276.Bölüm - Çağırma Büyüsü

avatar
8183 34

Kara Büyücü - 276.Bölüm - Çağırma Büyüsü


[YN]: İleride unutarak yapacağım hataları görmezden gelmeniz umuduyla söyleyeyim bazen ‘gözlerini açtı/-an/-mak’ gibi şeyleri kullanabilirim ama gözleri bütün süre boyunca kapalı olacak. En azından ben bir kez daha açıldıklarını doğrulayana kadar. Neyse, iyi okumalar :d

 

Abyss’teki dağın tepesindeki odasında derin bir nefes alan Paul yavaşça ayaklandıktan sonra dağdan indi. Ormanın içerisinde ona eşlik eden Grim’le birlikte gezinirken bir yandan da yeni tekniklerini deniyordu.

 

Donmuş Cennet Sanatının su manipülasyonu aslında epey yararlıydı. Suyun üstünde direkt olarak yürüyebiliyordu ve suyun içindeyken hızını kaybetmeden ilerleyebiliyordu. Buz manipülasyonu ise güçlü saldırılar ve tuzaklar yapmakta kullanılabiliyordu.

 

Toprak kulesine çoktan girmişti ve oradan da epey bir şey kazanmıştı. Bilgi olarak verilen yeteneklerden birisi yüzlerce farklı metalin işlenişi ve dövülüşü hakkında bilgiler veren bir demircilik yeteneğiydi. Bu yetenek Kutsal Karanlık Düzen Çemberine sahip olan Paul için oldukça iyiydi. Çünkü boyutunda birçok metal cevherine sahipti ve farklı silahlar yapabilirdi.

 

Henüz Bin Şeytan Kılıcı ya da Keln seviyesinde silahlar yapamayacak olsa da git gide seviyesi yükselebilirdi. O zamana kadar da Simon ile Semia’nın silahlarını geliştirmeyi düşünüyordu. O ikisi sonraki hayatında sahip olacağı ilk iki ast olacaklardı ve güçlü olmaları gerekiyordu. Paul güvenebileceği astlar istiyordu.

 

Toprak kulesinden aldığı ikinci yetenek birçok yerde kullanılabilecek Yerçekimi Büyüsüydü. Birisi teknikte ustalaştığında yerçekiminin yönünü değiştirebilir, gücünü artırabilir veya azaltabilirdi. Paul o sırada yalnızca yerçekimini iki katına çıkarabiliyordu veya yarısına indirebiliyordu ve bu da kısıtlı bir alan için geçerliydi. Yönünü değiştirmeye ise uzaktı.

 

Aldığı son teknik ise ona Allatra’nın bıraktığı ölüm büyüsünü hatırlatan Golem Echdna’nın çağrı büyüsüydü. Aklına gelen bilgiler hakkında Spadia ile konuştuğunda Paul bunun gelişmenin bir başka yolu olduğunu anlamıştı.

 

Çağırma Büyüsü, yalnızca Büyükusta seviyesinde ve üzerinde ruh gücüne sahip olan kişilerin kullanabildiği bir büyü çeşidiydi. Kullanabilmek için mana kontrolüne ihtiyaç olsa da Usta seviye bir büyücü olmak yetiyordu.

 

Adından da anlaşılabileceği gibi bu büyü bir varlığı çağırmak için kullanılıyordu. Bazı varlıklar çağrılırlarken gerekli eşyalara ihtiyaç duyabiliyorlardı. En düşük zekalı olanlar yalnızca verilen komutları anlayabilirken en akıllı olanları normal bir büyülü canavarın zekasına sahiplerdi. Konuşmayı başarabilen yoktu çünkü içlerinde olan ruhlar insan eliyle oluşturulan yapay ruhlardı.

 

Spadia’nın söylediğine göre Çağırma Büyüsünün kullanılabilmesi için belirli bir söz dizisi gerekiyordu. Bu söz dizisi mananın içindeki bilinci harekete geçirecek ve yeni bir ruhun oluşmasını sağlayacaktı. O anda, bu söz dizilerinden 11 tanesine sahipti.

 

Paul bunu duyduğunda şaşırsa da Spadia bunun doğru olduğunu söylemişti. Golem Echdna ile Allatra’nın bıraktığı ölüm manası ile çağrılan yalnızca iki tanesiydi. Diğer dokuzu ise Yaradan Yetiştirme Zindanında girdiği Alev testinden sonra ruh sarayının etrafında beliren kulelerin üzerinde kazılılardı. Bunları daha önce fark etmemiş olan Paul Spadia’dan tam olarak belli olmaları için o alev tipini kullanabilmesi gerektiğini öğrenmişti.

 

Beyaz olan alevlere sahip kuledeki yazıtlar çoktan belli bir hâl almışlardı. O anda Paul’ün onları çağırması mümkündü ama beyaz kulenin çağrısı biraz değerli şeyler istiyordu. Bu değerli şeylere ışık elementine sahip bir ejderhanın ruh kafesi dahildi.

 

Bu nedenle şimdilik dikkatini onlara yönlendirmemeye karar vermişti. Golem basitçe vücut olarak kullanacağı katı mineraller istiyordu ve mineralin gücüne göre kendi gücü de artacaktı. Paul onu da bir süre boyunca yapmamaya karar vermişti.

 

Bu yüzden son seçeneği Allatra’nın bıraktığı teknikti. Onu çalışmak içinse dışarıda bir yer seçmek istemişti. Çünkü çıkacak şeyin nasıl bir şey olacağıyla ilgili hiçbir fikri yoktu. Boyutu fazla büyük olursa dağın tepesindeki odada sıkıntılar çıkabilirdi.

 

Ormanın içerisinde iyi bir yer seçen Paul Grim’i zindana gönderdikten sonra ağaçların boş bıraktığı yere oturmuş ve derin bir nefes alarak iki elini kaldırmıştı.

 

“Gel.”

 

Anka dilinde mırıldandığı bu sözcüklerle ölüm manası çekirdeğinden fışkırmış ve ellerine akmaya başlamıştı. En sonunda iki elinin üzerinde süzülen büyük bir mana topu oluşmuş ve mana topundaki tüm mana tek bir merkeze doğru akmaya başlamıştı.

 

“Uyan, kralın gölgesi olup onu sonsuza kadar koruyacak olan…”

 

Ölüm manası bu sözlerle belirgin bir şekilde titremiş ve yoğunlaşma hızı git gide artmıştı. Aynı anda gri bir sis etrafa yayılmaya başlamıştı.

 

“Uyan, milyonların nefretini üzerine çekip her birinin kafasını alabilecek yeteneğe sahip olan…”

 

Gri sis ölüm manasından oluşan topu sarmalarken figür bir şekil almaya başlamıştı. Üç metreye kadar uzayan figür yavaşça insan benzeri bir şekle bürünüyordu.

 

“Uyan, hedeflerimi ölümün soğukluğunda sonsuz uykuya yatıran…”

 

O anda, birden üç metrelik insani figür birden tüm şeklini aldı. Yerden yarım metre kadar havada süzülen figürün tüm vücudu siyah, alt kısımları parçalanmış gibi duran bir pelerinle kaplıydı. Gri sis vücudunun hem içinde hem de dışında bulunuyor ve özellikle pelerininin yüzünü kapatmadığı kısmı kapayarak yüzünü gizliyordu. Siyah eldivenler giydiği iki eliyle devasa siyah bir tırpan tutuyordu.

 

“Senin adın Estes. Ölümlülerin korkusu ve ölülerin efendisi, Ölüm Meleği, Lich Estes.”

 

İsimlendirme bittiğinde, Estes anında Paul’ün önünde başını eğmişti. Ardından, tamamen gri bir sise dönüşerek daha önceden Karva’nın mirasını açan yazıtların bulunduğu bileğine ilerlemiş ve orada yeni bir dövme oluşturmuştu.

 

Çağırma büyüsünü tamamladıktan sonra bileğinde yer alan Estes’in üzerinde tam kontrolünün olduğunu hisseden Paul rahatça iç çekti. Estes’in gücü yalnızca Büyükusta Seviyesine yetecek kadar olsa da ölüm enerjisi kullanma kapasitesi çok yüksekti ve her an yarı-maddesel bir forma geçebiliyordu. Bu yüzden onunla savaşmak oldukça zordu. En azından Allatra’nın bıraktığı bilgilerde yazanlar bunlardı.

 

Çağırma büyüsünde çağrılan yaratığın üzerinde tam kontrole sahip olmak önemli bir şeydi. Eğer yaratık sözünüzden çıkar ve çıldırırsa yalnızca onu yok etmek sıkıntılı olmaz, onu yok ettiğinizde sizin ruhunuz da yaralanabilirdi. Bu nedenle ilk seferde başarılı olmak onu mutlu etmişti.

 

Oturduğu yerden kalktıktan sonra dağın tepesindeki odaya bir kez daha dönen Paul içeriye biraz bakındıktan sonra yatağın üzerine oturmuş ve Spadia’yla konuşmaya başlamıştı.

 

“Artık zamanı geldi sanırım.”

 

“Haklısın velet. Şu anki uzmanlığın yeterince iyi. Yalnızca ruh gücün ve göz tekniğin ile ilgili sorunu çözmemiz lazım. Aynı zamanda sanırım çağırma büyüsüne de biraz çalışabiliriz… Hmm…”

 

Spadia bir süre düşündükten sonra hafifçe gülümsedi.

 

“Direkt olarak büyük dünyaya gitmek yerine önce başka bir küçük dünyayı ziyaret etmeyi düşünüyorum. Hem şu iki takipçini geliştirmek için fırsatlar bulabilirsin hem de ruh gücünü iyileştirmek için orada çalışabilirsin. Yükseleni gönderen kişilerin rahat duracaklarını sanmıyorum. Bu yüzden kısa bir süre olsa da biraz beklemeliyiz. Büyük dünyalara hemen gidemeyiz.”

 

Paul başını sallayarak onayladı. Yükselen ile dövüşebilecek güce sahip olan Grim yanında olsa da bir sonraki kişinin de aynı seviyede olacağı kesin değildi. Grim’den güçlü birini yollama şansları vardı.

 

“O halde nereye gidiyoruz?”

 

Paul’ün sorusuna Spadia bir cevap vermemiş, onun yerine anında altı neslin ruhlarına konuşmaya başlamıştı.

 

"Altı Kara Büyücü Neslinin ustası ve Beşinci Habislord olarak emrediyorum. Kalhas’ın kapıları açılsın!"

 

Beyaz renkli kırıklar Paul’ün vücudunu saran bölgede belirmiş ve onu sarmışlardı. Sonraki saniye ise bu kırıklar uzaylar arası bir geçit oluşturmuş ve Paul’ü içine çekerek onu bambaşka bir bölgeye göndermişti.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 46883 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr