58. Bölüm - Deney Tahtası [Düzenlendi]

avatar
1651 13

Ejdertanrı Efsanesi - 58. Bölüm - Deney Tahtası [Düzenlendi]


“O neydi lan öyle!”

 

Ne olduğunu aslında zihnindeki bilgi sayesinde biliyordu. Fakat yine de korkmadan edemedi.

 

Ölü Çağırma veya diğer bi tabir ile Ölü Diriltme başarısız olmuştu.

 

Bu tip başarısızlıkların birden fazla nedeni olsa da Satou’nun yaşadığının nedeni belliydi.

 

Black klanının soyundan gelen birisi çağırdığı kişiye anlaşılan oldukça ağır işkenceler çektirmişti. Ondan dolayı Black soyuna karşı derin bir nefreti vardı. Bundan dolayı da başarısız olmuştu.

 

Tabii bu sadece ilk nedendi.

 

İkinci neden ise oldukça basit bir neden. Yeterince güçlü değildi.

 

Normal şartlarda eğer kendinden güçlü birisini çağırırsa -eğer sana veya soyuna derinlemesine bir nefret beslemiyorsa- %50 ihtimalle çağırabilirdin. Fakat bu ihtimal belirtmek gerekir ki sadece nefret olmadığında geçerli idi.

 

Eğer hem senin soyundan nefret eden hem de oldukça güçlü olan birisini diriltmek istiyorsan %10’dan az şansın vardı.

 

Anlaşılan Satou da bugün oldukça şanssızdı.

 

Satou şansına sağlam 3 iskelet bulsa da 3'ü de dirilmeyi reddetmişti.

 

Bu yüzden oldukça canı sıkıldı.

 

Neyse ki bu sıkıntısını giderecek "oyuncakları" vardı.

 

Satou azıcık daha ilerledikten sonra White ailesi ile karşılaştı. Üçünün de ağzında bez vardı. Bu nedenle konuşamıyorlardı.

 

Hasai, Dong ve karısı oldukça incelmişlerdi.

 

Black klanı sadece hayatta kalabilecekleri miktarda yemek sağladığından normaldi.

 

Normalde sadece alevlerle yakarak bu işi bitirmeyi düşünmüştü. Fakat lanet olası iskeletler yüzünden morali bozulduğundan hıncını bunlardan çıkaracaktı.

 

Yine de iyi düşünmek gerek. Karşısında böyle denek bulmuşken istediği gibi denemelerini yapabilirdi.

 

İlk denek olarak Hasai'yi seçti.

 

Hasai’nin üstü çıplaktı. Vücut yapısı olarak ortalamadan bir tık üstünde kasları vardı. Yine de oldukça orantılıydı. Orta yaşlarda olmasına rağmen bu vücutla bir çok kadını kendine alabilirdi.

 

 

Satou’nun ise bu durum hiç umurunda değildi. Yüzüğünden buraya gelirken karşılaştığı küçük bir haydut grubundan aldığı bir kısa kılıç çıkardı.

 

Kılıç oldukça paslı gibiydi. Eğer birisi onla kesilirse mutlaka o yara mikrop kapardı. Fakat bu da onu ilgilendirmiyordu.

 

Sanki orada kimse yokmuşçasına yüksek sesle Damon’a sordu.

 

“Hey ihtiyar. Sence karanlık manası ile alev manasını karıştırırsam ne olur?”

 

Damon biraz düşündü. Ardından yanıtladı.

 

‘Uğursuzluğun sembolünü yani Kara Alevleri oluşturmuş olursun. Kontrol edilmesi oldukça güç olmasına rağmen gücü azımsanmayacak kadar fazladır.’

 

Satou elinde paslı kılıç ile oynarken mırıldandı.

 

“Hmm… O zaman ilk deneyeceğimiz şey kara alevler.”

 

Cümlesini bitirince ilk önce alev manası oluşturup kılıcın etrafına yaydı. Eğitildiği onca ayda oldukça iyi bir mana kontrolüne sahip olmuştu. Kılıca çok az ısı uygulayarak onun bükülmesini, erimesini engelledi.

 

Alevler turuncu bir tonda parlıyordu. Kılıca minimum hasar ile bunu uygulayabilmek Satou’yu gururlandırdı.

 

Fakat her şey daha yeni başlıyordu. Alevleri hallettikten sonra alev manasına karanlık manası yollamaya başladı.

 

Alevler ilk önce titreşti. Sonra yok olacak gibi oldu. Eski heybetini kaybetti ve rengi yavaşça karardı. Karardıkça o alevin heybetin yerini şeytani habis bir aura aldı.

 

Ardından hiç beklenmeyen bir şekilde kılıcın kara alevleri kılıcın gövdesini yok etmeye başladı!

 

Yakmıyordu. Bildiğin yok ediyordu.

 

Satou dikkatli bir şekilde kılıcı gözlüyordu. Bu olanı görünce oldukça şaşırdı ve Damon’un dediğini sonunda anladı. Bu kara alevler gerçekten de kontrol edilemeyecek kadar şeytaniydi.

