Mavi kristalli sütuna ellerini yerleştiren Paul artık alıştığı bayılmayı geçirdikten sonra gözlerini sınırsız denizde ilerleyen ufak, tahta bir sandalda açmıştı. Üzerinde mavi bir cübbenin olduğunu gören Paul sandalın üzerinde kendisinden başka yaşlı bir adamın bulunduğunu da görmüştü.
Yaşlı adamın yüzü kırışıklıklarla kaplıydı ve uzun beyaz bir sakala sahipti. Üzerinde Paul’ünkine benzer mavi bir cübbe vardı ve parlak mavi gözleri görünüşünün aksine hayat enerjisiyle ışıldıyordu. Zayıf görünen kollarıyla çektiği iki kürek durgun suyun yüzeyinde dalgalar oluşturuyor ve sandalın ilerlemesini sağlıyordu.
Bir süre etrafına bakınan Paul sandal, deniz ve yaşlı adamdan başka herhangi bir şeyin bulunmadığını görünce testin bu üç şeyden biriyle alakalı olduğunu anlayabilmişti. Bu nedenle yaşlı adama baktı ve bir soru sordu.
“Sen kimsin?”
Sorusu yaşlı adamın kulaklarına ulaştığında yaşlı adam hareketlerini hiç durdurmadan nazikçe gülümsemişti.
“Ben arayanım. Denizlerin ve okyanusların derinliklerinde suyun asıl kavramını arayan kişiyim.”
“Biz neredeyiz?”
“Görebileceğin ve duyabileceği en derin ve en geniş okyanusun üzerinde, bilebileceğin en normal ancak sağlam sandalın içindeyiz.”
“Neyi arıyorsun?”
“Denizlerin ve okyanusların derinlerinde yatan suyun asıl anlamını, suyun ‘kalbini’ arıyorum.”
Yaşlı adam Paul’ün sorularına nazik ve sakin sesiyle cevap verdikten sonra bir kez daha sessizliğe gömülmüş ve kürekleri çekmeye devam etmişti. Paul ise o sırada onun gibi sessizliğe bürünürken düşüncelerine dalmıştı.
Yaşlı adamın aradığı şey, suyun kalbi, büyük ihtimalle ulaşılan mutlak durgunluk ve sakinlik durumuydu. Su, altı element içinde en sakini olandı ve karşıt bir güç ona etki etmediği sürece hareketlenmezdi.
“Su gibi durgun ol. Su, öfkelenmez. Su, kıskanmaz. Su, arzu hissetmez. Su yalnızca karşı koyar. Ve bu karşılık kendisine etki edenedir.”
Bu söz Paul’ün daha önceden duyduğu bir sözdü ve su elementini kolayca açıklıyordu. Bu, su elementinde yüksek seviyelere ulaşmak isteyenlerin ulaşmak istedikleri mutlak ruh durumuydu.
Paul böyle bir duruma ulaşabileceğini düşünmüyordu. Kendi kişiliği bir yana, yalnızca kanından gelen öldürme ve kaos isteği böyle bir şeyi engellerdi. Ancak testi geçmek için böyle bir duruma ihtiyacı varsa o hâlde benzer bir şeyi kullanabilirdi.
Büyülerini istediği gibi kontrol edebildiğini hisseden Paul katliam manasını saldı ve elinde topladı. Katliam manası yaşlı adamı rahatsız etse de hepsi kırmızı bir flüt şekline bürünüp geri kalanı vücuduna geri çekildiğinde yaşlı adam da rahatsız yüz ifadesini salmıştı.
Flütü ellerinde tutan Paul derin bir nefes aldı ve yavaşça flüte üflemeye başladı. O anda, bir süredir ulaşmaya çalıştığı melodiyi tamamlamaya çalışıyordu.
Paul flütü çalmaya başladığı anda yaşlı adam bir anlığına ellerini durdurmuş ve şaşkın bir bakışla ona bakmıştı. Ardından, nazik bir gülümsemeyle kürekleri çekmeye devam etmişti.
Paul flütü çalmaya başladığı anda ışıktan ruh gücü etkisini göstermiş ev daha önceden hissettiği barışçıl hisse benzer bir his vücudunu sarmıştı. Grim yanında olmadığından dolayı biraz eksik hissetse de o anda bir melodi yaratmak için bu yeterliydi.
Bundan sonra, günlerce çalmaya devam etmişti. Kaç günün geçtiğinden emin olmasa da uzun bir zamanın geçtiğinden emindi. Ancak müziği çalmaya devam ettikçe müzik yasaları üzerine olan anlayışı sabit bir şekilde yükselmeye devam ediyordu.
--
Paul kendisini barışçıl hisse kaptırarak tam bir melodi yaratmaya çalışırken günler geçmiş, en sonunda yaşlı adam yavaşça ağzını aralayarak onu kesmişti.
“Yoldaş, yanılmıyorsam bir şey eksik, değil mi?”
Flüte üflemeyi kesen Paul kızıl flütü indirirken başını yavaşça salladı.
“Bir şey değil, biri eksik.”
Paul o barışçıl hisse tamamen gömülebilmek için Grim’in yardımına ihtiyaç duyuyordu. O anda Grim yanında değildi ve tek yapabildiği barışçıl hissi kopyalayarak bir melodi üretmeye çalışmaktı ki bu o kadar işe yaramıyordu.
Onun cevabını alan yaşlı adam başını hafifçe salladıktan sonra başını salladı ve kürekleri çekmeyi kesti. Ardından, Paul’ün zar zor duyabildiği bir sesle mırıldandı.
“Geldik.”
Paul gözlerini sonuna kadar açarken elindeki flütü katliam manasına geri çevirdi ve vücuduna geri çekti. O anda, sandalın yakınındaki bir bölgedeki deniz yarılarak açılmış ve mavi renkli bir küre yukarıya çıkmıştı. Küre çatlayarak açıldığında ise içinden parlak mavi bir kristalden oyulmuş bir lale çıkmıştı.
Yavaşça başına yaklaşan parlak mavi laleyi izleyen Paul hafifçe gülümserken su testinin kolay olduğunu düşünmüştü. Aslında, gerçekten de daha önceki testlere göre çok daha kolay geçmişti.
Su testinde ihtiyaç olan şey barışçıl bir zihin ve kalpti. Paul buna tam olarak ulaşamasa da çaldığı melodiden yayılan barışçıl aurayla kısa bir süreliğine benzer bir duruma ulaşabilmişti. Bu şimdilik ona yetebilmeliydi.
Mavi renkli lale başına ulaştığında su elementinin nazik yapısına rağmen anormal bir baş ağrısı daha çeken Paul bu hisse hâlâ alışamadığını anlayabilmişti.
“Sakin, nazik bir ruh… Suyla bir ve bütün…”
“Mükemmel bir ruh… Mükemmel bir fizik…”
“Mavi Lale… Vielis…”
“Suyun kendisi…”
"Sudan bir ruh ve sudan bir fizik, bu suya hükmetmenin değil, su olmanın yoludur! İlk parça senin için tamamlandı, ikinci parça için ise Vielis’i bulmalısın.”
Bu sesler Paul’ün aklında yankılandığında Paul bir kez daha bilincini kaybetmişti.
--
Yaradan Yetiştirme Zindanında, etrafa su manası yayan parlak mavi bir kristale sahip sütunun önünde uzanan Paul derin bir nefes alarak bilincini kazandığında ruhunun en baştaki nötr durumuna döndüğünü hissetmiş ve hafifçe gülümsemişti. Aynı zamanda ruhsal gücü de Büyük Usta seviyesinin zirvesine ulaşmıştı ve Aziz seviyeye aşmasına yalnızca ufak bir parça kalmıştı.
Uzandığı beyaz zeminden kalkan Paul vücudunu hafifçe gerdikten sonra İnfirmi’ye döndü. Kızıl kristalli sütundan alev manası emmeyi o anda kesen ejderha ise Paul’ün ne soracağını anlamış ve anında cevaplamıştı.
“Neredeyse bir ay oldu efendim. Bir veya iki gün daha olması lazım.”
Paul başını salladıktan sonra derin bir nefes aldı ve boyutundan Zara’dan aldığı çift kılıçları çıkardı. Bunlardan sonra ise Keln ile Bin Şeytan Kılıcını çekmişti.
Ruh gücünü kontrol etmenin daha kolay olduğunu hisseden Paul ruh gücünü yaydı ve Zara’dan aldığı kılıçları sardı. Ardından, daha önce denemediği Büyük Usta seviyeli ruh gücünün yeteneğini denemeye başladı. O anda, kılıçlar önce hafifçe titremiş ve sonrasında havada süzülmeye başlamışlardı.
İki kılıcını ellerinde tutarken diğer ikisini de ruh gücüyle kontrol eden Paul bir süre boyunca kılıçlarıyla çalışmaya başlamıştı. Ruh gücüyle kullandığı kılıçlar o anda yeterince hızlı değillerdi ve arkalarında fazla güç de taşımıyorlardı. O anda yalnızca ruh gücüyle kullanılan bu teknikte gelişmek için bunu yaptığı için onları savaşta kullanmak akıllıca değildi.
İki kılıcını bir süre havada sallayan Paul İnfirmi’ye döndü ve sordu.
“Ruh Kafesin ne durumda?”
Paul’ün ne yapmak istediğini anlayan İnfirmi Ruh Kafesini anında kontrol ettikten sonra cevaplamıştı.
“Tam olarak iyileşmedi ancak birkaç savaşı kaldırabilirim. Direkt olarak ruh kafesime bir saldırı yemediğim sürece tabii ki.”
Paul başını hafifçe salladıktan sonra Keln ile Bin Şeytan Kılıcını İnfirmi’ye doğrultmuş ve yüzünde açan soğuk gülümsemeyle konuşmuştu.
“Bir dövüş için bana eşlik et. Ne kadar güçlendiğimi görmek istiyorum.”
O anda, İnfirmi’nin devasa ağzının kenarları da hafif bir gülümseme olacak şekilde kıvrılmıştı. Pençelerini sonuna kadar açan ve kanatlarını iki yana doğru açan İnfirmi’nin parlak kızıl gözlerinde ufak bir heyecan belirmişti. Pençelerinin arasındaki garip işaretler hafifçe parlamaya başlamışlardı.
Aynı anda, Paul anka kanını sonuna kadar aktifleştirmiş ve kanatlarını kullanarak uçmaya başlamıştı. Aurasını sınırlamayı bırakıp tamamen serbest bırakan Paul tüm hazırlıklarını yapıyordu.
Habisvücut Sembolleri aktifleşmişti. Kutsal Destek vücudunu sarıyordu. Sarı renkli yıldırımlar vücudunu ve kılıçlarını sarmaya başlamışlardı. Renk değiştiren kılıç enerjisi iki kılıcını sararken ölümcül kılıç niyeti vücudundan fırlamıştı. Kalbinden kılıçlarına akan mana yoğunlaşırken katliam manası etrafını sarmış ve bir palto şekline girmişti. Bu siyah palto birçok büyülü zırhtan çok daha sağlamdı.
O anda, en büyük savaş alanlarında görünmeyecek ölümcül bir aura bu ikilinin arasında oluşmuştu.
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..