448.Bölüm – Paul’ün Etki Alanları
Wulian’ın kullandığı bazı destek büyüleriyle normalden daha hızlı uçan Kardias Paul’ün grubunu taşıyarak Kan Kızılı Saray’a girmiş ve ana saraya geçtikten sonra Yaradan Yetiştirme Zindanına girip kaybolmuştu. Simon ve Semia alt sarayları incelemek için ana saraydan ayrılmış ve ana sarayda yalnızca Paul, Aleena, Grim ve Wulian kalmıştı.
“Ah!”
Paul bir ağız dolusu kan kustuğunda üç kız onu panikle tahta taşımış ve oraya bırakmışlardı. Ardından, Wulian bildiği en güçlü iyileştirme büyülerini Paul’ün üzerinde kullanmaya başlamıştı. Bir ırkın içgüdü olarak öğrendiği teknikler genelde basit olsalar da epey etkili olurlardı. Wulian’ın iyileştirme büyüleri bu nedenle birçok şifa büyüsünden daha güçlüydü.
Paul’ün vücudu kan soyu ve iyileştirme büyüsünün etkisiyle hızlıca iyileşiyordu ve bir süre sonra üzerindeki ağırlık kalkacaktı. Ancak kaybedecek zamanı olmadığını da biliyordu. Bu yüzden gözlerini yakınında dikilen Grim’e çevirmişti.
“Grim, lütfen yakın bölgeleri kontrol et ve bir yükselen belirirse haber ver. Yaşlı adam ruhumu düzenlemekle meşgul ve uzay kırıklarını arayabileceğimiz bir zaman yok. Ben iyileşene kadar kaçmamız bile imkansız.”
Paul’ün ciddi tonunu fark eden Grim anında başını sallamış ve saraydan ayrılmıştı. Paul’ün güvenliği onun için ilk öncelikti ve farklı yükselenlerin o anda oldukça tehlikeli olabileceklerini biliyordu.
“Aleena, Wulian beni iyileştirmeye devam ederken senin sarayı güçlendirmeni istiyorum. Yükselenler gelirse onlara biraz da olsa karşı koyacak güce sahip olmamız gerekiyor. Geçmişini bilmesem de içimden bir ses Yükselenler hakkında bir şeyler bildiğini söylüyor.” Dedi Paul. Aleena ise ona tam bir cevap vermese de gülümseyerek saraydan ayrılmıştı.
“Efendim, yaralarınızın şu anki hızıyla iyileşmesi tam bir gün almalı. Atılımınız…”
Wulian endişeli bir tonla konuşuyordu. Yükselen tehlikesine karşılık vermeleri için Paul’ün güçlü olması gerekiyordu ve Lord seviyeye atılım o anda Paul için bir dönüm noktası olacaktı. Ancak yaralarını iyileştirdikten sonra bir de atılım yapmak isterse o zaman ne kadar zaman gerekecekti?
“Merak etme, Wulian. Bak.”
Paul tek elini havaya kaldırdığında sarayın o kısmındaki tavan hareketlenmiş ve gökyüzünü gösteren bir boşluk oluşmuştu. Gökyüzünde, beyaz ve kırmızı sislerden oluşan iki girdap birbirleriyle çakışıyorlardı ve aralarındaki enerji akışı bölgedeki manayı sürekli olarak bozuyordu. Bu iki girdabı gören Wulian’ın gözleri anında parlamıştı.
“Bunlar…”
Paul “Habis Kıyamet ve Göksel Felaket.” diyerek onun sözünü kesti. “Bir süredir atılım yapmaya hazırdım ama etki alanlarımı tam anlamıyla oluşturabileceğimden emin değildim. Şimdi, eminim. Bu yüzden atılım yapabilirim. Sadece tamamen iyileşmem gerekiyor.”
Paul kendinden oldukça emindi. O anda, Allatra’nın ruhuyla birleşmesiyle etki alanlarını sorun olmadan oluşturabileceğini hissediyordu. Yalnızca iyileşmesi gerekiyordu. Bu nedenle gözlerini kapatmış ve kendisini Wulian’ın iyileştirme büyüsüne bırakmıştı.
Ve ana saray tamamen sessizleşmişti. Semia ve Simon sarayın tepesindeki kızıl ve beyaz sis bulutlarının anlamını biliyorlardı ve saraya yaklaşmaktan çekiniyorlardı. Aleena sarayın birçok yerinde düzenlemeler yapıyordu ve saraya dönmek için zaman bulamıyordu. Grim ise çoktan Yükselenler hakkında bir haber olup olmadığını öğrenmek için saraydan ayrılmıştı…
O günün geri kalanı sessiz geçmişti. Paul sarayın içinde, tahtının üzerinde gözleri kapalı bir şekilde oturmuştu. İç yaraları iyileşirken Wulian’ın ona sorduğu bazı sorulara cevap veriyor ve Wulian uyuduğundan beri olan şeyleri ona anlatıyordu.
“Yeterli.”
Ve en sonunda, tüm yaraları iyileşmişti. Paul’ün tek kelimesinden sonra ana saraydan hızlıca uzaklaşan Wulian gökyüzünde gittikçe güçlenen iki enerji girdabına gözlerini dikmişti. Aynı anda, Paul’ün figürü ana sarayın çatısında açılan temiz bir delikten dışarıya çıkmış ve hızla yükselmişti.
Paul enerji girdaplarına yaklaştığı anda iki girdap birbirleriyle çakışmayı bırakmış ve Paul’ün vücudunu tek seferde yutmuşlardı.
…
Karanlık. O anda Paul’ün düşünebildiği tek şeydi. Herhangi bir şey göremiyordu. Herhangi bir şey duyamıyordu. Herhangi bir koku almıyordu. Sanki kalan tek hissi dokunma hissiymiş gibiydi.
Ve gerçekten de böyleydi. Sükûnet Ruh Özü atılımını yaparken onun tüm hislerini kapatmış ve onu karanlığa gömmüştü. Ve Cinnet ise…
“Aah!”
Paul tüm vücudunun karşı konulamaz bir acıyla dolduğunu hissedebiliyordu. Kemiklerini geçip ruhuna kadar işleyen bu acı katlanılamazdı ve Paul bir anlığına kendisini öldürüp kurtulmayı düşünmüştü.
“Hayır!”
Sonra anlamıştı. Bu Cinnet Ruh Özünün işiydi. Ona gerçek acıyı tattırmaya çalışıyordu ve Sükûnetin ruhu bastıran hissizlik etkisi yüzünden Paul bir anlığına da olsa kendisini öldürmeyi düşünebilmişti. Normalde böyle bir şeyi asla düşünmezdi ve şimdi kendisine geldiğinde bu daha da imkansızdı.
“Kendimi öldürmek mi? Asla!”
Asla intihar etmeyecekti. Hayır, asla ölmeyecekti. Bunu reddediyordu!
Ve reddetmeye devam ettikçe, Cinnet Ruh Özünün şiddeti gitgide artıyordu. Ta ki o zihninin sınırlarına zorlanana kadar…
Ancak Paul pes etmiyordu. Zaman hızla geçmişti. Atılımın girdapları Paul’e zamanı farklı hissettirdikleri için dış dünyadan emin değildi ancak zamanla birlikte artan acı yüzünden zamanı takip edebiliyordu.
Bir gün, bir hafta, bir ay, bir yıl… İlk değişikliğin olması için Paul tam on yıl boyunca artan acıya katlanmıştı! İlk değişiklik ise hislerinin dönüşüydü. Sükûnetin Ruh Özü onu kabul etmişti ve etki alanı oluşuyordu! Savaşçı etki alanı hızla oluşuyordu ve ismi aklında yankılanıyordu!
“Asil Hüküm!”
Asil Hüküm Etki Alanı, Sükunetin Ruh Özü ve diğer yasa kavrayışlarından oluşan bir alandı. Ve Paul bu alanı salıverdiğinde birden o acı verici hissiyat Habis Kıyamet’in geri kalanıyla birlikte zayıflamıştı!
Paul bu etki alanının verdiği etkiyi fark etmişti. Mutlak Savunma, bu etki alanının içindeki her varlığın gücünü bir nebze azaltabilirdi!
“Aş!”
Paul öfkeyle kükrediği anda Habis Kıyamet birden dağılmış ve ikinci bir etki alanı ondan yayılmaya başlamıştı. Cinnetin Ruh Özü ile yaratılan bu etki alanı ise öncekinin tam tersi sayılırdı.
“Deli Hüküm!”
Deli Hüküm Etki Alanı, alanın içerisindeki her varlığın gücünü bir nebze artırabilirdi ve artış varlığın gücüne bağlı olurdu. O anda, Paul kendisi ve yandaşları için oldukça işe yarar olabilecek iki etki alanına sahip olmuştu!
…
“İleri! Saldırın!”
Shuan’ın emrindeki onlarca Kara Vadi askeri uçan devasa gemiden inerlerken Shuan kararlı bir sesle konuşmuştu. Uçarak aşağıya inen askerlerin hedefi direkt olarak Guren Ailesinin ana binasıydı.
“Kara Vadi’nin önceki yıllarda çektiği tüm acılar için! Hiçbirini canlı bırakmayın! İnsan, canavar, canlı bir fare bile görmek istemiyorum!”
“Anlaşıldı!”
Yüzlerce büyücü ve savaşçı aynı anda cevap verirlerken büyüler Guren Ailesinin binasına yağmaya başlamışlardı. Alev Büyüleri, Rüzgar Büyüleri… Rakibin üyeleri herhangi bir şekilde görünmeseler de Kara Vadinin üyeleri bunu garip bulmamış ve binayı koruyan formasyona saldırmaya devam etmişlerdi.
“Crack!!!”
En sonunda yarı saydam beyaz bariyer parçalanmış ve yüzlerce savaşçı içeriye girmişti. Bu savaşçılara Shuan da dahildi. Tek elinde bir kılıçla birlikte bulabildiği herkesi öldürmeyi planlıyordu. Ancak, bu düşüncesi o kadar uzun sürmemişti.
“Sonunda!”
Yaşlıca bir ses Kara Vadi üyelerinin kulaklarında yankılanmış ve giren kişilerin üçte biri anında ölmüşlerdi. Kimi korkudan kalp krizi geçirmişti, kiminin ruhu aşırı yara almıştı, kimi ise basitçe birden çöken baskıya dayanamamışlardı.
“Beni ‘Kara Büyücü’ lakaplı şahsa götürebilecek birinin kısa sürede geleceğini duymuştum. Hmm… Bir İmparator. Demek o küçük Lordlar senden kaçıyorlardı ha? Her neyse, bu benim sorunum değil. Küçük İmparator, beni Kara Büyücü’ye götür.”
Konuşan kişi altın zırhının içinde olan yaşlıca bir adamdı ve bu adamdan Shuan’ın seviyesini aşan bir aura yayılıyordu. Shuan bu aurayı biliyordu. Daha önce hazinelikteki ikizlerden böyle bir aura hissetmişti ve ikizler ondan çok daha güçlülerdi.
Demek ki, bu yaşlı adam onlarla aynı seviyedeki bir varlıktı. Paul’ün uyarısı o anda mantıklı gelmişti. “Beklemeyeceğin, hatta bekleyemeyeceğin kadar güçlü düşmanlarla karşılaşabilirsin.” demişti. Evet, böyle bir şeyi gerçekten de hiç beklemiyordu.
Shuan o anda bir ikilemde kalmıştı. Bu adamın sözlerini dinlemeli miydi? Yoksa Paul’ün tarafını mı tutmalıydı? Bu bir kumardı ve kaybederse kesinlikle ölecekti.
Evet, Paul oldukça gizemliydi ve eğer adamların sözünü dinleyip ikisini karşılaştırırsa Paul’ün kazanma şansı vardı. O zaman kesinlikle kendisi de ölecekti.
“Sabırlı birisi değilim, küçük imparator.”
Altın zırhlı adam mırıldandıktan hemen sonra Shuan dışında geri kalan Kara Vadi üyeleri bir anda ölmüşlerdi. Shuan’ın da ağzının bir kenarından bir kan damlası süzülmüştü. Belli bir şekilde yara almıştı.
“Siktir! Kırıl!”
Shuan anında kararını vermiş ve geriye doğru bir adım atmıştı. Aynı anda, vücudunda siyah bir kırık oluşmuştu.
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..