348.Bölüm - Testin Sonu

avatar
6325 26

Kara Büyücü - 348.Bölüm - Testin Sonu


Eliyle başını kavradığı cesede bir süre bakan Paul en sonunda elini çekmiş ve Anna’nın evren yüzüğünü almıştı. Anna’yı öldürdüğünde içindeki öfke sonunda dinmişti ve zihni eskisinden daha temiz bir hâle gelmişti.

 

Vücudunu saran kıyafetlerini bir kez daha beyaz-altı şekline sokarken kanatlarını geri çekmemişti. Artık o anda görüş açısında olmayan Aleena dışında bir katılımcı yoktu. En tepeye kadar son hızıyla uçmayı düşünüyordu.

 

Kan kızılı kanatlarını çırpıp yükselmeye başlarken Anna’nın cesedini oraya bırakmıştı. Bu mezarın içerideki cesetlere ne yaptığını bilmese de artık onunla bir alakası yoktu. Artık daha önemli bir konu vardı.

 

Guren Ailesi daha önceden yalnızca Karanlık Grubun düşmanı olarak bir düşman sayılıyorlardı. Ancak kanındaki öfkeden hissettiğine göre bu ailenin kan soyu ona gerçek bir düşmandı. Onları öldürmesi gerekiyordu.

 

Guren Ailesinin dâhisini düşündüğünde en yüksek saflığa sahip kan soyuna sahip olan kişinin o olduğunu düşünmüştü. Eğer onu öldürmek istiyorsa gücünü hızlı bir şekilde artırmalıydı. Harcadığı bir ayla birlikte okula geri dönmek için 11 ayı vardı.

 

Dışarı çıkınca ne yapacağından emin olmayan Paul Simon ve Semia için harcayacağı kaynakları çoktan ortak boyutuna yerleştirmişti. Yani tamamen kendi gelişimine odaklanabilir ve teknikler için de öldürdüğü kişilere güvenebilirdi.

 

Evren yüzüğünde tekniklerle dolu devasa bir kitaplığı taşıyan bir Işık Grubu kıdemlisi az önce öldürdüğü katılımcıların arasındaydı. Bu teknik kütüphanesinin bir kısmını doldurmaya yeterliydi.

 

Kanatlarını çırparken hızını iyice artırdı. Bu sahte dağın zirvesinde ne olduğunu merak ediyordu.

 

--

 

Dağa yavaş yavaş tırmanmaya devam eden Aleena sonraki çıkıntıyı tutmadan hemen önce gözlerini kapadı ve yavaşça iç çektikten sonra yoluna devam etti. Biraz üzgün görünse de yüzündeki endişeli ifade silinmişti. Topraktan duyduklarına göre dövüş çoktan bitmişti.

 

--

 

Sahte Tetra Mana Dağının zirvesinde, Paul iki kanadı tamamen açık bir şekilde duruyordu. Sivri zirvenin üzerinde oluşturduğu ufak toprak platformda dikili dururken boş, beyaz göğü izliyordu.

 

Yaklaşık bir günü daha vardı ve yapabileceği bir şey yoktu. Bu nedenle toprak platformu biraz daha genişletti ve yere oturdu. Ardından, boyutundan yan flütünü çıkardı ve maskesini çıkarıp ağzına yaklaştırdı.

 

Yan flütün sesi dağın alt kısımlarına inip yayılmaya başlarken Paul’ün yüzündeki ifade yumuşuyordu. O anda gelişmek ya da bir şey denemek için değil, yalnızca zevk için müzik çalıyordu. Bu o kadar da kötü sayılmazdı.

 

O müzik çalmaya başladıktan sonra zaman kavramını tamamen unutmuş ve geri kalan zamanın tümünde çalmaya devam etmişti. Çalışını kesen şey ise zihninde yankılanan ses olmuştu.

 

“Dağın zirvesine ulaşan kişi, ödülünü seçme hakkına sahipsin. Katılımcıların kanından yapılmış şarap sana sunulacak ve seçeceğin hazine de senin olacak.”

 

Bir anda dağın tepesinden boş bir alana ışınlanan Paul önünde, Kan İmparatorunun Şarap Kâsesinin içindeki şarabı ve kâsenin arka tarafında kalan onlarca süzülen hazineyi görebiliyordu. Kılıçlar, mızraklar, zırhlar ve birçok farklı hazine orada havada asılılardı.

 

Bazı hazinelerden yayılan enerjiler Paul’ü bile çekse de alacağı şeyi çoktan seçmişti. İki elini ileri uzattı ve taştan kâseyi iki tarafından tuttu. Şarabı kendisi içmeyecekti. Aslında, şarabı kimse içmeyecekti.

 

Bu şaraptaki kan enerjisi güçlü olsa da işlenmemiş bir hâldeydi. Bulunan tüm enerjiler kaotik bir durumdalardı ve içen birisi gücün tamamını alamazdı. Önce bu şarabı bir ilaca çevirmesi gerekecekti.

 

Boyutunu açıp şarap kâsesini boyutuna atan Paul aynı anda hazine alanından çıkarıldığını hissetmişti. Kâseyi boyutuna alması hazineyi seçtiği anlamına gelmişti ve mezarın içerisinde daha fazla kalamazdı.

 

Etrafındaki manzara bir kez daha şekil değiştirip mezara ilk girdiği yer ile dönüştüğünde etrafını saran on okulun katılımcılarını görebilmişti. Aleena bir seçim yapmadığından ondan önce çıkmıştı ve o anda en son çıkan kişi kendisiydi.

 

Yerde açılan yarık kapanırken on okuldan gelen katılımcıların gözleri Paul’ün üzerine çevrilmişti. En son çıkan kişinin birinci olduğunu ve mezardan özel bir hazine aldığını biliyorlardı. Onlarca uzmanın gömülü olduğu bu yerden çıkan bir hazine neredeyse herkesi cezbedebilecek bir şeydi.

 

“Hehe… Kardeş Altın Ruh, içeriden iyi bir hazine kazandın mı?”

 

Konuşan kişi Ölü Zehir Tapınağının Tapınak Lideriydi. O anda adamın yüzünde kötücül bir gülümseme vardı ve sözleriyle etrafındaki kişileri tetiklemeye çalıştığı belliydi.

 

“Kardeş Altın Ruh, hazineyi göstermekten çekinmeyeceksin değil mi?”

 

“Evet, evet. Kardeş Altın Ruh, zaten kazandın değil mi? En azından bir bakış atmamıza izin vermelisin.”

 

Diğer okullardan birkaç kıdemli daha onlara katılırken Şeytani Ruh Akademisi geri çekilmeye başlamıştı. Işık Grubundan gelen okullar ise saldırıya hazır görünüyorlardı. O anda, Paul’ün maskesi yüzünden kimse onun ağzının hafif hareketlerini görememişti.

 

“Cennet Güneşi Işını.”

 

Parlak altın rengi ışın sağ elinden fırlayıp Ölü Zehir Tapınağının Lideri dahil olmak üzere birçok kıdemlisini öldürürken Paul oldukça sakindi. Ancak etrafındaki birçok kişi şok olmuşlardı. Paul’ün savaş gücünün yüksek olduğunu bilseler de bu kadar güçlü olduğunu düşünmemişlerdi.

 

“Eğer bana yaklaşmaya çalışırsanız durumunuz daha iyi olmayacak.”

 

Paul son bir tehdidi arkasında bırakırken hızlı bir şekilde alandan uzaklaşmaya başlamıştı. Kanatlarını kullanmasa da hızı diğerlerinin kapışabilecekleri bir şey değildi.

 

Onun arkasından bakan diğerleri sertçe iç çekseler de bir şey yapamazlardı. Paul’ün son saldırısının nasıl oluştuğunu bile anlamamışlardı ve Paul’ün acımasız tavrı kalplerine korkuyu yerleştirmişti.

 

Altın Ruh ve Kan Kızılı Saray’ın isimlerini birçok kişi aklının bir köşesine not etmişti.

 

--

 

Mezarın olduğu bölgeden hızla uzaklaşan Paul bir yandan da daha önceden Yaşlı Liderden aldığı haritaya bakmaya başlamıştı. Haritada mezarın olduğu yer işaretlenmiş olsa da etrafındaki oldukça büyük bir alan da belliydi ve anlaşılması zor değildi.

 

Kimsenin onu takip etmediğinden emin olduktan sonra birkaç saat boyunca kesintisiz bir şekilde uçan Paul bir dağa rastlamış ve dağın içine doğru bir mağara açarak bu mağaraya girmişti. Şimdi, bir süre boyunca kendi başına çalışması gerekiyordu.

 

Kazandığı şeyleri çıkarıp hesaplayan Paul’ün yüzünde büyük bir gülümseme vardı. Kazancı hiç de küçük sayılmazdı.

 

6 Alev İradesi Meyvesi, 4 Su İradesi Meyvesi, 5 Rüzgar İradesi Meyvesi, 5 Toprak İradesi Meyvesi ve Anna’nın evren yüzüğünden çıkan 1 Yaşam İradesi Meyvesi ilk saydığı meyvelerdi. Renkleri ve auraları dışında görüntü olarak oldukça benzeyen bu meyveler büyük hazineler sayılırlardı ve o anda 21 taneye sahipti.

 

Bunlar tamamı değildi. 3 Alev Yasası, 5 Su Yasası, 4 Rüzgar Yasası, 6 Toprak Yasası ve 3 Kılıç Yasası meyvesine de sahipti. 2 Bıçak Yasası meyvesi de aldığı şeylerin arasında bulunuyordu.

 

Bu meyveleri direkt olarak kullanmak yeterince etkili olduğundan ve onlarla birlikte kullanabileceği güçlü bitkilere sahip olmadığından onları ilaçlara çevirmeyecekti. Ama hepsini yeterli bir şekilde ayırması gerekiyordu.

 

Yasa ve İrade meyveleri etkilerini Aziz seviye ve üzerinde en iyi şekilde gösteriyorlardı. Bu nedenle Aziz seviyeye aştıktan sonra kullanmaları gerektiğini belli eden bir not bıraktıktan sonra Simon ve Semia’ya eşyaları göndermeye başlamıştı.

 

Simon’a bir Alev İradesi, bir Alev Yasası ve bir Kılıç Yasası meyvesi göndermişti. Semia’ya ise bir Su İradesi, bir Su Yasası ve bir Bıçak Yasası meyvesini göndermişti. Sonrasında ise açtığı mağaranın ortasına otururken diğer kaynakları kendi önüne çekmişti.

 

Bıçak ve kılıç yasası meyvelerini bir kenara ayırdıktan sonra önce İrade meyvelerini önüne çeken Paul maskesini dağıtmış, eline ilk gelen mavi renkli Suyun İrade Meyvesinden büyük bir ısırık almış ve bir süre çiğnedikten sonra tamamen yutmuştu.

 

Altı Elementin iradeleri ve yasaları üzerinde son seviyeye çıkmaya çalışacak ve sonrasında Yaşam, Ölüm ve Kan Elementlerinde irade ve yasalara çalışacaktı. Bu sayede Üç Değişim tekniğine çalışmaya da başlayabilirdi.

 

Çalışma hızı anormal bir seviyede olsa da bu seviyeye ulaşmak için en azından birkaç aya ihtiyacı vardı. Bu birkaç ayda gücünü ne kadar geliştirebileceğinden emin olmasa da epey bir iradeyi ve yasayı kavraması gerektiğini anlamıştı.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 46883 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr