358.Bölüm - Simon'ın Gelişimi

avatar
6220 20

Kara Büyücü - 358.Bölüm - Simon'ın Gelişimi


“Sonunda geri geldin. Yarım yıldır seni bekliyorduk. Geleceğin zamanı bilsek bile Saray Lideri’ni merak eden öğrencilere ne söyleyeceğimizi bilmiyorduk.”

 

Simon yukarıdan ölü cesetler ve küllerle dolu savaş alanına inen kızıl sis topuna doğru konuşurken daha rahat bir ton kullanmıştı. Kızıl sis topu yere değip dağıldığında ve Paul ile kolunun altındaki Amelia’nın figürleri ortaya çıktığında ise biraz şaşırmıştı.

 

“Bu Amelia. Ana Saray’a geçince sana onun yüzünü gösteririm. Gel.”

 

Paul Simon bir cevap veremeden önce bir kez daha kızıl sisi yaymış ve Simon’ı da içine çekerek hızla ormanın içine dalmıştı. Sonrasında ise kızıl sis topu hâlinde dış ve iç sarayın üzerinden uçarak ana saraya varmıştı.

 

Ana sarayda o anda yalnızca Semia vardı ve o da o anda çalışmak yerine… Yemek yapıyor gibi görünüyordu. Paul buna şaşırırken Simon hafifçe güldü ve konuştu.

 

“Semia’nın aldığı öğrenciler ona ilk katıldıklarında büyücü seviyelerine sahip değillermiş ve güçleri uzun süre aç kalmak için iyi değilmiş. Bu nedenle yarım yıl boyunca onlarla dolaşırken yemek yapmayı bir hobi hâline getirmiş. Ama şimdi daha garip bir yol.”

 

“Fark ettim.”

 

Paul yemeklerden yayılan mana enerjisini hissedebiliyordu. Semia’nın yaptığı yemekler büyük ihtimalle bir simyacının ilaçları kadar etkili olabilirlerdi. Yani Semia’nın bu yarım yılda bir simyacı olarak da gelişmiş olduğunu düşünebilirdi.

 

Aynı zamanda aynı Simon’ın dediği gibi Semia ondan daha fazla gelişmişti. O anda Semia’nın üç gelişimi de Aziz seviyedeydi. Yani Aziz seviyeli bir İlah Gelişimcisi olmuştu.

 

Semia’nın yanına inen Paul onun dikkatini bozmak istemese de Katliam Manasının gücü oldukça fazlaydı. Bu nedenle dikkati dağılmış ve yaptığı yemekteki mana tamamen dağılmıştı. Beyaz maske onun yüz ifadelerinin görünmemesine neden olsa da Paul onun hayal kırıklığına uğradığını hissedebiliyordu.

 

Yine de Semia dikkatini bozmamaya çalışmış ve yemeğin geri kalanını normal bir şekilde bitirdikten sonra büyük kazanın kapağını kapatmıştı. Ardından, yüzündeki beyaz maskeyi çıkararak Paul ve Simon’a dönmüş ve parlak bir gülümseme sergilemişti.

 

Semia’nın güzelliği Grim’inki ile kıyaslanamasa bile yine de oldukça güzeldi. Paul bundan etkilenmese de yanındaki Simon’ın bir anlığına daldığını fark etmişti. O burada yokken gelişen tek şeyin ikisinin seviyeleri olmadığını anlayan Paul maskesini çıkarmadan önce son bir kez gizlice gülümsemişti.

 

Simon da maskesini çıkardıktan sonra Paul eğilmiş ve Amelia’nın maskesini çıkarmıştı. Amelia’nın parlak turuncu gözleri ortaya çıktığında Simon ve Semia şaşırsalar da sonrasında alışmışlardı. Paul’ün gözleriyle kıyaslandıklarında bu gözler yine biraz daha normal sayılırlardı.

 

“Bu Amelia. Benim direkt öğrencim. Bugünden itibaren Kan Kızılı Saray’da kalsa da direkt olarak benden öğrenecek. Amelia, bunlar Simon ve Semia. Onları… Hm… Yalnızca Simon Amca ve Semia Yenge diye çağır.”

