Bölüm 399

avatar
7423 22

I Shall Seal The Heavens - Bölüm 399


Bölüm 399: Kıdemli, Kurtar Beni

Bir kaç gün sonra….

Karga Gözcü Dağının ortasındaki dağda bir dizi abartılı ev sırası yer alıyordu. Bu evler ahşaptan yapılmış olsalar da, bu ahşaplar çevredeki ormanlarda yüzlerce yıldır büyüyen Ruh Ağaçlarından geliyordu. En sonunda belli bir miktarda ruhsal enerjiyle kuvvetlenmiş olan bu ağaçlarla ev yapınca gelişim pratiği anlamında insana bir kaç fayda sağlıyordu.

Bu evlerde yaşayan kişiler Kabilenin üç büyük soyundan gelenlerdi.

Tabii ki Wu Chen de bu bölgede yaşıyordu. O sırada yere öfkeli bir şekilde seramik bir kavanoz atarak onun parçalanmasına neden oldu. Wu Chen’in sinirli sesi evin içinde yankılandı.

Wu Ali, çok ileri gittin!!” Wu Chen’in saçı başı dağılmıştı ve gözlerinde nefret dolu bir çılgınlık vardı. Vücudu titriyor ve öldürme arzusuyla taşıyordu. Yanındaki ahşap duvara yumruğunu vurmasıyla birlikte tüm ev sallandı. Ruhsal enerji dalgaları ortaya çıkarak onun Gelişim Merkezi gücüne direndi ve hatta ona geri yansıma yaptı. Wu Chen’in eli şu an yaralanmıştı ve kan damlıyordu.

Kanı önemsemeyerek yumruğunu sıktı ve devam etti: “Yıllarca kabileye yaptığı katkı sayesinde babam o totem madalyonuyla ödüllendirilmişti. Neden onu sana verdiler!?

Öfkesine rağmen kalbi aynı zamanda çaresizlikle doluydu. Dışarıdaki gökyüzüne bakarken yüzünde acı bir gülümseme belirdi. Onun için tüm dünya sanki karanlığa gömülmüş gibiydi.

Tam o sırada ön kapı açıldı. Gün ışığı içeri sızarak gözlerine akın etti. Bununla birlikte içeri Wu Chen’e benzeyen bir kadın girdi.

Abla…” dedi, sesi acıyla doluydu.

Kadın uzundu ve uzun siyah saçlara sahipti. Üzerindeki elbise kullanışlıydı ama onun doğal güzelliğini saklayamıyordu. Fakat, onun kaşlarının sabit çatıklığı kadını sürekli düşünceli bir haldeymiş gibi gösteriyordu.

Senin için her şeyi ayarladım.” dedi nazik bir sesle. “Sen ve Wu Ali adil bir şeytansı düellosu yapacaksınız. Kim kazanırsa totem madalyonunu alacak.

Kadın yerdeki kırılmış kavanoz parçalarına baktıktan sonra gözlerini Wu Chen’e yöneltti.

NE!?!?” diye bağırdı Wu Chen, gözleri kan çanağı gibiydi. “O madalyon babama üstün hizmetleri karşılığında verildi!” İfadesi vahşiydi. Onun Karga Gözcü Kabilesine karşı hoşnutsuzluğu bundan daha fazla olamazdı. Son yıllarda ablasının istediği her şeyi yapmıştı. Her şeye katlanmıştı. Ama şimdi babasının totem madalyonu bile alınıyordu. Wu Chen totemleri daha kolay katılaştırabilen o totem madalyonuna çok değer veriyordu. Hatta Kabile Atasının bazı miras güçlerini de devam ettirme becerisine sahip değerli bir hazineydi.

Wu Chen’in adeta deliye döndüğünü gören ablası yatıştırıcı bir tonla konuştu: “Bu duruma Kabile Büyükbabası tarafından karar verildi, yani razı olmalısın. Dinle, ben gidip 3. kademe Ejderhacı olan Büyük Usta Shui Mu’yu bulacağım ve 2. seviye şeytansı alacağım, böylece düello senin için adil olacak.

Wu Ali’nin şeytansısı bir 2. seviye Uçan Yarasa. O bizzat 5. kademe bir Ejderhacı tarafından yetiştirildi. Sıradan bir 2. seviyenin onu yenebilmesine imkan yok! Şeytansı düellosu… Bu gerçekten de ‘adil’ bir düello olacak!” Wu Chen bunu kabullenemeyeceğini hissetti. Tam o anda aklında bir fikir parladı.

Şeytansı düellosu… Şeytansı… Yeşilodun Kurtları!” Gözleri bir anda sanki umutsuzluğun derinliklerinden çıkmış gibi şiddetli bir parıltıyla doldu.

O kıdemliye yalvarırsam belki bana yardım eder.” diye düşündü. “O durumda Çöp Wu Ali kesinlikle yenilecek! Bunun ardından bana ait olan totem madalyonunu alacağım ve şöhretimi yükseltmeye başlayacağım.” Wu Chen hızlı hızlı nefeslenmeye başladı ve gözlerindeki ışık daha da güçlendi. Büyük umutlarla dolmuş bir şekilde ayağa kalktı ve önceki karşılaşmasında akıl erdiremediği gizemli figürü bulmak için oradan ayrıldı. Tabii ki onun kıdemli dediği kişi Meng Hao idi.

Wu Chen’in kız kardeşi onun gidişini kaşları çatık bir şekilde izledi. Onu durdurmak yerine onun arkasına takılmayı tercih etti.

Wu Chen hiç tereddüt etmedi. Ablasının onu takip ettiğini bilmesine rağmen dağdan aşağı hızla inerek Şeytansı Yetiştirme kısmına yöneldi. Sıra sıra uzanan avlulara bakarken ve havadaki tuhaf kokuyu içine çekerken zihni olası kayıp ve kazançlarla ilgili endişelerle doluydu.

Meng Hao’nun avlusuna ulaşması uzun sürmedi. Avlunun dışında durdu, arkasındaki güzel ablasının kaşları çatıktı. Wu Chen’in şeytansı lafını duyunca neden hemen buraya koştuğunu anlamamıştı.

Wu Chen…” dedi yumuşak bir sesle.

Wu Chen onu tamamen görmezden gelerek avluya açılan kapalı kapıya baktı. Dişlerini sıktı, bir adım ilerledi ve üzerine en saygılı ifadesini takındı, ellerini kenetledi ve başını eğdi, kapıyı açmak için herhangi bir hamle yapmadı.

Wu Chen buraya kıdemliye saygılarını sunmak için geldi.” dedi.

Onun sesi yüksekti ve etrafta yankılanmıştı. Ablasının gözleri hemen kısıldı. Kardeşini çok iyi tanıyordu ve hissettiği hüzün sebebiyle genelde agresif tavırlar sergilediğinden haberdardı. Onun gerçekte saygılı davranacağı çok az kişi vardı.   Uzun zamandır onu böyle saygılı görmemişti. Aslında… Aslında gösterdiği bu saygının bir numara değil de kalbinin derinliklerinden geldiğini görebiliyordu.

Burası…” Dikkatlice avluya ve kapalı kapıya baktı.

Uzun bir süre geçti. Wu Chen dişlerini sıktı ve yüksek sesle devam etti: “Küçük nesilden Wu Chen kıdemli nesle saygılarını iletiyor. Kıdemli, sizinle bir görüşme talep ediyorum.” Onun sesi etrafta yankılanırken hemen yakındaki Şeytansı Yetiştiricilerinin dikkatini çekti. Bir çok avlu kapısı açılarak dışarı bakan gözler belirdi.

Onlar Wu Chen’i ve onun güzel kardeşini gördüklerinde onların kim olduklarını hemen anladılar.

Wu Chen’in ablası biraz sinirlenmeye başlamıştı. Onun bakış açısına göre Wu Chen üç büyük soydan birine sahipti. Tebaalar Kabile üyesi bile değillerdi, bu yüzden onlara bu kadar saygı gösterilmesine gerek yoktu. Fakat Wu Chen bu avlunun sahibini selamlamak için iki kez başını eğmişti. Kadın kaşlarını çattı ve soğukça homurdandı. Kardeşinin bu kadar nezaket gösterdiği Gelişimcinin kim olduğunu görmek için kapıyı iterek açmaya niyetlendi.

Fakat ileri adım attığı anda kardeşi onu yüzünde rica eder gibi bir ifadeyle engelledi.

Kadın bunu görünce kalbi yumuşadı. Kalbinden bir iç geçirerek geri çekildi. İçten içe avlunun içindeki kişiye karşı olan siniri giderek güçleniyordu.

Şu an onlara bakan Gelişimcilerin sayısı artmıştı ve bazıları alçak ses tonuyla aralarında konuşuyorlardı.

Onlar üç büyük soydan birini üyeleri. O ikisini daha önce duymuştum. Neden buraya gelip sıradan bir Şeytansı Yetiştiricisine saygılarını sunuyorlar?

Eğer birine saygı sunacaklarsa o kişi Büyük Usta Shui Mu olmalıydı. O avlunun sahibi Meng soy isimli birisi, ve onunla ilgili herhangi özel bir şey yok.”

Belki de Büyük Usta Shui Mu göründüğü kadar nazik değildir ve onlara şeytansı vermeye razı olmamıştır. Bunun üzerine onlarında standartlarını düşürmekten başka çareleri kalmamıştır. Durum böyle olsa bile neden hiç ismi duyulmamış bir Şeytansı Yetiştiricisini seçtiler acaba?

Wu Chen ve ablası insanların konuşmalarını duyabiliyorlardı. Bu durum Wu Chen’in fikrini değiştirmekten çok uzaktı. Fakat ablasının yüzü giderek sertleşiyordu.

Tam artık katlanma sınırına gelmişken kapı hiç ses çıkartmadan yavaşça açıldı. İçeriden hoş bir ses duyuldu: “Gir.

Wu Chen hemen heyecanlandı. Derin bir nefes aldı ve ardından üstünü başını düzeltti. Bir kez daha baş selamı verdikten sonra dikkatlice avluya girdi. Ablası da kararmış bir ifadeyle onu takip etti.

Meng Hao etrafında uyuyan beş tane Yeşilodun Kurduyla birlikte bacaklarını çaprazlamış oturuyordu.

Kadın bu kurtları görünce gözleri kocaman açıldı. İçlerinden biri hariç diğerleri 2. seviye şeytansılar arasında yüksek kalitede gibi görünüyorlardı. Şimdi kardeşinin neden bu kadar nazik olduğunu anlamıştı.

Ama Batı Çölünde şeytansı yetiştirme konusunda yetenekli olan bir çok Gelişimci var.” diye düşündü. “Wu Chen çok tecrübeli değil, bu yüzden bu adamın özel olduğu yanılgısına düştü. Ayrıca bu herifin onu kandırmak için neler yaptığını da merak ediyorum.” Gözleri soğukça pırıldadı ve içten içe soğukça homurdandı.

Wu Chen avlunun içine girdiği anda dizlerinin üstüne çöktü. “Kıdemli, yalvarırım kurtar beni…

Bu hareket ablasının kaşlarının daha da çatılmasına sebep oldu.

Meng Hao gözlerini açtı. Wu Chen ve ablasına baktı ve kadının muhalif tavrını fark etti. Onu görmezden gelerek Wu Chen’e odaklandı.

Gerçekten de bu Yeşilodun Kurtlarını kontrol edemezsin.” dedi sakince.

Kıdemli, buraya Yeşilodun Kurtlarını kontrol etmek istediğim için gelmedim.” dedi, sesi samimiyet ve yalvarışla doluydu. “Yardımına ihtiyacım var. Wu Ali artık katlanılmaz bir zorba olmaya başladı. Onunla bir şeytansı düellosu yapmak zorundayım. Kıdemli, ona karşı koyacak herhangi bir şeytansıya sahip değilim. Kıdemli, lütfen kurtar beni! Bir Ejderhacı olarak yanımda durmanı istiyorum. Ne istersen yaparım, hatta hayatımı bile sana veririm!!

Wu Chen, ayağa kalk!” dedi ablası, sesi sertti.

Wu Chen onu görmezden geldi ve yalvarışla dolu gözlerini Meng Hao’nun üzerinde tutmaya devam etti.

Meng Hao ona sessizce bir an baktıktan sonra gözleri pırıldadı.

Karga Gözcü Kabilesinin totem damgalama tekniğini istiyorum.” dedi.

Bu sözleri duyan abla hemen cevap verdi: “İmkansız! Sen sadece bir tebaasın! Böyle bir talep mantık dışı!” Kadının üzerindeki iki totem dövmesi pırıldayarak onun Gelişim Merkezinin Temel Kurulum aşamasında olduğunu gösterdi.

Meng Hao kadını görmezden gelerek cevap bekler gibi Wu Chen’e bakmaya devam etti.

Wu Chen bir an tereddüt etti. Bir totem damgalama tekniği, bir Kabilenin Oturum büyüsüydü. Normal olarak bir tebaanın böyle bir tekniği elde etmesi çok zor olacaktı. Geleneklere göre Wu Chen’in böyle bir tekniği bir yabancıya göstermemesi gerekiyordu. Kendi rızası olmadan, bu teknik Ruharayışı ile bile ondan çıkartılamazdı. Her Oturum Kabile üyesi ruhlarına damgalanmış bir totemle kutsanmıştı.

Fakat Wu Chen son yıllarda gördüğü haksızlıkları düşününce dişlerini sıktı. Yüzü çılgınca bir bakışla doldu.








Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44263 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr