598.Bölüm - Son ve Başlangıç (Final)

avatar
5778 54

Kara Büyücü - 598.Bölüm - Son ve Başlangıç (Final)


598.Bölüm – Son ve Başlangıç

 

Savaş, yavaş yavaş sonlarına yaklaşıyordu.

 

Zanaat Tanrısıyla savaşan Ascher Ailesi en sonunda istediklerini tamamlamışlar, Zanaat Tanrısını tozlara dönüştürmüşlerdi. Ama Zanaat Tanrısı ölmeden önce Astra Ascher dışında tüm Ascher’ları gizli silahı Son ile temizlemeyi başarmıştı.

 

Uzun zaman önce kollarından birinin yerine kullanmaya başladığı Son ateşlendiğinde Astra Ascher yaralı bir şekilde kalırken uzak bir yerdeki Arad dışında tüm Ascher’lar ölümü tatmışlardı.

 

Bunun üzerine, Astra deliliğe düşmüş ve ona en yakın olan Büyü Tanrıçası ile birlikte ölmüştü. Ölümünde bile zihnini geri kazanamadığı için aslında acınacak bir ölüm yaşamıştı.

 

...

 

“Uzak... dur!” Dostlarının tozlarıyla kaplanan Aleena sonuna kadar açtığı gözleriyle Kader Tanrıçasına vahşice saldırıyordu. O anda, onun da deliliğe düştüğü görülebiliyordu.

 

Yalnızca on-yirmi dakika kadar önce Hayat Tanrıçasına karşı dövüşmüşlerdi. Dövüş başladığında, Aleena’nın yanında Wulian ve Amelia da vardı. Ama şimdi onlardan kalan tek şey boşlukta süzülen tozlardı.

 

Hayat Tanrıçası ölürken onları da yanında götürmeyi seçmişti.

 

“Daha fazla direnmene gerek yok. Burada öleceksin!” Kader Tanrıçası tüm gücünü kullanarak ona saldırdığında, Aleena gözlerini umutsuz bir şekilde kapatmıştı. Kendisini öldürse bile içindeki enerjinin azlığı yüzünden Kader Tanrıçasını öldürebileceğinden emin değildi.

 

Bu yüzden umutsuzluğa düşmüştü. Arkadaşları, yandaşları bunun için mi ölmüştü? Paul o anda ne yapıyordu? Eğer onun böyle bir durumda olduğunu bilse... oraya gelir miydi?

 

“Böyle düşünmeye... gerek yok...” Aleena derin bir nefes alırken ona yaklaşan saldırıya bakmıştı. O anda, hafızasında belirli anılar oynamaya başlamıştı.

 

Önce, en yakın zamandan olan Paul’le birlikte geçirdiği anılardan başlamıştı. Sonra zaman yavaşça geri gitmiş, Shane’in zamanına kadar geçmişti. Ölümlü Ruh Cehennemine girdiklerinde silinen anılar dışında hatırlayamadığı tek bir parça bile yoktu.

 

Ve bir anlık bu temiz zihin, bir şans görmesine yaramıştı. Ama bu şans hayatta kalmak için değildi.

 

“Mutlak Ölümlü Yetenek, Feda.”

 

Aleena Kader’in saldırısına karşı kendisini korumamış, saldırının ruhunu parçalamasına izin vermişti. Ama vücudu tozlara dönüşmeden önce yüzünde bir gülümseme vardı, çünkü Kader Tanrıçasının yüzünün değiştiğini görebiliyordu.

 

“Sen! Ne yap- Pah!” Kader Tanrıçası kan kusarken ruhunun şiddetle sarsıldığını hissedebiliyordu. Ağzından akan kan miktarı hızla artarken ayakları tozlara dönüşmeye başlayınca gerçekten korku hissetmiş ve bu etkiyi silmenin bir yolunu bulmaya çalışmıştı ama o anda bu tekniği bilen tek kişi az önce hiçliğe karışan Aleena’ydı.

 

Mutlak Ölümlü Yetenekler yeniden doğarken Ölümlü Ruh Cehenneminden alabildiği tek şeydi. Shane basitçe fazla gururluydu ve sonraki hayatında geri dönüp bu yeri sarsacağını düşündüğü için bir şey almamıştı ama Aleena reenkarnasyon çizgisine girmeden önce bu yeteneğin nasıl kullanılacağını yazan bir parçayı almıştı.

 

Feda yalnızca ölen kişi hayatını tek bir kişi veya amaç için feda ediyorsa işe yarardı. Ve yaptığı tek şey saldıran kişinin de onunla aynı kaderi yaşamasını sağlamaktı.

 

“Hayır, hayır hayır hayır!!!” Kader Tanrıçası, kendisinin kontrol ettiğini düşündüğü kaderin gücü altında tozlara dönüşmüş ve umutsuz bir şekilde hayatını kaybetmişti.

 

...

 

“Son yaklaşıyor.” Boşluğun bir başka köşesinde, gören herhangi birinin ağzını sonuna kadar açmasını sağlayacak bir görüntü belirmişti. Çünkü o anda altı kudretli varlık iki tarafa ayrılmışlardı ve birbirlerine bakıyorlardı.

 

“Bizim gelişmemize yardım ettiği doğru.” Yanında duran Işık ve Suyun Kutsal Elementallerine bakan Rüzgarın Kutsal Elementali, Haolia, başını havaya kaldırmıştı. “Ama bu Cennet ve Cehennemlerin her zaman karşı karşıya olacağı gerçeğini değiştirmiyor. Madem son yaklaştı, o halde kaçınılmaz olan başlamalı.”

 

“Aynen öyle.” Karşı taraftaki Alevin Kutsal Elementali Cerbera saldırı pozisyonuna geçerken Toprağın Kutsal Elementali ve Suyun Kutsal Elementali bakışıyorlardı. Aynı şekilde, Karanlık ve Işığın Kutsal Elementalleri de karşılaşmışlardı.

 

Booooooooom!!!

 

Onlar ilk saldırılarını birbirlerine gönderdikten sonra, evren tamamen dalgalanmaya başlamıştı.

 

...

 

Bang! Bang! Bang!

 

O anda, boşlukta sayısız güçlü figür savaşsa da en önemli savaş iki güçlü figürün birbirleriyle çarpıştıkları alanda oluyordu. Cehennemin Hükümdarı Kara Büyücü ile Baş Tanrı’nın savaşında kazanan belli olduğu anda diğer tarafın kaybedeceği neredeyse kesindi.

 

“Ha... ha...” Paul zar zor açtığı gözleriyle Baş Tanrıya bir bakış atmıştı. Vücudu o anda titriyordu ve hiç iyileşmiyor gibi görünüyordu, ve bu doğru sayılırdı. Gözleri, kızıl renklerini ve yıldız şekillerini kaybetmişlerdi.

 

Bu durumun nedeni olan kişi, Allen, çoktan grubuyla birlikte öldürülmüştü ve hücreleri boşluğa yayılmış bile olabilirdi. Allen savaşa ilk katıldığında ondan güçlü bir saldırı beklemeyen Paul onun yeteneğinin etkisi altında kalınca böyle kötü bir duruma düşmüştü.

 

“Yabancılardan birinden destek almak iyi bir his vermiyor, ama seni öldürmenin vereceğinden eminim.” Kendisi de en az Paul kadar kötü bir durumda olsa da Baş Tanrı konuşurken yüzünde büyük bir gülümseme vardı. “Kan Kanatlı Anka soyun çoktan ortadan kayboldu. Savaş gücünün ne kadar düştüğünü ikimiz de biliyoruz.”

 

“Ha...” Paul iç çekmişti. Bu doğruydu. Anka kan soyu ona savaş gücünün büyük bir kısmını sağlıyordu ve yeniden bir insana dönüştüğü anda neredeyse bir seviye düşmüştü. Ama buna rağmen dövüşmeye devam etmişti.

 

Çünkü kazanmayı amaçlamıyordu. Bekliyordu. Ama Baş Tanrının bunu bilmesine imkân yoktu. Ve geçen zaman çoktan yeterli olmalıydı. Bunu düşündüğünde, yüzünde bir gülümseme belirmişti.

 

“Cehenneminle birlikte ortadan kaybol, Kara Büyücü.” Baş Tanrı bu sözleri söyledikten hemen sonra Paul’e doğru fırlamış, kalan gücünün tümünü tek bir saldırıya odaklamıştı. Paul ise yumruğunu kaldırmış ve saldırıya karşılık vermişti.

 

Ama bu karşılık herhangi bir fark oluşturmamıştı. Baş Tanrı’nın yumruğu onunkine temas ettiği anda ruhu parçalara ayrılmış ve vücudu saniyeler içinde tozlara dönüşerek evrene dağılmıştı.

 

“Bu gerçeklikte...” Düşmanının tozlara dönüşen vücudunu izleyen Baş Tanrı derin bir nefes almış ve birden kahkaha atmıştı. O anda istese de sakin bir görüntü koruyamıyordu. “Zirve... benim!”

 

...

 

“Acınası bir varlık.” Hiçlikte süzülen Vincent gerçekliği izlerken hafifçe mırıldanmıştı. O anda, taşıdığı yüzükte daha fazla parıltı ışıldıyordu. Aynı anda, yüzünde bir gülümseme açmıştı.

 

“Sonunda geldin. Bununla birlikte, anlaşma tamamlanacak.”

 

“Çok şükür... eğer bir şey yanlış gitseydi...” Hiçlikte onun yanında, yalnızca Yaradan’ların bir vücut olarak gezmesi gereken yerde, Paul’ün vücudu duruyordu. O anda ruhani bir formda gibi görünen Paul’ün vücudundan yayılan kökler çoktan Hiçliğin sayısız köşesine yayılıyordu.

 

Paul yüzüğü Vincent’ten alıp parmağına geçirdikten sonra derin bir nefes almıştı. O anda, öncekinden çok daha farklı hissediyordu. Ve bunun nedenini oldukça iyi biliyordu.

 

“Enerjinin etkileri tamamen kalkmış gibi görünüyor. Tebrikler.”

 

“Teşekkürler.” Paul hafifçe gülümserken Vincent’e bakmıştı. O anda, vücudu eskisi gibi değildi. O kadar yapılı durmuyordu, hatta normal bir genç adama benziyordu. Gözleri ve saçları siyahtı ve üzerinden en ufak bir miktar enerji bile hissedilmiyordu.

 

“Yine de, enerjinin bu kadar etki ettiğini düşünmemiştim...” Paul gözlerini kapamış ve geçen hayatını düşünmüştü. Bazıları güzel, bazıları kötü birçok anıyla dolu olan bu hayatı oldukça hızlı geçmiş gibiydi. Ama buna rağmen, en sonda dönüştüğü kişi ilk başta başladığı kişiye hiç benzemiyordu.

 

Enerji kişiye etki ederdi. Bu çoğu kişinin inanmadığı bir şeydi. Ama doğruydu. Çünkü Paul kendi değişimini o anda oldukça iyi bir şekilde hissedebiliyordu. Ufak bir asilden Cehennemin Hükümdarına dönüşmesi başkaları için uzun bir zaman almamıştı ve bu süreçte kişiliği birçok kez değişmişti.

 

Bunun nedeni gelişiminin çok yönlülüğüydü. Farklı enerjiler kişiliğine farklı etkilerde bulunmuştu. Ve o anda tüm enerjisi dağıldığında, asıl kendisi olmayı başarmıştı. Özüne dönmüştü.

 

Ve bu, Yaradanlığa atılması gereken son adımdı.

 

“500.000 puan karşılığında sana verilen görevi yerine getirdin. Yalnızca seçilen iki astına görevinin gereksiniminden bahsederek kendi gerçekliğinde büyük değişimlere yol açacak bir olaya neden oldun. Bu değişimler ileride Cennet’in daha güçlü olmasını sağlayacak, ama bu bir değişim sayılır ve bu yeterli.

 

Ödül olarak, özüne döndürüldün. Ve Kötülük Kristalinin kökleri Hiçlik’ten enerji çekmen için sana entegre edildi. Sahip olduğun güçle Yaradanlar arasında diptesin ama birkaç milyar yıldan sonra bunun böyle kalacağını sanmıyorum. Hangi enerjiyi çekeceksin?”

 

Vincent Paul’den yayılan köklere bakarken sormuş ve Paul hafifçe gülümsemişti.

 

“Hepsini.”

 

“...hepsini?”

 

“Evet, öyle.” Paul köklerden gelen enerjiyi hissederken derin bir nefes almıştı. “Her şeyin bir zıttı olduğunu kendi gerçekliğimde öğrendim. Eğer hiçlikten tek tip bir enerji çekersem bir kez daha bozulmaya başlayacağım. Enerji bir kez daha bana etki edecek. Bu yüzden basitçe her şeyi çekip birbirlerini nötrlemelerini sağlayacağım. Hem...”

 

Paul eline taktığı yüzüne bir bakış atmıştı. “Onları ölümlüler olarak yeniden yaratmak istemiyorum. Eğer Yaradan olarak yapmak istiyorsam birçok enerji tipine ihtiyacım olacak.”

 

“Veya birçok görev puanına, değil mi?” Vincent de yüzüğe bir bakış atmıştı. “Yandaşlarının, sevdiklerinin ve astlarının ruhları çoğunlukla orada. En parlak olan ruhlar Habis Lordlarına ait. Bunun dışında, Hiçlik’te biraz dolaştığın sürece önceden kaybettiğin kişileri de bulabilmen lazım.

 

Bu sayıda kişiyi Yaradan olarak yeniden doğdurmak istiyorsan Hayat ve Ölüm Sarayında daha fazla görev yapabilirsin. Zaten Yaratan’ın gözdelerinden birisi olduğunun farkındasındır.”

 

Vincent’in sözlerinin üzerine Paul bir süre düşünmüş, en sonunda başını iki yana sallamıştı. “Henüz değil. Bu hiçliğin sınırlarının ne kadar büyük olduğundan bile emin değilim ama Hayat ve Ölüm Sarayı’nın daha büyük yerlere açıldığının farkındayım. Önce bu yeri tüm dostlarımla gezmek, birkaç milyar yıl boyunca iyi bir hayat yaşamak istiyorum. Sonra Abdallar Grubuna katılıp diğer evrenleri gezmek biraz eğlenceli olabilir.”

 

Paul’ün gözlerindeki hafif muzipliği gören Vincent birden gülümsemişti. Sonrasında, gözleri Paul’ün savaşının az önce bittiği gerçekliğe kaymıştı. Ufak bir bilye boyutundaki gerçekliğin içinde çoktan yüzyıllar geçmişti ve ikisi de Cennet’in büyük bir seviyeye geldiğini görebiliyorlardı.

 

Cennet’i temsil eden Elementaller tarafından desteklenen Baş Tanrı tüm gerçeklikte hüküm sürüyordu.

 

“Bu konuda...” Vincent konuştuğunda Paul ellerinden birini ileriye uzatmış, iki parmağıyla ufak gerçekliği tutup yalnızca biraz sıkmıştı.

 

Poof!!!

 

Gerçekliği temsil eden bilye parçalara ayrılmış ve sayısız ruh parçası oradan dökülüp yavaşça hiçlikte diğer gerçekliklere doğru yol almaya başlamışlardı. Bu sayısız ruh parçalarına bakan Paul derince iç çekmiş, ardından etrafına bir bakış atmıştı.

 

Köklerden gelen enerjinin yoğunluğu artıyordu ve eğer kısa sürede yandaşlarını Yaradanlara çevirmek istiyorsa o zaman tüm zamanını enerjisini geliştirip gerçekten güçlü bir varlık olmaya yönlendirmesi gerekiyordu. Bu yüzden, Hiçliğe bir bakış attıktan sonra gözlerini kapatmıştı.

 

Bunun üzerine Vincent Paul’e bakarken bir şey demek istemiş ama istemsizce susmuştu. Çünkü, artık bunu hissediyordu. Zirveye ulaşma arzusuna ulaşan Paul için gelecek merak ve olaylarla dolu olabilirdi.

 

Ama bu, onun hikayesinin sonuydu.


[Son Söz]

Epilog atmak istemediğim için buraya yazmaya karar verdim. Bu yazarınızdan göreceğiniz en azından bu seri hakkındaki son not olacak sevgili okurlarım. Kara Büyücü, yazdığım ilk uzun seri olduğu için kalbimde ayrı bir yere sahip ve elbette diğer yabancı novellar ile karşılaştırıldığında 598 bölüm kısa görünebilir ama daha önce 2-3 sayfalık ev ödevinden daha uzun hiçbir şey yazmamış bir lise öğrencisi olarak başladığım bu hikayede böyle bir uzunluğa ulaşmak zaten benim için oldukça şaşırtıcı sayılıyor.

İlk serim, amatör serim, kalbimde çok özel bir yeri var. Bu yüzden böyle bir sonla bitirmeyi hiç istememiştim aslında. Ama gerek benim konuyu saptıran düşüncelerim gerek konunun baştan belirli olmaması olsun seri ilerledikçe birçok şey değişti ve zamanla yazma isteğim azalmaya başladı. En sonunda size yazarın sıkıla sıkıla acele ettirerek yazdığı bir şey okutmak istemediğim ve ben de yazmak istemediğim için böyle bir final yapmaya karar verdim.

Hiç final yapmamayı düşündüm ama daha önceden seriyi bitirmeden gidenlere sövdüğüm için bundan vazgeçtim ve sadece böyle bir final verebildim.

İleride yeni bir seri yazar mıyım bilmiyorum ama kısa bir süre içinde yazmayacağımdan eminim. Üniversite sınavımın yaklaşmasıyla zaten biraz zor durumda sayılırım o yüzden araya bir şey sokmak istemiyorum.

Kara Büyücü'yü başından beri okuyanlara teşekkür ediyorum. Serinin başından beri benimle olan ve güncel şekilde takip eden okuyucularıma ise amatörlüğüme katlanıp seriyi geliştirmeme yardım ettikleri çok teşekkür ediyorum. 

İleride yeni bir seri yazarsam utanmaz bir şekilde Kara Büyücü'den reklam yaparsam bence linke bir tıklarsınız. Yazarınız geçen zamanda tecrübe kasıp kendisini geliştirdi.

Umarım ileride bir başka seride görüşürüz.

Respy.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 46883 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr