkla dolmuştu. Siyah Toprak Sarayından hiç ayrılmamalıydı…








Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44295 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr