570.Bölüm - Cehennemin İstilası

avatar
3683 18

Kara Büyücü - 570.Bölüm - Cehennemin İstilası


570.Bölüm – Cehennemin İstilası

 

Küçük Cennetler, Paul’ün yönettiği Küçük Cehennemlerin aksine her Cennet için bir okula sahip değildi. Her 9 Küçük Cennet için yalnızca bir büyük okul vardı ve 1.Küçük Cennetten başlayıp sonraki her 9 Küçük Cennet için bir okul bulunuyordu.

 

O anda, savaşın başladığı günde, savaş iki tarafa ayrılmıştı. Biri daha çok yeri istila edip zayıf olanları öldürmeye, diğeri ise güçlü olanların arasında olan savaşa ayrılmıştı. Cennet tarafındaki birçok Tanrı çoktan Uzay Tanrıçasının Boşluğunda savaşa başlamışlardı.

 

Uzay Tanrıçasının boşluğunda Cennet Ordusu ve Cehennemin Birlikleri birbirlerine saldırılarını yağdırırlarken Yabancılar da araya karışmış ve o anda tüm boşluk birbirine girmişti. Uzay geçitleri onlar geçerken yok edildiği için ölen onlarca Yükselen ve Tanrı’nın vücutları tozlara dönüşmüş ve oldukları alanları kaplamışlardı. Yabancıların kanlı cesetleri ya etrafta uçuşuyor ya da saldırılar yüzünden tamamen yok ediliyorlardı.

 

Yabancıların zayıf olan askerleri bir makine yardımıyla nefes aldıkları için dezavantajdalardı ama güçlü olanların buna ihtiyacı yoktu. Ama güçlü olanlar da henüz ortaya çıkmamışlardı. Üç tarafta da o anda yalnızca daha zayıf olan ordular savaşıyorlardı. Ne Yabancıların Kaptanı, ne Cennet’in Baş Tanrısı ne de Kara Büyücü kendisini göstermişti.

 

 

“Konseydeki Tanrılar aptal değiller. Bu yüzden okulların olduğu alanları koruyacaklardır ve genel olarak zayıf olan son kısımlarla değerli olan ilk kısımlara daha çok değer vereceklerdir. Bu yüzden eğer daha zayıf bir düşmanla karşılaşmak istiyorsanız hedefiniz orta kısımlar; yani 28’inci, 37’nci veya 46’ncı Küçük Cennetler olmalı.”

 

Paul’ün sözlerini hatırlayan Aleena gözlerini açarken etrafına bir bakış atmıştı. Uzay boşluğundaki savaş başladıktan kısa bir süre sonra Aleena, Wulian ve Amelia ‘İstila’ grubu olarak seçilmişlerdi ve sırasıyla 28, 37 ve 46’ncı Küçük Cennetlere yayılmışlardı.

 

O anda Aleena’nın yanında getirdiği birlikler Cennette gördükleri canlı her şeye saldırarak ilerliyorlardı. Bu Küçük Cennetteki en büyük okul Konsey tarafından kurulsa da bir isme sahip değildi ve yalnızca ileride gelişebilecek olan uzmanları yetiştiriyordu. Burada önemli nokta, ‘gelişebilecek’ kısmıydı.

 

Okula katılanlar diğer normal kişilerden yetenekli olsalar da dâhiler değillerdi. Yani kısa zamanda o kadar güçlü olmaları imkansızdı ve ne yazık ki, savaş onlar için fazla erken gelmişti.

 

“Öldürün! Tek bir canlı bile bırakmayın!” Cehennem tarafındaki askerler neredeyse her yara aldıklarında bu sözleri kükrüyor ve daha da güçlü bir şekilde ileriye atılıyorlardı. Bu savaş deneyimi olmayan cennet tarafı öğrencilerinin bazılarını korkudan titretmek için zaten oldukça yeterliydi.

 

“Ne kadar da kötü bir görüntü…” O sırada, Aleena birden bir ses duymuş ve başını kaldırmıştı. Okuldan yüzlerce metre yüksekte, bir figür savaşı soğuk gözlerle izliyordu. Onu duyabilen tek kişi Aleena’ydı ve Aleena da anında onun seviyesine yükselmişti.

 

“Yanılmıyorsam sen Dünyalar Demircisisin, değil mi? Kader Tanrıçası bulabileceğimiz en iyi düşmanlar için özel olarak bu yerlere yerleştirdi. Gücü biraz zayıf ama Baş Tanrı onu desteklediği için bir şey yapamayız sanırım.” Bu figür sözlerinin sonuna doğru kendi kendine mırıldanıyormuş gibi duruyordu ama Aleena onu duyabiliyordu ve kaşlarını çatmıştı.

 

Kader Tanrıçasının önden bunları görmesi kötü haberdi ama yine de karşısındaki kişiye karşı savaşmadan geri dönmek istemiyordu. Aleena denemeden pes edecek birisi değildi.

 

“Savaşmayalı uzun zaman oldu, o yüzden o kadar üzerime gelme tamam mı?” Figür gülerek konuşmuş, ardından işaret ve orta parmağının arasında tuttuğu bir tılsımı yüzüne kadar kaldırıp ağzını açmıştı.

 

“Kötülüğü yok eden ve karanlığı dağıtan ışık, 83 Cennetin adı altında ellerimde bir silah şekline bürün. Ölümlü Tanrı’nın Sabresi, Altın Kanlı Glon.” Figürün elindeki tılsım parlak altın renkli bir ışık yığınına dönüştükten sonra birden figürün elinde 2 metrelik altın renkli bir sabreye dönüşmüştü. Oldukça normal bir auraya sahip olan bu kılıç özel görünmese de Aleena’nın tüyleri diken diken olmuştu.

 

“Sen… sen Zanaat Tanrısı’sın.” 83 Cennetsel Silah tekniği oldukça popüler bir teknik olsa da kavraması kolay bir teknik değildi. Demircilik konusunda yeterince çalışmayan kişiler yalnızca son 9 Küçük Cennet Silahını çağırabilirlerdi ve daha çok çalışanlar bile ilk 36 Küçük Cennet Silahına ulaşamazlardı.

 

Evrende Ölümlü Cennet’in Silahını çağırabilen tek kişi Demirciliğin zirvesinde duran Zanaat Tanrısıydı. Ölümlü Tanrı’nın Sabresi yalnızca onun tarafından çağrılabilirdi ve ilk çağırdığı zaman sabrenin gücünü gören herhangi birisi hayatta kalmadığı için ne kadar güçlü olduğu bilinmiyordu…

 

“İlginç…” Zanaat Tanrısının elindeki sabreye bir bakış atan Aleena bu savaşı kazanmasının mümkün olmayacağını biliyordu. Savaş gücü tam olarak bilinmese de Zanaat Tanrısı Konsey’de Baş Tanrı, Savaş Tanrısı ve Büyü Tanrıçası ile eşit seviyede görülebilecek karakterlerden birisiydi ve Aleena bunun tek nedeninin Cennetteki birçok üretim alanının onun olması olmadığını biliyordu.

 

“Şimdi…” Zanaat Tanrısı elindeki sabreyi birden havaya kaldırdığında Aleena’nın önünde katman üzerine katman bariyerler belirmişti. Üzerindeki zırh parıldamaya başlarken bir yandan da çekicini önüne koymuştu. Saldırıyı karşılamaya çalışacağı belliydi.

 

Ama Zanaat Tanrısı’nın gözleri onda değildi. Vücudu bir anda dönmüş ve hızla aşağıya indirdiği sabre de yönünü değiştirip çapraz bir şekilde savrulmaya başlamıştı. Altın renkli bir enerji akımı Aleena’nın yakınına bile ulaşmadan yeryüzüne doğru fırlamıştı.

 

“Aaah!!!” Altın enerji akımı ani bir saldırıyı beklemeyen tüm askerlerin üzerine düşmüş ve normalde avantajda olan Cehennem tarafı askerlerinin onda biri anında hayatlarını kaybetmişlerdi. Kalanlar ise yukarıya bir bakış attıktan sonra saldırıya devam etseler de moralleri belirgin bir şekilde düşmüştü.

 

“Sen-” Aleena öfkelenmişti ve anında Zanaat Tanrısına bir saldırı kondurmak istiyordu ama o anda birden ölen askerlerin vücutlarından altın bir ışık Zanaat Tanrısının yanına dönmüş ve elindeki sabreye girmişti. Sabreden öncekinden çok daha parlak bir ışık yayılmaya başlarken Zanaat Tanrısı’nın vücudu da altın bir ışıkla parıldamıştı.

 

“Ölümlü Tanrı birçok nesil önceki Konsey’in bir üyesiydi, Dünyalar Demircisi. Ve ismini alışının nedeni özel bir yolu izlemesiydi. Bir ölümsüz olduktan sonra bile Ölümlü Tanrı kendi gururunu umursamayıp Ölümlüleri avlamaya devam etti.” Zanaat Tanrısı elindeki sabrenin bıçağını eliyle bir süre okşadıktan sonra sabreyi az önce ölen askerlere doğrultmuştu. Bu askerlerin vücutları hâlâ toza dönüşmemişti.

 

“Bu şekilde, Ölümlü Tanrı Ölümlülüğün Ruh Özünü kavradı. Ve ben bunu kavrayamasam bile, onun sabresi en azından bu özün en basit halini hatırlıyor. Altın Kanlı Glon’un önünde her varlık bir ölümlüdür ve her ölümlü yalnızca bir yemektir.”

 

“…Konsey’den bir Tanrıya oldukça uyan bir silah ha? En azından Konsey’in normal kişilerin bilmediği yanına. Cehennem tarafında normal görülebilecek birisi olsa da Cennet tarafında böyle birinin Konsey’e girebilmesi biraz şaşırtıcı duruyor.” Aleena kaşlarını kırıştırırken Zanaat Tanrısı gülmüştü.

 

“Milyonlarla yıl boyunca Catherine Ascher’ı takip ettik. Ardından, Konsey yalnızca en güçlülerin gerçekliği kontrol etmek için toplandığı bir yer oldu. Yalnızca Kutsaldoğanların güçlü kalmasına izin verildi ve diğer ırklardan güçlü bir uzman çıktığı anda saldırıya uğradı.”

 

“Birkaç istisna vardı ama bu istisnalar yalnızca Konsey’in daha da vahşileşmesine neden oldu. Şu anda Konsey’deki çoğu Tanrı yalnızca kendi kazançlarını düşünüyorlar.”

 

“Yani sen farklı mısın?” Zanaat Tanrısı’nın ‘çoğu Tanrı’ dediğini fark eden Aleena bu soruyu sorduğunda Zanaat Tanrısı gülmüştü.

 

“Hayır, değilim. Konsey’de olmamın tek sebebi gücümü geliştirirken adımı yaymaya devam etmekti. Yani ben de tamamen statü için buradayım. Ama diğerlerinden az bir şey farklı olduğumu söyleyebilirsin çünkü onlar bu savaşı bile tamamen ciddiye almıyorlar ama ben her şeyin buna bağlı olduğunu biliyorum.”

 

“Eğer ölürsem, ölürüm. Bu kadar basit. Ama hayatta kalırsam ve kaybedersek ölümden daha beter bir gelecekle karşılaşırım. Konsey’i arkama alarak çok fazla düşman edindim ve çoğu Cehennem tarafından. Kara Büyücü’nün beni seve seve onlara emanet edeceğinden eminim.”

 

“En azından efendimin kişiliğini kavramış gibi görünüyorsun.” Aleena konuşurken yüzünde bir gülümseme belirmişti. Ziraat Tanrısı ise yalnızca hafifçe iç çekmişti.

 

“Bu kadar konuşma yeter. Başlayalım.” O konuştuğunda, elindeki sabreden yayılan enerji etrafındaki birkaç metreyi direkt olarak sarmıştı.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 46883 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr