Paul Yaradan Yetiştirme Sarayı'nda, altı sütunun tam merkezinde oturmuştu ve meditasyon yapıyordu. Gözleri sıkıca kapalıydı ve Bin Şeytan Kılıcı kucağında duruyordu. Karşısında, bulanık ve yarı-saydam bir şekilde olsa da Spadia duruyordu.
Bu Spadia'nın atılımından sonra kazandığı güçlerinden biriydi. Ruh gücünün bir kısmını dışarıya çıkararak ruhsal bir klon oluşturabiliyordu. Başka birisi veya bir şey bu klona dokunamayacak olsa bile Paul'ü çalıştırmanın en iyi yolu buydu.
Yaradan Yetiştirme Zindanı'nda, Paul Ruh Sarayı'na girdiği anda bir ruh baskısı gerçekleşiyordu. Spadia'nın eğitiminden bile güçlü olan bu baskı Paul'ün ruh gücünü geliştirse bile Ruh Sarayı'nda teknik çalışması yapmasını engelliyordu.
Paul'ün Yaradan Yetiştirme Zindanı'nda çalışmayı seçmesinin nedeni ise zaman değişimiydi. Henüz yalnızca bir testi tamamladığı için iki katına çıkmamış olsa bile hâlâ burada geçirdiği iki saat dışarıda bir saate denk geliyordu. Bu çalışma yolu çok daha verimliydi.
Ayrıca, Spadia başkalarından uzak bir yere gelmesini istemişti. Aynı zamanda geniş bir yere de ihtiyacı olacağını söylediği için Yaradan Yetiştirme Zindanı'na gelmişlerdi.
Bu sırada Spadia etrafı incelerken Paul tüm enerjisini topluyordu. Spadia eğitiminin epey yorucu olacağını ve kesinlikle kesilemeyeceğini açıklamıştı. Aynı zamanda, Aziz seviyesine atılımın sırlarını da açıklayacaktı.
Bu haberi alan Paul oldukça mutlu olmuştu. Ne de olsa, Aziz seviyesi ile Büyükusta seviyesinin arasında oldukça büyük bir fark vardı.
Enerjisini tamamen toplayan Paul gözlerini yavaşça açtı ve önünde dikilen yarı-saydam Spadia'nın gözlerine baktı. Aynı şekilde Paul'e bakan Spadia hafifçe gülümsedi ve konuşmaya başladı.
"İrade ve Yasalar'ın ne olduğunu anlatacağımı sana söylemiştim. Bugün, Yasalar'ın ne olduğunu anlatacağım."
"Var olan her şey, bu gerçekliğin tümünde ve hatta gerçekliğin dışında olan şeyler bile yasaları barındırır. Elementler ve belirli güçler de buna dahildir."
"Yasaları hissetmek, Aziz seviyeli bir savaşçı olmanın ilk adımıdır. Yasalar, senin dünyadaki enerjiyi, savaşçıların Yasa Enerjisi olarak bahsettiği şeyi kullanmanı sağlayacaktır. Yasa Enerjisi aynı mana gibidir. Tek farkı, mananın aksine yasa enerjisini toplamak ve kullanmak için bir dağıtıcıya ihtiyaç duyar."
"Bu dağıtıcı iki bölüme ayrılır. Yasa enerjisini vücudunda, daha doğrusu vücudunda ve ruhunda toplarsın. Aynı zamanda yasa enerjisi hakkındaki anlayışın derinleştikçe bu yasa enerjisi güçlenecektir."
"Yasa enerjisini kullanmanı sağlayacak kısım ise silahındır. Eğer bir kılıç ustasıysan, kılıcın bir dağıtıcı görevi görür. Eğer bir yalın dövüş ustasıysan yasa enerjisini vücudunla kullanabilirsin."
"Silah seçimi ve hangi yasayı kavradığın önemli konular olsalar da, yasalar hakkındaki en önemli konu bir kişinin kavrama kabiliyetidir! Bir kişi yasaların gücünü daha kolay kavrayabilirse onun güçlenişi de oldukça kolay olacaktır."
"Yasalar hakkındaki kavrayış seviyeleri komplike değillerdir. Sırayla Küçük Kavrayış, Büyük Kavrayış ve Tam Kavrayış olarak bölünürler. Bir kişi bir yasada Tam Kavrayış'a ulaştığında Aziz seviyenin kapılarını açacaktır!"
Paul'ün parlamaya başlayan gözlerini gören Spadia derince iç çekti.
"Ancak, bu kapıları açmak kolay değildir. Biliyor musun Paul, Cennet ve Cehennem kendi zihinlerine sahiptirler. Onlar, ölümlü olan bir kişinin ölümsüzlüğe geçişini engellemek isterler."
"Aziz seviye ölümsüzlüğe olan ilk adımdır ve kişiye on bin yılı aşan bir hayat süresi verir. Aynı zamanda, bir Aziz'in vücudunun yaşlanışı oldukça yavaştır. Bu nedenle, Cennet ve Cehennem Aziz seviye geçişini engellemeye çalışır."
"'Cennetsel Felaket, Cehennemsel Kıyamet' Kişinin atılımlarını engeller. Bir kişi bir yasada tam kavrayışa ulaşarak atılım yapmaya çalıştığında Cennet ve Cehennem onu engellemeye çalışacaktır."
"Eğer ışığa, toprağa veya suya dayalı bir yasayı kavrayarak atılım yapmaya çalışırsan, Cennetsel Felaket'i çağırırsın. Cennetsel Felaket her seferinde farklıdır ve kişinin en çok zorlanacağı şeyleri ona gönderir. Seni yasayı kavramaktan alıkoymaya çalışır."
"Eğer karanlığa, ateşe veya rüzgara dayalı bir yasayı kavrayarak atılım yapmaya çalışırsan Cehennemsel Kıyamet'i çağırırsın. Cehennemsel Kıyamet ne kadar Cennetsel Felaket gibi kişiye göre değişse de Cehennemsel Kıyamet'in amacı kavrayan kişiyi öldürmektir. En sonunda, bir felaketin sonunda kişi yaralansa da hayatta kalma şansı vardır. Ancak kıyamette yaralanmak ölümdür."
"Senin ilk kavraman gereken yasa..."
Spadia saydam elini kaldırdı. Avcunun iki-üç santim yukarısında parlak beyaz bir ışık oluşurken konuştu.
"Işığın Yasası'dır. Işık, altı elementin en hızlısıdır. Aynı zamanda, Haies'in Adımları'nın ilk seviye herhangi bir yasa enerjisi gerektirmese de sonraki seviyeler ışığın yasa enerjisini gerektirir. Bu nedenle Işığın Yasası'nı kullanacaksın."
Paul başını sertçe salladıktan sonra Spadia gülümsedi ve beyaz ışığı geri çekti. Ardından sağ elini kaldırdı ve işaret parmağını Paul'ün alnına doğrulttu.
"Öncelikle, Haies'in Adımları'nın ilk kısımlarında ustalaşmalısın."
Paul bilgilerin aklına akışı bittiği anda gözlerini kapadı ve zihnini inceledi. Haies'in Adımları'nın seviyelerini ve hızını gördüğünde derin bir nefes aldı.
Gözlerini açıp ayağa kalktığında Spadia'ya parlayan gözlerle bakıyordu. Spadia onun ifadesini görünca ufak bir kahkaha atmıştı.
"Pekala, hazır olsan iyi olur velet. Emin ol bu zor olacak."
Paul yavaşça gülümserken başını salladı.
-Dört Saat Sonra-
"Ahh!"
Paul hızla yere düşmüştü. Yüzünde ufak bir şişlik oluşup anında iyileşirken o da iç çekiyordu.
"Bu şeyi nasıl kontrol etmem gerekiyor!?"
Haies'in Adımları'nın ilk bölümü, 'Düzlemsel Işın Adımları' idi. Düz bir yolda sürekli olarak ve oldukça hızlı bir şekilde ilerlemeyi gerektiren bu ayak tekniği karmaşık sayılabilirdi.
İkinci bölüm olan 'Işık Işını Adımları'nın bir hazırlığı olan ilk bölümde Paul dört saat içinde çoktan 80'den fazla kez düşmüştü. Bu düşüşler onun canını yakmasa bile üst üste bu kadar fazla düşmek sinirlerini bozuyordu.
Ve asıl acılı kısmı düştüğü an değil, kalktığı andı. Önceki 80 seferdeki gibi ayağa kalktığı anda Spadia kıçına bir tekme atmış ve yeni topladığı dengesini bozarken bağırmıştı.
"Adımlarını düzgün tut. Tek yapman gereken düz bir çizgi halinde ilerlemek!"
Paul kaşlarını çatarken kalbinden öfkeyle geçirdi.
"Zor olan kısmı bu zaten seni manyak!"
Bu kadar fazla karmaşık adımı uygulaması için yalnızca tek bir çizgiyi kullanması oldukça zordu. Buna adımların yeterince hızlı olması gerektiği de eklenince tekniğin asıl zorluğu ortaya çıkıyordu.
Paul'ün yüzünde asık bir ifade belirdiğini gören Spadia yeniden bağırdı.
"Böyle bir şeyle vaz mı geçiyorsun!?"
"Asla!"
Paul bir kez daha tekniği uygulamaya koyuldu. Bu sırada, Spadia hafifçe gülümsüyordu.
-İki Hafta Sonra-
Zindanın içinde iki hafta geçmiş olmasına rağmen Ejderyiyen Şehri yalnızca bir haftadır bekliyorlardı.
Bu sürede, Luke ve Selia Altın Güneş Şehri'nden geri dönmüşlerdi. Ayrıca yanlarında bin kişilik bir paralı asker birliği ve yüz kadar büyücü de vardı.
Luke bu askerleri ve büyücüleri Altın Şafak Bilgin Birliği'nin yardımıyla toplayabilmişti. Aynı zamanda Selia da ailesinden birçok ilaç almış ve destek vermek için Ejderyiyen Şehri'ne getirmişti.
Bu yardımlarla birlikte Ejderyiyen Şehri'nin savunması epey güçlenmişti. Bu askerler kalıcı kimseler olmasalar bile şehri canavarlara karşı savundukları sürece bu George için yeterliydi.
Bu bir haftalık sürede, Ejderyiyen Şehri'nin savunması eski halinin kat kat yukarısına çıkmıştı. Bazen büyücülerin ve savaşçıların sokaklarda dolaştığı görülüyordu ve birçok normal avcı onlara saygıyla selam veriyorlardı.
Aynı zamanda bu bir haftalık sürede kimse Paul'ü rahatsız etmemişti. Sylvia kimsenin onun odasına girmemesini söylemişti ve bir büyücünün acıkmayacağını bilen hizmetçiler odaya yaklaşmaktan bile çekiniyorlardı.
Bu sırada, ormanın derinlerindeki bir ağacın tepesinde Shijin önündeki sahneye bakıyordu. Üzerinde mavi işaretler olan tılsım Ejderyiyen Şehri'nin güney kapısını ve duvarlarını gösteriyordu.
Bu bir canlı görüntü tılsımıydı. Sesi iletemese bile o anda Shijin yalnızca izlemek istiyordu. Yani bir sıkıntı yoktu.
Bu sırada gökyüzünde asılı olan güneşe bakan Shijin kendi kendine mırıldandı.
"Sanırım, şu sıralarda olmalı değil mi?"
Onun yüzünde uğursuz bir gülümseme belirirken aynı anda, ormanın içindeki bir mağarada, dört metrelik kızılımsı mor gözlere sahip siyah kürklü bir kurt gözlerini açtı.
Yavaşça ayağa kalkarak mağaranın çıkışına ilerleyen kurdun karnı açtı. Bu açlık ona acı çektiriyordu.
Mağaradan çıktığı anda güneş ışığını gördü ve birden ulumaya başladı.
"Awuuuuu!"
Onun uluması tüm ormanda yankılandı. Hatta ormanı aşarak Ejderyiyen Şehri'ne ilerledi ve duvarlarda nöbette olan askerlerin bazılarının ürpermesine neden oldu.
Kurtla aynı anda ormanın içinde onlarca canavar da uyanmıştı. Aralarından ikisi aynı kurt gibi oldukça ilgi çekiyorlardı.
Bunlardan biri parlak kırmızı tüylere sahip dört kollu bir gorildi. Dört kırmızı göze sahip olan dört-beş metrelik gorilin etrafında onunla ayn anda uyanan onlarca dört kollu ve dört gözlü maymun vardı.
Diğeri ise ormanın içindeki ufak bir gölün hemen yanında uyanan mavi pullu bir timsahtı. Kızılımsı mavi gözlerini açtığı anda Ejderyiyeh Şehri'ne ilerlemeye başlayan timsahın kendi 3 metrelik vücuduna göre küçük kalan bacakları oldukça hızlıydı.
O anda, üç devasa canavar ve onlarca büyülü canavar Ejderyiyen Şehri'ne doğru ilerlerken Paul'ün odasının içinde, yatağın üzerinde mor bir sis belirdi.
Sis kaybolduğunda, yerine bazı yerleri yırtılmış kıyafetlerini giyen Paul belirmişti. Genç adam gözlerini açtığı anda yaklaşan canavar auralarını hissetmiş ve odasının içinden ormanın olduğu kısma doğru bakmıştı.
Aynı anda Kurt, Goril, Timsah ve Shijin soğuk bir hisse kapılmışlardı. Kemiklerine işleyen bu hissin nedenini bilmeseler de onları kesinlikle ürpertiyordu.
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..