248.Bölüm - Davet

avatar
7322 30

Kara Büyücü - 248.Bölüm - Davet


Paul’ün Alean’ın başkentinde aldığı ev ufak bir malikâne gibiydi. Beyaz bir taştan özenle yapılmış ev normal bir evden büyük sayılsa da gösterişli bir asil evi kadar büyük değildi.

 

Paul bu evden oldukça hoşlanmıştı. Önceden paraları ödenen korumalar ve hizmetçiler evde çalışıyorlardı ve sadece çalışmasına odaklanabilirdi. Evin büyük bir bahçesi vardı ve kılıç tekniklerine istediği gibi çalışabilirdi.

 

Paul kılıç tekniklerine çalışmak istiyordu ancak kendisini tamamen kaptırırsa bazı fırsatları kaçırabilir ve etrafındaki kişilerin ona olan düşüncelerini kötüleştirebilirdi. Bu bölgede daha iyi bilgi toplayabilmesi için kendi ismini yayması gerekiyordu ve bunun için en iyi seçenek güçlü ancak asil bir adamı oynamaktı.

 

Bu nedenle Paul eve gelmeden önce bir kıyafet dükkanına uğramış ve yeni kıyafetler almıştı. Siyah pantolonu, beyaz gömleği ve gömleğinin üzerine geçirdiği siyah renkli ceketi ile oldukça şık görünen Paul Keln’deki demirciden aldığı monokl gözlüğü takmıştı. Normalde de çekici görünen Paul o anda eski vahşi ve ölümcül havasını tamamen gizlemiş ve nazik bir görüntü çizmeye başlamıştı.

 

O sırada, odasında hizmetçisinin getirdiği çayını içen Paul bir yandan da masasının üzerindeki kağıda bir şeyler yazıyordu. Beyaz serçe formundaki Wulian sağ omzunda otururken Grim ise kucağında yatıyordu.

 

Paul’ün o sırada yazdığı şey basit bir ilaç tarifiydi. Bu ilaç tarifi şimdi o kadar işine yaramasa da kiliseyi bulduğunda bir şeyleri takas etmek için direkt olarak bu tarifi kullanabilirdi. Basit bir ruhsal güç artışı sağlayan bu ilaç burada oldukça işe yarardı.

 

O hangi tarifi vereceğini tam olarak seçemediğinden birkaçını birden seçmişti. Ayrı kağıtlara yazıp boyutuna attığı tariflerin bir şekilde işe yarayabileceklerini biliyordu.

 

O sırada, kapısının hafifçe tıklatıldığını duyan Paul seslice konuştu.

 

“Gir.”

 

Siyah saçlı genç bir hizmetçi odaya girip hafifçe eğildikten sonra konuştu.

 

“Efendim, Olvium ailesinin genç leydisi Ellen Olvium ziyarete geldiler. Şu anda ön kapıdalar.”

 

Paul elindeki kalemi bir köşeye bıraktıktan sonra Grim’i sol omzuna aldı ve ayaklandı. Hafifçe gülümserken konuştu.

 

“Gidebilirsin. Onu kendim ağırlayacağım.”

 

Hizmetçi bir kez daha eğilerek odadan ayrılırken Paul de odasından çıkmış ve ön kapıya ilerlemeye başlamıştı.

 

Evin ön kapısında, yeşil bir elbise giymiş olan Ellen bekliyordu. Arkasında siyah saçlı bir hizmetçiyle birlikte gelmiş olan kız o sırada meraklı bir şekilde evin içerisine bakıyordu.

 

Yüzünde bir gülümsemeyle kızı karşılamaya giden Paul bir yandan da artık biraz ilerleme kaydetmesi gerektiğini düşünüyordu. Ellen’in sahip olduğu parşömeni kendisi görmek istiyorsa ona daha yakın olmalıydı.

 

Paul’ün geldiğini gören Ellen’in yüzü hafifçe kızarmıştı. Adadaki zamanın aksine daha farklı ve hoş giyinen Paul daha nazik bir hava yaydığından arkasındaki hizmetçi bile biraz garip hissetmişti. Paul’ün çekici yüzü birçok kızı kendisine çekmeye yeterdi.

 

Aynı zamanda, Wulian ve Grim bu iki kıza öldürücü bakışlar atmaya başlamışlardı. Elbette, ikisi de auralarını yaymamak için özel bir yol kullanıyorlardı ve yalnızca yabancılara karşı dikkatli olan iki küçük evcil hayvan gibi görünüyorlardı.

 

Paul Ellen’in yanına vardığında hafifçe eğilirken konuştu.

 

“Seni yeniden görmek çok güzel, Ellen. Benimle bir fincan çay içmeyi reddetmezsin umarım.”

 

Paul bir eliyle içeriyi gösterirken onun nazik tavrı yüzünden Ellen iyice kızarmıştı. Bir cevap vermeden evin içine doğru ilerlerken kalp atışının hızlandığını hissedebiliyordu. Hizmetçi onu hızlı adımlarla takip ederken bir yandan da dikkatlice etrafa bakıyordu.

 

Paul yakındaki bir hizmetçiyi çağırıp Ellen ile kendisine çay hazırlamalarını söyledikten sonra Ellen’in yanına ilerlemiş ve onu misafir odasına yönlendirmişti.

 

Odadaki ufak masada karşılıklı oturan Paul ve Ellen muhabbet etmeye başlarlarken siyah saçlı hizmetçi ayakta durmayı tercih etmişti. Birkaç dakika sonra Paul’ün hizmetçilerden biri çaylarını getirdiğinde Paul hafifçe gülümsemiş ve konuşmaya devam etmişti.

 

İkisinin muhabbet ettikleri şeyler genel olarak yetişim yolları ve Alean’daki belirli şeyler hakkındaydı. Ellen Paul’e yemek ve görmek için birkaç yer önermiş ve uzak durması gereken birkaç yer ile aileyi söylemişti. Bu isimleri aklına kaydeden Paul ise konuşmayı devam ettirebildiği kadar devam ettiriyordu.

 

En sonunda, Ellen o gün oraya gelmesinin asıl amacını söylemek için bir süre sessiz kalmış ve açıklamaya başlamıştı.

 

“Paul… Bir saniye, Alean’ın Kraliyet Balosunu biliyor musun?”

 

Paul başını yavaşça iki yana sallarken bir anda merakı uyanmıştı. Ellen ise yavaşça açıklamaya devam etmişti.

 

“Gökyıldırım Adasının inişinden iki hafta sonra, yani her üç yılda bir Alean’da kraliyet ailesi tarafından bir balo düzenlenir. Genelde asil aileler ve yetenekli gençlerin davet edildiği bu balo basitçe gençlerin birbirleriyle kaynaşması ve yetişkinlerin de iyi bağlar kurmaları içindir.”

 

“Şimdi… Balonun başlamasına yalnızca 5-6 gün kaldı ve şey… Aslında sormak istediğim…”

 

Ellen’in sesi sözlerinin sonuna kadar hafifleşirken Paul hafifçe gülümsemişti. Ellen birkaç saniye sessiz kaldıktan sonra derin bir nefes almış ve cesaretini topladıktan sonra konuşmuştu.

 

“Benim kavalyem olur musun?”

 

“Elbette. Neden olmasın?”

 

Paul Ellen’in sorusuna anında cevap vermişti. Hem Ellen’e yakınlaşmak hem de Alean’ın diğer asilleriyle bağlar kurmak için gelen bu fırsatı geri tepmek onun için bir olurdu.

 

Paul’ün direkt cevabını alan Ellen’ün kızarmış yüzünde bir gülümseme daha ortaya çıkmıştı. Bir süre baloyla ilgili konuşup planlarını yaptıktan sonra Ellen evden ayrılmıştı. Elbette, Paul onu bizzat kendisi geçirmişti.

 

Daha önceden geldiği at arabasıyla geri giden Ellen’in arkasından bir süre bakan Paul en sonunda derin bir nefes alırken odasına ilerlemişti.

 

Baloya Ellen’le gitmenin onun epey işe yarayacağını biliyordu ve aynı zamanda orada bir başka bir amacı olacaktı. Abraham’dan aldığı bilgilere göre Beyaz Güneş Kilisesi aynı zamanda kraliyet ailesiyle de bağlantılıydı.

 

Bunun küçük bir şans olduğunu biliyordu ancak eğer orada kiliseden birini görürse bunun için hazırlıklı olması gerektiğini biliyordu.

 

Odasına girip kapısını arkasından kilitledikten sonra sandalyesine oturup masanın üzerine birkaç tılsım kağıdı çıkaran Paul aynı zamanda boş bir şişe çıkarmıştı. Grim ve Wulian onun önemli bir şey yapacağını anladıklarında direkt olarak omuzlarından kalkıp yatağına geçmişlerdi.

 

Paul çift kılıçlardan birini çıkarıp elini hafifçe kestikten sonra kanının şişeye akmasını sağlamış ve ufak şişe dolana kadar buna devam etmişti. En sonunda elini iyileştirdikten sonra kılıcı boyutuna geri atmış ve kan kırmızısı rengindeki kendi tüyünü çıkarmıştı.

 

Tüyün ucunu hafifçe kan dolu şişeye daldıran Paul tılsım kağıtlarından birisini önüne çekerken derin bir nefes almıştı. Tüyü kullanarak yazmaya başlarken bir yandan da bir miktar karanlık manayı tüyün ucuna, yazdığı kelimelere yönlendiriyordu.

 

Tılsım sanatı sembol sanatıyla eşit derecede sayılabilecek büyük bir sanattı. Farklı dillerin ve materyallerin de yardımıyla onlarca farklı durum için oluşturulmuş güçlü tılsımlar vardı.

 

Paul o sırada basit kalkan ve saldırı tılsımları çiziyordu. Bu tılsımlar, kendisinin tam gücünü saklayabilmek içindi. Mümkünse büyü gücünü kullanmak istemiyor ve bunu gizli tutmak istiyordu. Bu nedenle başvurabileceği yalnızca üç yol vardı: Sembol, Tılsım ve Simya.

 

İksir ve ilaçları kullanarak dövüşen büyücüler vardı ve savaş güçleri yüksek sayılırdı. Bu nedenle Paul birkaç özel iksir hazırlayıp onları da gerektiği anlarda kullanmaya karar vermişti.

 

Tılsımlar zaten direkt olarak saldırı ve savunma için kullanılabiliyordu. Savaş konusunda en etkili olanlardan birisi de tılsımlardı.

 

En pasif olanları ise semboller sayılıyorlardı. Semboller önceden hazırlanıp kullanılabilseler bile etkileri anlık değil, uzun süreli bir zarara sahip olurdu. Tılsımlar ve İksirler hâlâ büyü kısmındalarken Semboller uzun süreli zararlarıyla ‘Lanet’ olarak adlandırılabilirlerdi. Zaten bu nedenle şeytan ırkı tılsımlardan çok sembolleri tercih ediyorlardı.

 

Paul eşyalarına farklı yazıtları ve sembolleri eklemek istese de önce yazacağı sembolleri destekleyecek bir kıyafet bulması gerektiğini farkındaydı. Bu nedenle sembolleri en son halledecek ve ilk olarak tılsımlar ile iksirleri yapacaktı.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44224 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr