523.Bölüm – Eğitim Süreci (2)
Askerlerin eğitim süreci oldukça iyi bir şekilde ilerliyordu. Tekniklere çalışmaya başladıklarından sonra askerlerin özgüvenleri gelişmiş ve bazıları tekniklerde daha başarılı olduklarından birbirlerine yardım etmeye de başlamışlardı. Tekniklerin eğitimi başladıktan sonra da eğitim sürecinin ilk ayının sonuna kadar Paul onları rahat bırakmış ve ikinci ayın başlangıcında yeni bir eğitim şekline başlamıştı.
Bu eğitim şeklinde her lejyon birleşmiş savaş çalışmalarına başlamışlardı. Onların eğitimi için Amelia kendi illüzyonlarını kullanarak canavarlardan ordular oluşturarak onların emirleri anlama ve uygulama hızlarını artırmaya başlamıştı.
Amelia dışındaki diğer Habis Lordlar ise askerleri yönetiyorlardı ve stratejist olan Lazar da onlara yardım ediyordu. Ezrelda savaşa katılmıyordu ve diğerleri de fazla güçlü oldukları için katılmak yerine yalnızca izliyorlardı.
Paul ise o anda Yaradan Yetiştirme Zindanında yalnız bir şekilde dolanıyordu. Gizem Zırhı üzerinde değildi ve siyah bir cübbenin içerisindeydi. Sırtında Şeytan ve Melek’ten aldığı iki uzun kılıç çapraz bir şekilde asılılardı.
Askerlerin öğrendikleri teknikler ve Ruh Özleri Varlık Hükümdarı Shane’in tecrübelerinden kazandığı bir şeydi. Varlık Hükümdarı Shane tam anlamıyla ‘var olan’ her şeye hükmetmek istediği için amacını bilinen her ruh özünü ve tekniği kavramaya adamıştı.
Canavarımsı bir yeteneğe sahip olduğu için bunu başarmış ve o zamanda bilinen en nadir ruh özlerini bile kavrayabilmişti. Ancak Shane bir hata yapmıştı. Ruh Özleri basit şeyler değillerdi. Mananın bir bilinci olduğu gibi kavranmış Ruh Özlerinin de bir bilinci vardı ve sürekli gelişiyorlardı. Onlar asla aynı kalmıyorlardı ve evrenle birlikte evrimleşiyorlardı.
Bu yüzden kavramak için yeterli olan her şeyi bilmesine rağmen Paul sadece 9’unu kavramıştı. Çünkü bu ruh özlerini kendisine göre değiştirmesi ve uyarlaması gerekmişti. Teknikler de aynı şekilde ordu için biraz da olsa değişiklik gerektirmişti.
Ancak bu değişiklikleri yaparken Paul bir şey kavramıştı ve bu hissi unutmamak için üçe bölünmüş bilincinden ikisini bu hisse odaklamıştı. Elbette askerlere teknikleri verirken zamanı kaybettiği için his biraz azalmıştı ancak birinci ayın sonunda bu hisse yeterince çalışarak geri getirmeyi başarmıştı.
Şimdi, Yaradan Yetiştirme Zindanında sessiz bir yer bulmuş ve kimseye onu rahatsız etmemeleri için emir verdikten sonra kılıçları yere bırakıp gözlerini kapatmıştı. Anında, etrafındaki hava birden değişmişti.
Bir Küçük Dünya Tanrısı olduktan sonra Paul aurasını salmasa da etrafındaki hava ilahi bir forma dönüşmüştü. O mutlu bir hâldeyken etraftaki bitkilerin bazılarının daha hızlı geliştiği, daha güçlü oldukları görülebiliyordu. Kızdığında ise etrafındaki varlıklar kendi kendilerine yanabiliyorlardı.
Ama o anda tüm bu hava yok olmuş ve Paul birden normal bir insana dönüşmüştü. Ruhu ve vücudu olduğu yerde tamamen durgun bir şekilde beklerken üç bilincinin odaklandığı his yavaşça bir anlam kazanmaya başlıyordu…
…
Tekniklere çalışmaya başladıktan sonra askerler kaynaklarla da desteklenmiş ve gelişimleri de biraz da olsa artmaya başlamıştı. Zaman geçtikçe askerler birbirlerine daha çok yakınlaşmış ve hepsinin sadakatleri gelişmişti. Paul artık bu kişilerin onun için ölüp ölmeyeceğini bilmese de en azından onu savaşta bırakıp kaçmayacaklarını düşünüyordu.
“Bu ikinci ay oluyor…” Uzaktaki bir yerden askerlerin gelişimini izleyen Paul hafifçe iç çekmişti. Yaradan Yetiştirme Zindanında çoktan ikinci ay geçmişti ve bu dışarıda yaklaşık 15 gün geçmiş olduğu anlamına geliyordu. Savaş burada geçen iki ay sonra başlayacaktı.
“En azından ben de yararlı bir şey kazandım…” O anda, ruh kalbinin merkezinde bir kırık vardı. Bu kırık bir yarayı temsil etmiyordu çünkü ruhunun içinde olsa da aynı anda orada değilmiş gibi garip bir his veriyordu. Bir uzay kırığı gibi, iki taraf arasındaki bir geçit gibi görünüyordu.
Boyutu aşırı küçük olsa da epey işe yarardı. Paul bir ay kadar önce hissettiği hissi kavradığında oluşan bu kırık Paul bir Kara Büyü kullandığında oluşan geri tepmenin yüksek bir miktarını emiyordu. Aslında o anki boyutu ilk hâlinden biraz daha büyüktü çünkü Paul Kara Büyü ile test yaparken emdiği enerji ile biraz büyümüştü.
“Bu sayede geri tepmeden korkmadan daha fazla Kara Büyü icat edebilirim. Eğer kırık fazla büyük olursa ne yaparım bilmiyorum ama… bu o zamanın sorunu olacak.” Kara Büyü gibi aşırı yüksek bir güç her zaman önemliydi. Özellikle savaşta, çok daha önemliydi. Ve sonuçlarının ne olacağını öğrenmeden bir Kara Büyü kullanmak istemiyordu. Sonuçta aşırı güçlü bir Kara Büyü onun ordusuna da zarar verebilirdi. Kara Büyüler mükemmel bir şekilde kontrol edebildiği şeyler değillerdi.
“Bakalım… eğer boş bir yer bulursam Rüzgarın Kutsal Elementaline söz verdiğim rüzgar bazlı Kara Büyü’yü oluşturabilirim sanırım. Eğer zamanım kalırsa… göreceğiz.” Paul kendi kendine konuştuktan sonra kendi çalışma alanına geri çekilmiş ve orada Kara Büyülere çalışmaya başlamıştı.
…
Boom! Boom! Boom!
Altı lejyonun birlikte çalıştığı antrenman alanında, o anda altı Habis Lord ve birlikleri Paul’e karşı savaşıyorlardı. Üzerine yağan büyüleri ve okları, ardından gelen askerleri hisseden Paul ise düşmanlarını genelde birer darbeyle indiriyordu.
Paul bu antrenmandan önce kendi yetişimini kısıtlamıştı ve yalnızca 1.Semadaki gücüne sahipti. Ancak ruh özlerinin ve kendi anormal vücudunun da etkisiyle askerlerin tek etkisi onu yormak oluyordu. Eğer onun yerine normal bir 1.Sema Yükselen olsaydı ilk saldırılarla yok edilmiş olurdu ve 7.Sema bir Yükselen olsa bile aynı şekilde öldürülürdü.
O anda ordunun toplanmış gücüne karşı çıkabilecek güçler 7.Sema Yükselen seviyesinden sonra başlıyordu ve bu oldukça şaşırtıcı sayılırdı. Sonuçta ordudaki normal ve elit askerlerin hepsi yalnızca Yükselen seviyesindelerdi.
“Geri çekilin!” Etrafındaki askerler birden geri çekilme kararı aldıklarında Paul neyin geldiğini anlamış ve hafifçe gülmüştü. Aynı anda, çevresinde iki figür belirmişti. Bu figürlerden birisi hayati bölümlerini kaplayan siyah bir zırh giyen Grim’ken diğeri bir elinde çekiç tutan Aleena’ydı.
Grim’in siyah bir enerjiyle kaplı olan pençeleri ona yaklaştığında Paul Aleena’ya hızlı bir bakış atmış ve onun çoktan Paul’ün kaçabileceği rotaları kapattığını görmüştü. Yolunu zorlayabilirdi ancak yara almadan kaçması imkânsızdı. Bu nedenle Paul kalan tek yolda hareket etmiş ve zıplamıştı.
Grim’in pençesi ayaklarının hemen altından geçerken Paul aşağıya yeniden düşmeye başlamıştı. Ancak o anda, Aleena birden çekicini aşağıdan yukarıya doğru savurmuş ve Paul uçmadığı için anında metrelerce yukarıya doğru fırlamıştı.
Paul yukarıya çıkarken Aleena’nın yüzünde bir gülümseme görebilmişti. Başından beri zaten bunu planlıyor olmalılardı. Yani bir devamı da olmalıydı.
Roar! Gökyüzünde, uçtuğu hizada birden beliren İnfirmi ve üzerindeki Cain Paul’e doğru hızla uçuyorlardı. Cain’in mızrağının çevresinde kırmızı renkli bir ejderha dolanmıştı ve ucunda parlak beyaz bir ışık vardı. Paul’e ulaştığında mızrak hızla ileriye doğru saplanmış ve saldırıyı elleriyle engelleyen Paul’ün avuçlarına çarpmıştı.
Boom! Saldırıyı tamamen engelleyemediği için avcunda ufak bir kesik oluşan Paul darbenin etkisiyle geriye doğru fırlatılırken yeryüzünde beliren parlak bir çember görmüştü. Bu çemberi tanıyordu çünkü bu çember Rüya Lejyonunun Doğa Öfkesi Büyü Tekniğinden geliyordu.
“Alev!” Wulian’ın güçlü sesi kulağına geldiğinde çember parlak kırmızı bir renk almış ve alevler çemberin içinden doğup Paul’ü de yutarak yüzlerce metre yukarıya ulaşmışlardı. Sıcaklıkları Cehennem Alevleriyle karşılaştırılamazdı ancak bir gruba saldırmak için oldukça elverişli bir teknikti.
Ancak Paul’ün aleve dayanıklı olan vücuduna bir etkisi yoktu. Paul basitçe biraz daha yukarıya fırlamış ve olduğu yerde ona doğru fırlayan iki kılıç hissetmişti. Bu kılıçlar Amelia’nın kılıçlarıydı.
“Hmph.” Kılıçlardan mavi olanı tek eliyle köşeye fırlatırken diğerini kavrayan Paul kılıcın yavaşça şekil değiştirip Shuan’a dönüşmesini izlemişti. 81 Transformasyon tekniğini öğrenen Shuan için bir kılıca dönüşmek oldukça kolaydı ve bunu kendisi de biliyordu.
“Küçük Hanım’ın illüzyonları epey iyileştiler.” Ancak beklemediği şey aslında iki kılıcın da birer illüzyon olması ve Shuan’ın uzay katmanında saklanıp onu yakalamasıydı. Amelia’nın illüzyonları yeterince yoğunlaştıklarında onun gözlerini bile aşabiliyorlardı ve Paul bunu biliyordu ancak bunu böyle kolay bir şekilde kullanabileceğini düşünmemişti.
Bu yüzden Shuan birden arkasında belirip bıçağını boynuna dayadığında şaşırmış, daha sonrasında ise gülmüştü. “Öyle olsun, bu seferlik kaybettim.” Paul ellerini kaldırırken hafifçe gülerek konuşmuş ve aşağıdaki ordu altı Habis Lordu tebrik etmeye başlamışlardı. Shuan da bıçağını Paul’ün vücudundan çekmiş ve onun aurası eski hâline dönerken derince bir nefes almıştı.
Paul’ün gücü aşırı yüksek bir miktarda kısıtlanmış olsa da bir zafer hâlâ bir zaferdi. Ve Paul’ün bile kaybedebiliyor olması ordunun altı Habis Lorda olan saygısını artırırken Paul’ün orduya olan yakınlığını artıracaktı.
Elbette, bu bir oyun değildi. Paul sırf askerlere yakınlaşmak için zayıf gibi davranmak gibi bir şeyi yapmazdı. Bu nedenle Habis Lordlarını daha fazla güçlenmeleri için biraz zorlamıştı ve üçüncü ayın sonunda birlikte çalışma konusunda muhteşem bir seviyeye varmışlardı.
Şimdi, hâlâ zindanın içinde bir ayları daha vardı. Bu bir ayda ne kadar gelişeceklerdi? Ve bu bir ayın sonunda başlayacak savaşta nasıl bir durumda olacaklardı?
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..