12. Bölüm - [Heiwa ve Gyakusatsu] [Düzenlendi]

avatar
2625 24

Ejdertanrı Efsanesi - 12. Bölüm - [Heiwa ve Gyakusatsu] [Düzenlendi]


Bölüm başlamadan önce arkadaşlar rica etsem bana yorumlarda şeytani tarikatlara uyacak bir isim önerir misiniz? Önerilerinizden en çok hoşuma gideni seçeceğim. Son olarakta bana kılıç isimlerini öneren Nefret3515 teşekkürler. Herkese iyi okumalar ve iyi günler dilerim.

***

Sabah gökyüzü aydınlanmış iken Güneş Işığı şehrindeki bir hanın odasında bir çift birbirlerine sarılmış bir şekilde uyuyordu. Bu çift tabi ki de Satou ve Rias'tan başkası değildi. Gecenin etkisinden midir bilinmez Rias'ın o güzel kokusu Satou'ya garip bir rahatlık veriyordu. Bu nedenle bir süre önce uyansa da gözlerini kapalı tutup, Rias uyanana kadar uyuyor numarası yapmaya karar verdi.

 

Kısa bir sürenin ardından Rias da uyandı. Satou'ya sarılı bir haldeyken uyuyakaldığını fark edince şaşırdı. Daha önce hiç bir erkekle bu derece yakınlaşmadığından istemsizce yüzü kızardı. O yüzden yavaşça kollarını Satou'dan ayırdı. Ardından Satou'nun kollarını da üzerinden çekip yataktan dışarı fırladı.

 

Rias, garip hissediyordu. Rias normalde hiç kimseye güvenmeyen bir kadındı. Ancak Satou'yla birlikteyken, Satou'ya karşı tarif edilemeyecek bir güven hissediyordu. Bu güvende onu istemsizce korkutsa da sanki korkusu boşunaymış gibi hissediyordu. Bu garip hislerle Rias odadan dışarı çıktı.

 

Satou ise Rias gittikten sonra sessizce yatağın üzerinde meditasyon yapmaya başladı. Gördüğü kabusu düşünüyordu. Aşırı gerçekçiydi. O kadar gerçekçiydi ki uyandığında bile onun kabus olduğuna inanamamıştı. Kabusu hatırladıkça istemsizce titriyordu. Satou bir süre sonra kendini sakinleştirmeye zorladı.

 

Ardından o kabusu düşünmeyi bıraktı ve sakince gelişim yapmaya başladı. Her ne kadar şu anda gelişimi anormal derecede yavaşladığından meditasyon yapmak pek bir işe yaramasa da en azından meditasyon yapmak onun ruhunu rahatlatıyordu.

 

Bir saat kadar bir sürede meditasyonda kalan Satou kapı açılma sesiyle uyandı.

 

"Gidiyor muyuz?"

 

"Evet."

 

Rias'ın ses tonu bir garipti. Satou bu garipliği fark etse de kızdırmak istemediğinden bir şey söylemedi.

 

Kısa bir hazırlık sürecinden sonra Satou ve Rias handan çıkıp, atlarıyla birlikte Gün Işığı şehrinden ayrıldılar.

 

...

 

Yarı yarıya huzurlu geçen bir haftlalık yolculuğun ardından Kanlı ormanın yakınlarında olan bir şehir olan Kan şehrine vardılar.

 

Kan şehri, Kanlı ormanın yakınında kurulduğundan ötürü çokça yıkım tehlike atlatmış bir yer olmasına rağmen bir sürü maceraperestin ortak mekanı olmuş baya ünlü bir şehirdi.

 

Kan şehrine giren ikili direkt olarak atlarını ahıra bırakıp yakındaki hana girdiler. Rias hancıya sordu.

 

"2 oda ne kadar?"

 

"1 altın."

 

Rias masaya 1 altın bıraktı. Ardından Satou ve Rias ayrı odalara geçti. İkisi de yorgundu. Neredeyse iki günde bir, bir haydut grubuyla karşılaşmışlardı. Bu nedenle de bir haftalık süreç boyunca tetikte olmak zorunda olduklarından neredeyse hiç dinlenememişlerdi.

 

Aynı zamanda Satou'da hiç uyumamış full meditasyon yapmıştı. Tekrar aynı kabusu görmekten korkuyordu. Rias daha önce ona ne gördüğünü sorsa da geçiştirmişti. Nasıl anlatabilirdi ki?

 

Yeteri kadar dinlendiğini düşünen Satou meditasyon yapmayı bırakıp, kaldığı odadan çıktı. Satou odadan çıktığı gibi hana şöyle bir göz gezdirdi. Han gayet sıradan bir han olmasına rağmen tıklım tıklım doluydu. Bir köşeyede ozanın biri hikaye anlatıyordu. Diğer taraftaysa bir kaç kişi oturmuş içki içiyordu. Kısa bir göz gezdirmenin ardından Satou handan ayrıldı.

 

Kan şehri, çeşitli maceracıların uğrak mekanı olduğundan burada her türlü şey bulabilirdiniz. Nadir bir malzemeden tutunda, kölelere kadar her türlü şey satılıyordu. Satou ise sadece şehri gezmek istediğinden geziyordu.

 

Satou biraz dolandıktan sonra güzel kılıçlar sattığı söylenen bir demirci gördü. Hiç silahı olmadığından silah almayı düşündü. Ancak kısa sürede fikrinden vazgeçip şu yeni elde ettiği kılıçların neyden yapıldığını öğrenmeye karar verdi. Demircinin içine girdi. Orada müşterilerle ilgilenen tatlı bir kız vardı. Bu kızı görünce Satou şaşırsa da bir şey demedi. Kız yeni müşteriyi görünce nazikçe sordu.

 

"Buyurun bayım ne bakmıştınız?"

 

"Elimde neyden yapıldığını bilmediğim ikili kılıç var. Onların neyden yapıldığını öğrenmek için geldim."

 

Satou yanıt vermesinin hemen ardından silahları çıkarıp tezgaha koydu. Kılıçları gören tezgahtar kız şaşırdı. Ardından arka tarafa bağırdı.

 

"BABA! buraya bakman lazım!"

 

Arkadan güçlü bir ses yanıtladı kızı.

 

"Geliyorum!"

 

On, on beş dakikanın ardından arka kapıdan oldukça kaslı adam çıktı.

 

"Ne oldu bu kadar-"

 

Tam konuşmasına devam edecekken tezgahtaki kılıçları gördü. Bir anlık dondu. Ardından gergince Satou'ya sordu.

 

"Bunları nereden buldun?"

 

Satou, adamın bu gergin tavrı karşısında şaşırsada dürüstçe yanıtladı.

 

"Yolumu kesen haydut liderinin cesedinden aldım."

 

Satou'nun cevabı üzerine adam rahat bir nefes aldı. Adamın davranışları Satou'ya garip geldi. O nedenle cümlesine ekledi.

 

"-da ne fark eder ki?"

 

Adam, Satou'ya bir an salağa bakar gibi baksa da açıkladı.

 

"Çok şey fark eder çocuk. Bu elindeki ikili kılıç önceden birisinin ruh silahıymış."

 

Bunu duyan Satou şaşırsa da demirciye bu silahı incelemesini rica etti. Demirci bir an tereddüt etse de sonradan eline kılıçları aldı ve incelemeye başladı. Aradan geçen 20 dakikanın ardından demirci ellerindeki kılıçları yavaşça tezgaha koydu. Ardından gözlerindeki hayranlık dolu ifade ile kılıcı anlatmaya başladı.

 

"Bu kılıçlar her kiminse oldukça güçlü biri olmalı ki bu kılıçlar en az usta kademe kılıçlar ki usta alemine olup olmadığına bile emin değilim seviyesi beni aşan bir kademede. Aynı zamanda bu kılıçlar kara metal diye bilinen nadir bulunan bir metalden yapılmış. Şu yılana benzer desenleri görüyor musun? Bu yılana benzer desenlerin biri ileri seviye bir ateş diğeri ise orta seviye su rünü. Ayrıca hissettiğim kadarı ile bu silahlarda ya sahibinin bilincinden küçük bir parça kalmış ya da silahların kendi bilinci oluşmaya başlamış. Her kim yapmışsa bu silahları baya büyük bir ustaymış."

 

Satou, adamın dediğini anladığını belli etmek için kafasıyla onayladı. Aynı zamanda şaşırdı. Böyle değerli bir silah öyle bir haydut liderinde ne arıyordu ki? Satou asla öğrenemeyeceğini bildiğinden düşünmeyi bıraktı.

 

"Ha son olarak rünün alt tarafına yazılmış yazılardan anladığım kadarıyla su rünü olanın adı [Heiwa] ateş rünü olanın ise [Gyakusatsu]. Eğer bu silahları satmayı düşünüyorsan söyleyeyim bende bu silahı alacak kadar para yok."

 

Adamın cevabı karşısında şaşırsa da kılıçları geri depolama yüzüğüne attı. Ardından beş altın çıkarıp tezgaha koydu.

 

"Bunların ne olduğunu incelediğiniz için sağolun bayım."

 

"Önemli değil. Ancak sana bunları satmaktansa kullanmanı tavsiye ederim. Bu kadar değerli bir silah çok nadir bulunur."

 

Satou, adamı onaylayıp oradan ayrıldı. Ancak aklında hala aynı sorular dolanıyordu. Bu silahları kim yapmıştı? Neden haydut liderindeydi? Bunları düşünürken Satou demirciden uzaklaştı.

 

Tam hana doğru yol almışken Satou arkasından öldürme niyeti hissetti. Arkasını döndüğünde etrafta kimse yoktu. Muhtemelen birisi onu takip ediyordu. Bunu fark ettiğinde yolunu değiştirip çıkışı olmayan bir ara sokağa girdi. Kısa bir bekleyişin ardından onu takip ettiği belli olan üç adam girdi.

 

Adamların birisi gayet yapılı turuncu saçlı, ela gözlüydü. Ela gözlü adamın sol tarafindeki adam ise ortalama bir vücuda sahip siyah saçlı mavi gözlüydü. Ela gözlü adamın sağ tarafında ise koyu yeşil saçlara ve aynı renkte gözlere sahip sıska bir adam vardı.

 

Ela gözlü olan Satou'ya kibirlice seslendi.

 

"Velet! Eğer dayak yemek istemiyorsan, elindeki silahı ve tüm silahı ver!"

 

'Demek beni küçüğüm diye kolay lokma filan sandınız ha?'

 

Satou şeytanice sırıtmaya başladı. Ardından [Gyakusatsu]'yu depolama yüzüğünden çıkardı ve sol eline aldı.

 

"Demek benim soymak istiyorsunuz ha? Buna niteliğiniz var mı?"

 

"Demek vermek istemiyorsun ha? O zaman bunu zor yoldan halledeceğiz!"

 

Bu cevabın üzerine üç adam Satou'ya çullandı. Satou daha önce hiç kılıç kullanmadığı halde doğuştan biliyormuşçasına kılıç ile üç adamı da engellemeyi başardı. Ardından adamlar daha ne olduğunu bile anlayamadan adamların kafalarını kesti. Hatta ortadaki adamın yüzünde hala aynı açgözlü ifade duruyordu.

 

"Hmph! Ne kadar güçsüzlerdi lan bunlar! Bildiğin tek vuruşta öldüler!"

 

Söylene söylene Satou [Gyakusatsu]'nun üzerindeki kanı cesetlerden birinin üzerinde temizleyip oradan ayrıldı ve hana doğru yola koyuldu.

***

İlerde açıklamayı düşünmediğimden ve kafanız karışmasın diye para birimlerini bu bölüm yazmaya karar verdim. Buyrunuz.

Nihil Gezegeninin Para Birimleri:

100 bronz = 1 gümüş

100 gümüş = 1 altın

10.000 altın = 1 beyaz altın (Ortalama bir şehir lordunun yıllık kazancı)

1000 beyaz altın = 1 siyah altın (Genellikle sade krallar ve imparatorların kullandığı astronomik para birimi)

Not: Ortalama bir ailenin aylık harcaması: 50 gümüştür.

2. Not: Para birimleri eğer önceki yazdığım para miktarlarıyla çelişiyorsa söylerseniz çok makbule geçer. Çünkü o bölümleri yazdıktan sonra böyle bir para birimi sistemi oluşturdum.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44598 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr