Bölüm 389

avatar
8287 20

I Shall Seal The Heavens - Bölüm 389


Bölüm 389: Yan Song ile Buluşma


Bir kaç gün sonra Siyah Topraklar ile Batı Çölü arasındaki sınırda yeşil cübbeli Meng Hao Vahşi Devin üstünde hızla ilerliyordu.


Vahşi Devin elinde yüzü hüzün ve kızgınlıkla dolu olan bir Batı Çölü Gelişimcisi vardı, bu kişi Gu La idi.


Şehrin yok oluşu esnasında o ve Vahşi Dev siyah cübbeli Gelişimcinin büyüsü tarafından yaratılan Göksel Çukurun içine gömülmüşlerdi. Büyü kaybolduğunda Vahşi Dev ile Gu La hala içeride gömülü halde kalmışlardı.


Eğer Meng Hao onları hatırlamasaydı, Vahşi Dev ile birlikte bir daha asla gün ışığı göremeyeceklerdi.


Papağan Meng Hao’nun omuzuna tünemiş, Et Peltesi ise yine bir çan şeklini alarak papağanın ayağına bağlanmıştı. Papağanın yüzünde her zamanki vahşi kibir yer alıyordu. Gururlu bir şekilde gökyüzüne doğru bakarak ara sıra üzüntü ve duygusallıkla iç geçiriyordu.


Üzgün olduğu konu Meng Hao’nun Altın Işık Kilisesinin beş bin üyesini eski Dongluo Şehrinde bırakmış olmasıydı.


Vahşi Devin etrafı bir sarmaşıkla sarılıydı. Sarmaşık biraz yorgundu ve ara sıra yüzeyinde dikenler dışarı çıkıyor ve ardından tekrar içeri giriyordu. Meng Hao daha önce aklına gelen fikirle sarmaşığı Dikenli Sur tohumuyla beslemişti. Ne yazık ki bu durum onu geçici bir süre kontrol etmesini imkansız hale getirmişti. O sırada sarmaşık ölümün eşiğinde gibi görünüyordu. Kesinlikle iyileşmek ve Dikenli Surun becerilerini tamamen özümsemek için zamana ihtiyacı vardı.


Siyah Topraklar büyük bir kaosun içinde...” dedi yumuşak bir sesle. Siyah Topraklar boyunca yaptığı yolculuk sırasında bir kaç gündür Vahşi Devin omuzunda oturuyordu. Bu süreçte yaptığı bir kaç soruşturmanın ardından Kutsal Kar Şehri düştükten sonra geriye kalan tek Birleşik Dokuz şehrinin de en sonunda teslim olup Siyah Toprak Sarayına katıldığını öğrenmişti.


Birkaç gün tereddüt ettikten sonra Meng Hao Altın Işık Kilisesinin de aynısını yapmasını sağlamıştı. Olayların genel gidişatına göre her şey çoktan bir sonuca varmıştı ve buna karşı mücadele etmek beyhudeydi. Buna karşı mücadele etmek sadece ezilmek ve yok edilmekle sonuçlanacaktı.


Görünüşte Siyah Toprak Sarayı tüm Siyah Toprakları birleştirmişti. Fakat aslında gerçek büyük karmaşa daha yeni başlıyordu.


Batı Çölünün yedi güçlü Kabilesi açıkça Siyah Topraklara girmişti ve niyetleri burayı tamamen değiştirmek gibi görünüyordu. Geçtikleri her yerde arkalarında harabeler bırakıyorlardı.


Meng Hao kendi kendine mırıldandı ve uzaklara doğru bakarken yüz ifadesi titreşti. Hemen iradesini göndererek Vahşi Devin aniden durmasını sağladı. Dev göz açıp kapayıncaya kadar sarımsı-kahverengi bir ışık yaymaya başlayarak bir tepe görünümüne dönüştü.


Bu şekil değiştirme sanatı Vahşi Devlerin doğal bir becerisiydi. Şu an onun kimliğini tespit etmek için bir Gelişen Ruh Gelişimcisinin bile baya çaba harcaması gerekecekti.


Yarım tütsü çubuğunun yanma süresi kadar zaman geçtikten sonra uzaklardan keskin çığlıklar duyuldu. Ortasında bir çok akbabanın dolandığı gökyüzünde siyah bir bulut sahası süzüldü. Akbabaların gözleri kırmızıydı ve iğrenç bir koku yayıyorlardı. Havada uçarken etrafları bir çürük sisi tarafından sarılmıştı.


Aşağıda ise koşturan bir canavar denizi yeri titretiyordu. Bu canavar denizinin ardında bir kaç bin Batı Çölü Gelişimcisi vardı.


Havada büyük bir sancak dalgalanıyordu. Sancak, Kabilenin işareti olan ölüm aurası yayan soluk beyaz bir kurukafa resmiyle süslenmişti. Bu grup Siyah Toprakları istila eden Batı Çölü Kabilelerinden biriydi.


Kabile grubu uzaklarda kaybolduktan sonra tepe yavaşça tekrar Vahşi Dev şekline dönüşmeye başladı. Meng Hao kaşlarını çatarak ufka doğru bakıyordu.


Bu şimdiye kadarki dördüncü Kabile…” diye düşündü. Bu grup son günlerde karşılaştığı dördüncü Kabileydi. “Siyah Topraklar Batı Çölünün bir parçası olduğu için mi Kabileler bölgeye yerleşmeye geliyorlar?” Meng Hao’nun kaşları daha da çatıldı. Bu olayda şüpheli bir şeyler vardı. Meng Hao karşılaştığı Kabile üyelerinin yüzlerindeki rahatlamış bakışları görünce şüpheleri daha da artmıştı.


Neyse, Batı Çölü Kabileleriyle ilgili şüpheli bir şeylerin olup olmaması cidden önemli değil. Şu an Güney Diyarına geri dönemem, Siyah Topraklar ise çok küçük ve şu an bir kaosun içinde. Şu an gelişim için uygun bir yer değil. Şuan gidebileceğim tek yer Batı Çölü.” Meng Hao kafasını kaldırarak uzaklara doğru baktı.


Batı Çölü. Benim hedefim orası!” Soğuk Kar Klanı tarafından yapılan teklifi reddeden Meng Hao şu an nereye gitmesi gerektiğine karar vermişti. Sadece Batı Çölünde totem araştırmasına devam edebilir ve beş elemente dair teorisini sonuca ulaştırabilirdi. Hap yapım tekniklerini kullanarak kendi Beş Renkli Gelişen Ruhunu üretecekti.


Daha önce hiç kimse bu yolda yürümemişti!


Metal, ahşap, su, ateş, toprak. Her bir element için beş toteme ihtiyacım var. Tıpkı bir tıbbi hap yapmadan önce tıbbi bitkileri hazırlamak gibi temel bu olacak!


Ne yazık ki Batı Çölü ile Güney Diyarı gelişimleri arasındaki fark çok bariz. Onlar totemlerin gücünü kullanıyorlar ve bu yüzden sonuçta ortaya çıkan aura tamamen farklı. Tek bir bakışla beni tanıyacaklardır.” Meng Hao’nun gözlerinde düşünceli bir bakış belirdi. Batı Çölü gelişiminin bazı en önemli noktalarını bir Güney Diyarı Gelişimcisinin kavraması çok zordu. Eğer totemleri araştırmak istiyorsa, Batı Çölüne sızmanın en iyi yolu Batı Çölü Gelişimcisi kılığına girmek olacaktı.


Bu konuyu Et Peltesiyle konuştu ama ona Felaketi aşmasında yardım ettikten sonra tamamen tükenmiş haldeydi. Onun yaptığı açıklamaya göre habis ve ahlaksız Meng Hao’ya yardım edebilmesi için bir süre dinlenmeye ihtiyacı vardı.


Meng Hao en büyük gizli kozunu bile oynamış ve Et Peltesinin heyecanla titremesine neden olan üç zorbadan bahsetmişti. Fakat sanki elinden alınan bir kaç değerli hazine görmüş gibi yüzü yaşlarla dolmuştu.


Vahşi Dev ilerlemeye devam ederken Meng Hao onun üstünde sessizce oturuyordu. Fakat bir an sonra gözleri aniden pırıldadı ve kararlılıkla doldu.


Görünüşe göre Yan Song ile birlikte çalışmam lazım. Bu aura problemiyle ilgili bir yola sahip olduğunu söylemişti. Eğer gerçekten yıllardır bu meselenin üzerinde çalışıyorsa o zaman onun güvenilir biri olduğunu varsayabilirim.” Meng Hao’nun gözleri parladı ve kararlılıkla doldu.


Şu anki Gelişim Merkezim, Kan İnfilakı Parlaması ve Lotus Kılıcı Formasyonuyla birlikte Erken Gelişen Ruh aşamasıyla aramda biraz mesafe var. Fakat eğer bir Erken Gelişen Ruh aşaması Gelişimcisi beni öldürmek isterse bu kolay olmayacak. Eğer kan renkli maskeyi de düşünürsek… O zaman kesinlikle bir Erken Gelişen Ruh aşaması Gelişimcisiyle savaşabilirim!” Meng Hao ,Yan Song’un ahşap kayışını çıkarttı ve içine biraz Ruhsal Duyu gönderdi. Bunun ardından Vahşi Devin kafasına hafifçe vurdu. Dev kükredi ve ardından yönünü Meng Hao’nun verdiği talimatla değiştirdi.


Bir kaç gün sonra…


Siyah Topraklar ile Batı Çölünün sınır bölgesi sonu gelmez dağ silsileleriyle doluydu. Yoğun bir ormanın ortasında gümüş parıltı yayan bir suya sahip bir nehir vardı. Gece vakitlerinde bu parıltı belli yöntemlerle Gelişim Merkezini deveran edebilen herhangi biri için şüphe çekici olacaktı.


Şu an küçük nehrin yanında oturan Yan Song yüzünde gülümsemeyle karşısında duran iki orta yaşlı adama bakıyordu.


İki adamın da Gelişim Merkezleri Erken Gelişen Ruh aşamasındaydı. Birinin üzerinde uzun mavi bir cübbe varken diğeri siyah bir elbise giyiyordu. Yan Song ile birlikte bir üçgen şeklinde bacaklarını çaprazlamış oturuyorlardı.


Yoldaş Taoist Yan, ne zaman başlayacağız?



Endişelenmene gerek yok Yoldaş Taoist Wang*. Hala yolda olan iki Yoldaş Taoist daha var. Hesaplamalarıma göre iki gün içinde burada olacaklardır. Onlar geldiklerinde başlayabiliriz.”

R.N: Bilgilendirme, Buradaki Wang soy isminin yazılışı Güney Diyarının Wang Klanından farklı.


Yoldaş Taoist Yan…” dedi siyah cübbeli Gelişimci soğukkanlı bir sesle, “Bu meseleyi dikkatlice düşünmeliydin. Fazladan her bir insan başarı şansını cidden artıracak olsa da aynı zamanda ödülün daha fazla bölünmesine neden olacak.


Yoldaş Taoist Mo Li, endişelenme.” dedi Yan Song gülümseyerek. “Hedefimizi etraflıca araştırdım. Ruh Bölme Hapının beş kişi arasında bölünebileceğinden kesinlikle eminim.


Umarım doğruyu söylüyorsundur Yoldaş Taoist Yan.” dedi Wang isimli mavi cübbeli Gelişimci. Gülüyor olsa da sesindeki tehdit çok barizdi.


Yan Song da güldü. Soğukkanlılıkla cevap verdi, “Yoldaş Taoist Wang, ahşap kayışı kendi gözlerinle gördün ve kendi kararını kendin verebilirsin. Eğer bana güvenmiyorsan, seni ikna etmeye çalışsam bile kalmak zorunda değilsin.


Wang isimli Gelişimci soğukça homurdandı ama karşılık olarak bir şey söylemedi.


Kısa süre sonra ortaya çıkan ay üç insanın kafalarını kaldırmalarına neden oldu. Aniden uzaklarda karanlığı yarıp geçen prizmatik bir ışık ışını belirdi. Kısa bir süre sonra üç Gelişimcinin yanında yaşlı bir adam ortaya çıktı.


Bu adamın Gelişim Merkezi Erken Gelişen Ruh aşamasındaydı ve bu aşamanın zirvesinde olduğu belliydi. Bu durum onu Yan Song ve diğerlerinin üstüne çıkartıyordu.


Dönüşüm Patriği, Li Tian!” dedi Wang isimli Gelişimci gözlerini kısarak. Gözleri ciddi bir bakışla doldu.


Onun yanındaki Mo soy isimli siyah cübbeli Gelişimci de gözlerini kısarken yüzünde kasvetli bir ifade belirdi.


Li Tian isimli yaşlı adam o ikisine doğru gözlerini çevirdi ve ardından gülümsedi. Bu habislikle dolu soğuk bir gülümsemeydi.


“Demek Yoldaş Taoist Wang ve Yoldaş Taoist Li de burada. Yıllar önce ayrıldığımızda siz ikiniz zaten oldukça samimiydiniz. Şimdi daha da yakın gibisiniz öyle mi? Ne zaman düğününüzde kadeh kaldıracağız?” Adamın sesi nahoştu ve gözlerinden lütufkarlık yayıldı.


Onun bu sözlerini duyunca iki adamın da yüzünde en ufak bir değişim olmadı. Adamın bu tarzdaki konuşmalarına alışkın gibilerdi.


Sen bizim yanımızda hep sönük kaldın, Yoldaş Taoist Li.” diye cevapladı Wang isimli adam. “Gelişimle geçirdiğin yıllar boyunca çeşitli Tarikatlarda mahvettiğin kadın öğrencilerin haddi hesabı yok. Şu günlerde Güney Diyarına adım atmaya bile cüret edemiyorsun. Sen sürekli kaçmak zorunda olan bir sokak köpeği gibisin. Sanırım bu hayat tarzından zevk alıyor olmalısın Yoldaş Taoist Li.” İçten içe Li Tian’dan korksa da sözleri çok keskindi.


Li Tian’ın gözleri soğukça pırıldadı. Boğuk bir sesle güldü ama hiçbir şey söylemedi.


Üç adamın artık konuşmayacağını gören Yan Song boğazını temizledi.


Yoldaş Taoist Li güvenilir birisi.” Gülerek ellerini kenetledi. “Batı Çölüne yapacağımız bu yolculukta bütün Yoldaş Taoistler birlikte çalışmalı.”


Pekala.” dedi Li Tian sanki bir demiri taşa sürtüyormuş gibi kulak tırmalayıcı bir sesle.


Yan Song gülümsedi ve tam başka bir şey söylemeye hazırlanırken aniden Li Tian’ın yüzü titreşti ve kafasını çevirdi.


Kim o?


Sesi tam duyulduğu anda ormanın içinden onlara doğru kan renkli bir ışık ışını fırladı. Bir anda grubun oldukça yakınına ulaştı.


Bu yeni gelen kişinin ortaya çıkışı çok ani olmuştu. Li Tian söyleyene kadar Yang Song ve diğer ikisi daha hiçbir şey hissetmemişlerdi bile. Tam o sırada aniden bir şeylerin ters olduğunu fark ettiler.


Yeni gelenin ortaya çıkışıyla aynı anda Li Tian soğukça homurdandı. Hemen sağ elini kaldırarak bir büyü hareketi uyguladı. Siyah Qi iplikleri kıvrılarak siyah bir turna şekillendirdiler. Delici bir çığlıkla doğrudan kan renkli figüre doğru fırladı.


Bir yüz olmadan...” dedi kan renkli figür sağ elini sallayarak. Aniden devasa bir yüz belirdi. Yüz belirsiz olsa da şok edici bir güç yaydı. Siyah turna ona çarptığında aniden sinirlenmiş gibi göründü ve bir gümbürtü sesi yankılandı.


Gürleme sesi Li Tian’ın yüzünün burkulmasına neden oldu. Gözlerinden hala soğukluk yayılıyordu ama şimdi bu soğukluğun içinde korku da vardı.

—–







Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44266 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr