[YN]: Geri geldim ağağağağğaa
Kara Vadi’nin Kutsal Alanı biraz farklı bir alandı. Geniş bir bölgeye sahipti ancak tamamen boştu ve etrafta herhangi bir yapı görünmüyordu. Bazı yerlerde ufak sandıklar veya insan yapımı bahçeler vardı ama bunun dışında yalnızca büyük bir ova sayılırdı.
“Hoh…”
Paul derin bir nefes alırken saf mananın havayla birlikte vücuduna dolduğunu hissedebiliyordu. Bu yer kesinlikle büyücüler için muhteşem bir bölgeydi. Mananın saflığı normal dünyadaki manadan çok daha yüksekti ve bu yerde meditasyon yapan birisinin gelişiminin kat kat hızlanacağı belliydi.
Onları buraya getirdikten sonra Vane ve Bane ayrılmışlardı. Kutsal alanda belirli bir süre boyunca kalmak bile zordu ve sırf bu yerde çalıştıkları için burada kalma hakları yoktu.
“Semia, Simon, bu yerde yalnızca 1 hafta kalacağız. Zamanınızı boşa harcamayın. Pisboğaz… Ne yapıyorsan onu yap işte. Önemli olan, sakın bana yaklaşmayın. Anladınız mı?”
“Anlaşıldı!”
“Nie!”
Pisboğaz kutsal alanda kendi köşesine giderken Semia ve Simon birlikte uzaklaşmışlardı. Paul ise onların gittiği yönlere iyice baktıktan sonra kendisine başka bir yer seçmişti.
1 hafta yeterli bir süre olmalıydı. Yapacağı şey normal yollarla yapması zor olsa da kendisinin yapması o kadar zor olmamalıydı.
“Kutsal Karanlık Düzen Çemberi.”
Çemberi dışarıya çağıran Paul sonrasında ellerini ileriye uzatmış ve boyutundan bir eşya çıkarmıştı. Bu eşya bir süre önce yaptığı Alev Su Ruh Sarayıydı.
O zamana kadar bu sarayı Amelia’ya vermemesinin tek nedeni daha da geliştirmek istemesiydi. Kendi ruh sarayı manayı toplayan bir havuza, ona yardımcı olan bir ruh parçasına, istediği zaman dövüşebileceği kuklalara ve üzerinde yaşlı bir adamın oturduğu bir tahta sahipti. Öğrencisinin ruh sarayının tamamen boş kalmasını istemiyordu.
Kendi ruh parçası zaten içerideydi ve Amelia’nın ruhunu biraz daha sağlamlaştırıyordu. Ancak bu yeterli değildi. Kendi ruh sarayında ona en çok yardım eden şey mana havuzuydu.
Eğer Spadia olmasaydı taht yalnızca bir dekorasyon olurdu. Allatra’nın ruh parçası ona teknikler kazandırsa da son zamanlarda hareketsizdi. Kuklaları ise kullandığını bile hatırlayamıyordu. Ancak o havuz onun işine hep yaramıştı.
Zamanı geldiğinde gelişme olan etkisini kesse de ruha bir yara alındığında iyileşme hızını hafif de olsa iyileştirebilirdi. Önemli bir parçaydı ve Amelia’nın ruh sarayına da bir tane eklemesi gerekiyordu. Bu yüzden Mana Damlasını istemişti.
Ruh sarayı hafifçe süzülerek büyü çemberinin ortasına geçtiğinde Paul kıyafetinin içine koyduğu mana damlasını taşıyan tüpü çıkarmış ve ağzını yavaşça açmıştı. Tüpün ağzından dışarıya herhangi bir mana dalgasının yayılmasına izin vermeden sıvıyı çembere boşaltan Paul bir yandan da birleşimi başlatıyordu.
Mana Damlası yüksek bir mana yoğunluğuna sahipti ve Alev Su Ruh Sarayıyla birleşimi zaman alacaktı. Elbette, bu süreç hızlandırabilirdi ama büyük ihtimalle bunu yaptığı sürece mana damlasının gücü yarıdan aza düşecekti. Bu istediği bir sonuç değildi.
Bu yüzden kutsal alandaki bir haftasından vazgeçmeye karar vermişti. Hem, bu bir haftanın ona fazla yardım edeceği söylenemezdi. Büyü gelişiminde o kadar aceleci değildi ve herhangi bir şey yapmasa da vücudu etraftan mana çekiyordu. Yani pek bir şey kaybediyor sayılmazdı.
…
“Vane, Bane, onun hakkındaki düşünceleriniz nedir?”
Paul’ün grubu kutsal alanda dağılmışlarken onların göremeyeceği veya hissedemeyeceği kör bir noktada Shuan yanındaki Vane ve Bane ile duruyordu. O anda Vane ve Bane merakla Paul’e bakıyorlardı.
“Güçlü, kibirli, gururlu.”
“Zalim, kurnaz, kararlı.”
Vane konuştuktan hemen sonra Bane devam ettirmişti. Shuan ise onların sözleri ardından Paul’e merakla bakmaya başlamıştı. Siyah gözleri Kutsal Karanlık Düzen Çemberinin üzerindeydi ve onun ne olduğunu anlamaya çalışıyordu.
“O… bir imparator olma kapasitesine sahip mi?”
Shuan bunu söylediğinde Vane ve Bane aynı anda başlarını iki yana sallamışlardı. Bunun üzerine Shuan ise derin bir iç çekmişti. Vane ve Bane’in gözleri daha önce hiç yanılmamışlardı. Eğer onlar diyorlarsa o zaman Paul asla İmparator seviyesine çıkamayacak ve Lord seviyesinde kısılı kalacaktı.
“Ne kadar yazık… Öyle bir yetenekle bile İmparator seviyesinin aşamasını geçemeyecek. Her neyse. Güçlü bir Lord oldukça işe yarar olabilir.”
Shuan kendi kendisine konuşurken oradan ayrılmıştı. Vane ve Bane ise Paul’e bakıyorlardı. Shuan ayrıldıktan sonra yüzlerinde bir gülümseme açmıştı.
“Vane, hissedebiliyor musun?”
“Hissedebiliyorum Bane. Yaşlı adam Spadia’nın ruhu bu gencin ruhunun içinde. Bu genç o Tanrı’nın varisi olmalı.”
“O zaman bu dünyayı bir basamak olarak kullanıyor olmalı. Ama bu zor olacak. Akra’yı gözleyen birçok Yükselen ve Küçük Dünya Lordu var. Neden burayı seçti ki?”
“Habislord’ların düşünce tarzlarını anlayamazsın. Hem, bir şey yapamayacağımızı biliyorsun. Bizler yalnızca kaderi gözleriz. Karışmak bizim işimiz değil.”
“Biliyorum, biliyorum.”
İki kardeşin aralarında bu konuşma geçtikten sonra ikisi de Paul’ü izlemeye devam etmişlerdi. Bakışlarında merak belirgindi. İkisi de genç çocuklara benzeseler de kimlikleri Shuan’ın bile anlayamayacağı kadar farklı ve gizemliydi.
…
Bir hafta tamamen bittiğinde, Paul’ün önünde gerçekleşen işlem de son bulmuştu. Ufak Alev-Su Ruh Sarayı’nın iç kısmında artık ufak bir havuz yer alıyordu. Bu havuz dış dünyada tek bir damla mana damlasından oluşsa da Amelia’nın ruhuyla birleştiğinde gerçek bir havuz olacaktı!
“Şimdi tek yapmam o ufaklıkla bu ruh sarayını birleştirmek. Sonrasında diğer malzemeleri kullanabilirim. 2 yıl ise… Yaşlı adam, bu iki yılda yapacak şeylere ihtiyacım var.”
“Bunları bu yerden ayrıldıktan sonra düşünürüz. Yine de en iyi seçeneğin kavrayışına harcaman olduğunu düşünüyorum. Savaş gücünü artırmanın en iyi yolu bu. Hazine oluşturmak iyi bir fikir olsa da bunun için oldukça iyi materyallere ve düzgün hazine dizaynlarına ihtiyacın olacak. Gerçi şu…”
“Gökkılıç Tanrı Sarayı’ndan aldığım dizaynlardan bahsediyorsun değil mi? Onları henüz oluşturmayacağım. Neden daha önce düşünmedim bilmiyorum ancak Silleverde dizaynlardaki materyalleri biliyor olabilir.”
Silleverde en sonunda Uzay’ın Tanrıçasıydı. Spadia gibi savaşa yönelik olmadığı için farklı dilleri bilme şansı daha yüksekti. Eğer o dizaynları tamamlayabilirse ortaya çıkacak silahın Bin Şeytan Kılıcı ve Keln’den bile daha güçlü olacaklarını biliyordu. Diğer hazineler de değerli eşyalar olmalılardı.
“Ayrılma vakti geldi. Çıkıyoruz.”
Paul’ün ruh gücüyle diğer üçlüye bir mesaj ulaşmış ve üçlü hemen Paul’ün yanında toplanmışlardı. Sonrasında, Paul grubuyla beraber kutsal alana girdiği yere geri dönmüştü.
Vane ve Bane onları uğurlarken Paul Shuan’ı görememişti. Gerçi tüm bir kıtayı kaplayan güce sahip İmparator sürekli onlara eşlik etseydi bu onu biraz şüphelendirirdi. Hayır, şüphesini artırırdı. Nedense Shuan’la birlikteyken tedbirli olması gerektiğini hissediyordu.
Paul grubuyla birlikte ışınlanma platformuna çıktığında Vane ve Bane platformu aktifleştirmişlerdi. Paul ve grubu kısa bir sürede ilk platforma geri dönmüşlerdi. Orada, öğrenciler ile birlikte iki rehber onları bekliyordu.
İki rehber onları dışarıya yönlendirdikten sonra Paul kızıl sis formundaki katliam manasıyla grubu bir kez daha sarmış ve Amelia dışındaki öğrencileri anında bayıltmıştı. Sonrasında ise herkesi Yaradan Yetiştirme Zindanına çekmiş ve kendisi hızla uçmaya başlamıştı.
İlk işi Kan Kızılı Saray’a geri dönmekti. Sonrasında bir kez daha ayrılması gerekecekti. Kavrayışını artırmanın en iyi yolu Yaradan Yetiştirme Zindanını dolaşmaktı. 2 yılın çoğunu bu zindanda harcayacağını düşünüyordu.
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..