 

“Hey!”

 

Semia’nın yüzü kızarırken Simon araya girmek istese de Amelia ileri çıkmış ve büyük gözlerini sonuna kadar açarak konuşmuştu.

 

“Simon Amca! Semia Yenge!”

 

“Ah…”

 

Onun tatlı görüntüsüne kapılan Semia konuşmayı unuturken aynı şey Semia’nın görüntüsüne kapılan Simon için de geçerliydi. Paul ikisini bir süre izleyip kendi düşüncelerini doğrularken hafifçe gülümsedi.

 

“İkiniz de epey gelişmiş görünüyorsunuz. Şimdi, Amelia. Sen burada kal. Mm… Meditasyon yapmaya başla. Bunları al.”

 

Paul boyutundan birkaç mana hapı çıkardıktan sonra Amelia’ya verdi. Amelia kendisine ana sarayın içindeki iyi yerlerden birini seçip oturduktan sonra haplardan birini ağzına attı ve meditasyon yapmaya başladı.

 

“Beni takip edin.”

 

Paul Semia ve Simon’a seslendikten sonra ana sarayın içine doğru ilerlemeye başladı. Simon ve Semia ise birbirlerine baktıktan sonra biraz da olsa endişeli bir şekilde içeriye ilerlemeye başlamışlardı.

 

Geçen altı ayda birbirlerinin düşünme tarzlarını anlamışlardı ve böyle durumlarda konuşmadan da anlaşabiliyorlardı. Bu nedenle ikisi de birbirinin endişesini anlayabilmişti. Paul’ün gücünü tam olarak hissedemeseler de ikisi de ona bakarken bir tehlike hissediyorlardı. Onun gücünün kendi sınırlarının üzerinde olduğunu biliyorlardı.

 

Sıkıntı Paul’ün onların gelişiminin düşük olduğunu düşünebilecek olmasıydı. Eğer öyle bir şey olursa bir kez daha onun eğitimi altında kalacaklardı. Öncekinin aksine vücutları daha güçlüydü ve eğitime daha fazla dayanabilirlerdi ancak bu yalnızca o cehennemin daha uzun süreceğini gösteriyordu.

 

Paul onları ana sarayın asıl odasına getirdiğinde kızıl renkli tahta oturmuş ve bir süre rahatlamıştı. Bir yıldır kendisini ve Amelia’yı geliştirmek için kıtayı dolaştığından sürekli olarak hareket hâlindeydi. Şimdi sarayda zaman geçirebilecek olması rahatlatıcıydı.

 

Simon ve Semia ondan on adım kadar uzağa geçip diz üzerine çöktüklerinde Paul gözlerini ikisi üzerinde gezdirdi. Ardından, Simon’a döndü ve konuştu.

 

“Simon, normalde döndüğüm anda sana biraz yardım edip fiziğini değiştirecektim ama bu sorunu halletmiş gibi görünüyorsun. Elbette sırların olabilir, bu nedenle fazla sormayacağım ancak bana anlatabileceğin bir şey ise anlatmanı tercih ederim.”

 

Simon’ın fiziği o anda değişikti ve Spadia bunu söylemese bile Paul hissedebiliyordu. Baştaki normal fiziği o anda alev manası ve yasasıyla dolu bir fiziğe dönüşmüştü. Vücudundaki güç normal bir azizin seviyesinde değildi.

 

Simon Paul’ün sözlerini duyduktan sonra dudaklarını ısırdı ve bir süre düşündü. O anda gerçekten de arada kalmıştı. Çünkü bu konu gerçekten önemliydi ve Semia’ya bile anlatmamıştı. Ancak şimdi Paul ve Semia’ya anlatıp anlatmama konusunda gerçekten de arada kalmıştı.

 

“Ah, her neyse.”

 

En sonunda kararını veren Simon siyah gözlerini Semia ve Paul’ün üzerinde gezdirdikten sonra iki elini havaya kaldırmıştı. Aynı anda, bileğinde kolay görünmeyen bir kızıl şerit parıldamış ve havada parlak kızıl bir sis olarak dağılmıştı. Ardından, bu sis yoğunlaşmış ve kızıl kapaklı bir kitap belirmişti.

 

Semia şaşkın bir şekilde kitaba bakarken Paul kitabın ne olduğunu anlamaya çalışıyordu. Üzerindeki yazılar Asil Olanların Dilinde yazılmışlardı ve kendisi kolayca okuyabiliyordu.

 

“Cennet Yakan İmparator’un Güncesi.”

 

O yazanları sesli bir şekilde okuduğunda Simon’ın gözleri sonuna kadar açılmıştı. Bu kitabın üzerindeki dili kendisinin okuyabilmesinin tek nedeni oraya girdiğinde dilin zorla başına aktarılmasıydı. Paul’ün bu dili bilmesini beklemiyordu.

 

Ancak onun bu dili bilmesi kendi anlatışını kolaylaştıracaktı. Bu nedenle başını salladıktan sonra anlatmaya başladı.

 

“Buradan ayrıldıktan birkaç ay sonra garip bir mağaraya denk geldim. İçinden yüksek bir miktarda alev enerjisi hissediliyordu ve bu beni oraya yönlendirdi. Mağaranın içerisine girdikten sonra, birden mağaranın girişi tamamen kapandı ve çıkışımı engelledi.”

 

“Çıkışı kapayan tek bir kaya olsa da bu kayayı parçalayamadım. Kesemedim veya büyüyle zarar da veremedim. Bu nedenle mağaranın içine doğru ilerlemeye karar verdim ve içeride bu kitapla karşılaştım.”

 

“Kitabı elime aldığım anda birden ruhum başka bir yere çekildi ve orada bir teste maruz kaldım. Bu… Testin içeriğini açıklayamayacağım. Bunun için özür dilerim.”

 

“Sıkıntı değil.”

 

Paul başını sallayıp söylememesini onayladıktan sonra devam etmesi için bir bakış atmıştı. Simon ise onun sinirlenmediğini görünce rahatlamış ve devam etmişti.

 

“Testi tamamladıktan sonra bu kitabı ve içindekiler miras olan bırakan Cennet Yakan İmparator’un varisi olarak seçildim. O uzmanın seviyesini bilmiyorum ama… Bu kitaptaki birçok şeyi anlayamıyorum. Aslında senden yardım isteyecektim ancak zamanla gelişmemin daha iyi olacağını düşünüyorum.”

 

“Şimdi… Fizik konusuna gelirsek, bu fizik kitapta yazılan teknikleri uygulamak için gerekliydi ve bu fiziği elde etmenin yolu da kitapta yazıyordu. Bu nedenle bir süre çalışıp fiziğimi neredeyse tamamladım.”

 

“Neredeyse mi?”

 

Paul şaşırırken Simon başını salladı.

 

“Evet. Yalnızca neredeyse. Bu fizik Yanan Cennet Fiziği olarak biliniyor ve özel bir alev tipini kontrol etmek için gerekli. Yanan Cennet Alevlerini kontrol edebilmek için fiziği tam hâline geçirmem lazım ve bu konuda senin yardımın gerekiyor.”

 

“Söyle, eğer gücüm yetiyorsa sana yardım edeceğim.”

 

Paul onun isteğini kabul ettiğinde Simon anında gülümsemiş ve ayaklanmıştı.

 

“İlk seviyeleri açıklayamasam da fiziğin son adımı için vücudun bir Ejderhanın alevleri ile güçlendirilmesi gerekiyor. Bunun için İnfirmi’nin alevlerine ihtiyacım var.”

 

Paul bir süre düşündükten sonra başını salladı. İnfirmi su ejderhasının ruh alevlerini çoktan almış olmalıydı. Ejderhanın vücudunu alma zamanı gelmişti ve Simon’ın ihtiyacı için de onunla konuşabilirdi.

 

“Biraz bekle. Birazdan seni zindanın içine çekeceğim. Şimdi, Semia.”

 

Semia’ya bakan Paul onun vücudundaki enerjiyi hissettiğinde yüzünde bir gülümseme oluşmuştu.

 

“Görünüşe göre senin başardığın şey Simon’ın fiziğinden bile daha önemli olabilir.”






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44247 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr