Bölüm 374

avatar
7703 19

I Shall Seal The Heavens - Bölüm 374


Bölüm 374: Ruh Bölmenin Ortaya Çıkışı


Hanxue Shan şaşkındı, Anka gibi gözleri iyice açılmıştı. Bu toprakların kanunlarından birisi güçten korkmaktı. Tüm bu olanlardan sonra Meng Hao’nun çehresi onun kalbine çok daha derince kazınmıştı.


Aklındaki düşünce Meng Hao’nun bunu onun için yaptığı yönündeydi.


Aniden yüzü kızardı ve Meng Hao’ya attığı bakış öncekinden tamamen farklıydı.


Dört Büyük Kıdemlinin ise Siyah Toprakların değerli Tao Çocuğunun Meng Hao’nun karşısında neredeyse secdeye kapanacağını görünce ağızları açık kalmıştı. Bir anda Meng Hao’nun tahmin ettiklerinden çok daha gizemli olduğunu fark ettiler.


Bu gizemli aura Büyük Kıdemlilere Zhou Dekun’a karşı hissettiklerinden tamamen farklı bir hissiyat veriyordu. Meng Hao… Çok daha korkunç görünüyordu!


Meng Hao’nun bizzat şahit oldukları Simya Tao’su, onun hızlandırma tekniği, Dikenli Suru uyandırabilmesi ve Siyah Toprak Sarayı Tao Çocuğuna böyle bir korku salması, tüm bunlar Meng Hao’nun onların gözündeki seviyesini benzersiz bir noktaya çıkartmıştı.


Benim burada olduğumu bilmediğin için, bu meseleyi unutacağım.” dedi Meng Hao soğukkanlılıkla, bir yanda da Luo Chong’a baktı. “Ama bu bir defa olacak. Bunu bir emsal olarak alma.” Luo Chong bu sözleri duyunca sanki yeniden doğmuş gibi hissetti. Vücudu rahatladı. Heyecanlı bir şekilde Meng Hao’ya karşı başını eğdi.


Luo Chong hatalı hissetti, ama şimdi Meng Hao’nun anlayışını görmüştü, bu his minnettarlığa dönüşmüştü. Tabii ki Meng Hao onu zehirlemişti, bu yüzden ondan nefret etmemesine imkan yoktu. İçi karmaşık duygularla doldu ve kendine bir yemin etti… Hayatı boyunca bir daha asla bu adamın karşısına çıkmayacaktı.


Tabii ki Meng Hao’nun aynı zamanda Fang Mu olduğunu bilseydi, o zaman hiç şüphesiz bu yemini iki kat daha hırsla dolu olacaktı.


Şuradaki Batı Çölü Gelişimcisinin bakışlarını sevdim.” dedi Meng Hao gelişigüzel bir ifadeyle. “Onu bana bir kaç günlüğüne çalışmak için ödünç verebilir misin? Daha sonra geri göndereceğim.” Aslında Meng Hao’nun öne çıkmasının ana nedeni buydu. Pırıldayan gözlerini Batı Çölü Gelişimcisinin totem dövmelerine dikti.


Meng Hao’nun bu sözlerini duyunca genç Batı Çölü Gelişimcisinin yüzü düştü. Geri çekilmeye başlamadan önce Luo Chong’un gözleri onun üzerine dikildi. Luo Chong için Meng Hao’nun sözleri hiç tereddütsüz itaat edilmesi gereken emirlerdi.


Yakalayın onu!” diye bağırdı. Çevredeki Gelişimciler tereddüt etmediler. Elleri ileri doğru fırlayarak Batı Çölü gelişimcisini yakaladılar. Gelişimci biraz mücadele etse de tam anlamıyla kontrol altına alınması bir kaç nefeslik zaman aldı.


Genç adam titredi ve gözleri korkuyla doldu.


Yüce Şeytan Lordu seni sevdi.” dedi Luo Chong, gözleri vahşilikle doluydu. “Bu senin için iyi talih demek! Mücadele etme!” Luo Chong bu hareketinin Batı Çölü Gelişimcilerinin kinine yada ona kötü niyet beslemesine neden olacağını umursamadı. Onun için Meng Hao’nun talimatları önemli olan tek şeydi.


Yüce Şeytan Lordu, ödünç vermekten bahsettiğiniz ama lütfen bu adamı size bir hediye olarak vermeme izin verin. Umarım kabul edersiniz, yüce Şeytan Lordu.” Arkasındaki tereddütlü Gelişimcilere genç Batı Çölü Gelişimcisini teslim etmelerini işaret etti. Adamlar hemen Dikenli Sura doğru uçtular, öfkeli genç adamı attılar ve geri döndüler.


Tüm bunlardan sonra Luo Chong memnun bir ifadeyle genç adamı omuzunun üstüne atan ve ardından şehre doğru yönelen Meng Hao’yu izledi. Bu noktada Luo Chong artık rahat bir nefes alabildi. Ellerini kenetledi ve baş selamı verdi, ardından arkasını döndü ve son hızla uzaklara doğru uçtu. Yanında getirdiği gümüş maskeli yaşlı adam da dahil iki bin Gelişimci de onunla birlikte harekete geçtiler. Adamların maskeleri yüzlerinden utanmış ifadeleri gizliyordu.


Grup ayrılırken Batı Çölünün iki Gelişen Ruh Gelişimcisinden birisi konuştu: “Siyah Toprak Sarayı, Batı Çölüne bu konuyla ilgili makul bir açıklama yaparsa iyi olur.” Adamın sesi soğuktu ve içinde öfke barındırmasa da güç ile doluydu.


Yaşlı adamın sesi duyulduğunda ve Luo Chong ile adamları ayrılmak üzereyken aniden soğuk bir homurdanma sesi havayı doldurdu. Bu ses Gök ve Yeri sarstı ve her yeri titreten bir gürültüye dönüştü. Zeminde çatlaklar meydana geldi, sanki hava bile paramparça olmuş gibi hissedildi.


Bu homurdanma sesinin gücü karşısında bölge direnememiş gibiydi ve yerle bir olmak üzereydi.


Bu homurdanma sesi Batı Çölü Gelişen Ruh Gelişimcisinin geriye doğru bir kaç adım sendelemesine neden oldu. Aynı zamanda Luo Chong ve diğerleri kalplerinin titrediğini hissettiler ve hareket etmeyi kestiler. Luo Chong’un gözleri kısıldı ve nefesi hızlanmaya başladı.


Yerde çok sayıda canavar karnının üstüne yere serildi, titriyor ve inliyorlardı. Uçan canavarlar da sarsılmış ve hareket etmeyi kesmişlerdi.


Yerdeki binlerce Gelişimcinin zihinleri uğuldadı, bu homurdanma sesi onların düşünme becerisini bile kaybetmelerine neden oldu.


Yukarıdaki gökyüzünün rengi değişti ve yer kabardı.


Kutsal Kar Şehrinin etrafını sarmış olan sayısız diken yerle bir olmaya başladı. Ürpertici çığlıklar çınlarken tüm şehir sarsıldı ve muazzam bir gümbürtüyle doldu. Şehrin devasa buz ve kardan duvarları çökmeye ve yukarıdaki yıldız formundaki aygıtlar yerle bir olmaya başladı.


Şehrin bütün büyü formasyonları daha önce delinmiş olsalar da tamir edilmişlerdi. Fakat bu güç karşısında parçalanmaya ve toza dönüşmeye başladılar.


Şehrin içindeki sayısız konut çökmeye başladı. Şehir duvarlarındaki Gelişimciler kan tükürdüler ve yüzleri burkuldu. Hatta yüz kadar Temel Kurulum Gelişimcisinin vücutları doğrudan patladı.


Eğer dört Büyük Kıdemli hemen harekete geçip Klan Üyelerini korumasalardı, Klan büyük bir zayiat verecekti. Fakat, onların bu durum karşısında ödedikleri bedel bir ağız dolusu kan tükürmek olmuştu. Yaşlı kadın, Üçüncü Kıdemli, zaten yaralıydı ve Gelişim Merkezinin aniden düştüğünü hissetti. Vücudu giderek zayıfladı ve daha öncekinden daha yaşlı görünmeye başladı.


Meng Hao geriye doğru fırlarken yüzü titreşti, dört yada beş ağzı dolusu kan tükürdü. Gökyüzüne baktığında güneş gibi görünen bir şeyin yaklaştığını gördü!


Bu güneş siyahtı ve gökyüzünde normal parlak güneşle birlikte mevcuttu. Fakat dikkatli bakınca siyah güneşin aslında siyah cübbe giymiş bir Gelişimci olduğu görülüyordu!


O kırklı yaşlarında görünüyordu, fakat bu genç görünüşünün aksine kadim bir havaya sahipti. Etrafı sanki bütün ışığı içine çekiyormuş gibi görünen siyah bir parıltıyla kaplıydı. Onun siyah bir güneş gibi görünmesinin nedeni buydu.


Onunla birlikte gökyüzünden tarif edilemez bir baskı indi.


Siyah cübbeli Gelişimcinin arkasında yüzü saygı ve hatta fanatizmle dolu olan genç bir adam vardı. Bu genç adam… Hanxue Zong’dan başkası değildi!


Ruh Bölme!!” Meng Hao’nun gözleri kısıldı ve ağır ağır nefes almaya başladı.


Sadece o değil, orada bulunan herkesin kalbi ve zihni titremeye başladı.


Selamlar, Ruh Bölme Patriği!” dedi Luo Chong heyecanla. Hemen havada durduğu yerde başını eğmeye başladı. Onun etrafındaki diğer Gelişimciler de hemen şok içinde secde etmeye başladılar.


Yerdeki binlerce Siyah Toprak Sarayı Gelişimcisi de dizlerinin üstüne çöktüler.


Selamlar, Ruh Bölme Patriği!”


Batı Çölü Gelişimcilerinin yüz ifadeleri değişti. Fakat onlar diz çökmediler, sadece baş selamı vermekle yetindiler. İki Batı Çölü Gelişen Ruh Gelişimcisi şaşkındı ve başlarını eğerek bu yeni gelen misafiri selamladılar.


Meng Hao’nun kalbi yerinden oynadı. Siyah cübbeli adamın gelişi artık bunun kesinlikle açılış savaşı olmadığını işaret ediyordu. İşleri halletmek için bir Ruh Bölme Gelişimcisi gönderilmişti.


Meng Hao kaşlarını çattı. “Soğuk Kar Larvasının tamamlanmasına daha iki ay var…” İç geçirerek depolama çantasındaki iyi şans efsununu çıkarttı. “Unut gitsin. Görünüşe göre Soğuk Kar Larvasını elde edebilmemin bir yolu kalmadı. Felaketi aşmak için başka yolları deneyeceğim.” Meng Hao duygulu bir iç geçirdi. Bir Ruh Bölme Gelişimcisi buradayken bu savaşın kaderi artık mühürlenmişti.


Eğer mastif uyanmış olsaydı ya da Gelişim Merkezim Gelişen Ruh aşamasında olsaydı….” Meng Hao kalbinden bir geçirerek kafasını kaldırdı ve siyah cübbeli Gelişimciye baktı. Aslında biliyordu ki Gelişen Ruh aşamasında olaydı bile bu Ruh Bölme Gelişimcisinin karşısında bir böcekten farkı olmayacaktı.


Ruh Bölme… Tao aydınlanması elde et, kendini üç kez Böl…” Ruh bölme aşaması arayışla değil yalnızca talihle ulaşılabilecek efsanevi bir alemdi. Tüm dünyada bir çok Nüve Formasyonu Gelişimcisi vardı ve Gelişen Ruh Gelişimcilerinin sayısı da az değildi. Fakat geniş Güney Diyarında bile Ruh Bölme aşaması nadirdi. Onlar yalnızca çoğunlukla büyük Tarikatların Tao Stoğu konumundaydılar.


Meng Hao Ruh Bölmeyi düşününce ister istemez aklına Patrik Reliance geldi.


Siyah cübbeli Gelişimci gökyüzünden aşağı doğru süzülürken Kutsal Kar Şehrine ölümcül bir sessizlik çökmüştü. Herkesin kalbi ve zihni umutsuzlukla dolmuştu. Herkes bütün savaşma umudunu kaybetmişti.


Siyah cübbeli Gelişimcinin arkasından gelen Hanxue Zong’un yüzü memnun bir ifadeyle doldu. Bakışlarıyla Soğuk Kar Klanı üyelerini süzdü ve gözlerinde duygusuz bir bakış belirdi.


Fakat siyah cübbeli Gelişimci hala şehrin üç bin metre yukarısındayken aniden durdu. Gözlerinde sanki nihai bir otoriteye sahipmiş, sanki Göklerin yüce Tao’su ona diğer yaşayan varlıklara tepeden bakma hakkı vermiş gibi derin bir bakış belirdi.


O orada süzülürken Gök ve Yer sanki kaynaşmış, ayrılmaz bir bütün haline gelmişti. Fakat aynı zamanda sanki ikisi birbirinden ayrılmışlar, bir araya toplanarak adamın kendi Tao’su haline gelmişler, Göklerin iradesini silmeyi imkansız hale getirmişlerdi.


Sanki dünyadaki her şey onun iradesi sayesinde varlığını sürdürüyormuş gibiydi. Bunun nedeni onun Ruh Bölme aşamasına uzun bir süre önce ulaşmış ve ilk Bölmesini yapmış olması yüzündendi. Bölmenin ne olduğu konusunda ise yalnızca aynı aşamadaki biri onun hakkında ip ucuna sahip olabilirdi.


Yoldaş Taoist Hanxue, birbirimizi yüzlerce yıldır görmedik. Hala ölüm döşeğinde misin? Seni görmeme neden izin vermiyorsun?” Adamın gözleri bölgeyi tararken, sanki hiçbir Gelişimci onun bakışlarını hak etmiyor gibiydi. Onun baktığı şey derinlerde bulunan yer altı odasıydı. Orada yıldız formundaki bir sunağın üzerinde oturmuş yaşlı bir adam vardı. Adam tamamen kurumuş haldeydi ve tıpkı bir ceset gibi görünüyordu.


Hala uyuyor musun?” diye devam etti siyah cübbeli Gelişimci gıcırtılı bir sesle. “Görünüşe göre senin yaşayıp yaşamadığına karar verme girişimlerim boşaymış. Bu saçmalığa bir son verelim.” Başını sağa sola salladı ve ardından bir kolunu salladı.


Kolunu salladığı yöndeki bölge sallanmaya başladı. Aniden zeminde, şehrin tam ortasında bir Göksel Çukur belirdi!


Tam o sırada Meng Hao’nun daha önce de duyduğu kadim ses bir kez daha kulaklarına ulaştı.


—–







Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44322 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr