"Efendim. Rapor vermeye geldim."
Tuann başını çadırına girmiş olan askere döndürdü ve gözlerini yavaşça kıstı.
"Konuş."
Asker hızla selam durdu ve konuşmaya başladı.
"Şu anda savaşta dezavantajlı durumdayız. Bazı siyah maskeli suikastçiler savaşmak için sahaya çıkmaya başladılar ve askerlerimiz onlara karşı fazla dayanamıyor. Ayrıca, sayı üstünlükleri de var."
Tuann aniden elini masaya vurunca askerin sesi kesildi. Tuann gür sesiyle bağırdı.
"Formasyon kurmaya giden gruba ne oldu!?"
Asker yeniden konuşmaya başladı.
"Efendim, Formasyon kurmaya giden grup herhangi bir mesaj göndermediler. Araştırmamızı ister misiniz?"
Tuann bir süre düşündü. Daha sonra ise elini sallayarak askeri çadırından gönderdi.
Asker hızla dışarı çıkarak çadırda düşünceli bir haldeki Tuann'ı bıraktı.
Tuann bu sırada biraz endişeliydi. Formasyon grubunu göndereli çoktan dört gün olmuştu ancak herhangi bir mesaj gönderilmemişti.
Formasyon başarılı bir biçimde kurulamasa bile en azından bir mesaj gönderilmesi gerekiyordu. Ayrıca, formasyon grubunun başındaki askere güveniyordu ve onun kaçmak gibi bir şey yapmasını bile düşünmemişti.
O askerin annesi ve babası yoktu ve küçük yaşından beri Ferrua Ailesi tarafından eğitiliyordu. Savaş gücü yeterince fazla olmasa da, formasyonlardaki yeteneği muazzamdı.
Onun ordunun toplamına katkısı oldukça büyüktü ve şimdi dört gündür herhangi bir haber alamıyordu.
Aklına gelen düşünceyle endişelenmeden edemedi. Belki de, suikastçiler tarafından öldürülmüştü. Bu olabilecek en kötü senaryoydu çünkü formasyonun onlara katacağı savaş gücünü kaybetmiş olurlardı ve savaş uzadığından kesinlikle dezavantajlı bir duruma düşerlerdi.
Eğer böyle bir şey olduysa, loncaya direkt olarak dalmaktan başka bir seçeneği kalmazdı. Çünkü aldığı kayıpları telafi etmek için tek seçeneği bu formasyondu. Bu formasyon olmadan, savaşı kazanma şansını geç hayatta kalma şansı bile kalmazdı.
Şu anda Hayalet Kılıç Loncası'nın suikastçi sayısı kendi askerlerini üçe katlıyordu. Ve buna hâlâ loncanın içinde kalan çoğu siyah maskeli suikastçiler dahil değildi!
Endişeyle başını eğerken kendisi için kazançlı bir sona erecek bir yol bulmaya çalışıyordu.
Bu sırada, Hayalet Kılıç Loncasının içinde büyükçe bir odada, dikdörtgen bir masanın iki baş köşesine birer kişi oturmuşken yanlarda üçer kişi oturuyordu. Baş köşelerde oturanların birinde kırmızı köşelere sahip siyah bir maske varken diğerinde gümüş kenarlı ve göz kısmında gümüş bir çizgi bulunan bir adam vardı. Diğer altı kişinin her biri siyah maskeler takıyordu ve oturan sekiz kişinin hepsi siyah bir cübbe giyiyordu.
Kırmızı köşeli maskeye sahip olan adam derin bir nefes verdikten sonra yavaşça konuştu.
"Bu olayın sorumlusu kim?"
Sesi fazla gür değildi ancak onu dinleyen altı siyah maskeli adam iliklerine kadar titremişti. Hâlâ rahat bir tavır gösteren tek kişi gümüş-siyah maskeli adamdı.
Kırmızı-siyah maskeli adam bir süre boyunca konuşulmasını bekledi ama altı siyah maskeli adam konuşamayacak kadar korkmuş gibi görünüyordu. Gümüş maskelinin ise olaylarla alakası olmadığını biliyordu.
Maskesinin altındaki gözlerini direkt sağında kalan siyah maskeliye çevirdi.
"Hançer, bana açıkla. Bunun sorumlusu kim?"
Hançer denen siyah maskeli adam yavaşça yutkunduktan sonra konuşmaya başladı.
"Bunu tam olarak bilmiyoruz efendim. Ancak loncamızda Ferrua Ailesiyle beraber çalışan birisi vardı."
Kırmızı-Siyah maskeli adam gür sesiyle konuştu.
"Getir!"
Hançer anında ayağa kalktı ve odadan ayrıldı. Bir süre sonra geldiğinde, arkasından ilerleyen bir başka siyah maskeli adam vardı.
"Efendim, onu getirdim."
Hançer yeniden sandalyesine yerleşirken arkasından getirdiği siyah maskeli adam Kırmızı-Siyah askeli adama dönerek tek dizinin üzerine çöktü.
"Kızılkılıç Bıçak Tanrısı'na saygılarını sunuyor!"
Bıçak Tanrısı onu baştan aşağı süzerken Kızılkılıç istemsizce titredi. Bu adam, onun hayatını elinde tutuyordu ve kendisi de bunu biliyordu.
Daha sonra Bıçak Tanrısı yavaşça konuştu.
"Ferrua Ailesinin bu saldırısıyla bir alakan var mı?"
Kızılkılıç titreyen sesiyle cevap verdi.
"Bir süredir Ferrua Ailesiyle iş yapıyorum efendim. Ve iki taraflı bir kazancımız vardı yani işimiz yüzünden değil ancak..."
"Ancak ne?"
Bıçak Tanrısı'nın sorusuna bir süre cevap verememiş, daha sonra ise cesaretini toplayıp konuşmuştu.
"Savaştan önce, iki suikastçinin Ferrua Malikanesine girmiş ve Tuann Ferrua'nın küçük oğluyla birkaç kişiyi daha öldürmüşler."
Yavaşça yutkunduktan sonra konuşmaya devam etti.
"Suikastçiler bizim loncamızın beyaz maskelerini taşıyormuş. Yani büyük ihtimalle benim ona ihanet ettiğimi düşündü ve..."
Sözünün devamını getirmesine gerek olmadığını biliyordu. O sırada, başını yere doğru eğmişti ve kaldırmaya cesaret edemiyordu.
Bıçak Tanrısı bir süre düşünceli bir hale büründükten sonra elini salladı.
"Git ve savaşa katıl. Hayatta kalırsan, yaşamana izin vereceğim."
Kızılkılıç bir şey demeden ayağa kalktı ve hızla odadan ayrıldı. Bu sırada Bıçak Tanrısı bakışlarını yeniden masadakilere çevirmişti.
Bu sırada solunda oturan bir siyah maskeli hızla ayağa kalktı.
"Efendim, beyaz maskelilerin hangisinin bunu yaptığını araştırmamı ister misiniz?"
Bu siyah maskeli, bir kadındı. Hem vücudunu saran cübbenin üzerinde belli olan vücut şeklinden, hem de hafif baştan çıkarıcı sesinden birisi bunu kolayca anlayabilirdi.
Bıçak Tanrısı ona baktı ve gülerken konuştu.
"Arasan da bulamazsın Zehir. Seni geç, ben arasam ben bile bulamam."
Zehir denen kadın şaşırmış bir 'Ah?' sesi çıkardıktan sonra gümüş-siyah maskeli adam yavaşça konuştu.
"İlk olarak, hangi beyaz maskeli Ferrua Ailesi gibi bir yere girip ailenin kalan tek genç efendisini öldürecek kadar güçlü olabilir? İkinci olarak, hangi beyaz maskeli bir siyah maskelinin iş ortağına saldırır? Üçüncü olarak, bunu yapan kişi gerçekten de bizim suikastçimiz olsa bile hâlâ loncada kalır mı? Bunun bir komplo olduğu açık."
Maskenin altından gelen yaşlı sesin sözleri siyah maskelileri şaşkınlık içinde bırakırken Bıçak Tanrısı gülerek konuştu.
"Yaşlı Ölümün Eli, hâlâ bunamamışsın demek. Söylediklerin doğru gibi görünüyor, bu bir komplo. Ancak loncamız için mi, yoksa Ferrua'lar için mi?"
Ölümün Eli yavaşça gülerek konuştu.
"Neden iki taraf için de olmasın ki?"
Bıçak Tanrısı yeniden düşünceli bir hale büründü. Daha sonra ise yavaşça oturduğu yerden kalktı.
"Yaşlı Ölümün Eli, Loncayı sana bırakacağım."
Ölümün Eli yavaşça başını sallarken Bıçak Tanrısı siyah maskelilere bakarak bağırdı.
"Siz altı elit benimle geliyorsunuz! Ferrua Ailesini hızla yok edersek hâlâ loncamızın bir şansı olur."
Altı siyah maskeli aynı anda kalkarken gür seslerle bağırdılar.
"Anlaşıldı!"
Sonraki dakika, altı siyah maskeli ve Bıçak Tanrısı çoktan odadan ayrılmıştı ve Ölümün Eli kendi kendine konuşuyordu.
"İki tarafı birbirine düşürüp zayıflatmak ve sonunda ikisini de yok etmek... Bu tek bir tarafın işi değil. Bir tarafın Kan Bulutu Loncası olduğuna eminim ancak diğer taraf... Her neyse, bana eğlence çıkıyor!"
Bundan sonra, sesli bir biçimde kahkaha atmaya başladı.
Bu sırada, ormanın bir köşesinde Paul yere eğilmiş bir şekilde duruyordu. Grim köşede oturuyor ve ormanın içindeki bir canavarı öldürerek aldığı çekirdeği yiyordu.
Paul yere bir süre dokunduktan sonra haritayı açtı ve bir süre inceledi. Daha sonra ise boyutundan on gümüş kılıç çıkardı ve onları bir ongen şeklinde yere sapladı.
Kabzalarına kadar saplanmış kılıçlardan oluşan ongenin merkezine ise mavi kabzalı büyülü kılıcı sapladı.
Bir anda, gümüş kılıçların kabzaları da toprağa gömüldü ve mavi kabzalı kılıç hafifçe parladı. Daha sonra ise kılıçların toprağın altındaki kabzaları parlamaya başladı. Paul bunu göremiyordu ancak bu şu anda toprağa gömülmüş yüz kılıçta da oluyordu!
Paul mavi kabzalı kılıcı çektiği anda diğer yüz kılıcı da hissetmeye başlamıştı. Bunun anlamını biliyordu, formasyon tamamlanmıştı!
Yüzünde soğuk bir gülümseme oluşurken kendi kendine mırıldandı.
"Tuann Ferrua, kendi silahınla askerlerini öldürdüğümde bakalım nasıl hissedeceksin?"
Büyülü kılıcı boyutuna atarken Grim'e bakarak birkaç şey söyledi ve Grim ormana daldı. Paul de onun peşinden ilerliyordu.
--------------------
[YN]: Uyku düzenimi bozdum (ki nasıl olduğu hakkında fikrim bile yok. Aynı saatte yatıp kalkıyodum ben ne ara uyuma saatim 4 oldu benim ya.)
(Okuyup beğenmeyene Grim atlasın.)
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..