 

Ancak merak etti. Bunu bir insanın üzerinde denese ne olurdu?

 

Yüzünde şeytani bir sırıtış belirdi.

 

Hasai'nin tam göbeğinin oraya bu kılıç ile bir çizik attı.

 

Hasai'nin yüz ifadesi değişse de en ufak bir inleme çıkartmadı. Bu kadarcık bir hasar onun için bir şey değildi.

 

Fakat her şey daha yeni başlıyordu.

 

Kılıçtan gelen kara alev vücudunun içine girdi ve yavaşça çoğalmaya başladı. Hasai ilk başta pek acı hissetmese de şimdi acıdan kıvranıyordu.

 

İçten yavaş yavaş yok edilmek tarifi mümkün olmayan bir acıydı.

 

Aradan bir süre geçti. Karaciğer, mide ve bağırsaklar tamamen yok edildi.

 

Hasai'nin acıdan gözlerinden yaş gelmişti. Bu ne kadarda berbat bir şeydi böyle!?

 

Satou'nun ise bu durum oldukça hoşuna gitmişti.

 

Bu kara alev kontrolsüz bir yıkım silahı olsa da işkence de kullanmak oldukça zevkliydi.

 

Hasai'yi bir süre daha acıdan kıvranırken izledikten sonra fazla sessiz olduğunu düşündü. Bu nedenle ağzındaki bezi çıkarttı.

 

Çıkardığı an Hasai "Ahh! Çıkar şu lanet şeyi içimden! Ahh!" diye çığlık kopardı.

 

Satou için bu çığlık kuşların cıvıltıları gibiydi.

 

Fakat biraz daha devam ederse Hasai'nin direkt öleceğini fark etti. Bunun için ateş ve karanlığın tam zıtlarını su ve ışığı birleştirmeyi denedi ve ortaya çıkan parlak sıvıyı Hasai'nin ağzından içeri soktu.

 

Nasıl bir etkisi olacağı hakkında en ufak bir fikri yoktu.

 

Parlak sıvı oldukça etkiliydi anlaşılan. Hasai yavaş yavaş bağırmayı kesti.

 

Satou sordu.

 

"İçinde ki alev söndü mü?"

 

Satou şu an Hasai'nin gözünde iblis kral gibiydi. Bu nedenle cevapsız bırakmaya cüret edemedi.

 

"Ha… Hayır. Hala yanıyor… Fakat… Fakat zarar vermiyor şu an."

 

"Hmm…" diye homurdanırken Satou’nun yüzünde düşünceli bir ifade belirdi.

 

Sonrasında aklına bir fikir geldi.

 

"Peki o zaman hadi sırada ki deneye geçelim."

 

Satou artık işe yaramadığından elindeki gövdesi yok olmuş kılıcı kenara attı.

 

Sonrasında ellerini toprak manası ile kaplamaya başladı.

 

Elleri adeta taştan oyulmuş gibi görünüyordu. Fakat bu Satou'yu kesmedi.

 

Ellerine karanlık manasını yaydı. Taş gibi görünen elleri karanlık manasıyla karşılaşınca çatlaklar oluşturmaya başladı. Bu çatlaklarda karanlık mana akıyordu.

 

Şu an Satou'nun elleri kara büyü ile oluşmuş golemlerin elleri gibiydi.

 

"Toprak artı Karanlık bakalım ne çıkartacak…?"

 

Satou hızla Hasai'nin göğsüne bir avuç darbesi indirdi.

 

Avuç darbesi oldukça şiddetliydi. Zincirlere sıkıca bağlanmış Hasai bile geriye doğru sallandı.

 

Satou avcundaki mana akışını kesip hasarı izlemeye başladı.

 

Hasai'nin göğsünde kahve ile karışık siyah renkte bir avuç izi vardı.

 

Görünürde herhangi bir sorun yok gibiydi. Fakat Satou biraz daha yakından ne olduğuna baktığında oldukça şaşırdı.

 

Avuç izinin etrafı yavaşça çürümeye başlamıştı ve yavaşça çürütmeye devam ediyordu.

 

İşin ilginç yanı Hasai hiçbir acı hissetmiyor gibiydi.

 

Karanlık mana ile toprak manasının karışımı bu tarz bir çürütücü etkiye sahipti anlaşılan.

 

Fakat Satou’nun bu hoşuna gitmedi. O direkt yöntemlerden hoşlanırdı. Bu nedenle bunu rafa kaldırdı.

 

Sıradaki deneye başlamak yerine Hasai’ye işkence etmekten sıkıldığından adamın ağzına bez parçasını tıkadı, avcunda bir kara alev oluşturdu ve Hasai’nin vücuduna bıraktı.

 

Hasai çığlık atmaya kurtulmaya çalıştı fakat tek yapabildiği boğukça inlemekti…

 

Satou, kafesimsi odacıktan çıkarken çıkarken başka nasıl kombinasyonlar yapabilirdi onu düşünüyordu.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44590 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr