317.Bölüm - Üç Gözlü Ejder Kertenkelesi

avatar
6852 23

Kara Büyücü - 317.Bölüm - Üç Gözlü Ejder Kertenkelesi


Kara Gölge Sıradağlarının içerisinde Paul ile birlikte 63 kişilik bir grubun kampı bulunuyordu. Bu grup, Paul’ün en son takip etmeye başladığı ikilinin birleştirdiği gruplarının ürünüydü.

 

Siyah saçlı genç olan Sharon ile sarı gözlü kız Vera’nın ikisi de sıradağlara girmeden önce otuz kişiyi peşlerinde getirmişlerdi. Toplamda altmış kişiye ulaşan bu öğrencilerin genel gelişim seviyeleri Usta seviyedeydi ve savaşçılığın yolunda ilerliyorlardı.

 

O anda Paul’ün grubu takip etmeye başlamasının üzerinden yalnızca birkaç gün geçmişti. Paul genellikle grupla fazla uğraşmayıp yalnızca onlarla aynı yönde ilerlediğinden bu birkaç günde grup onun varlığına alışmışlardı. En başlarda neredeyse tüm grup tetikte duruyordu.

 

Paul ise yalnızca onlarla uğraşmak istemediği için onlardan uzak duruyor ve büyülerine çalışıyordu. Büyücü yolunun saldırı gücü Savaşçı yolununkinden daha güçsüzdü ve bunu biraz da olsa eşitlemek istiyordu. Hatta yapabilirse Büyücü yolundaki gücünü daha da yükseltmek istiyordu.

 

Bunun nedeni belliydi. Habis Tanrı Çekirdeğinin yardımıyla diğer büyücüler ile arasında zaten oldukça büyük bir fark vardı. Onlardan çok daha fazla manaya sahipti ve çekirdeği parçalanmıyordu. Yani büyü yolunda sakat kalma gibi bir şey imkansızdı.

 

O anda çalıştığı büyü Yıldırım Kesiği tekniğiydi. Yıldırım Kesiği neredeyse zirveye ulaşmıştı ve sarı yıldırımları kızıl olanlara çevirmesi için ufak bir seviye kalmıştı. Yıldırım Manası üzerine biraz daha alıştığı sürece yeterli olmalıydı.

 

Aslında yıldırım üzerine çalışmayı planlamıyordu. Ama bir kısmını bilmek zorundaydı. Sonuçta Yok Oluşun Fırtınası ve Yıldırım Alevi gibi tekniklerinde de yıldırım manası kullanılıyordu ve ikinciyi o kadar sık kullanmasa da ne zaman işe yarayacağını bilemezdi.

 

Savaşçılık yolunda kontrol edebildiği kılıç enerjisi ve yasalar dışında büyü gücü olarak tam bir ofansif güce sahip olmayan Paul sahip olduğu büyüleri mükemmelleştirdikten sonra kendisi için teknikler yaratmayı deneyecekti. Bunun ne kadar zorlu olacağını bilmiyordu ancak denerse yapabiliyor olmalıydı. Aziz seviyenin büyüleri mana ile olan iletişime dayanıyordu ve düzgün dil ile sözleri seçtiği sürece güçlü bir teknik üretebiliyor olmalıydı.

 

“Czzrrtt!”

 

O sırada iki elinin arasındaki parlak sarı yıldırım arkının renginin değişmeye başladığını ve hafif bir turuncuya döndüğünü gören Paul gülümsemiş ve zihnini tekniği son seviyeye ulaştırmak için yıldırım arkına odaklamaya başlamıştı.

 

Kampın içerisinden onu izleyen Vera o sırada yakınındaki Sharon’a seslenmişti.

 

“Ben… Burada herhangi bir büyücünün asıl saldırı güçlerinin yarısına sahip olduğunu duymuştum. Buradaki karanlık mana canavarları da eklendiğinde burasının büyücüler için ölümcül bir bölge olması gerekiyor. O hâlde o nasıl bizi indirebilecek büyü gücüne sahip? Bu çok garip.”

 

Sharon önce Vera’ya bir bakış atmış, sonrasında ise gözlerini Paul’e dikmişti.

 

“Buraya nasıl geldiğini, ya da en azından bizim savaşımızın içine nasıl geldiğini hatırlıyorsun değil mi?”

 

Vera anlamamış bir şekilde başını sallarken Sharon devam etmişti.

 

“İlk başta gökyüzünden düşmesinin nedeninin onun Büyük Usta bir Bilgin olduğunu ve bilmeden Kara Gölge Sıradağlarının üzerinden uçmaya çalışması olduğunu düşünmüştüm ama anormal büyü gücüne ve bu yerde bile oldukça yüksek bir güç taşıyan büyülerine bakarsak başka bir seçenek de var.”

 

Vera onun sözlerinin anlamını anladığında istemsizce titremişti. Sharon’un o anki sözleri gerçekten de ürkmesini sağlayan bir şeyi temsil ediyordu.

 

Aziz Seviyeli bir Büyücü, eğer karşılarındaki adam Aziz seviyeli bir Büyücü ise kendileriyle arasında büyük bir fark olmalıydı. Bir Aziz seviyelinin yaşlanması özel durumlar dışında duracağından görünüşünden yaşını çıkaramazlardı. İleride meditasyon yapan o ‘genç’ kişi bin yaşını aşmış olabilirdi.

 

Eğer o yaşlı biriyse, o zaman korkmaları gerekiyordu. Çünkü yaşlı Aziz seviye uzmanlar genelde uzun zaman boyunca gelişim yaptıklarından birçok bilgiye ve bağlantıya sahip olurlardı. Eğer onları sinirlendirirlerse daha önce ismini bile duymadıkları bir kuruluş akademilerini hedef alabilirdi.

 

Eğer o genç biriyse durum daha da kötüydü. Çünkü genç bir Aziz seviyeli uzman yaşlı ve potansiyelini çoktan kullanmış birisinden çok daha değerliydi. Onun gibi birisini yanlarına çekmek isteyecek birçok büyücü okulu vardı ve bu okulların çoğu onların Gölge Kılıç Akademisinden güçlülerdi.

 

Paul’ü bir kez daha süzen Vera onun yirmi yaşlarında göründüğünü fark etmişti. Eğer özel bir ilaç veya teknik ile daha genç görünmeyi sağlamıyorsa o zaman yirmi yaşlarında Aziz seviyeye ulaşmış olmalıydı. O sene 25 yaşında olan Vera için bu büyük bir fark sayılırdı.

 

“O… kimin nesi?”

 

Vera en sonunda bu sözleri çıkarmayı başarmış ancak bir cevap alamamıştı. Çünkü o anda, tüm kamp alanını öğrencilerin kanını donduran bir kükreyiş doldurmuştu.

 

“Rooaaaarrr!”

 

Anında kılıcını çekip sesin geldiği yöne dönen Vera Sharon’un da aynı şekilde durduğunu fark etmişti. Bu yerdeki canavarlar oldukça güçlü sayılırlardı ve onlarla karşılaşmak birçok kişinin ölümüne neden olabilirdi. Bu nedenle canavarlar konusunda daha fazla bilgiye sahip Vera önce canavarı inceleyecekti.

 

Kampa dalan canavar devasa bir kertenkeleye benziyordu. Vücudu siyah pullarla olan dört bacaklı canavarın uzun boynunun arkasında ve sırtında dikenler vardı. Siyah pençelerinin bastığı yerlerdeki siyah otlar iyice çürürken ağzından akan koyu yeşil zehir etrafa ölümcül bir gaz saçıyordu. Üç yeşil gözü ise kamptaki öğrencilerin üzerinde geziniyordu.

 

“Kimse kaçmasın! Kılıçlarınızı çekin ve saldırı için hazırlanın!”

 

Sharon’un sesi kampın içerisinde yankılandığında öğrenciler zorlukla yutkunmuş ancak kılıçlarını çekmişlerdi. Çoğu bu devasa kertenkeleye bakarken içlerinde korkunun yükseldiğini hissedebiliyorlardı.

 

“Bu bir Üç Gözlü Ejder Kertenkelesi! Zehrinin bir çeşit mutasyon olması gerekiyor ancak oldukça güçlü! Dikkat edin ve rastgele saldırmayın. Zayıf noktaları başı ile boynunun birleştiği yer ve karnının altı. Kuyruğundan kaçının, kuyruğu pençelerinden bile daha hızlı hareket edebiliyor ve oldukça güçlü bir saldırı gücüne sahip!”

 

Vera bağırarak öğrencileri uyarırken yüzünde endişeli bir ifade belirmişti. Ejder Kertenkelesi güçlü bir canavar tipiydi ve özellikle karanlık tipinde olanları onlarca kişinin ölümüne neden olabilirdi. Eğer şu anda karşılarındaki canavarın gelişimi fazla yüksek ise o zaman aralarından birçok kişi ölecekti.

 

Ancak kaçmak bir seçenek değildi. Elbette, bunun nedeni gurur veya benzeri bir şey değildi. Gölge Kılıç Akademisi kötücül yoldaki bir akademiydi. Eğer hayatta kalmalarına yardım edecekse o zaman kaçmaktan çekinmezlerdi. Ancak bu canavardan kaçma şansları yoktu. Ejder Kertenkeleleri oldukça hızlı canavarlardı.

 

Sharon öncü savaşçılara destek çıkmak için ileriye çıkarken bir anda Ejder Kertenkelesinin üç gözü başka bir noktaya dikilmişti. İstemsizce onunla aynı noktaya bakan Sharon ise meditasyonunun ortasında olan Paul’ü görmüştü.

 

O anda ejder kertenkelesinin gözlerinde öfke belirmiş ve diğer öğrencileri görmezden gelerek direkt olarak Paul’e atılmıştı. Elbette, onun ilgisinin farklı bir yere çekildiğini gören öğrenciler onu engellemeye çalışacak değillerdi. Paul başından beri onları takip eden bir yabancıydı. Onu kurtarmak istemek yerine, asıl gücünü görmek isteyenlerin sayısı çok daha fazlaydı.

 

Paul ise kendisine yaklaşan canavarı hissettiğinde kaşlarını çatmıştı. Aslında bir süredir Yıldırım Kesiği tekniğini son seviyeye getirmişti ve o anda yalnızca kızıl yıldırımın özelliklerini inceliyordu. Ancak incelemesinin böylece kesilmesini beklememişti.

 

Öğrencilerin herhangi bir hareket yapmadıklarını ruh gücünün yardımıyla hissettiğinde soğukça gülümseyen Paul parlak yıldız işaretlerine sahip kızıl gözlerini açmış ve ejder kertenkelesine dikmişti. Bu canavarın onun üzerine atılmasının nedenini Spadia oldukça iyi anlamıştı.

 

“İlk başta yalnızca bölgesine kendi istekleriyle gelen yemeklerini yemeye gelmişti ancak seni görünce kanında senin de bir ‘avcı’ olduğunu hissetti. Elbette, kendi bölgesinde olmanı istemiyor.”

 

Paul soğuk bir gülümsemeyle kertenkeleye bakarken kertenkele de üç yeşil gözünü ona dikmiş ve olduğu yerde durmuştu. O anda istese de yere saplanıp kalmış pençelerini hareket ettiremiyordu. O anda, Paul’ün kanından yayılan Kan Kanatlı Anka enerjisi vücudunun korkuyla donmasını sağlamıştı.

 

Kertenkele bir canavar olsa da içgüdülere sahipti. Karşısındaki kişinin basit bir avcı olmadığını ve avcıların arasında bile zincirin en tepelerinde bir yere sahip olduğunu anlamış ve kaçmak istemişti. Ancak bunun için çok geçti. Paul çoktan iki elini ona doğru yönlendirmişti.

 

Kızıl Yıldırım yalnızca Yıldırım Kesiğinde kullanılan bir güç değil, Cehennem Alevi gibi farklı tekniklerde kullanılabilecek bir yıldırım çeşidiydi. Daha fazla yıkıcı güce sahip olan bu yıldırım çeşidi biraz daha fazla mana harcasa da bu Paul için bir şey değiştirmiyordu.

 

“Yok Oluşun Fırtınası.”

 

Zihninden ismi mırıldanan Paul iki elinden fırlayan rüzgar ve kızıl yıldırım bıçaklarından oluşan devasa hortumun kertenkeleyi birkaç saniye içinde yutup parçalara ayırışını izlemişti. Ardından, kertenkelenin parçalara ayrılmış cesedine yaklaşmış ve öğrencilere soğuk bir bakış atmıştı.

 

Öğrenciler onun bakışıyla titremeye başlarken Paul elini savurmuş ve cesedi boyutuna atmıştı. Öğrencilerin onu korumaması garip bir şey değildi ve bunun için pek öfkeli olduğu söylenemezdi.

 

Ama öğrencilerin içine bir miktar da olsa korku salması gerekiyordu. Bu kanından gelen bir istekti ve Paul’ün bununla bir sorunu yoktu. Bir anda, vücudundan kan kırmızısı Katliam Manası bulutları salınmış ve vücudunu sarmaya başlamıştı.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43990 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr