Bölüm 446

avatar
7571 17

I Shall Seal The Heavens - Bölüm 446


Bölüm 446: Totem Ölümü!



Akrebin altındaki siyah şerit yaklaşırken daha da netleşti ve artık siyah deniz değildi. Aksine aşağı yukarı beş bin kişiden oluşan bir gelişimci grubuydu, hepsinin üzerinde siyah ve uzun cübbeler vardı ve belli bir düzende organize olmuşlardı. Siyahlar içindeki bir ordu gibilerdi.



Oraya vardıklarında gökyüzünü kaplamışlar ve beraberlerinde dört bir yanda yankılanan savaş borazanlarının seslerini getirmişlerdi. Ayrıca gelişimcilerin şiddetli kükremeleriyle birlikte üzerlerindeki hayali akrep aniden inanılmaz bir çığlık kopartmıştı.



Akrep çığlık attığında aniden inanılmaz bir hızla Kutsal Örümcek ve Totemik Kutsal Antiklerin savaştığı yere doğru fırladı, o bölge bozunmuştu ve içerisini görmek herhangi biri için imkansız durumdaydı.



Gümbürtüler yeri ve göğü doldurdu. Akrebin Kutsal Örümcekle aynı seviyede olması, Kutsal Antiklerle verilen savaşın dengesinin bir anda bozulması anlamına geliyordu.



Geçmiş zamanlarda Beş Kabilenin totemleri de Akrep ve Kutsal Örümcek ile aynı seviyedeydi. Ama zamanla Karga Mabudu yok olmaya başladı ve kabileler giderek küçüldü. Bu yüzden Totemik Kutsal Antikler şu an çok daha zayıflardı ve beşi ancak Kutsal Örümcekle baş edebilecek durumdalardı.



Ve şimdi işler öncekinden daha da zor bir hale gelmişti!



Bu savaşı hiç kimse göremiyordu. Dışarıdakilerin görebildikleri tek şey akrebin havadaki bozulmuş bölgeye doğru dalmasıydı. On nefeslik süre sonunda, daha Akrep Dalı Gelişimcileri bile varmadan önce yukarıdan derin bir iç geçirme sesi duyuldu. Ardından bir anda devasa bir Taş Golem bozulmuş alanın içinden dışarı fırladı.



Onun vücudu yerle bir olmaya başlamıştı ve dışarı siyah iplikler salıyordu. Göğsünde devasa bir delik bulunuyordu. Bu, Karga Savaşçı Kabilesinin Totemik Kutsal Antiği idi. Ve şu an, vücudu şiddetli bir ölüm aurasıyla kaplanmış haldeydi.



Bir iç geçirmeyle birlikte bozulmuş alanın dışına doğru fırladı. Oradan daha çok uzaklaşamadan önce Beş Kabile üyelerinin şok olmuş bakışları altında bozulmuş alandan siyah bir gölge çıktı. Bu gölge bir akrep kuyruğuna dönüşerek Taş Goleme sertçe çarptı. Zehir Taş Golemin vücuduna akın etti ve bir patlamayla beraber Taş Golemin vücudunda çatlaklar belirdi, içinde toprak sarısı bir parıltı görülüyordu. Parıltı toprak renginde bir toteme dönüştü ve ardından çatlaklarla dolarak gürültülü bir şekilde patladı.



Karga Savaşçı Kabilesinin Totemik Kutsal Antiği!



O… Öldü…” Bu olay Beş Kabile üyeleri üzerinde daha önce Egzotik Kalpiblisi Çiçeğiyle yoldaşlarının katledildiği olay kadar etki bırakmıştı. Çünkü Kabile totemleri Totemik Kutsal Antiğin miraslarıydı. İkisi arasında derin ve engin bir bağlantı vardı!!



O sırada Karga Savaşçı Kabilesinin bütün üyeleri titriyordu. Sanki inançları yerle bir olmuş gibiydi. Ağızlarından kanlar sızarken Kutsal Antikten gelen Taş Golem totem dövmeleri yok olmaya başlamıştı.



Totem dövmeleri yok olurken gelişim merkezlerinde de aniden tam bir aşamalık düşüş olmuştu. Gelişen Ruh olanlar Nüve Formasyonuna, Nüve Formasyonu olanlar Temel Kuruluma düşmüştü. Temel Kurulumda olanlar ise… Doğrudan Qi Yoğunlaştırma aşamasına düşmüşlerdi.



Tüm Karga Savaşçı Kabilesinde yaşanan bu düşüş tabii ki hemen tüm savaşı etkileyecekti!



O anda kederli bağırış sesleri duyuluyordu. Aynı zamanda, aniden yukarıdaki bozulmuş bölgeden buhar bulutlarının yayıldığı ve ardından kaybolduğu görüldü.



O sırada bütün Karga Kasvet Kabilesi üyeleri kan tükürmeye başlamışlardı. Vücutları bükülürken Su-tipi totem dövmeleri yok oluyordu. Hepsi de bir anda tam bir aşamalık gelişim merkezi düşüşü tecrübe etmişlerdi.



Karga Kasvet Kabilesi Papazının yüzü soluktu ve kan tükürerek geriye doğru sendeledi. Yüzünde üzgün bir gülümseme görülürken Gelişen Ruh gücü hızla kayboluyor ve tüm vücuduna bir zayıflık yayılıyordu.



Tüm Beş Kabile üyeleri bunu görünce neler olduğunu anlamışlardı… Karga Kasvet Kabilesinin Totemik Kutsal Antiği ölmüştü!



Tüm bunları açıklamak zaman alsa da aslında bir kaç düzinelik nefes süresinde olup bitmişti. Olaylar meydana gelirken Akrep Dalı Gelişimcileri havada uğuldayarak ilerliyor ve giderek yaklaşıyorlardı. Meng Hao üzerine doğru gelen beş bin kişilik gelişimci ordusuna baktı ve içlerinden birinin kırmızı cübbeli, genç bir adam olduğunu fark etti.



Genç adamın elbiseleri ve tavrı onu diğer gelişimcilerden tamamen ayırıyordu. Meng Hao aniden bu adam da Zhao Youlan’ı anımsatan bir şeylerin olduğunu hissetti.



O Beş Zehir Kabilesinin Akrep Dalının Kutsal Oğlu mu?” Meng Hao’nun gözleri pırıldadı. Zhao Youlan’ın Kutsal Kız olduğunu biliyordu ve bu yüzden bu yakışıklı, sıra dışı ve biraz da habis görünümlü genç adamın kim olduğunu anlamak zor değildi.



Akrep Dalı yaklaşırken Kutsal Oğul sağ elini salladı ve hemen dört bin gelişimcinin savaş alanına fırlamasını sağladı. Meng Hao’nun gözleri titreşti ve onun iradesine cevap olarak şeytansı sürüsü kükremeye başladı.



Bu kükreme gök ve yeri sallarken Akrep Dalı Kutsal Oğlu bu acı savaşı görmezden geldi ve yüzünde hafif bir gülümsemeyle Zhao Youlan’a doğru yaklaştı.



Yaklaşırken bir yandan da konuşmaya başladı, “Kabile bu ateş imtihanı şerefini en yetenekli Kutsal Kız Zhao Youlan’a verdi. Ama en nihayetinde onun tek kolunu kaybettiğini görüyoruz. Yakında kabiledeki herkes bunu öğrenecek. Zhao Youlan, senin için gerçekten üzgünüm. Korkarım ki bu önemsiz beş Karga Mabudu Kabilelerinin Harabe Köprüsü Alemine gidiş biletini ellerinden aldıktan sonra bile senin oraya girebilme şansın olmayacak.



Zhao Youlan soğuk bir yüz ifadesiyle Kutsal Oğula doğru baktı.



Kolunu kim koparttı?” diye devam etti gülümseyerek. “Egzotik Kalpiblisi Çiçeğini kullanma izni bile istemene rağmen yine de başarısız oldun. Ne kadar da yazık.



“Bitti mi, Zhao Chunmu?” dedi Zhao Youlan soğukça. “Benin yenilgim yada zaferim seni ilgilendirmez. Eğer sen beş Karga Mabudu Kabilelerini ele geçirebilirsen, o zaman sana tebriklerimi ileteceğim.



Biz ikimiz olaylara çok farklı yönlerden bakıyoruz.” dedi Zhao Chunmu. “Eğer bu savaşa ben ve Akrep Dalı önderlik etseydi, o zaman zaferi çoktan elde etmiş olurduk. Hatta Egzotik Kalpiblisi Çiçeğini kullanmama bile gerek kalmazdı. Sadece onların totemlerini yok eder ve her şeyi bitirirdim! Neden başka şeylerle uğraşayım ki? Zhao Youlan, senin bu yumuşak kalpliliğin en büyük zayıflığın!” dedikten sonra habis bir kahkahayla devam etti.



Dört bin Akrep Dalı Gelişimcisi savaş alanına dalarken savaşın acı sesleri havayı dolduruyordu. Hepsinin de yüzlerinde habis sırıtışlar ve gözlerinde çirkin bakışlar vardı. Vücutlarından totemik ışık parıldadı ve Örümcek Dalına göre daha vahşi ve acımasız bir tavırla saldırmaya başladılar.



Eğer Meng Hao’nun şeytansı sürüsünün direnci olmasa Beş Kabile üyeleri anında büyük zararlar göreceklerdi. Meng Hao etrafına bakındığında sadece iki tane Totemik Kutsal Antik ölmüş olmasına ve iki kabilenin zayıflamasına rağmen, diğer üç kabileye ait insanların da yüzlerinin umutsuzlukla dolduğunu gördü. Eğer işler böyle giderse yenilgi kaçınılmaz olacaktı.



Meng Hao aniden gök gürültüsü gibi güçlü bir sesle konuşmaya başladı.



Karga Mabudu için savaşmanıza gerek yok!” Bu sözler ağzından çıktığı anda bütün üyelerin bakışları Meng Hao’ya döndü.



Aşağıdaki toprağı sarmış olan kan ve cesetlere bakın. Onlar sizin arkadaşlarınız ve yoldaş kabile üyeleriniz. Onlar için savaşın!



Arkanızdaki kalkanın içinde bulunan genç ve yaşlılara bakın! Onlar sizin aileleriniz ve kanınız. Onlar için savaşın!



Başınızı dik tutarak Beş Zehirlerin Gelişimcilerine bakın. Arkadaşlarınız için savaşın! Aileniz için savaşın! Siz son kalesiniz. Eğer vazgeçerseniz aileleriniz yok olup gidecek!



Her şeyinizi vermenizin zamanı geldi! Belki kazanamayabiliriz, ama risk almazsak yenilgi kesin olacak. Onlar için savaşın…. Hepiniz, gerçekten de şu an geri mi duracaksınız!?!?” Meng Hao başını kaldırarak kükredi, öyle bir kükreme ki bütün Beş Kabile üyelerinin kulaklarından girdi ve zihinlerini, kalplerini titretti.



İnsanların gözleri bir kez daha delilikle doldu. Yorgunlukları, umutsuzlukları ve bütün negatif duyguları ortadan kaybolmadı. Bunun yerine patlayıcı bir çaresizliğe dönüştü!



SAVAŞIN!!



HEPSİNİ ÖLDÜRÜN!!!



Geriye kalan iki bin Beş Kabile üyesi hep bir ağızdan kükrediler. Delilikleri öyle alevlendi ki artık ölümden korkmuyorlardı ve Akrep Dalına doğru hücuma geçmişlerdi.



Meng Hao çevresindeki şeytansı sürüsüyle birlikte bu saldırının liderliğini yapıyordu. Hava kükreme sesleriyle doldu ve katletme arzusu dört bir yana yayıldı. Şu kesin olarak söylenebilirdi ki, Meng Hao olmasa Beş Kabile şimdiye kadar çoktan düşmüş olacaktı!



Meng Hao olmasa hepsi de büyük bir katliama kurban gideceklerdi. Hayatta kalanlar sadece Beş Zehir Kabilesi tarafından esir edilenler olacaktı.



O sırada Zhao Chunmu, Meng Hao’yu fark etmişti. Bir an ona baktıktan sonra kıkırdamaya başladı.



Ah, demek o bir Ejderhacı…” dedi. “Sen tabii ki onu öldürüp öldürmemek konusunda tereddüt ettin. Bu nedenle o hala hayatta. Benim için sadece tek bir hareket söz konusu olabilirdi. Yıldırım gibi saldır ve onu hemen yok et!” Zhao Chunmu gözleri öldürme arzusuyla parlarken sağ elini kaldırdı ve savaş alanındaki Meng Hao’ya yöneltti.



18 Gizli Muhafız, o adamı öldürmek için on nefeslik süreniz var!



Zhao Youlan’ın yüzü her zamanki gibiydi, ama farkına varmadan biraz gerilemiş ve Zhao Chunmu ile arasına mesafe koymak istiyormuş gibi görünmüştü. Onun yanında duran iki Kıdemli bir an tereddüt ettiler. Fakat ona baktıktan sonra hiçbir şey söylemediler.



Zhao Chunmu parmağıyla işaret ettiği sırada Meng Hao bir şey hissetti ve soğuk gözlerle oraya doğru baktı. Sağ elini salladı ve bir Kan Qi’si yayılarak iki Akrep Dalı Gelişimcisini sardı. Gelişimciler aniden çığlıklar atmaya başlarken vücutları çürüdü.



Zhao Youlan’ı elimden kaçırdım, ama bu yeni gelen Kutsal Oğul için aynı şey geçerli olmayacak!” Meng Hao, Zhao Chunmu’yu öldürmek için bir plan yaparken gözleri öldürme arzusuyla parladı. Aniden göz bebekler büzüldü ve Kanlı İnfilak Parlamasını kullanmasıyla vücudu ortadan kayboldu. Tekrar ortaya çıktığında on metre uzaktaydı.



Ortaya tekrar çıktığı anda biraz önce durduğu yer aniden iğneye benzeyen on altı tane parlak ışık şeridiyle dolmuştu. Eğer şu an hala orada duruyor olsaydı, bu on altı siyah iğne onu kesinlikle delip geçmiş olacaktı.



Meng Hao’nun gözleri soğukça parladı ve sağ eliyle havayı yumrukladı. Şaşırtıcı bir şekilde önündeki hava içine doğru çöküyor gibi görünürken suikastçılardan birinin figürü ortaya çıkmak zorunda kaldı. Tam o sırada Meng Hao’nun yumruğu inmişti. Figür aslında bir kadındı, dış görünüşü tatlı ve çekiciydi. Gözleri şaşkınlıkla dolu olan kadının vücudu yumruğun çarpmasıyla birlikte patlayarak paramparça oldu.



Meng Hao’nun ifadesi her zamanki gibiydi. Onu öldürdükten sonra havada uğuldayarak ilerleyen diğer siyah iğnelerden kaçmak için geriye doğru fırladı. Soğukça homurdandı ve kanlı bir parıltıyla sarılan sol elini kaldırdı. Elini ileri doğru sapladı ve sapladığı yerden acınası bir çığlık daha yükseldi. Başka bir kadın daha ortaya çıkmıştı ve şu an Meng Hao onun elinden tutuyordu. Meng Hao aniden ileri doğru fırlayarak hızlıca bacağını kaldırdı ve dizini kadının kafasına vurdu.



Bir gümbürtüyle birlikte biri daha ölmüştü.



Bana suikast ha?” dedi Meng Hao, dudaklarında soğuk bir gülümseme kıvrıldı.










Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44252 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr