Bölüm 390

avatar
8498 20

I Shall Seal The Heavens - Bölüm 390


Bölüm 390: Karga Mabudunun Beş Kabilesi


Kan renkli figür bir kaç adım geri çekildi ve soğukkanlı bir şekilde elbise kolunu fiskeledi. Ay ışığının altındaki bu figürün görüntüsü anında orada bulunan insanların hafızalarına kazındı.


Maskede iki göz deliğinden başka herhangi bir detay yoktu. Gözlerin kendisi bile kıpkırmızıydı. Fakat bu gözleri delilikle değil, pervasız bir soğuklukla doluydu.


Ay ışığı onun yeşil cübbesine ve uzun, siyah saçlarına düşünce güçlü bir havayla birlikte hafiften şeytaniliğe sahipti.


Bu kişi kan renkli maskeyi takmış olan Meng Hao idi!


Bayım, sen kimsin?” dedi Li Tian nahoş bir sesle. Onun yanındaki Wang ve Mo’nun Meng Hao’ya bakan gözleri kısılmıştı. İçten içe tam teyakkuz halindelerdi; maskenin sıra dışı becerilerini göremiyor olsalar da Meng Hao’nun Gelişim Merkezinin sadece Nüve Formasyonu aşamasında olduğunu görebilmişlerdi. Fakat biraz önceki saldırısı gerçekte Gelişen Ruh aşamasına denk bir güç dalgalanması göstermişti.


Bu nedenle ortamda bulunan herkes aniden Meng Hao’nun Gelişim Merkezi konusunda biraz tereddüde düşmüştü.


Ona bakarken Yan Song’un gözleri titreşti. Karşısındaki figürle ilgili kalbinin şok ile dolmasına neden olan tanıdık bir şey vardı.


Yoldaş Taoist Yan beni buraya davet etti.” dedi Meng Hao soğukkanlılıkla. “Misafirleri böyle mi karşılıyorsunuz?” Onun arkasındaki ormandan Vahşi Dev yavaşça çıktı. Gu La ise Meng Hao tarafından daha önce bilinçsizleştirilmişti; şu anki mesele onun duymaması gereken şeyler içeriyordu.


Vahşi Dev çok büyük olsa da Gelişen Ruh Gelişimcilerinden hiçbiri ona önem göstermedi.


Meng Hao’nun sesini duyan Yan Song’un gözleri anlamlı bir şekilde titreşti. “Yoldaş Taoist Meng!” dedi. Derin bir nefes aldı. İçten içe Meng Hao’nun düşündüğünden daha da gizemli olduğunu fark etti. Meng Hao’ya daha önce değer verdiği nokta onun Nüve Formasyonu aşaması ve bir Simya Tao’su Büyük Ustası olmasıydı. Ama şu anki karşılaştığı manzaradan etkilenmemesine imkan yoktu.


“O ne tür sırlar barındırıyor acaba…?” diye düşündü Yan Song, Meng Hao hakkında bilmediği daha bir çok şey olduğunu hissetti. Aniden gürültülü bir kahkaha attı ve ardından ellerini kenetleyerek konuştu: “Sen olduğunu fark edemedim Yoldaş Taoist Meng. Sadece küçük bir yanlış anlaşılma oldu. Yoldaş Taoist Li, Wang ve Mo, size Yoldaş Taoist Meng’i tanıtıyım. O grubumuzun son üyesi ve benim bile kendisine rakip olamayacağım bir Simya Tao’su Büyük Ustası. Yoldaş Taoist Meng ile birlikte projemizin başarıya ulaşma şansı oldukça yükselecek.


Li Tian ve diğerleri hafifçe başlarını aşağı yukarı salladılar. Havada biraz öncekine göre daha az düşmanlık kokusu vardı.


Meng Hao gruba girdiğinde Gelişim Merkezi Nüve Formasyonu aşamasında olduğu için ona tepeden bakabilirlerdi. Fakat Gelişen Ruh Gelişimcileri genelde acayip tiplerdi. Çoğu yoldaş Gelişen Ruh Gelişimcilerinin kendi Gelişim Merkezlerini gizlemeyi sevdiklerini biliyorlardı ve bir çoğu diğer insanların kendi gerçek seviyelerini görmesini istemiyordu.


Grup gümüş nehrin kenarında toplanınca Yan Song meseleyle ilgili daha fazla açıklamada bulunmadı.


Meng Hao’nun ifadesi soğuktu. Biraz hayat kuvvetini harcayarak maskeyi takmayı seçmişti, bunun nedeni geçmişte Siyah Elek Tarikatının Kutsal Topraklarında tecrübe ettiği benzer olaydı. Gelişim Merkezi düşük olduğu için hemen saldırı almıştı. Mesele çözülmüş olsa da  bu daha sonra uygunsuz ve olumsuz durumlara yol açmıştı.


R.N: 156.bölümde Han Bei’nin topladığı ekiple kazan dünyasına girdiği olayda bahsediyor. Grupta Meng Hao’ya hemen saldıran bir kadın vardı. Ve bu kadın daha sonra ilk öldürülen kişi olmuştu.


Bu sefer, güçlü bir havayla gruba katılması gerektiğini anlamıştı. Ne de olsa kan renkli maskeyi takınca normalden çok daha güçlü oluyordu.


Yoldaş Taoist Meng de geldiğine göre...” dedi Wang isimli adam. “Herkes hazır. Yoldaş Taoist Yan, Ruh Bölme Hapına dair daha fazla açıklama yapacak mısın?” Adam Meng Hao’ya baktı, ardından gözlerini Mo isimli siyah cübbeli Gelişimciye çevirdi. Bunun yaptığında gözleri sinir ve öldürme arzusuyla titreşti.


Onun bu ifadesini gizlemeye gerek duymaması Li Tian’ın gülmesine neden oldu. Yan Song da bunu fark etti. Buruk bir gülümsemeyle ne diyeceğini bilemedi.


Meng Hao’nun kafası karışmıştı. Wang isimli Gelişimcinin öldürme arzusu tamamen anlaşılmaz görünüyordu ve Meng Hao’yu hayretler içinde bırakmıştı. Bunun ardından Mo isimli Gelişimcinin kendisine takdir ve hatta merakla baktığı fark etti. Adam orta yaşlıydı, ama cildi yeşim gibi pürüzsüzdü ve yüzü belli bir kibarlıkla dolu yakışıklılığa sahipti.


Mo isimli Gelişimcinin bakışları şaşırtıcıydı, ama Li Tian’ın gülüşünü duyduğu anda kendisini korkuya düşüren bir şeyin olduğunu hissetti. Hafifçe öksürdü ve Wang’dan kaçınmak için birkaç adım geriledi.


Yan Song başını sağa sola salladı. Yalnızca acı acı gülümseyebildi ve boğazını temizledi, ardından konuşmaya başladı: “Yoldaş Taoistler, hepinize bana gösterdiğiniz güvenden dolayı minnettarım. Hepinizin burada olması Batı Çölündeki görevimizin başarıya ulaşacağını kesinlikle garanti altına aldı. Fakat ben, Yan, kesinlikle sizin gözünüzü boyamayacağım. Bu iş çok tehlikeli olacak!” Yan Song etrafına bakarak adamları inceledi ve ifadelerinin değişmediğini görünce devam etti.


Antik Simya Tao’su modern zamanların simyasının çok ötesindeydi. Çoğu kaybolduğu için bu günlerde sadece Gelişen Ruh aşaması için tıbbi hap bulmak kolay. Ruh Bölme aşaması için gereken tıbbi haplar ise çok nadir bulunuyor. Bugünlerde bir insan antik zamanlardan bugüne kadar gelmiş olan tıbbi hapları elde edebilir, ardından onları tekrar işleme sokarak hap yapabilir ama bu haplar en iyi ihtimalle orijinalinin yüzde onu kadar bile etkili olmazlar.


Antik Simya Tao’su ile modern simya Tao’su arasındaki en büyük ayrım noktası Ruh Bölme Hapıdır. Diriliş Günü olarak da bilinen bu hapı tükettikten sonra Gelişimci Gök ve Yerin bir aydınlanmasıyla boğulacaktır. O kişi kendisini net bir şekilde kavrayacak ve ardından İlk Bölmesini gerçekleştirecektir.”


Tüm bu bilgileri, verdiğim ahşap kayıştan elde edebilirsiniz. Yıllar boyunca ben, Yan, bir çok yere yolculuk ettim ve en sonunda Batı Çölünde Antik Simya Tao’su ile bağlantıya sahip olan bir konum keşfettim!


Belki de onun varlığıyla Karga Mabudu Kabilesinin yükselişi birbiriyle bağlantılıdır. Onların Kutsal Dağına gizlice girmeyi denesem de yaklaşmayı bile başaramadım. Sadece uzaktan görebildim. Buna rağmen onun Antik Simya Tao’su ile bağlantılı olduğunu teyit edebildim!


Yan Song yavaş yavaş açıklamasını yaparken Meng Hao’nun yüz ifadesi hep aynı kaldı. Fakat kalbinin derinliklerinde Yan Song’un sözlerini analiz ederek ne kadarının doğru ne kadarının yanlış olduğuna karar vermeye çalışıyordu.


Karga Mabudu Kabilesi uzun zaman önce düşüşe geçti ve bölündü. Şu an beş farklı güce ayrılmış durumda ve hepsi de ayrı Kabileler olarak varlıklarını sürdürüyorlar. Bu Kabileler, Karga Asker Kabilesi, Karga Savaşçı Kabilesi, Karga Gözcü Kabilesi, Karga Alev Kabilesi ve Karga Kasvet Kabilesi!


Bunu duyunca Meng Hao’nun ifadesi aynı kaldı. Fakat Kutsal Kar Şehrindeyken ele geçirdiği Wu Mu isimli Karga Gözcü Kabilesi üyesini düşününce tüm vücudunu bir titreme aldı.

R.N: Meng Hao 371. bölümde Wu Mu’yu kolanlarıyla ele geçirmiş ve totemlerine çalıştıktan sonra diğer bölümde serbest bırakmıştı.


Tüm bunların anlamı ne?” dedi Wang ciddiyetle, yüzü ifadesizdi. “Sadece bizi Karga Mabudu Dağına götür ve birlikte oraya girelim.


Yoldaş Taoist Wang, mesele bu kadar basit değil.” diye cevapladı Yan Song başını sağa sola sallayarak. “Karga Mabudu Kabilesi bölünmüş olabilir ama Karga Mabudu Dağının zirvesinde bir Totem Tanrısı var, diğer bir deyişle bir Ruh Bölme Patriği var. O orada olduğu sürece dağa elimizi kolumuzu sallayarak girebileceğimizi mi düşünüyorsun?


Hayır, başka bir taktik bulmalıyız. Karga Mabudu Kabilesi beş alt kabileye bölünmüş durumda. Önceden belirlenen tarihlerde arada sırada beş kabile Kutsal Dağa girerek atalarına saygılarını sunuyor ve totemik güç elde ediyorlar.


Açıkça Karga Mabudu Dağına girebilmemizin tek yolu bu. Bu nedenle, görevimiz kabilelere sızmak ve ardından oralarda kendimize isim yapmak olacak. Onların kabilelerine tebaa olarak girip güvenlerini kazanmalıyız ve ardından Karga Mabudu Dağına giriş hakkı elde etmeliyiz! Dağa girdikten sonra orada tekrar bir araya geleceğiz ve beraber çalışarak Antik Simya Tao’su hapını elde edeceğiz!” Yan Song’un gözleri ışıl ışıl parlıyordu. Belli ki her şeyin pürüzsüz olması için bu planın üzerinde uzun süredir çalışıyordu.


Meng Hao’nun gözleri kısılırken Li Tian düşüncelere dalmış gibi göründü. Wang ve Mo da birbirlerine baktılar; ikisi de planı uygun bulmuş gibiydi.


Yan Song etrafına bakındı ve ardından güldü. “İsim yapmak ve güven kazanmak konusunda eminim hepinizin kendi yolları olacaktır!”


Aura problemimizi nasıl çözeceğiz?” diye sordu Meng Hao.


O meseleye gelirsek, Yoldaş Taoist Li’yi ikna etmemiz gerekecek. O yüz yıldır Batı Çölünde yaşıyor ve şimdiye kadar hiç kimse onun hangi kabileden olduğunu ya da nasıl göründüğünü anlayamadı. Belli ki bu konuda oldukça yetenekli.” Bununla birlikte Yan Song ellerini kenetledi ve Li Tian’a baş selamı verdi.


Kesinlikle problem değil.” dedi Li Tian soğukkanlılıkla. “Bugün buraya gelmeden önce gizli bir sanat kullanarak beş tane nadir hazine yarattım. Bu nesneler sizin auralarınızı değiştirecek ve Gelişim Merkezlerinizi üç yıllığına gizleyecek. Ayrıca bu nesneyi kullanmak tamamen Batı Çölü Gelişimcilerini andıran bir totem dövmesi göstermenizi sağlayacak.


Fakat, böyle hazineleri kaygısızca dağıtacak değilim. Yan Song, sen grubun liderisin, bu yüzden hiç soru sormadan sana bir tanesini vereceğim. Fakat, eğer diğer üç Yoldaş Taoist benim hazinelerimi istiyorsa bu Antik Simya Tao’su görevinde herkesin kullanım alanını açıklayacaksın.” Li Tian’ın gözleri pırıldadı. Kelimelerini dikkatli seçmişti, ama diğer grup üyeleriyle ilgili gizli detayları bilmek istediği barizdi.


Wang isimli Gelişimci soğukça homurdandı ve konuştu: “Biz ikimiz Karga Mabudu Dağındaki bütün karmaşık büyü formasyonlarını açıklayabilir ve analiz edebiliriz. Sizin bu konuda bir şey yapmanıza gerek kalmayacak.


Li Tian güldü, ardından sağ elini salladı. Üç tane beyaz ışık ışını fırladı ve üç tanesi Wang ve Mo’ya giderken diğeri Yan Song’un önünde durdu.


Peki ya sen, Yoldaş Taoist Meng?” diye sordu Li Tian ona bakarak. Buradaki insanların hepsi de ondan korkuyordu. Onun biraz önceki gelişigüzel saldırısı belli ki hepsinin kalbinin derinliklerine korku saçmıştı.


Ben bütün Simya Tao’larında uzmanım.” dedi Meng Hao sakin bir ifadeyle. Onun bu sözleri Li Tian’ın göz bebeklerinin büzülmesine neden oldu. Wang ve Mo aniden ciddileştiler.


Yan Song ise hiçbir şey demeden gülümsedi. Uzun bir sürenin ardından Li Tian elbise kolunu fiskeleyerek Meng Hao’ya doğru beyaz bir ışık gönderdi.


Eşyayı nasıl kullanacağınız konusunu kendi başınıza çözebilirsiniz.”


Pekala.” dedi Yan Song. “Hepimiz hemfikir olduğumuza göre, beş kabileye doğru yola koyulabiliriz. Ben Karga Alev Kabilesine gideceğim.


Ben Karga Asker Kabilesini seçiyorum.” dedi Wang.


Karga Gözcü Kabilesi!” dedi Meng Hao, ifadesi her zamanki gibiydi. Herhangi bir duygu belirtisi göstermedi.


O zaman ben de Karga Savaşçı Kabilesini seçeceğim.” dedi Li Tian.


Mo isimli Gelişimciye de Karga Kasvet Kabilesi kalmıştı. Atamalar yapıldıktan sonra Yan Song sekiz kenarlı bir Feng Shui Pusulası çıkartarak yere koydu. hemen ışınlanma büyüsünün parıltısı yükseldi.


Beş Kabileye sızdıktan sonra iletişimimizi minimumda tutacağız.” dedi. “Ahşap kayışlarla iletişim kurarak Karga Mabudu Dağında tekrar toplanacağız.” Yan Song daha sonra yeşim kayışlar çıkartarak grup üyelerine dağıttı. “Bu kayışlarda beş Kabileye ve Batı Çölüne ait detaylı bilgiler bulunuyor. Şans eseri beş Kabile şu an çok sayıda tebaa alıyor. Onların içine sızmak zor olmayacaktır.” Bununla birlikte ışınlanma büyüsüne adım attı ve ortadan kayboldu.


Wang ve Mo da arka arkaya onu takip ettiler. Işınlanma büyüsünü dikkatlice incelerken Meng Hao’nun gözleri titreşti. Bir an tereddüt ettikten sonra elinde hala Gu La’yı taşıyan Vahşi Devi çağırdı. Ardından Li Tian’ın bakışları altında büyüye girdi.


Başka bir konuma ışınlanırken Meng Hao’nun gözlerine renkler serpildi. Vücudu kopacakmış gibi hissetti, sanki aniden zamanın içinde sürükleniyormuş gibiydi. Ne kadar zaman geçtiğini anlayamadan önce kafası uğultularla doldu. Sanki lime lime ediliyordu. Ardından her şey tekrar normale döndü. Ortaya çıktığı yer çorak, yeşilimsi bir dağ silsilesiydi.








Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43988 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr