511.Bölüm - Perilerin Dünyası, Faerie

avatar
5211 27

Kara Büyücü - 511.Bölüm - Perilerin Dünyası, Faerie


511.Bölüm – Perilerin Dünyası, Faerie

 

Faerie, üstün dünyalar arasında savaş gücü bakımından zayıf kalan ancak mineraller ve hazineler bakımından oldukça zengin olan bir bölgeydi. Bu nedenle konsey tarafından ‘koruma’ altına alınmıştı ve her birkaç yıllık döngüde bir gerekli miktardaki hazine verildiği sürece burayı korumak için Küçük Dünya Tanrıları gönderiliyordu.

 

Bu dünyada üç ana nokta önemliydi. Dünyadaki en değerli mineral olan Peri Tozu, dünyadaki suyun taşıdığı güç olan gençleştirme etkisiyle suyun kaynağı olan Gençlik Çeşmesi ve perilerin kendileri. Dünyada farklı türden periler olsa da hepsi Peri Kraliçesinin astları olarak geçiyorlardı ve Konsey’in isteklerini karşılamak için her gün çalışıyorlardı.

 

En azından Paul’ün Vord’a yakalattığı Küçük Dünya Tanrısı’nın anılarından anladığı bu kadardı. Bu ödemeler dışında periler diğer ırklarla o kadar iletişime geçmiyorlardı ve görevlendirilen kişiler dışındaki kişilerin buraya girmesi de yasaktı.

 

“Gereksiz. Wulian, yakala bakalım.” Kaşlarını çatarken Küçük Dünya Tanrısı’nın ruh kalbini söküp Wulian’a atan Paul düşünüyordu. Wulian ise direkt olarak ruh kalbindeki enerjiyi özümsemeye başlamıştı. Özümseme hızı Paul’ünkine yetişemese bile onun ruh kalbinde de bir Habis Lord’un izi olduğu için o da başka kaynaklardan direkt olarak enerjiyi kullanabiliyordu.

 

“Peri Irkı… zor olacak.” Paul’ün planının bu kısmında aslında Peri ırkını kendi yanına çekmek vardı. Ancak o anda Peri ırkı oldukça barışçıl bir durumda gibi duruyordu ve boşu boşuna Konsey’e savaş açmak için bir nedenleri yoktu. Kendisine karşı herhangi bir sadakatleri de olmadığı için planını biraz gözden geçirmesi gerekiyordu.

 

“Efendim, eğer onları kendinize sadık hâle getirmek istiyorsanız aslında bu oldukça kolay.” Vord konuşmaya başlayınca Paul’ün gözleri ona dönmüştü. Vord ise hafifçe gülümsedikten sonra Wulian’a bakmıştı.

 

“Birçok ırk gibi, periler de yalnızca en uygun olanı lider olarak kabul ederler. Eğer bu küçük hanım yeterince güçlenebilirse o zaman peri ırkı kesinlikle onun emrine girecektir.” Bu oldukça iyi bir öneri olsa da Paul başını iki yana sallamıştı. “Peri Kraliçesi Küçük Dünya Lordu seviyesindeki bir Ateş Perisi. Wulian onun seviyesine çıktığında savaş gücünün aynı olup olamayacağını bile bilmiyorum.”

 

Periler çoğunlukla destek tipi tekniklerde ustalaşsalar da Peri Kraliçesi saldırı tekniklerinde ustalaşmıştı ve savaş gücü seviyesine göre oldukça yüksekti. Yani Wulian onun seviyesine ulaşsa bile onun gücüne büyük ihtimalle ulaşamayacaktı.

 

Vord da bunu biliyordu ancak yüzünde ufak bir gülümseme vardı. “Evet, bunu biliyorum efendim. Ama genç hanımın ‘uygun’ olması için güçlü olması gerekmiyor. Perilerin liderlerini seçmek için başka bir yolu var.”

 

“Oh? Söyle bakalım, Vord.” Paul bunu duyduğunda pürdikkat dinlemeye başlamıştı. Vord ona yöntemi açıkladığında ise yüzünde birden bir gülümseme belirmişti. “Eğer durum böyleyse… bir şansımız olabilir. Wulian, buraya gel.”

 

“Hm?” Wulian bir süredir ruh kalbinden enerjiyi çekmeye çalıştığı için ikisinin ne konuştuğundan haberdar değildi ve Paul onu birden çağırınca şaşırmıştı. Yine de, yüzünde parlak bir gülümsemeyle onun yanına gitmeye karar vermişti.

 

 

Faerie, Perilerin Şehri Anveille.

 

Dünyada perilerin yaşadığı tek şehir ve yer olan Anveille önceki yıllardan çok daha boş görünüyordu. Bunun nedeni Konsey’in son yıllarda daha fazla materyal istemesi ve eskiden güçlü oldukları için lüks yaşayan perilerin bile daha fazla çalışmak zorunda kalmalarıydı.

 

O anda Peri Tozu madenlerinde veya Gençlik Çeşmesi civarlarında çalışmayan tek peri Peri Kraliçesinin kendisi ve birkaç yakın astıydı. Ve bu durum Peri Kraliçesinin hiç de hoşuna gitmiyordu.

 

Saray oldukça sessizdi ve Peri Kraliçesi peri formunda tahtında oturuyordu. Eskiden, Konsey bu dünyayı gizleyen formasyonu bozamadan önce Aziz seviyesini aşan neredeyse her peri insan formlarında yaşıyorlardı ve kendisi de o formunu oldukça seviyordu ancak şimdi bu form çok tehlikeliydi.

 

Çünkü Konsey’den gönderilen Küçük Dünya Tanrıları yalnızca güçlü değil, aynı zamanda kibirli ve şehvetli p*çlerin önde gidenleriydi. İlk geldiklerinde bu tehlike fark edilmemişti ve iki masum peri onların elinde kurban gitmişti. İkisi de karşı çıkmaya çıktıkları için öldürülmüşlerdi ve Peri Kraliçesi herhangi bir şey yapamamıştı…

 

“Kraliçe Hazretleri, ilgilenmeniz gereken bir konu var.” O sırada bir hizmetli içeriye girmiş ve Peri Kraliçesi bir peçe ile kaplı olan küçük yüzünü ona çevirmişti. Kraliçe’nin ilgisini çektiğini gören hizmetli anında başını eğmiş ve konuşmuştu.

 

“Gençlik Çeşmesindeki Küçük Dünya Tanrıları… onlar…” Hizmetlinin sözleri buraya geldiğinde Peri Kraliçesi’nin yüzü buruşmuştu. “Ne yaptılar?” Aslında duymayı istemiyordu çünkü kötü bir şey olacağını ve büyük ihtimalle zaten zayıflayan kalbine daha da ağır geleceğini biliyordu. Ancak duyduğu şey bu değildi.

 

“Öldürüldüler! Hepsi birden ortaya çıkan bir adam tarafından öldürüldü ve bu adamın yanında bir başka adamla bir de Işık Perisi vardı… Işık Perisi sizle bir ‘Taht Müsabakası’ gerçekleştirmek istediğini söyledi…”

 

Bunu duyunca Peri Kraliçesi tahtının kolluğuna sert bir şekilde vurmuştu. Hizmetli yüzünde korkmuş bir ifadeyle geri çekilirken Peri Kraliçesi titriyordu.

 

Kraliçe lakabından vazgeçmeyi gerçekten de istese de bunu yapamayacağını da biliyordu. Bunun tek nedeni kendi ırkında ondan güçlü birisi olmaması değil, aynı zamanda bunun büyük bir utanç kaynağı olmasıydı.

 

Eğer bir Peri Kraliçesi tahtını fazla yaşlı veya fazla zayıf olmadığı sürece terk ederse bu diğerleri tarafından dile getirilmese de büyük bir utanç kaynağı olurdu. O anda hayatının zirvesinde ve ırkının en güçlüsü olan Peri Kraliçesi için tahtını kaybetmek neredeyse tüm onurunu kaybetmek anlamına gelirdi.

 

Ancak duyduklarına göre karşı tarafta Gençlik Çeşmesini koruyan Tanrıları öldürebilen birisi vardı. Gençlik Çeşmesinde 3 Küçük Dünya Tanrısı etrafı koruyordu ve hepsini kısa sürede öldürebilecek birisinin en azından Büyük Dünya Lordu seviyesinde olması gerekirdi. Bu kendisini ve tüm ırkını yok etmek için oldukça yeterliydi.

 

“Tahttan indirme değil de Taht Müsabakası dediklerine emin misin?” Peri Kraliçesi bu soruyu sorduğunda hizmetli başını anında sallamıştı. “Evet efendim. Taht Müsabakası gerçekleştirmek istiyorlarmış.”

 

Peri Kraliçesi başını sallamış ve oturduğu yerden kalkmıştı. Ardından, sırtında alev kırmızısı ufak kanatları belirmiş ve vücudu saniyeler içerisinde olduğu yerden Gençlik Çeşmesine ulaşmıştı.

 

O anda Gençlik Çeşmesinde bulunan periler ne yapacaklarını bilmiyorlardı. Hatta nasıl bir ifade göstereceklerini bile bilmiyorlardı. Onlara hep tepeden bakan ve zarar veren Tanrılar öldürülmüşlerdi. Yalnızca Gençlik Çeşmesindekiler değil, kâhya gibi giyinen bu adam tüm dünyayı dolaşıp diğer Tanrıları da öldürmüş ve cesetlerini bu yere yığmıştı yani mutlu olmaları gerekiyordu.

 

Ancak olamıyorlardı çünkü bu kâhya gibi giyinen adam tüm o Tanrılardan çok daha güçlüydü ve o anda Peri Kraliçesi’nin yerini almak isteyen bir periyi destekliyordu. O anda Peri Kraliçesi ortaya çıksa bile büyük bir olayın ortaya çıkacağı belliydi.

 

“Ben Peri Kraliçesi, Ezrelda. Gelen misafirlerimizin iyi amaçlarla burada olmadığının farkındayım ancak isimlerinizi almak isterim.” Ezrelda o anda içinde olduğu duruma rağmen oldukça sakindi ve bu etraftaki perileri biraz sakinleştirmişti.

 

Ancak aslında içinde bir fırtına büyüyordu. Dünyayı koruması gereken Tanrıların cesetleri açık alanda yatıyordu ve kâhya kıyafetlerine bürünmüş olan adamın üzerinde tek bir damla kan bile yoktu. Bu onun her bir hücresinin titremesine neden olmuştu.

 

“Kara Büyücü’nün 2.Habis Lordu, Wulian. Buraya Peri ırkının tahtı için seninle karşılaşmaya geldim, Peri Kraliçesi.” Wulian konuşurken kendisine oldukça güveniyor gibi görünüyordu ve Ezrelda’nın gizli olan gözleri hafifçe kısılmıştı.

 

Kara Büyücü adını duymuştu. Uzay Tanrıçasını diğer Küçük Dünya Tanrıları ve Yükselenlerin elinden kolayca kurtaran adamın adı çoktan duyulmuştu. Bu ölülerin vücutları bulunamasa da Kara Büyücü’nün öldürdüğü kişilerin ruh kalplerini sökmek gibi bir hobisi olduğu söylendiği için bu normaldi.

 

Wulian’ın arkasında duran zırhlı genç adamın Kara Büyücü olduğunu anlayabiliyordu. Çünkü saç ve göz rengi oldukça ilgi çekiciydi ve konsey onun resimlerini çoktan yaymıştı. Bu dünya da Konseyin dünyalarından birisi sayıldığından onlar da biliyorlardı.

 

Ve buradan yola çıkarak bu taht müsabakasının normal bir tanesi olmadığını anlayabilmişti. Yalnızca başka bir Kraliçe seçmek ile ilgili değildi. Bu Kara Büyücü’nün veya Konseyin, yani Cehennemin veya Cennetin yanını seçmek ile alakalıydı.

 

“…Müsabaka isteğini kabul ediyorum. Ancak hazırlıklar için birkaç gün beklememiz gerekiyor. Bu süre boyunca Konsey’e herhangi bir bilginin gönderilmeyeceğinden emin olabilirsiniz.” O anda yapabileceği tek şey kabul etmekti. Konseyin tarafından onları koruyabilecek birisi o anda yoktu ve eğer mesaj göndermeye çalışırlarsa bu fark edilirdi.

 

Kara Büyücü’nün garip teknikleri bir yana, yanında duran ve onun için diğerlerini öldüren adam Ölüm Bilmeyen Kâhya Vord’du. Ezrelda’dan çok daha önceki bir jenerasyondan gelen ve ilk Habis Tanrı’ya hizmet etmiş bir varlıktı. Eğer o buradayken bir mesaj göndermeye çalışırsa büyük ihtimalle keşfedilecek ve müsabakadan önce yok edilecekti.

 

“Öyle olsun. O halde bu süre boyunca… efendim?” Wulian sözlerinin sonuna doğru başını Paul’e çevirmişti çünkü onun fikrini almadan önce nerede kalacağını belirlemek istemiyordu. Paul ise bu soruyu aldığında elini havaya kaldırmış ve Gençlik Çeşmesinin yakınında uzun, mermer bir kule birden belirmişti.

 

“Oh… Bu süre boyunca bu kulede kalacağız. Hazırlıklar tamamlandığında bize haber verebilirsiniz.” Wulian’ın sözleri bittiğinde Paul onunla birlikte kulenin içerisine ışınlanmış ve Vord da oraya ışınlanmıştı. Alan onların gidişiyle biraz sessizleşmiş, sonrasında ise Vord’un gitmeden önce yaptığı son bir hamle yüzünden ortada kalan cesetler toza dönüşerek dağılmışlardı.

 

“…Müsabaka hazırlıklarını başlatın. Eski jenerasyonlardan gelenler ne yapacaklarını biliyorlar. Benim de kendi başıma hazırlanmam gerekiyor.” Eğer karşılaşma yalnızca bir dövüş müsabakası olsaydı o zaman kesinlikle kazanırdı ancak bu kadar basit bir şey değildi. Eğer tahtını korumak ve seçim hakkını kazanmak istiyorsa karşılaşmada galip gelmeliydi. Ve bunun içinde tamamen hazırlıklı olması gerekiyordu. Tek bir şey bile eksik olmamalıydı.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 46883 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr