18.Basamakta bir süre bekleyen Paul üzerindeki bakışları hissedebiliyordu. Ancak bu bakışları görmezden gelmiş ve kendi bakışlarını o anda ona bakan altın gözlü kıza çevirmişti.
Kız Paul’ün gözlerini maske yüzünden göremese de maske ona döndüğü anda tüm vücudunun ve ruhunun titrediğini hissedebiliyordu. O anki durum avcı tarafından izlenen avı tamamen aşmıştı. O anda Kral tarafından izlenen idam suçlusu gibi hissediyordu.
Paul kanındaki arzunun nedenini anlayamıyordu ve Spadia da bilmediğini söylemişti. Kan Kanatlı Ankalar ile ilgili her şeyi bilmiyordu sonuçta. Bazı şeyleri kendisinin bulması gerekiyordu. Ancak bu kızı öldürecekti. Bunu yapması gerekiyordu.
Onu bir kez daha inceledikten sonra yeniden arkasına dönen Paul önündeki basamakları incelemişti. Daha önceden 9 basamağın ardından basamakların ölçtüğü şey değişmişti. Şimdi 18.Basamaktaydı ve aynı şey bir kez daha gerçekleşebilirdi.
Paul’ün ona bir şey bile söylemeden kendi işine döndüğünü gören sarı gözlü kız nasıl hissedeceğini bilmiyordu. Başkası onu küçük gördüğü için sinirlenmeli mi yoksa küçük görüp onu bıraktığı için minnettar mı olmalı emin değildi. Ancak içinde o korku hissi hâlâ bulunuyordu ve ona hem bir miktar tereddüt hem de kendisine karşı öfke sağlıyordu.
Başka birisinden bu kadar korkabileceğini hiç düşünmemişti. Bu kadar korktuğu kişinin Karanlık Gruptan olması ise daha da küçük düşürücüydü.
Onun düşüncelerinden habersiz olan Paul yavaşça yumruklarını sıktı ve ileriye doğru bir adım attı.
“Aciz ruhun bizim mirasımızı kaldırabilir mi?”
Bir anda ruhuna saldıran güçlü şoku hisseden Paul aynı anda zihninde çınlayan sesi duyabilmişti. Ancak maskesinin ardındaki yüzünde soğuk bir gülümseme vardı.
Saldırı ruhuna kadar gelmiş ancak ruhuna çarptığı anda bir anda dağılarak yok olmuştu. Paul’ün ruhunda bir yara bırakmayı geç doğru düzgün sarsamamıştı bile!
Paul’ün ruhu Aziz seviyede olsa da İmparatorlara karşı bile herhangi bir şekilde ‘Aciz’ sayılmazdı. Ruhunun Altı Element Kutsal Ruhu olarak bilinen özel bir yapıya sahip olması bir yana, içinde eski bir ölümsüz ruhu vardı. Spadia onun ruhundayken ruhsal bir saldırının ona etki etmesi şaşırtıcı olurdu.
Basitçe, kendi ruhuna yara vermediği sürece veya ruhsal saldırı Spadia’nın yardım edemeyeceği kadar hızlı olmadığı sürece ruhsal saldırılara karşı bağışıklığı vardı.
Bu nedenle daha fazla beklemeden ileriye doğru ilerlemeye devam etti. Ne kadar erken bir miras kazanırsa hazineler için yarışacağı zaman o kadar artardı. Ne kadar hazine olacağından veya ona yarayabilecek bir hazinenin olup olmayacağından emin değildi ancak daha fazla kaynağının olması kötü bir şey sayılmazdı.
O 27.basamağa vardığında, önündeki sütunu incelemeye başlamıştı. Üzerinde isimlerin kazınmış olduğu bu sütunda o anda üç adet isim parlıyordu.
“Buzul Ruhsal İmparatoriçe”
“Şeytan Alev Lordu”
“Kan İmparatoru”
Üç uzmanın isimleri farklı renklerde parlıyorlardı. Aralarından Paul’ün ilgisini en çok çeken ise Kan İmparatorunun adıydı.
Parlak kızıl bir ışıkla yanan bu isim çıkan üç isimden ona en uygun olandı. Kan Sanatları karanlık büyüsüyle bağlantılıydı ve Kan İmparatoru kan soyuna bağlı tekniklerde de oldukça gelişmiş bir kişiydi. Ancak bir sıkıntı vardı.
Kan İmparatorunun tam mirasını bırakıp bırakmadığını bilmiyordu. Eğer tüm büyüleri ve teknikleri yerine yalnızca birkaç tanesini bıraktıysa o kadar değerli olmayabilirdi.
“Her neyse. En başında bir miras için gelmedim zaten.”
Elini yavaşça uzatıp parlak kızıl isme dokunan Paul bir anda oradan ışınlanmış ve arkasında hâlâ şok içerisinde olan katılımcıları bırakmıştı. Altın gözlü dişlerini sertçe sıkıp ileriye doğru adımlarken diğerleri de hızlanmaya başlamışlardı.
Bir kişi çoktan miras kazandığından bir süre sonra miraslar kapanacak ve yalnızca hazineler kalacaktı.
--
Sütundaki isme dokunduğu anda kendisini kızıl renkli bir taştan yapılmış büyükçe bir mezarın önünde bulan Paul o anda mezar taşı olarak kullanılmış heykeli inceliyordu. Heykelin yüzü tam olarak belli olmasa da vücudu oldukça büyüktü ve etrafa güçlü bir aura yayıyordu. Aynı zamanda tüm mezardan güçlü bir kan aurası yayılıyordu.
Kan Manası ile Kan Yasaları birlikte mezara gömülü bedenden yayılıyorlardı. Kan İmparatorunun adına yakışan bir gelişime sahip olduğu belliydi. Ancak mirası hayal kırıklığına uğratıcıydı. Çünkü bıraktığı tek şey, mezarının hemen üzerinde bulunan kızıl kapaklı bir kitaptı.
“Üç Değişim.”
Kitabın üzerinde siyah ve basit bir şekilde, Antik Ejder Dilinde yalnızca iki kelime yazıyordu ve bu kelimelerin Paul için o kadar bir önemi yoktu. Ancak bu kelimeleri gören Spadia kalp atışının anormal bir şekilde hızlandığını hissedebilmişti.
“Üç Değişim! Gerçekten Üç Değişim Sanatı!”
Spadia’nın bu kadar heyecanlandığını gören Paul gözlerini hafifçe kısarken elindeki kitaba olan bakışını değiştirmişti. Yaşlı adamı bu kadar heyecanlandırabilen bir teknik normal bir teknik olamazdı.
“Üç Değişim, Dokuz Dönüşüm ve Seksen Bir Transformasyon, eğer bu gerçekten Üç Değişim Tekniğiyse büyük bir kazancın var velet!”
Paul onun ilk sözlerini anlamasa da anında tekniği doğrulamak için kitabı açmıştı. Kitabın içinde birçok resim ve özellikle anlatılan yazılar vardı. En başında ise kızıl renkle yazılmış bir paragraf vardı.
“Yaşam, Ölüm ve Kan Üç Değişimin özüdür. Yaşam dolu bir çocuğa, sıcak kanlı bir gence ve ölüme yakın bir yaşlıya dönüşmek için üçünü de başarılı bir şekilde kavramak gerekir.”
Bu paragraf tekniğin gereksinimlerini tamamen anlatıyordu. Bir büyü olan bu teknik için Yaşam Manası, Ölüm Manası ve Kan Manası çalışılmalıydı.
Normalde, Yaşam Manası Işığın ve Ölüm Manası Karanlığın alt elementi olduğundan Kan İmparatoru bu tekniğe çalışamamalıydı. Ancak bu iki manaya tıpkı Kan Manası gibi diğer elementlerden de ulaşılabiliyordu.
Alev Manasında yeterince gelişmiş birisi Yaşam Manasını kavramaya başlayabilirdi. Toprak Manasında yeterince gelişmiş birisi ise bunu yavaş yavaş Ölüm Manasını hissetmek için kullanabilirdi. Bu Karanlık ve Işığın yolunda kavramaktan çok daha fazla zaman alacaktı ancak bu teknik için değebilirdi.
Üç Değişim, vücudun isteğe bağlı bir şekilde üç farklı şekle değişmesini sağlıyordu. Bu teknik sayesinde bir çocuk yaşlı bir adama dönüşebilirken yaşlı bir adam gençliğini kolayca geri kazanabilirdi. Birçok gelişimci, Aziz seviyeye geç yaşta ulaştıklarından yaşlı bir vücuda sahip oluyorlardı ve kendilerini gençleştirmek için birçok yolu deniyorlardı. Bu nedenle bu teknik oldukça iyi sayılırdı.
En çok işe yarayacağı yer ise kendini saklamaktı. Arandığın zaman basitçe bir çocuğa dönüşebilir ve kaçabilirdin. Düşmanların bu tekniğe sahip olduğunu bilmedikleri sürece seni bulamayacaklardı.
Üç Değişimin açıklamalarını okumaya başlayan Paul o anda yalnızca Ölümün İradesi üzerinde 1.Seviye bir kavrayışa sahipti. Üç Değişimi yara almadan yüzde yüz başarı oranıyla kullanabilmek istiyorsa Ölüm, Kan ve Yaşam İradelerinde en azından 2.Seviyeye yükselmesi gerekiyordu.
Bu aslında bir şans sayılırdı. Büyü kullandığı zamanki savaş gücünün yüksek olmasının tek nedeni tekniklerinin ve çekirdeğinin anormal güçleriydi. İradeler üzerindeki kavrayışı güçlü olsa da kavradığı irade sayısı ona az geliyordu. En azından yasalara göre azlardı.
Zıtlığın Yasaları ile Katliam Yasalarını da kattığında 11 farklı yasa üzerinde çoktan neredeyse ustalaşmıştı ve 6’sında Küçük Kavrayış seviyesindeyken 2’sinde Büyük Kavrayış seviyesindeydi. İkisinde Tam Kavrayış seviyesindeydi ve Müzik Yasalarındaki gelişimi bildiği sınırları aşmıştı.
Ancak yalnızca altı farklı iradeyi kavramaya başlamıştı ve henüz altı elementin hepsine çalışmaya başlamamıştı bile. Bu istemsizce Kara Büyücü adını taşırken biraz rahatsız olmasına neden oluyordu.
Büyüsünü biraz daha bırakıp savaşçılığa yönelirse kendisini basitçe Kara Savaşçı olarak çağırması uygun olacaktı. Bunu istediği söylenemezdi. Bu nedenle iradeler konusunda da biraz çalışacaktı.
Üç Değişim güçlü bir teknikti ancak o anda o kadar ihtiyacı olduğu söylenemezdi. Önce altı elementin iradelerini kavramak ve 2.Seviyeye kadar geliştirmek daha mantıklı geliyordu. Sonrasında Yaşam, Ölüm ve Kan İradelerine çalışabilirdi.
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..