243.Bölüm - Alean

avatar
7525 30

Kara Büyücü - 243.Bölüm - Alean


Paul’ün Veuria’dan Alean’a olan yolculuğu yaklaşık bir gününü almıştı. Yol boyunca başkalarının görüşünden kaçınmaya çalıştığından yolunu epey uzatmıştı. Aynı zamanda, Ellen’e yaklaşık bir haftalık bir işi olduğunu söylediğinden direkt olarak başkente ilerlemeyi düşünmüyordu.

 

İlk bulduğu şehre girip bir süre araştırdıktan sonra Alean’ın ufak bir haritasını aklında oluşturabilmişti. Elbette, yalnızca önemli bölgeleri ve şehirleri hatırlıyordu.

 

En çok şaşırdığı şey Alean’da herhangi bir okul sisteminin olmayışıydı. Gelişimcilerin çoğu bağımsız kişilerdi veya büyük klanlarda eğitiliyorlardı. Aynı zamanda ruh gelişimcilerinin sayıları savaşçılarınkinden çok daha fazlaydı.

 

Alean’daki zamanı süresinde kendisine yardımcı olabilecek şeyleri öğrendikten sonra ise şehirden ayrılmış ve yakınlardaki ormanda insanların fazla uğramadığı bir bölgeye gitmişti. Oradaki bir mağaranın içine geçtikten sonra ise artık çift kılıç için biraz daha çalışması gerektiğine karar vermişti.

 

Semia ve Simon’ın yanına giderse onların dikkatini dağıtabileceğini bildiğinden direkt olarak dış dünyada çalışacaktı. Aynı zamanda, yapması gereken daha fazla şey de vardı.

 

Kılıcı destek olarak kullanan büyüsü, Gökyaran Kılıç Tekniği her element için bir saldırı şekline sahipti. Önceden ateş, rüzgâr, karanlık ve ışık hakkındaki dört tekniği öğrendiğinden sınırına ulaşsa da şimdi durum farklıydı.

 

Çekirdeğini düzenledikten sonra su ve toprak manasını da diğerleri kadar iyi bir şekilde kullanabilir hâle gelmişti. Bu nedenle suyun kılıç tekniği ‘Yağmurkılıç’ ve toprağın kılıç tekniği ‘Dağdelen’i öğrenmesi gerekiyordu.

 

Ancak bundan önce iki kılıcı aynı anda kullanmaya alışmak isteyen Paul pozisyonunu almış ve sol elindeki kılıcıyla tekniğin temel kılıç düzenini çalışmaya başlamıştı. Kılıcı savruldu, saplandı, yardı…

 

Sol eliyle olan kılıç kullanımı gittikçe iyileşirken Paul bir yandan da temel kılıç düzenini çift kılıca uyarlamaya çalışıyordu. Bu savruluşlar yalnızca temeller olduğundan o kadar zor olmasa da ine de zamanını alıyordu.

 

O iki kılıcını havada savururken birbirleriyle uyum içinde olduklarına dikkat ediyor ve hatalarını düzeltiyordu. Bir kılıcın saldırı gücü diğerinkinden düşük kalıyorsa anında tekniği yeniden düzenlemeye başlıyordu.

 

En sonunda, iki gün boyunca süren kesintisiz çalışmanın sonunda temel kılıç tekniğini uyarlayabilmişti. Üçe bölünmüş zihni sayesinde iki kılıcın hareketlerini kolayca takip edebilen Paul birbirleriyle çakışmadıklarını fark edebiliyordu.

 

Ondan sonra, ilk olarak su elementinin kılıç tekniği ‘Yağmurkılıç’ı çalışmaya başlamıştı. Gökyaran Kılıç Tekniğinin üç delici tekniğinden birisi olan Yağmurkılıç kılıcın saldırı hızını azaltsa da delişin gücünü oldukça artırıyordu.

 

Kılıcın her saplanışı suyun yavaş bir şekilde dalgalanışı gibiydi. Yavaştı, ancak güçlüydü. Paul mağaranın duvarına bir kez saldırdığında oldukça derin bir iz bırakmıştı.

 

Zihin bölünmesiyle kavrama yeteneği yükseldiğinden tekniği kavraması iki günden bir miktar kısa sürmüştü. O sırada Simon’a da yemek götüren Paul bir haftasını bu şekilde geçirmeye ve çift kılıçlarına alışmaya çalışmaya devam etmişti.

 

Garip bir şekilde, kılıçları kullanırken ikisiyle aynı anda teknikleri kullanmayı denediğinde birbiriyle en uyumlu olanların zıt elementler olduğunu fark etmişti. Bir kılıcıyla Şafakkesen’i uygularken diğeriyle Yağmurkılıç’ı uyguladığında zamanlamayı tutturabilirse oldukça güçlü bir kombo ortaya çıkıyordu. Aynı şey Ufuk Çizgisi ve Dağdelen için de geçerliydi.

 

Cennetkesen ve Yargı Işığını kullanmayı denese de zamanlamayı hiç tutturamamıştı. Işık manasını kullanan Yargı Işığı fazla hızlı olduğundan diğer kılıcıyla uyum sağlayamıyordu.

 

Bir haftalık sürenin sonunda, mağaradan gülen bir yüzle ayrılmıştı. Bu sefer maskesini takmıyor veya uçmuyordu. Yalnızca Haies’in Adımlarını kullanıyor ve fazla yol değiştirmesi gerekmeyen düz bir rotayla ilerliyordu.

 

Üç gün boyunca süren koşusunun ardından en sonunda Alean’ın başkenti Kutsal Ruh Şehri’ne varmıştı.

 

--

 

Kutsal Ruh Şehri’nin kapılarından kolayca geçen Paul şehrin içinde gezinirken bir yandan da Ellen’i bulmanın bir yolunu düşünüyordu. Ruhu yaralı olduğundan ruh gücünü kullanarak bulması imkansızdı.

 

O anda bulmasının en iyi yolunun Wulian’ı veya Grim’i göndermesi olduğunu biliyordu. Ancak bundan önce yapması gereken şeyler vardı.

 

İlki, kalacak bir yer bulmaktı. Ancak bu sefer bir han veya benzeri bir yerde kalamazdı. Çift kılıcına çalışması gerekiyordu ve zindanda bunu yapamazdı. Çift kılıçlara çalışırken büyü kullandığından gizli kalması gerekiyordu.

 

Bu nedenle şehirde bir ev alması gerektiğini biliyordu. Hazinelikten kazandığı para yüzünden para sıkıntısı yoktu ancak kalacak bir yeri bulmak uzun sürebilirdi.

 

Bu yüzden kalacak bir yer yerine öncelikle başkentin en büyük satış yeri olan Hazine Sarayına gitmişti.

 

Hazine Sarayı, siyah renkli bir taştan yapılmış gerçek bir saraydı. Altın renkli oymalarla süslenmiş sarayın önünde Paul’ün bilmediği sarı renkli bir metalden yapılmış iki aslan heykeli vardı.

 

Keln’in Çelik Kalp Sarayından tamamen ayrı bir seviyede olan bu bölgeyi inceleyen Paul sert adımlarla içeriye girmişti. Kapıda herhangi bir koruma olmasa da burayı koruyan kişilerin olduğunu biliyordu.

 

Hazine Sarayının içi aynı dışı gibi oldukça lükstü. Farklı eşyalar ve farklı fiyat aralıkları için açılmış onlarca tezgâh vardı ve rehberler alacağınız eşyaya göre sizi o bölgelere yönlendiriyorlardı. Eğer aklınızda herhangi bir eşya yok ise harcayacağınız fiyat aralığını seçip eşyalara bakabiliyordunuz.

 

Paul bir rehberin ona yaklaşmasını beklemeden direkt olarak tezgahlara bakınmaya başlamıştı. Silahlar, ilaçlar, canavar ürünleri… Tezgahların birçok türü olduğundan seçmesi zordu. Zaten aklında alabileceği bir şey olmadığından yalnızca bakınıyordu.

 

Ancak o sırada ilgisini çeken bir tezgâh görmüştü.

 

“Ruh İlaçları ve Teknikleri”

 

Paul, o anda yaralı ruhunu iyileştirmek için yapabildiği kadar meditasyon yapsa da bu yeterli değildi. Bu nedenle ruhunu iyileştirebilecek ilaçlar bulmaya çalışıyordu.

 

Bildiği ilaçlar vardı ancak onları yapacak malzemelere sahip değildi. Zara’nın mana yoğunluğu yüzünden simya malzemelerinin çoğu burada büyümüyorlardı.

 

Paul tezgâha ilerlediğinde önünde genç, güzel bir tezgâhtar belirmişti. Uzun siyah saçlara sahip tezgâhtar Paul’ü bir kez inceledikten sonra parlak bir gülümseme takınmış ve konuşmuştu.

 

“Hoş geldiniz efendim. Bir isteğiniz varsa lütfen söyleyin. Size yardım etmek için elimden geleni yapacağım.”

 

Paul genç kızın mutlu tonunu umursamadan bir süre düşünmüş ve sonunda konuşmuştu.

 

“Yaralı bir ruhu iyileştirebilecek ilaçları veya teknikleri arıyorum. Etkili olmaları cidden önemli.”

 

Kız bir anlığına şaşırdıktan sonra yavaşça konuştu.

 

“Elbette, ruhu iyileştirmeye yarayan ilaçlarımız var ancak oldukça pahalılardır efendim. Almak istediğinizden emin misiniz?”

 

Paul başını sallarken konuştu.

 

“Ücreti önemli değil. Ancak öncelikle kalitesini kontrol etmem gerekiyor. Mümkün mü?”

 

Ücreti önemli değil.’ Kısmı duyan kızın yüzündeki gülümseme çoktan büyümüştü. Başını hafifçe eğerken anında konuştu.

 

“Mümkün, kesinlikle mümkün! Lütfen birkaç dakika bekleyin. Sizin için eşyaları çıkaracağım.”

 

Tezgâhın arka kısmına ilerleyen genç kız oradan birkaç kutuyu çıkarmış ve incelemeye başlamıştı. Hangisini vermesi gerektiğine karar veremiyormuş gibiydi.

 

Yaklaşık on dakika süren seçimden sonra beş kutuyu Paul’ün önüne dizmişti. Kutular hâlâ kapalı olduklarından Paul ilaçların ne olduklarını anlayamasa da hafif bir ilaç kokusu alabiliyordu.

 

Genç kız hafifçe gülümserken ilk kutuyu Paul’ün önüne getirdi ve kapağını kaldırdı. Orada, saf mavi renkli bir hap duruyordu ve etrafa oldukça güçlü bir ilaç kokusu yayıyordu. Öyle ki, farklı bölgelerdeki alıcılar bile ilaç kokusunun geldiği yöne bakmak için başlarını çevirmişlerdi.

 

“Bu hap, Ruhsal Yenileme İlacı. Ruhun yenilenme hızını artırmaya ve yaralarını iyileştirmeye yarıyor. Yaranın boyutuna göre direkt olarak iyileştirme ve ruhu geliştirme şansı bile var. Aziz seviyesinin altındaki her ruhta etki gösterebilir.”

 

Genç kız yüzündeki gülümsemeyi silmeden konuşurken Paul kutuyu kaldırmış ve gözlerini kısarak mavi renkli hapı incelemeye başlamıştı. Sadece bakarak bir şey anlayamasa bile haptan gelen birkaç kokuyu ayırt edebiliyordu.

 

“Ayışığı Nilüferi… Bir saniye… Böyle bir çiçeğin burada yetişmemesi gerekiyor.”

 

Ayışığı Nilüferi, ruha oldukça yardımcı olan özel bir bitkiydi. Kişinin zihinsel durumunu düzeltip ruhsal gücünü artırarak atılımları kolaylaştırabilme etkisi vardı ve kullanıldığı ilaçlar ruha epey etkili olurlardı.

 

Ancak Ayışığı Nilüferi büyümek için sürekli olarak ışık manasına ihtiyaç duyardı ve yalnızca ay ışığının altında gelişmeye devam ederdi. İkinci gerekliliğin yapılması o kadar zor olmasa da Zara da ışık manasının bol olduğu bir yer olduğunu düşünmüyordu.

 

Paul bir anda düşüncelere dalmıştı.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43990 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr