585.Bölüm - Korku inançtan güçlü müdür?

avatar
3275 17

Kara Büyücü - 585.Bölüm - Korku inançtan güçlü müdür?


585.Bölüm – Korku inançtan güçlü müdür?

 

“Aman... bir tarafı öldürünce bir başkası çıkıyor. Ama şunu söylemeliyim ki, güçleriniz arasında pek fark hissetmiyorum.” Orwell kılıcının enerjiyle kaplı olmayan sırtında parmaklarını gezdirirken konuşmuştu. “Savaş Tanrısı karşıma çıkan bir karıncaydı ve sen en fazla görüntünle bir uğur böceği sayılırsın. Daha güzel olabilirsin, ama aynı şekilde ezileceksin.”

 

Orwell’in kibir dolu sözlerine karşılık Catherine herhangi bir cevap vermemişti. Bunun yerine elini hafifçe ileriye uzatmış ve parmaklarını yavaşça sıkmaya başlamıştı.

 

Crack! Crack! Crack!!!

 

Elindeki kılıç şekil değiştirmeye başladığında Orwell kılıcı bırakmış ve merakla izlemişti. Birkaç saniye içinde kılıç her yönden aldığı aşırı yüksek baskı sayesinde misket boyutunda ufak bir küreye dönmüş ve Catherine elini tamamen sıktığında birden mavi bir ışık yaymıştı.

 

Boooom!!!

 

Kılıcın içindeki enerji büyük bir patlama oluşturduğunda bile Orwell olduğu yerden çekilmemişti. Ve bir Yükseleni öldürebilip bir Tanrıyı yaralayabilecek o patlama Orwell’in vücudunda en ufak bir çizik bile açmamıştı.

 

“O kılıçla aynı kaderi yaşayacaksın. Kendini hazırlasan iyi olur, İnsan.” Catherine sözlerini bitirirken bir anda gözlerinin beyazı kaybolmuş ve irislerindeki derin siyahlık tüm gözlerine yayılmıştı. Sırtından çıkan saf siyah kanatlara eşliken garip bir kül kokusu aurasının kapladığı her yere yayılmıştı.

 

Mızrağını bir kenara bırakmıştı. Kan soyunu bu kadar uzun süre sonra tamamen aktifleştirmesinin tek nedeni bir anka gibi dövüşmek istemesiydi. Bu istek kalbinde belirdiği andan itibaren mızrağı yalnızca bir engeldi.

 

“Seni sadece birkaç saniye önce görünüşün yüzünden övdüm ve anında böyle bir şeye dönüşmeye karar verdin.” Orwell Catherine’in yeni formunu süzerken mırıldanmıştı. Siyah gözlerinde gözbebekleri belli olmadığı için nereye baktığı belli olmayan Catherine siyah pençeleri ve kanatları ile artık normal bir insanın estetik değerlerini, en azından Orwell’inkileri, aşan farklı bir güzelliğe sahipti.

 

Orwell’in bildiği tek şey artık hedefinin bir güzellik olmadığıydı. Ve bu aslında onun için daha iyiydi.

 

“Bu artık güzel bir düşmanla dövüşmek değil, vahşi bir hayvanı öldürmek olacak.” Artık bir silahı olmasa da Orwell her zamanki gibi kendisine güveniyordu. Yumruklarını sıkıp pozisyonunu alırken Catherine’in gözlerinin içine bakmıştı.

 

Ve o anda, gözbebekleri belli olmasa bile Catherine’in ona baktığından emindi. Ama bakışları Orwell’in beklediği gibi öfke veya öldürme niyeti değil, çok daha farklı bir niyet taşıyordu...

 

“Bu...”

 

Swoosh!!!

 

O düşüncelerinin sonunu getiremeden Catherine kanatlarını hızla çırpmış ve ona doğru uçmuştu. Catherine’in ellerinden birisi göğsüne ulaştığında pençelere dönüşen tırnakları vücudunda ufak delikler oluşturmuş ve Orwell’i şaşırtmıştı.

 

“Bana hafif bir yara verebiliyorsun. Ama bunun bana zarar verebileceğini düşünüyorsan yanılıyorsun.” Orwell tek eliyle Catherine’in saldırmak için kullandığı elinin bileğini yakalamış ve sertçe sıkmıştı. Catherine’in bileğinden kemiklerin kırıldığına dair belirgin bir ses çıktığında Orwell gülmüştü.

 

“Bunu başına yapsaydım ne yapabilirdin, söylesene?”

 

“Bunu.” Orwell soruyu alaycı bir şekilde sormuştu ama Catherine cevap verirken oldukça soğuk bir sesle konuşmuştu. Normalde bilek kısmındaki hem fiziksel hem de ruhsal alanı yara almıştı ama o konuştuğu anda birden iki yara da ortadan kaybolmuştu.

 

İyileşmemişlerdi. Yerleri garip, siyah bir madde ile doldurulmuştu ve somut bir şekilde var olmayan ruhla temasa geçip yarayı doldurabilecek bir siyah maddenin ne olduğunu evrende yalnızca Catherine biliyordu.

 

Boom!

 

Catherine bileğini iyileştirdikten sonra hiç beklemeden Orwell’in göğsünden elini çekmiş ve sertçe bir tekme atmıştı. Orwell yine hafif yaralar alsa da bu seferki saldırı yüzünden aynı zamanda yüzlerce metre geriye doğru fırlamıştı.

 

“Bu şaş-” Orwell ağzını açıp konuşacağı anda Catherine’in figürü bir kez daha önünde belirmiş ve bir kez daha göğsüne sert bir tekme atmıştı. Sonra bir kez daha... bir kez daha...

 

Orwell en sonunda tepki verip Catherine’in tekmesini iki elini kullanarak durdurduğunda çoktan savaş alanına girmişlerdi ve askerler hızla geri çekilseler de yakında hâlâ birçok asker görünüyordu.

 

“Asıl hedefin beni buraya sürüklemekmiş gibi görünüyor... Sence etrafımızdaki çöp parçaları bana zarar verebilecek seviyede mi?” Orwell konuşurken sesinden artık yalnızca kibir değil, bir miktar da öfke sezilebiliyordu.

 

“Buradaki herkesi tek başıma öldürmem saniyelerimi almaz ve sen onları kullanarak beni durdurabileceğini mi sanıyorsun!?” Orwell’in sözleri ağzından çıktığı anda Catherine’in ayağını tutan ellerinden birini bırakmış ve diğer eliyle Catherine’i kendine doğru çekmişti.

 

“Öl!” Orwell boşta olan elini bir yumruk haline getirip savurduğunda Catherine’in engellemek için bir şansı yoktu. Sert yumruk Catherine’in karnına çarptığında iç organları ve ruhu direkt olarak ağır bir yara almıştı ama Orwell yine de onu bırakmamıştı.

 

“Ha!” Gür bir sesle bağırırken Orwell Catherine’i en yakındaki Cehennem tarafı askerine doğru fırlatmıştı. Catherine’in vücudu aşırı yüksek bir hızla fırlatılmıştı ve vücudunun sağlamlığı askerinkinden daha yüksekti, bu yüzden çarpışma yaşandığında asker anında ağır bir yara almıştı.

 

“%12... hâlâ yeterli değil.” Catherine olduğu yerden kalkıp dik dururken yalnızca kendisinin duyabileceği bir seste mırıldanmıştı. Tek elini savurarak aldığı yara üzerine bayılan Cehennem tarafı askerini daha güvenli olan kısımlardan birine gönderirken gözleri bir kez daha Orwell’in üzerine düşmüştü.

 

“Beni ne kadar yaralarsan yarala bir şey değişmeyecek insan. Ben senin gibi ölümlü bir vücuda sahip değilim. Yara almak ve ölmek gibi kavramlar... benim için geçerli değiller.” Gerçekten de, Catherine’in az önceki saldırıların üzerine iç organlarına ve ruhuna aldığı yaraların hepsi çoktan iyileşmişlerdi. Hatta ilkinden daha da iyi bir durumda görünüyordu.

 

“Blöf yapmana gerek yok, vahşi varlık. Eğer bu evrende iyileşme gücü ve hayat gücü ile övünebilecek bir varlık varsa o varlık benim.” Orwell’in vücudunda önceden oluşan ufak yaralardan en küçük bir iz bile kalmamıştı. Yalnızca kıyafetlerindeki ufak delikler o bölgelerin daha önceden saldırıya uğradıklarını gösteriyordu.

 

“O halde hangimizin daha uzun süre dayanacağını görmek ister misin?” Catherine konuşurken ellerini açmış ve saf siyah enerji pençelerini sarmalamıştı. Bu enerjiden yayılan uğursuz his bir mesafeden izleyen askerlerin vücutlarının karıncalanmasına neden olmuştu.

 

“Hmph, görelim bakalım.” Orwell bir müsabakadan çekinecek birisi değildi. Bu yüzden yalnızca birkaç saniye sonra ikili bir kez daha ölümcül saldırılarla dövüşmeye başlamışlardı.

 

...

 

“Aaargh!!! Öl artık!!!” Normalde, güç seviyeleri birbirine yakın oldukça dövüşün uzayacağı düşünülürdü ama Tanrı seviyesindeki varlıklar için genelde dövüşün bitmesi için kısa bir süre gerekirdi. Çünkü ruha ağır bir darbe alındığı anda bir taraf ölürdü ve dayanma şansı direkt olarak yoktu. Orwell Eldian’ın söylediği her şeyi hatırlamasa da savaşların kısa sürdüğünü hatırlıyordu.

 

Ama eğer ‘kısa’ kavramı bu evrende farklı değilse bu bilgi yanlış olmalıydı çünkü bu dövüş çoktan bir buçuk saattir devam ediyordu!!!

 

“Bu zayıf saldırılarla üzerimde bir yara bile açabileceğini düşünüyorsan yanılıyorsun!!!” Catherine bu şekilde bağırsa da aslında çoktan onlarca, hatta belki de yüzlerce kez yaralanmıştı. Hayatta kalmasının tek nedeni o siyah maddenin vücudunu ve ruhunu onarmasıydı.

 

“Aar-”

 

“Kaptan!” Orwell öfkesine kapılıp saldırmaya devam edeceği anda birden Eldian’ın sesini duymuş ve hafifçe geriye doğru çekilmişti. Orwell ile Catherine’in dövüştüğü alana girmek yerine bir mesafeden izleyen Eldian Catherine’e soğuk gözlerle bakıyordu.

 

“Ne olduğunu bilmiyorum ama bu kadının farklı bir amacı olmalı! Dövüşte şu anda eşit güce sahipsiniz ama saldırılarının çoğu size ağır gelmiyor. Bunun nedeni çoğunlukla gücünüz olsa da aynı şekilde o kadında bir sorun var. Kendisini geri tutuyor!”

 

Eldian bundan bahsettiğinde Orwell’in kaşları çatılmıştı. Gözleri anında Catherine’in üzerinde dolaşırken beyni hızlı bir şekilde çalışmaya başlamıştı.

 

“Dövüşe başlarken intikam için burada olduğunu söylemişti. Bu durumda neden kendisini tutsun ki? Ama Eldian dövüşün dışındaki bir izleyici ve anlayışının daha yüksek olması normal. Bana yalan söylemesi de imkansız!”

 

“Hmph, madem bana karşı gücünü geri tutuyorsun o hâlde seni tek vuruşla yok edeceğim!” Bir süre düşünse de en sonunda Orwell’in ulaştığı sonuç bu olmuştu. Catherine’in neden kendisini geri tuttuğunu bilmiyordu ama tek saldırısıyla onu öldürdüğü sürece her şey sonuçlanabilirdi.

 

“Öldürme Yeteneği... İmha!” Orwell’in İmha isimli Öldürme Yeteneği’nin yaptığı şey saldırısını güçlendirmek değildi. Aksine, yaptığı şey normal bir insan için zararlı olabilirdi çünkü bilinçaltını bir süreliğine tamamen kapatıyordu.

 

Normalde Orwell’in tüm gücü bilincinde değil, bilinçaltında yatıyordu. Bu yüzden yalnızca bir dünyayı yok edebileceğini söyleyip yok edemezdi. Bilinçaltında buna inanması gerekiyordu ve bu gerçekleştirmesi oldukça zor bir durumdu.

 

Bu yüzden İmha aşırı güçlü bir teknikti, çünkü bilinçaltı kapandığında yeteneği bilincine geçiyordu. Yani gerçekten buna inanmasa bile kısa bir süreliğine bir şeyi düşündüğü sürece onu yapabilirdi. Bu tekniği kullandığı anda, Orwell istediği kadar güçlüydü.

 

Teknik kullanıldıktan sonra Orwell konuşmamış, hatta saldırısından başka bir şey düşünmemişti. Çünkü yanlış bir şey düşünür veya söylerse bunun çok kötü karşılıkları olabilirdi ve bunu biliyordu. Bu yüzden direkt olarak bir yumruğu Catherine’e doğru fırlamıştı.

 

Boom!!!!!!!!

 

Yumruğunun herhangi bir şeye temas etmesine gerek kalmamıştı. Çünkü Orwell’in gücü o kadar yüksekti ki yumruğu fırladığı anda etraftaki tüm enerji de onunla birlikte hareket etmişti. Buna Orwell’in hissedemediği öz enerjisi bile dahildi.

 

Sonuç olarak, aşırı göz alıcı parlaklığa sahip en azından 50 metrelik bir çapa sahip bembeyaz bir ışın yumruğu yüzünden oluşmuş ve önünde yüzlerce kilometrelik bir alandaki her şeye vurup yok etmişti.

 

“Fuu...” Orwell yumruğu attıktan sonra derin bir nefes almış ve İmha yavaşça etkisini kaybetmişti. Işının geçtiği yerlerde yoğun bir toz yığını kalmıştı ve canlı herhangi bir şeyden iz kalmamıştı. Catherine’in bu saldırıdan hayatta kurtulmasına imkân yoktu.

 

“Boşu boşuna enerjimi kullandım. Ama bir sıkıntı yok, çünkü...” Orwell arkasını dönüp savaş alanından ayrılırken konuşuyordu, ama Eldian’ın onun arkasına ciddi bir ifadeyle baktığını gördüğünde o da hızla arkasını dönmüştü.

 

Neredeyse tamamı beyaz olan toz yığınının arasında aşırı nadir görünen siyah toz parçaları birbirlerine çekiliyor ve bir noktada toplanıyorlardı. Bu toz parçalarının etrafında siyah, katı-sıvı arasında bir yoğunluğa sahip garip bir madde vardı.

 

Swoosh!

 

Normalde havanın bile olmadığı boşlukta, soğuk bir rüzgar esmişti. Aynı anda, siyah tozların birleştiği küre birden parlamış ve siyah madde boşlukta akmaya başlayarak bir şekil almıştı.

 

20 metreye yakın bir boyuta sahip bir insan figürü saniyeler içerisinde oluşmuştu. Bu figür bir kadının figürüydü ve üzerinde herhangi bir kıyafet yoktu. Göğüslerinin uçları ve bacak arası siyah bir sis tarafından kapatılmıştı. Bunun dışında, beyaz vücudunda herhangi bir kirlilik görünmüyordu.

 

Uzun siyah saçları arkasından uzanıyorlardı, siyah gözleri aşağılayıcı bir bakışla ORwell’in üzerine düşmüştü.

 

“%100, benim bile beklemediğim bir yüzde. Ama bu iyi sayılır. İkinizi de savaştan çıkarmanın vakti geldi.”

 

Catherine’in soğuk sesi çınladığında en azından 20 yıldır herhangi bir şeyden korkmayan Orwell bir miktar korku hissetmişti...






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 46883 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr