480.Bölüm - Ejderhalar Yuvası

avatar
4998 22

Kara Büyücü - 480.Bölüm - Ejderhalar Yuvası


480.Bölüm – Ejderhalar Yuvası

 

“Alevler… Ejderhalar Yuvasına yaklaşıyorum!”

 

İlerlediği yönde oldukça yüksek bir alev manası yoğunluğu hisseden Paul uçmaya devam ederken kendi kendine hafifçe mırıldanmıştı. Zaten en yüksek hızında gittiği için hızlanamasa da yine de gözleri hafifçe parıldamıştı. Bu gidişle birkaç saat içerisinde Ejderhalar Yuvasına varması gerekiyordu.

 

“Bakalım o yerde gerçekten de vücudumu potansiyelinin sınırlarına kadar zorlayabilecek miyim?”

 

Bunu düşünen Paul’ün yüzünde bir gülümseme belirmişti.

 

 

Alevler, her yeri saran alevler. Paul’ün ejderhalar yuvasına ulaştığında gördüğü ilk şey bu olmuştu. Onlarca farklı alev tipi tüm yuvayı sarıyordu ve kayaların arasından yanmayan bir tanesi bile yoktu. Bitkiler ve diğer canlılar alevler sayesinde çoktan yanmış ve küllere dönmüşlerdi.

 

“Ejderhalar… gerçekten de ankalarla alev elementi üzerinde dövüşecek güce sahip varlıklar.”

 

Önündeki manzaraya parlayan gözleriyle bakan Paul hafifçe mırıldanmıştı. Ankalar ve ejderhalar arasında süren devasa savaşı oldukça iyi biliyordu sonuçta Allatra’nın anıları zihnindeydi. Bu savaşta bazı yerlerde Allatra bile yer almıştı.

 

Ejderhalar güçlü fiziklere, anormal gelişme kapasitelerine ve Ejderha Nefesi olarak bilinen, canavarların ışın saldırılarına benzemesine rağmen çok daha güçlü olan ırksal bir tekniğe sahiplerdi. Ankalar ise aşırı yüksek iyileşme kapasitesine, oldukça yüksek hıza ve kendi öz alevlerine sahiplerdi.

 

Ankalar hiçbir zaman ejderhaları alevin gerçek ırkı olarak kabul etmemişlerdi çünkü onların alev gücü sahip oldukları alev ruhlarından geliyordu. Ankalar ise alevlerle doğmuşlardı ve bu nedenle kendilerinin Alevin Gerçek Irkı olduğunu düşünüyorlardı.

 

Ejderhalar ise basitçe güç ile bir kıyaslama yapıyorlardı. Eğer genç bir anka ile genç bir ejderha karşılaşırsa ankanın kazanma şansı neredeyse yoktu çünkü genç bir anka öz alevini uyandırmamış olurken ejderhanın ruh alevi çoktan gelişmiş ve Ejderha Nefesi tekniği zihnine kazınmış olurdu. Bu nedenle alevlerin onları daha üstün gördüğüne inanırlardı.

 

Shing…

 

Paul kılıcını kınından çekip tek eliyle tutarken yavaşça yere inmiş ve sonrasında yavaş adımlarla ilerlemeye devam etmişti. Yürürken kanatları yavaşça vücuduna geri çekilmişlerdi ve Cehennem Alevleri vücudunu sarmışlardı.

 

Bu bölgedeki alevler oldukça çeşitli ve güçlü olsalar da Paul’ün Cehennem Alevleriyle karşılaştırılamazlardı. Son seviyedeki Cehennem Alevleri her şeyi yakabilecek bir alevdi. Buna alevlerin kendisi de dahildi.

 

Paul’ün ilerlediği yerdeki alevler Cehennem Alevlerinin gücüyle anında yok olurlarken Paul’ün gözleri iyice kısılmışlardı. Alevler etraftaki manayı tamamen sarstıkları için aura görüşüyle ejderhaları saptayamıyordu.

 

“Bu kadar sıkıntı çıkacağını hiç düşünmemiştim. Belki de direkt olarak şu şeye ilerlemeliyim ha?”

 

Bakışlarını kaldıran Paul en büyük dağı ve dağın etrafına sarılan devasa ejderhayı kolayca görebiliyordu. Sonuçta ikisi de en azından 500 metre boyundalardı. Onları göremeyen bir insan ancak kör bir insan olabilirdi.

 

“Gerçi fazla güçlü görünüyor. Eğer Vincent veya önceki o siyah kıyafetli yaşlı adam gibi bir seviyede çıkarsa kazanma şansım olmaz… Mana bu kadar karmaşıkken kolayca kaçabileceğimi de sanmıyorum.”

 

Paul istediği zaman Yaratan Yetiştirme Zindanına girebiliyor olsa da çıktığı yer ile girdiği yer aynı oluyordu ve bir saldırıdan kaçmak için orayı kullansa bile en sonunda kaçtığı yere dönmek zorunda kalacaktı.

 

“Şimdilik biraz normal ejderhaları bulmaya çalışayım. Hem o şeyin aurası oldukça durgun. Uyuyor.”

 

Paul ejderhanın aurasından uyuduğunu anında anlamıştı. Bu onun için oldukça iyi bir haberdi. Diğer ejderhaları avlarken birden bu şeyin dikkatini çekip kaçmak zorunda kalmak istemiyordu.

 

“Roar! Anka!”

 

O sırada bir ejderha en sonunda görüşüne girmişti. Baştan aşağı yeşil pullarla kaplı olan bu ejderha önce güçlü bir şekilde kükredikten sonra bağırmış ve birden Paul’e doğru fırlamıştı.

 

“Anka? Demek çoktan bir anka olduğumu fark ettiler. Neyse, bu fazla bir şey fark ettirmeyecek… gel bakalım koca kertenkele!”

 

Yeşil ejderha ona hızla fırlarken Paul de hafifçe mırıldanmış ve kılıcını çekmişti. Habis Vücut Sembolleri vücudunda belirirken kan soyu oldukça güçlü bir şekilde aktifleşmişti.

 

“Ha!”

 

Ejderha Paul’ün vücuduna sertçe bir pençe geçirse de bu Paul’ün yalnızca birkaç santim kaymasına neden olmuş ve pek bir şey değiştirmemişti. Paul ise Cehennem Alevleri ile kaplı olan kılıcını hızla savurarak tek seferde onun boynunu vücudundan koparmış ve tüm vücudu boyutunda depolamıştı.

 

“Şimdi ortaya çıkmaya başladınız işte…”

 

Yeşil ejderhanın ölümüyle daha fazla ejderha ortaya çıkmaya başlarken Paul’ün yüzünde soğuk bir gülümseme belirmişti. Vücudunu saran Cehennem Alevleri öncekinden daha da parlak bir şekilde yanmaya başlamışlardı.

 

 

Boom!

 

Cehennem Alevlerinden oluşan devasa bir alev topu yeryüzünü bulmuş ve yüzlerce metreyi anında kaplarken onlarca ejderhayı tek seferde katletmişti. Havada oldukça uzaktan bu manzarayı izleyen kızıl saçlı adam oldukça soğuk bir ifadeye sahipti.

 

“Son Kan Kanatlı! Bunun yanına kalacağını mı sanıyorsun!?”

 

O sırada yeryüzünden gür bir ses yükselmişti. Boyutu 20 kilometreye yaklaşan devasa bir ejderha uzun boynunu kaldırıp altı renkli gözlerini Allatra’ya dikerken öldürme niyeti neredeyse tüm dünyayı sarmıştı. Allatra ise herhangi bir cevap vermeden tek elini havaya kaldırmış ve işaret parmağını gökyüzüne doğrultmuştu.

 

“Woosh!”

 

Cehennem Alevlerinden oluşan yaklaşık 100 metre çapındaki devasa bir alev topu Allatra’nın üzerinde oluşurken gökyüzü birden kızıl bir renge bürünmüştü. Allatra o sırada ağzını yavaşça açmıştı.

 

“Altı Mücevherli Ejderha Hükümdarı… Seni birçok kez uyardım. Sana Şeytan Kral’ın yolunda durmamanı söyledim ama beni dinlemeyen sendin. Bu felaketi kendi üzerine sen çektin.”

 

Allatra’nın soğuk sözlerinden sonra Altı Mücevherli Ejderha Hükümdarı’nın altı renkli gözleri öfkeyle dolmuştu.

 

“Son Kan Kanatlı! Ben konsey için çalışırım ve onlar sayesinde yaşarım. Sen, onlara karşı gelen bir adamın önüne geçmememi söylerken beni besleyen eli ısırmamı istiyorsun. Sence böyle bir şey yapar mıyım?”

 

Altı Mücevherli Ejderha Hükümdarı gururlu ve saygı gösterilecek bir adamın sözleri gibi görünse de Allatra yalnızca gülmüştü.

 

“Sence bu sözler biraz geç olmadı mı, Altı Mücevherli Ejderha Hükümdarı? Seni besleyen eli birden fazla kez çoktan ısırmadın mı? Şeytan Kral birçok kez seninle bir anlaşma yapmak istedi. Sana onlarca hediye ve hazine sundu ve şu anki gücünün çoğunu sana verdi. Sırf ırkının devamını getirebilmen için Habis Lordlardan birisini özel bir ilaç yapması için zorladı. Ve sen onun neredeyse ölmesine neden oldun.”

 

Allatra’nın sözleri devam ederken Altı Mücevherli Ejderha Hükümdarı’nın aurası istemsizce geri çekilmişti. Allatra’nın sözleri doğruydu ve karşılık vermenin bir yolunu bulamıyordu.

 

“Eğer bu sefer-”

 

“Hayır.”

 

Altı Mücevherli Ejderha Hükümdarı konuşmaya başlasa da Allatra anında onun sözünü kesmişti. Aynı anda, devasa alev topu öncekinden daha da fazla ısı yaymaya başlamıştı.

 

“Yeterince şansın vardı. Artık daha fazla şansın yok.”

 

Devasa alev topu Allatra’nın bu sözlerinden sonra hızla yeryüzüne inmiş ve kendisini koruması imkânsız olan Altı Mücevherli Ejderha Hükümdarı’na çarpmıştı. Yalnızca bir saniye içerisinde 20 kilometrelik vücudu tamamen alevlerle kaplanıp yok olan Altı Mücevherli Ejderha Hükümdarı ölünce Allatra bu bölgede daha fazla kalmamıştı.

 

“Baba… Baba!”

 

Allatra ayrıldıktan hemen sonra ise yeraltında saklanan ufak bir figür çıkmıştı. Saklanması kolay olduğu için insan formunda saklanmış olan bu figür çıktığı anda ejderha formuna geçmişti. Altı Mücevherli Ejderha Hükümdarı’nın ufak bir versiyonuna benzeyen bu figür yaklaşık 50 metrelik bir vücuda sahipti.

 

Altı Mücevherli Ejderha Hükümdarı’nın öldüğü yere doğru ilerleyip etrafa onun en ufak bir parçasını arasa da bulamayan ejderhanın gözlerinde evrendeki en nadir varlıklardan birisi, bir Ejderhanın Göz Yaşı belirmişti.

 

“Son Kan Kanatlı… Şeytan Kral… Hepinizi öldüreceğim! Hepinizi, teker teker, katledeceğim!!!”

 

Ejderha başını gökyüzüne kaldırıp öfkeli bir şekilde kükrerken yer ve gök titremişti. Bu ejderha o zamanlar yalnızca ölümlü seviyedeydi ancak hep böyle kalmayacaktı.

 

Yüzyıllar, bin yıllar geçecekti. En sonunda, onlarca yeri gezmiş ve milyonlarca varlığı katletmiş bir sonraki Altı Mücevherli Ejderha Hükümdarı olacaktı.

 

“Hmph…”

 

Dağa sarılan ejderha gözlerini açarken o ankanın çoktan yuvaya girdiğini görmüştü. Etrafında herhangi bir ceset görünmese de onlarca ejderhayı çoktan öldürdüğü belliydi. Yüzünde soğuk bir ifadeyle daha fazlasını öldürmeye devam ediyordu.

 

Sahip olduğu aura korkutucu bir şekilde tanıdıktı…

 

“Kan Kanatlı… Kan Kanatlı!!!”

 

Yeni Altı Mücevherli Ejderha Hükümdarı’nın gözleri sonuna kadar açılırken öfkeli ve gür sesi tüm Ejderhalar Yuvasını sarsmıştı.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 46883 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr