Bölüm 420

avatar
7844 18

I Shall Seal The Heavens - Bölüm 420


Bölüm 420: O Dişleri Kır!

Kötü oldu,”diye düşündü Meng Hao. “Sadece Mo Li ve şeytan Wang’ı tespit edebildim. Yan Song ve Li Tao’yu tespit edebilme imkanım olmadı.

Büyük Usta Meng,” dedi 7. kademe Ejderhacı Mo Zi soğukkanlılıkla. “Dikkatli olmalısın. Bu bir ölüm kalım savaşıdır. Zamanı geldiğinde... Umarım yeri geldiğinde ‘çekiliyorum’ kelimesini zamanında söyleyebilirsin.” Adam Meng Hao’ya habis bir ifadeyle bakarak geçti.

Onun yanındaki Mo Fang da Meng Hao’ya derin bir öfke ve net bir öldürme arzusuyla baktı.

Baba ve oğul onu geçerek altın kalkanın içine girerken Meng Hao’nun ifadesi sakindi. Tabii ki bu Meng Hao’nun kişiliğinin doğasıydı; görünüşte sakindi.

Rakipleri dişlerini göstermişti, Meng Hao’ya göre artık o dişleri kırma zamanı gelmişti!

Wu Ling gergin bir şekilde Meng Hao’yu izledi. Onun yanındaki Wu Chen’in gözleri fanatik bir bakışla doluydu. Meng Hao’ya karşı sonsuz bir güvene sahipti, neredeyse ona körü körüne inanıyordu. İçten içe Meng Hao’nun gücünün rakipsiz olduğunu düşünüyordu.

Meng Hao’nun vücudu titreşirken o ve Büyük Tüylü, beyaz bir ışına dönüşerek altın kalkana doğru fırladılar. Onlar içeri girdiklerinde Meng Hao’nun gözleri titreşti. Kalkan sanki bir su gibi tenini yalamıştı. Onun içindeki Ahşap tip gücü net bir şekilde hissedebilmişti. Hatta görünüşe göre Yeşilodun Toteminin gücünü kullanarak onu basit bir seviyede kontrol bile edebilir gibiydi.

Aynı zamanda altın ışığın içinde Metal tip güç de vardı ve bu Meng Hao’yu biraz şaşırtmıştı.

Meng Hao platforma adım attığı sırada diğer dört Kabilenin Ejderhacıları da üçerli gruplar halinde oraya geldiler. Gu La, yaşlı kadın, yaşlı balıkçı ve diğerleri. Savaşa katılacak olan bütün Ejderhacılar şu an platformda duruyordu. Tam o sırada….

Gu La’nın elini sallamasıyla kükreme sesleri Yeri ve Göğü salladı ve uluyan Vahşi Devin etrafında neredeyse yüz kadar şeytansı ortaya çıktı. Bu grubun içinde ondan fazla Sel Ejderhası ve sonsuz bir ölüm aurası yayan devasa bir Zombi Kurt vardı. Bu durum hemen Gu La’yı diğer Ejderhacılardan şok edici bir şekilde ayırdı.

Vahşi Devin arkası kesilmeyen kükremeleri izleyici konumundaki beş kabile üyelerinin şaşkınlığa uğramalarına neden oldu.

Sırada yaşlı kadın vardı. Bineği dev Tepegöz Maymun ulurken havada sanki bir kapı açılmış gibi göründü. Aniden bir maymun sürüsü ortaya çıktı, her biri bir Şeytani Tepegözdü. Sayıları toplamda yüz civarındaydı, bu sahne Gu La’nınki kadar şok ediciydi.

Yaşlı kadının ardından sıra kudretli bir turnaya binmiş olan yüce bir varlık edasına sahip beyaz saçlı adamdaydı. Adam elini salladı ve aniden etrafı çok sayıda ufak beyaz yılanlarla kaplandı. Bu beyaz yılanların sayısı diğer Ejderhacıları sayı anlamında çok geride bırakıyordu. Onlardan yüzlercesi vardı, çatallı dilleri titreşiyordu. Onlardan aşırı zehirli bir aura dışarı sızıyordu.

Fakat en şaşkınlık veren kişi balıkçı adam olmuştu. Üzerine binmiş olduğu devasa solucan sessiz bir kükreme koparttı ve etrafında çok miktarda ince kum belirdi. Bu ince kum yığınının içinde sayısız miktarda vahşi görünümlü solucan yer alıyordu, bu sahne tıpkı bir illüzyon gibiydi.

Daha sonra sıra Mo Zi’ye geldi. Çift başlı Sel Ejderhası onun etrafından kükreyerek dolanırken hava bozunmaya uğramaya başladı. Onun içinden bir şeytansı sürüsü çıktı, çok sayıda uluyan Sel Ejderhası vardı ve hiçbiri küçük değildi.

Meng Hao ise diğerleri kadar etkileyici görünmedi. Onun sürüsünde sadece bir kaç düzine Yeşilodun Kurdu ve Yarasası vardı, diğerlerine kıyasla gösteriş anlamında çok geride kalmıştı.

O sırada altın kalkanın dışındaki bütün Kabilelerin üyeleri pür dikkat içeriyi izliyorlardı. Bu durum özellikle Kabilelerin Büyükbabaları ve Papazları için geçerliydi. Ejderhacı Düellosu Totem Gelişimcilerin savaşından daha farklıydı. Totemler kişisel gücü temsil ediyordu. Fakat bir çok anlamda Ejderhacılar Kabileyi etkileyebilirdi.

Nereden bakarsan bak, Ejderhacılar Totem Gelişimcilerine göre daha yüksek pozisyona sahiptiler.

Ata Ayini Yarışmasının ilk savaşı bazı yönlerden önemsenmeyebilirdi; asıl önemli olan kısım bu ikinci savaş olacaktı!

Wu Ling son derece gergin görünüyordu. Wu Chen ise heyecanlı ve hırslıydı. Beş Kabilenin diğer üyeleri birbirlerine gergin bakışlar attılar….

Tam o sırada artık meydan savaşı başladı!

Geçmişte Meng Hao daima savaşı başkalarının başlatmasını beklemişti. Ama Batı Çölüne geldikten sonra işler farklıydı. İlk harekete geçecek kişi o olacaktı. Ve o saldırdığında… Öldürme arzusuyla birlikte saldıracaktı!

Meng Hao’nun ilk saldırısı diğer dört Kabile Ejderhacılarından birine değil, Mo Zi’yi hedef aldı.

Dişlerini mi gösteriyorsun? O zaman ölüme susamış olmalısın!

Meng Hao böyleydi. Eğer saldırıyorsan bunu kararlılık ve öldürme arzusuyla yapmalıydın.

Elbise kolunu salladı ve hemen Büyük Tüylünün vücudu ulumalar eşliğinde genişlemeye başladı. Onun yanındaki kurt sürüsüyle birlikte Siyah Yarasa hemen ışık ışınlarına dönüşerek Mo Zi ve onun şeytansı sürüsüne doğru fırladılar.

Meng Hao’nun saldırısı Mo Zi’yi tamamen şaşkınlığa uğrattı. Meng Hao’nun ilk hamleyi yapan kişi olacağını hiç düşünmemişti. Onun planı bu yoğun savaş sırasında Meng Hao’ya sinsice saldırmaktı, böylece daha sonra bu meseleyle ilgili iyi bir bahane uydurabilecekti.

Meng Hao’nun saldırısı bu yüzden onu tamamen hazırlıksız yakalamıştı.

“Ölmek mi istiyorsun!?” diye kükredi. Onun yanındaki sürüde bulunan Sel Ejderhaları kükrediler ve Meng Hao’nun şeytansılarına doğru akın ettiler. Yan tarafta duran Mo Fang’ın yüzü Meng Hao’ya bakarken şiddetli bir öfkeyle doldu. Ardından yüzünde soğuk bir gülümseme kıvrıldı.

Sen öldün!” dedi.

Hemen gümbürtü sesleri gökyüzüne doğru yükseldi.

Meng Hao’nun saldırısı diğer Ejderhacı tebaaları şok etmişti. Altın kalkanın dışındakiler de bu olayı izliyordu, gözleri hayretle titreşiyordu.

Karga Gözcü Kabilesinde neler oluyor…?

Onlarda bir dönek daha mı var? Yoksa bu herif de önceki gibi herkesi tek başına yenebilecek kadar güçlü mü?

İmkanı yok! Ejderhacı Tian Qi çok güçlü ve o herif karşısında asla yenilmeyecektir.

Diğer Kabilelerin şok olmuş üyeleri yavaşça bakışlarını Karga Gözcü Kabilesine doğru çevirdiler. Gördükleri şey Karga Gözcü Kabilesi üyelerinin tamamen hayrete düşmüş olduğuydu. Bu durum özellikle Büyükbaba ve Papaz için geçerliydi, ifadeleri tıpkı ilk savaştaki gibiydi.

Bu durum hemen tartışmaların başlamasına neden oldu.

Lanet olsun, ters bir şeyler var. Onların ifadelerine bakın!

İlki anlaşılabilirdi ama aynı şeyin ikinci kez olması onların bir çeşit hile yaptıkları anlamına gelir!!

Ama…. Bu tam olarak nasıl bir hile olabilir? İlk önce birbirlerini öldürmek?

Dışarıda tartışmalar devam ederken altın kalkanın içinde Mo Zi gürültülü bir sesle kahkaha atıyordu.

Meng, seni ahmak, canına susadıysan sana bunu sağlayacağım için beni suçlama. İkimiz de aynı Kabilenin tebaalarıyız, ama bana saldırdığına göre çift taraflı bir ajan olmalısın! Her halükarda… Çekilmeyi denesen bile seni burada öldüreceğim!” Mo Zi Sel Ejderhalarının yarısıyla birlikte çift başlı Sel Ejderhasını gönderdi. Sel Ejderhaları hemen saldırıya geçtiler.

Gökyüzüne doğru muazzam bir gümbürtü çınladı. Büyük Tüylü vahşilikle dolu bembeyaz bir ışık ışınına dönüşmüştü. Siyah Yarasa ileri doğru titreşti. Onun keskin dişleri pırıldadı ve Sel Ejderhalarından birinin vücudu hemen büzüştü. Sel Ejderhası acınası bir çığlıkla birlikte son nefesini vermişti.

Mo Zi’nin yüzü hemen düştü. Meng Hao’nun güçlü olacağını tahmin etmişti ama Beyaz Kurt ile Siyah Yarasanın bu kadar şok edici olacağını hiç düşünmemişti. Aslında bu yarasanın bir zamanlar ona ait olan yarasa olduğuna inanamamıştı. Hatırladığına göre onun saklı yeteneği Sel Ejderhalarıyla kıyaslanamayacak düzeydeydi ve bu yüzden onu koruma olarak oğluna vermişti.

Meng Hao’nun kontrolü altında bu yarasanın böyle hayret verici bir güç ortaya koyacağını nasıl tahmin edebilirdi!?

Daha yeni başladık...” dedi soğukça güldükten sonra. “Normalde bu numarayı bir yabancı için kullanmayı planlıyordum, ama sanırım sana da kullanabilirim.” Bununla birlikte depolama çantasına vurdu. Hemen yüzlerce uluyan Sel Ejderhası dışarı çıktı, on tanesi çift başlıydı.

Diğer Ejderhacılar bu Sel Ejderhalarından yayılan aurayı gördüklerinde yüzleri şaşkınlıkla doldu. Tabii ki altın kalkanın dışındaki izleyiciler daha çok şaşırmıştı.

Meng Hao Sel Ejderhalarına kayıtsız bir bakış attı ve ardından konuşmaya başladı: “Yanlış. Daha yeni başlamıyoruz, bitirmek üzereyiz.

Meng Hao’nun eli bir büyü hareketiyle hızla hareket etti ve ardından elini dantian bölgesine bastırdı. Hemen Altın Çekirdeği titrerken antik Uçan Yağmur Ejderi Çekirdeğinden bir kükreme koptu.

Bu kükremeyle birlikte Meng Hao’nun kafasının üzerinde üç yüz metre uzunluğunda hayali bir Uçan Yağmur Ejderi görüntüsü belirdi. Onun uzun bir kuyruğu, keskin uçlu kanatları ve kan kırmızısı gözleri vardı. Hemen şok edici bir aura dışarı doğru patladı.

Altın kalkan bile dalgalanmaya ve bozulmaya başladı. Çevredeki Ejderhacıların ağzı açık kalmıştı.

Bu….

11. seviye bir şeytansı! Aman tanrım, bu… Bir 11. seviye şeytansının hayali ruh yansıması!!

“Böyle bir baskı…. Bu herif… Yoksa o bir Büyük Ejderhacı mı!?!?

Platformdaki diğer bütün Ejderhacılar şok olmuş vaziyetteydi. Uçan Yağmur Ejderine bakarken onlar ve onların şeytansıları şiddetli bir korkuyla titriyorlardı.

Onların çok üzerindeki bir şeyden yayılan şiddetli baskı aniden tüm alanı doldurdu.

Bu soyut baskı altın kalkanın içindeki platformu tamamen kaplamıştı. Uçan Yağmur Ejderi ortaya çıktığı anda Mo Zi’nin etrafındaki Sel Ejderhaları titremeye ve acınası feryatlar kopartmaya başladılar. Bu korku feryatları onların ne kadar ürktüklerini açık bir şekilde gösteriyordu.

Sel Ejderhaları sanki üzerlerine çöken baskıya direnemiyorlarmış gibi titremeye ve geriye doğru çekilmeye başladılar. Sanki vücutları yerle bir olmanın eşiğindeymiş gibi feryatlar kopartıyorlardı.

Meng Hao soğuk yüz ifadesiyle sağ elini salladı. Hemen Uçan Yağmur Ejderi altın kalkanın sallanmasına ve dışarıdaki gökyüzünün sönükleşmesine neden olan şok edici bir kükreme koparttı. Antik Uçan Yağmur Ejderi gökyüzünün hükümdarıydı ve Sel Ejderhalarına doğru hücum ederken gururunu ve yüceliğini tam anlamıyla dışarıya sergiledi.

O geçip gittiğinde, artık acınası çığlıklar dinmişti. Sel Ejderhaları Uçan Yağmur Ejderinin onları yutmasından kaçınamamışlardı. İster çift başlı olsun ister tek başlı, Uçan Yağmur Ejderinin karşısında hepsi de zayıf birer böcek gibiydi. Bir kaç nefeslik süre içinde hepsi de tamamen onun tarafından yenip bitirilmişti.

O anda Mo Zi telaş ve inanamazlıkla bir çığlık attı. Geriye doğru sendelerken yüzü bembeyaz olmuştu. Uçan Yağmur Ejderi ona doğru yaklaşırken, Mo Zi’nin gözleri delilikle dolmuştu. Gözleri çılgınca bir yaşama isteği yayıyordu, aniden Mo Fang’ı tuttu ve önüne doğru çekti.

Ben, Mo Zi, kendimi yıllar boyunca Ejderhacı Tao’suna adadım. Amaçlarım uğruna kalbimin kanını kullandım, araştırmalarında şok edici şeytansılar ürettim. Meng, seni ahmak, pes etmeyi reddediyorum!” Kükredi, Uçan Yağmur Ejderi üzerine doğru gelirken sol eliyle bir büyü hareketi uyguladı. Ardından elini oğlu Mo Fang’ın kafasının üstüne bastırdı. Yüzü kafası karışmış ve inanamamış bir bakışla dolan Mo Fang’ın ağzından kanlar fışkırdı. Aniden kafası patladı.

Oğlumun hayatına karşı yeni bir şeytansı doğsun! Oğlumun ruhu kullanılarak Mo Klanının Ejderhacı Mirası, Sekiz Başlı Mo Sel Ejderhası meydana gelsin!

Kükreme sesi yankılanırken Mo Fang’ın vücudu sarsıldı. Aniden onun içinden siyah bir Sel Ejderhası başı çıktı. Baş havaya yükseldi.

Bir. İki. Üç…. Bir anlık sürede Mo Fang’ın vücudundan dışarıya sekiz tane baş fırladı.

—–







Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43990 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr