Kitapları hızla düzenleyen kayıtçıya bakan Paul derin bir nefes aldıktan sonra sordu.
“Zara’nın Kayıtçısı, söyle bana: Benim kaderimde olan kılıç tekniğini nereden ve nasıl alabilirim? Bu kılıç tekniği nedir?” *1
Kayıtçı onun sorusuyla bir anda ellerini hareket ettirmeyi durdurmuştu. Başını yavaşça Paul’e çeviren kayıtçının iki sarı gözü Paul’ün üzerinde durduklarında alnının hemen ortasında altın renkli bir göz daha belirmişti.
Altın renkli gözün belirişiyle tüm sırlarının görüldüğü hissine kapılan Paul bir anda titremişti. Göz sonunda kapandığında Paul çoktan tüm ruhunun ve vücudunun incelendiğini düşünüyordu.
Kayıtçı yeniden kitapları düzenlemeye başlarken yeni bir kitap Paul’ün önüne uçmuştu. Koyu siyah bir kapağa sahip olan bu kitap etrafa garip bir ışıltı yayıyordu.
Derin bir nefes alarak önünde süzülen kitabı alan Paul parmaklarından tüm vücuduna garip bir hissin yayıldığını hissedebiliyordu. O anda tuttuğu kitap sanki bir kitap değil de keskin bir kılıçmış gibi hissediyordu.
Yavaşça yutkunurken kitabın kapağını açtı. İlk sayfaya baktığında orada yalnızca iki kelimenin yazıldığını görmüştü.
“Karva Claire”
Bu iki kelime siyah bir mürekkeple yazılmıştı ve üzerinde garip, kızıl bir ışıltı taşıyordu. Yalnızca normal bir isme benzeyen iki kelimeyi okuyan Paul kelimelerden yayılan yasa enerjisini hissettiğinde tüm vücudunun titrediğini hissetmişti.
İki kelimeye derince işlenmiş olan kılıcın yasa enerjisi tüm ruhunu sarsacak kadar kuvvetliydi. Eğer bu yasa enerjisi ismi yazan kişinin gücünü temsil ediyor ise Paul Karva isimli bu adama bir saniye bile karşı koyamayacağını düşünüyordu.
Derin bir nefes alan Paul yavaşça bir diğer sayfayı çevirdi ve okumaya başladı. Kitap, Karva isimli bu adamın hayatının başı ile başlıyordu.
“Zara dünyasının tek kıtası, Gelan’ın merkezine yakın ufak bir ülkede, sınırlara yakın şehirlerden birindeki bir ölümlü asil ailesinde bir bebek doğdu.”
“Bebeğin babası, Anton Claire ve annesi Shia Claire bebeğin doğumunu kutlamak için yedi gün boyunca kutlama verdi. Kutlamanın en sonunda, bebeğe ‘Karva’ ismi verildi.”
“Karva, Claire ailesinin tek çocuğu olarak şehrin yönetiminin bir sonraki varisiydi. Bu nedenle genç yaşta babası ve annesi tarafından birçok yönde eğitilmeye başlandı. Kılıç üzerine özellikle yatkınlığı olduğu görülen Karva’nın eğitiminde savaşçı dersleri daha yüksekti.”
“Karva 14 yaşına bastığında Usta seviyeli bir savaşçı olarak uzun zamandır kırılmayan bir rekoru kırmıştı. Bu rekorun üzerine bulunduğu ülkedeki baskın tarikat olan Tek Kılıç Tarikatı Karva’yı bir öğrenci olarak almışlardı.”
“Tek Kılıç Tarikatında Karva çalışmak için bir kılıç tekniği seçmemişti. En başından beri, eğitiminde herhangi bir teknik kullanmamış ve kılıcını kendi stiliyle kullanmıştı.”
“15 yaşında Tarikat Lideri tarafından özellikle çekirdek öğrenciliğe terfi ettirilen Karva Büyükusta seviyesine çıkmasına rağmen hâlâ bir kılıç tekniği kullanmıyordu. Bu bazı çekirdek öğrencilerin onu övmesine neden olurken bazılarının ona kıskançlık duymasına neden oluyordu.”
“Karva Büyükusta seviyesine geçtiği anda kılıcın yasaları üzerine çalışmaya başlamıştı. Hızı diğerlerinden kat kat hızlı olduğu için dahi olarak anılan Karva tarikatın kıdemlileri tarafından özellikle gözleniyordu.”
“Karva 16 yaşına geçtiğinde gerçek ölüm-kalım mücadeleleri yaşamak için tarikattan ayrıldı ve kıtayı dolaşmaya başladı. İlk gittiği yer kıtanın batısıydı.”
“Kıtanın batısındaki ufak bir şehirde yer alan Gümüş Ruh Tarikatının birkaç dış öğrencisi ile sorunlar yaşayan Karva onlarla dövüşmüş ve hafif yaralar vermişti. Bu öğrenciler tarikata dönüp bu konuyu ve Karva’yı tarikata anlattıklarında birkaç çekirdek öğrenci ve kıdemli Karva’yı avlamak için özellikle yola çıkmışlardı.”
“Şehrin kuzeyindeki bir ormanda bu öğrenciler ve kıdemliler tarafından kıstırılan Karva onlarla dövüştü. Önce gelen üç çekirdek öğrenciden ikisini etkisiz hâle getirmiş, sonrasında ise onlara eşlik eden kıdemlileri yaralamıştı.”
“Son çekirdek öğrenciyle dövüşmeyen Karva onunla konuşmaya başlamıştı.”
“Neden bana saldırmıyorsun?”
“Yüzünü bir bez ile gizleyen öğrenci açıkça kız olduğunu belirten sesiyle sakince konuşmuştu.”
“Saldırıların hafif ve merhametli. Senin rastgele başkalarını öldürecek birisi olduğunu düşünmüyorum. Savaşmak gereksiz.”
“Bu kısa konuşmadan sonra Karva ve öğrenci bir miktar daha muhabbet etmişlerdi. İkisi birbirleriyle konuştukça ufuklarının genişlediklerini hissedebiliyorlardı.”
“Muhabbetleri bittiğinde ‘Peri Ria’ olarak bilinen çekirdek öğrenciyle Karva birbirlerine bir söz verdi. Her yıl o ormanda buluşup o sene yaşadıkları olayları anlatacaklardı.”
“Karva ormandan hızla ayrılıp kuzeye doğru ilerlemeye devam etmişti. Yolculuğu hâlâ devam ediyordu.”
Paul kesintisiz bir şekilde kitabı okumaya devam ediyordu. Karva isimli bu adamın hikayesini tamamen okuması gerekmediğini hissetse de okumasında bir sıkıntı olduğunu da düşünmüyordu. Hikâyenin oldukça ilgi çekici olduğunu düşünüyordu.
“17 yaşında, Karva kılıç yasalarında küçük kavrayışa ulaşmıştı. Ormana yeniden gelen ve daha önceden sözleştikleri gibi Peri Ria’yla buluşan Karva ona bir sene boyunca yaşadığı olayları anlatmaya başladı.”
Paul bir sonraki buluşmaya kadar olan bölümü yeniden okurken bu sefer arada olan bir olayı okumaya başlamıştı.
“18 yaşına girmesine birkaç gün kalan Karva kuzeyde, eğitimini yaptığı bir dağın içinde uzay tanrıçasının geçidine açılan bir kırık keşfetmişti. Bölgeyi gizleyebildiği kadar gizleyen Karva kırığın ne olduğunu bilmediğinden oldukça temkinliydi.”
Uzay tanrıçasının geçidine açılan kırığı duyan Paul şaşırmıştı. Bu kırık böyle normal bir şekilde açıklandığına göre bu kırık o kadar da nadir olamazdı.
Küçük dünyaların sayısının bir milyona vardığını bir kez daha hatırlayan Paul bunun o kadar nadir bir şey olmaması gerektiğini düşünmüştü. Sonrasında ise bu düşünceleri aklından atarken bir kez daha hikâyeye odaklanmıştı.
“18 yaşında bir kez daha Peri Ria’yla muhabbet etmek için ormana varan Karva kırığı saklamaya karar vermişti. Bunun ne kadar tehlikeli bir şey olup olmayacağını bilmiyordu.”
“Konuşmaları bitmeden hemen önce Peri Ria’ya bakan Karva konuşmuştu.”
“Bir sonraki sene buraya gelemeyebilirim. Aslında, bir daha ne zaman gelirim bilmiyorum. Onlarca veya yüzlerce yıl alabilir. Bu nedenle…”
“Ancak Peri Ria onun sözlerini kesmişti. Yüzündeki maskeyi yavaşça kaldırıp yüzünü Karva’ya gösteren Peri Ria hafifçe gülümserken boynundaki mavi taşlı kolyeyi çıkarmış ve Karva’ya vermişti.”
“Bekleyeceğim.”
“Peri Ria’nın ayrılmadan önceki sözünü duyan Karva kendinden emin bir şekilde ormandan ayrıldı ve kırığı bulduğu dağa döndü. Boynunda asılı olan kolyenin güvenli olduğundan emin olduktan sonra kırığa girdi. Bu şekilde, Karva Claire Zara’dan ayrılmıştı.”
Paul hikâyenin henüz bitmediğini diğer sayfanın hâlâ dolu oluşundan ve hâlâ kılıç tekniği ile ilgili bir şey bulamayışından anlamıştı. Anında diğer sayfayı çevirip okumaya devam etti.
“Karva Claire’in ayrılışından on yıl sonra, Peri Ria onun yaşadığı ülkeye ve şehre yerleşmişti. Bir ruh gelişimcisi olan Peri Ria bir yandan sessizce gelişimini sürdürürken bir yandan da bir ölümlü gibi yaşamaya başlamıştı.”
“Karva Claire’in ayrılışından yüz yıl sonra, Peri Ria çoktan Aziz seviyesine atılım yapmıştı. Ancak hâlâ Karva’nın dönüşünü bekleyen Peri Ria bunu oldukça gizli tutmuştu.”
“Karva Claire’in ayrılışından bin yıl sonra, uzay tanrıçasının geçidinden bir kapı Zara’ya açıldı. İçinden çıkan kişi Yükselen seviyesindeydi. Hızı ile kolayca mesafeleri aşan kişi direkt olarak Karva’nın ana ülkesine vardı.”
“Bin yılda Karva’nın Claire ailesi herhangi bir şekilde çökmemişti. Karva’nın ayrılışından sonra doğan kardeşi aileyi devralmış ve sonradan da onun çocukları aileyi devam ettirmişlerdi.”
“Karva’nın ailesini bir süre izleyen adam sonradan direkt olarak Peri Ria’nın bulunduğu yere varmıştı. Bir anda karşısında beliren figür nedeniyle şaşıran Peri Ria bir tepki veremeden Yükselen ışık elementiyle füzyonlanmış alev elementini saldı.”
“Peri Ria’yı tek saldırıda tamamen öldüren ancak cesedini bırakan kişi onunla beraber tüm ülkeyi ve ülkenin yakınlarındaki bazı bölgeleri tamamen beyaz alevlerine boğmuştu. Alevler sardığı bölgedeki canlı veya cansız her şeyi parçalayıp yakarlarken alevleri salan kişi oradan ayrılmamış ve beklemeye başlamıştı.”
“Yalnızca bir yıl sonra kapı bir kez daha açılmış ve Karva Zara’ya varmıştı. Çoktan Yükselen Seviyesine varmış olan Karva hızla ailesinin bir zamanlar olduğu yere ilerlemişti.”
“Ailesinin eskiden yaşadığı yeri saran beyaz alevleri ve kilometrelerce büyüklükteki alanın tam ortasında Ria’nın cesediyle beraber bekleyen adamı gördüğünde Karva anında kılıcına davranmıştı. Peri Ria’nın yüzünü bir kez daha inceleyen Karva o sırada adamın konuşmasını duymuştu.”
“Bu senin suçundu. Yalnızca bize uyup tekniğini saraya bağışlamalıydın. Eğer bunu yapsaydın, bu ölümlüler bu acıyı çekmek zorunda kalmazlardı.”
“Soğuk bir sesle konuşan adamı duyan Karva herhangi bir duygu göstermeden belinde duran kılıcını çekmişti. Saf beyaz kılıç alevlerin ışıltısıyla parlarken Ria’nın cesedinin yanındaki figür konuştu.”
“Tanrıkılıç Sarayı'nın Firarisi, gücün benimkiyle karşılaştırılabilecek bir seviyede değil. Vazgeç ve tekniğini bağışla. Bunu yaptığında saray seni yeniden kabul edecektir.”
“Karva ise onun sözlerini dinlememiş ve kılıcını havaya kaldırmıştı. Son bir kez Peri Ria’nın cesedine bakan Karva mırıldanmıştı.”
“Bir zamanlar… Bana saldırılarımın fazla merhametli olduğunu söylemiştin. Sanırım haklıydın. Eğer o zaman merhamet göstermeseydim, sen…”
“Karva gözlerini bir süre kapayıp bir kez daha açtığında gözlerinde yalnızca saf bir kararlılık ve öldürme isteği vardı. Beyaz alevlerin ortasındaki adam bile bu öldürme isteği karşısında titremiş ancak kılıç çoktan aşağıya doğru savrulduğundan kaçamamıştı.”
“Beyaz kılıçtan yayılan koyu kızıl ve siyah renklerinin karışımı olan enerji dalgası direkt olarak alevleri yarmış ve adama ulaşmıştı. Tek saldırıyla adamın vücudunu ve ruhunu ikiye bölen Karva mana enerjisi kesildiği için yanmayı kesen beyaz alevlerin geriye bıraktığı çöl manzarasını bir süre inceledi.”
“En sonunda, Ria’nın cesedine varan Karva kılıcını kaldırdı. Sesine ruh enerjisini ekleyerek yakındaki her ülkede yankılanacak bir şekilde bağırdı.”
“Ben, Karva Claire, zamanında ülkemi, ailemi, sevdiklerimi koruyamadım. Artık onlara sahip olmadığıma göre, benim de bulunmama bir gerek kalmadı. Artık, kendimi kendim olarak bırakmak zorunda değilim.”
“Ancak Keln isimli kılıcım ve tekniğim, onları hak eden birini beklemek üzere burada kalacaktır. Onu alacak olan kişiye yalvarırım, Tanrıkılıç Sarayı o zamanda hâlâ ayakta ise onları dost belleme. Çünkü tekniğin geçmişi ortaya çıktığı anda seni avlamak ve öldürmek için her şeyi yapacaklardır.”
“Aynı anda bir anda kum Karva’yı ve Ria’nın cesedini içine çekmeye başlamıştı. Toprak manasını kullanarak yeraltında mirasını bıraktığı bir yer oluşturan Karva işi bittikten sonra bir tılsım çıkarmış ve ortadan kaybolmuştu.”
Hikâyeyi bitiren Paul derin bir nefes alırken kitabı kapattı. Zihnine dolan bilgileri incelerken ona tanıdık gelen bazı sözlerin olduğunu fark etmişti.
-------------------------------
1: Daha önceki bölüme bıraktığım yorumla çelişiyormuşum gibi görünüyor ancak bu farklı. Zaten Paul kılıç tekniği bulmak için Zara'ya geldiğinden ve her türlü orada seçeceğinden alabileceği en uygun tekniği istiyor. Bu onun serinin sonuna kadar kullanacağı kılıç tekniği midir yoksa daha ileride başka bir şey mi gelir bilmem :D
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..