491.Bölüm - Pusu

avatar
4859 24

Kara Büyücü - 491.Bölüm - Pusu


491.Bölüm – Pusu

 

Uzay Boşluğundan sonra direkt olarak son durağı olan Küçük Dünya Füera’ya geçen Paul o anda bu küçük dünyadaki tek kıtaya ve bu tek kıtadaki en büyük oluşum olan İmparatorluğa bakıyordu. Bu İmparatorluk basitçe bir isme ihtiyaç duymuyordu çünkü onlardan başka bir İmparatorluk zaten bu dünyada bulunmuyordu.

 

Elbette, farklı düşünceleri olanlar da vardı çünkü kimse bu İmparatorluğu saran yüzlerce metrelik dağları aşamamıştı. Azizler bu mesafeyi uçarak geçebiliyor olsalar da dağın zirvesine yaklaştıkça daha tehlikeli canavarlar beliriyordu. İmparatorluğun alanına giren Paul dağın zirvesinde bir Küçük Dünyada olmasına rağmen Lord seviyeli bir canavar ile karşılaşmıştı.

 

Bu nedenle, İmparatorluk denen bu yer kendilerini tek olarak düşünmüyorlardı ve bu dağların ardında büyük bir dünya olduğunu düşünüyorlardı. Paul’ün ruh gücüyle duyabildikleri bu kadardı. Ne yazık ki, bu düşünceler tamamen yanlıştı.

 

Elbette, bu gerçeği yaymak Paul’ün işi değildi. Buraya gelmesinin nedeni ilk başta bu bile değildi. Yalnızca Rüzgarın Kutsal Elementalini bulmak ve buradan gitmek istiyordu.

 

‘Belki de İmparatorluk denen bu yerde biraz sıkıntı çıkarırsam o beni bulur ha? Ya da diğer kutsal elementallerden yardım isteyebilirim…’

 

Paul tek eli çenesinde düşüncelere dalmışken birden etrafında bir hareketlenme olmuş ve bu onun dikkatinden kaçmamıştı. Bu hareketlenmenin ona doğru olan kötü niyetli bir saldırıdan kaynaklandığını da hissetmişti.

 

Hu!

 

Bir adım geriye çekilen Paul’ün hemen önünden bir ok geçip gitmişti. Ancak Paul okun yalnız olmadığını ve arkasına bağlanmış oldukça keskin ve sağlam, ip gibi görünen bir tele sahip olduğunu görmüştü. Ok bir süre gittikten sonra garip bir şekilde direkt olarak havaya sağlanmıştı.

 

Ancak Paul bunu tam olarak görememişti çünkü o anda onlarca ok aynı anda ateşlenmişti. Bu okların hepsi onu hedeflemiyordu ancak ruh gücü sayesinde Paul onların hepsini inceleyebilmişti. Ona ateşlenen yirmi tanesinden kaçındıktan sonra ise kendisini havada, tellerden oluşan bir labirentin içinde bulmuştu.

 

O anda ona en yakın tel yalnızca yarım santimetre uzaklıktaydı ve en hafif nefes verişinde bile sağlam olan bu teller tehditkâr bir şekilde titreşiyorlardı.

 

‘Bu teller basit değil. Yalnızca materyalleri önemli değil, aynı zamanda bir formasyon kurmuşlar. Ve bu formasyonun oldukça iyi olduğu da söylenebilir… Bu kesinlikle ani bir saldırı değil.’

 

Paul bu şekilde düşünürken ruh gücünü etrafa yaymış ve gizli 10 kişiyi keşfetmişti. Bu kişilerin hepsi uzay katmanlarında gizlilerdi ve uzay üzerine bir Ruh Özü kavradıkları kesindi. Paul onların yalnızca varlıklarını hissedebiliyordu ve görünüşlerini göremiyordu.

 

‘Güzel plan. Rastgele bir hareket yapıp kendimi yaralamamı bekliyorlar. Bu sayede direkt olarak saldırabilecekler. Eğer hareketsiz kalırsam o zaman bu formasyonun bir şekilde işe yaraması gerekiyor sanırım. Eğer rakipleri ben olmasaydım rakipleri olan kişiye gerçekten de acırdım.’

 

Paul böyle düşünürken hafifçe gülümsemişti. Bu teller ne kadar güçlü ve tehlikeli olurlarsa olsun ruha bir zararları yoktu ve bu fiziksel formu düzgün olmadığı sürece herhangi bir zarar almayacağı anlamına geliyordu.

 

Bir anda saçları beyaza ve gözleri altına dönüşen Paul’ün vücudu sonrasında bir ışık topluluğuna dönüşmüş ve tellerden oluşan formasyondan anında çıkmıştı. Saklanan kişiler buna şaşırırlarken Paul onlardan birinin saklandığı yerde belirmişti.

 

“Merhabalar.”

 

Paul’ün vücudu geri oluştuğu anda eski haline dönmüş ve sesi arkasına geçtiği kişiye çoktan ulaşmıştı. Ancak o kişi olduğu yerden çıkmamaya karar vermişti. O anda buradan çıksa bile Paul’den kurtulamazdı ve olduğu katmanda saklanırsa hayatta kalma şansı vardı.

 

Ancak Paul’ün eli uzanırken birden dışarıdaki kişilerin gözünden kaybolmuş ve saklanan adamın ensesini sıkıca kavramıştı. Adam paniklese de bir şey yapamamış ve Paul’ün sert kavrayışıyla boynunun ezilmesine karşı çıkamamıştı.

 

“Fazla sert değildi. Oh, neler görüyorum burada?”

 

Paul adamın cesedini gizli uzay katmanından çekip çıkarttığında gözleri bir anlığına parlamış, sonrasında ise öfke belirginleşmişti. Normalde yüzünde olan gülümseme silinirken ölü adamın kalan ruh parçasından ruh kalbini direkt olarak söküp almıştı.

 

“Saf Beyaz Ankalardan sonra şimdi de sizler, Evren Gezen Ankalar isyan ediyorsunuz ha?”

 

Evren Gezen Ankalar, uzay gücüne yakınlığı olan Ankalardı ve güçleri yüksek olmasa da hızları ve düşünme kabiliyetleri yüksekti. Ankalar arasında oldukça kurnaz olan bir türlerdi.

 

“Uzun yıllar boyunca kralsız kaldık. Şimdi rastgele biri gencin ortaya çıkıp bizlere efendilik taslamasını elbette kabullenmeyeceğiz.”

 

Diğer Evren Gezen Ankalar dostlarının yaşadığı kaderi görünce oldukları yerden çıkmış ve liderleri gibi görünen genç bir Evren Gezen Anka anında konuşmuştu. 4.Semadaki bir Yükselenin yetişimine sahip olan bu genç Evren Gezen Anka kendisine epey güveniyor gibiydi.

 

“Genç? Bana böyle seslenmek için birkaç milyon yıl fazla gençsin.”

 

İstemsizce olsa da Paul başkalarının kendisini genç olarak çağırmasını sevmemeye başlamıştı. Bunun nedeni belliydi. Allatra’nın anıları bir dış kaynak sayılsa da Shane’in anıları onun önceki hayatıydı. Zihninde 1 milyar yıllık anılar varken vücudunun 20 yaşında olması onu kendilerini büyük olduğu için güçlü sanan bu veletlerden ‘genç’ yapmıyordu.

 

“Sen ne-”

 

“Kaybol.”

 

Genç Evren Gezen Anka tam bir tepki verecekken Paul’ün soğuk sesi yankılanmış ve bir Cehennem Alevi topu hızla ona vurmuştu. Genç Evren Gezen Anka’nın vücudu ve ruhu yanıp yok olurken Paul onun yanında belirip ruh kalbini sökmüştü.

 

“Genç ef-”

 

Diğer Evren Gezen Ankalardan birisi Paul’e saldıracakken Paul elini savurmuş ve adamın vücudunu tek seferde kandan oluşan bir sise çevirmişti. Bunun üzerine, diğer Evren Gezen Ankalar birbirlerine bakmış ve hızlıca asıl formlarına geçip kaçmaya çalışmışlardı.

 

“Uzay Zaman Kilidi!”

 

Tek bir hareketiyle bölgedeki tüm uzay katmanlarını kilitleyen Paul katmanlar arasında sıkışan iki Evren Gezen Ankanın ölümünü izledikten sonra kalanlara bakmış ve onları da öldürmek için yeniden Cehennem Alevlerini kullanmıştı. Uzay Zaman Kilidi yüzünden en büyük güçlerini kaybeden Evren Gezen Ankaların kaçma umutları kalmadığından Paul’e karşı çıkmamışlardı.

 

‘Evren Gezen Ankalar… görünüşe göre onlara karşı dikkatli olmalıyım. Ve diğerlerine de.’

 

Bu Paul’ün o zaman kadar düşünmediği bir konuydu. Kan Kanatlı Anka kan soyu diğer Anka türlerinden daha güçlü ve asil olsa da o anda kendisi zayıftı ve tüm Ankalara söz geçirebilecek yeteneği yoktu. Bunun aksine, güçlenirse diğer Ankalar üzerinde hüküm kazanacağı için birçok Anka türü isyan edebilirdi.

 

Evren Gezen Ankalar yalnızca bir başlangıçtı. Buraya geldiğini nereden öğrendiklerini bilmiyordu ancak onlar öğrenebildiyse konsey ve diğer düşman gruplar da öğrenebilmiş olmalıydı. Elini çabuk tutması gerekiyordu yoksa Rüzgârın Kutsal Elementalini bulamadan önce kendisi öldürülecekti.

 

Boom!

 

O anda, o bu kararı verdiği anda birden sırtında bir darbe hissetmiş ve oldukça güçlü bir patlama ile birlikte vücudu alevler içinde kalmıştı. Patlamanın boyutu yaklaşık 50 metre çapındaki bir küreye eşdeğerdi ve bu Paul’ün üzerinde uçtuğu İmparatorluk’ta bazı sözlerin dolanmasına neden olmuştu. O gün gökyüzünde bir başka güneşin belirdiği haberleri ve bunun hangi felaketlerin habercisi olduğu birkaç günde tüm İmparatorluğu saracaktı.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 46883 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr