Karanlık.
Bulunduğum alandaki loş parlaklık dışında her yer karanlık.
Bir masa.
Bir defter.
Bir kalem.
İki sandalye.
Biri ben.
Diğeri; sandalyede oturduğu için pek anlayamıyordum, siyah ve yırtık pırtık bir pelerin tarafından tamamen kaplanmış üç metrelik bedeni, kafasındaki uzun ve bez benzeri kapüşon yüzünden yüzünü, azıcık bile olsa göremediğim bir şey.
Elindeki kalemle önünde deftere bir şeyler karalıyordu.
"Kimsin?”
Sanki birileri iki paslı demiri birbirine sürtüyormuş gibi bir ses yankılandı, kapüşonun içinden.
Neden burada olduğuma dair en ufak bir fikrim yoktu. Veya buraya nasıl geldiğim hakkında.
“Kimsin?”
Kulaklarımı rahatsız edecek olan ses tekrar yankılandı.
“Ben,”
Ehh, ne söylemem gerekiyordu? Kim olduğumu mu? Neden söyleyecektim ki? Ayrıca bu karşımda oturan Azrail benzeri şey de ne oluyor?
“Hayır,”dedim, sertçe.”asıl sen kimsin? Ve ben, benim burada ne işim var?”
Kalemi bıraktı, önündeki deftere daha fazla bakmayıp kafasını kaldırdı.
Sadece iki göz.
Ama bunlar, benim bildiğim gözler değildi. Yani şimdiye kadar gördüklerime hiç benzemiyorlardı.
Yukarıya doğru ateş gibi dalgalanan bir çift koyu mor göz.
“Kimsin?”
Görüşüm bulanıklaştı, tekrar düzeldi. Artık ortada gözler yoktu. Sadece kemikten bir yüz; kuru ve çürümüş bir kafatası.
‘Heh, neden bilindik geliyor bana’
‘Sanki daha önce duymuş gibiyim’
‘Ben’
‘Acaba’
“Sen,”dedim.”şu, ‘Azrail’ dedikleri şey misin?”
Defteri kapatıp sandalyesine iyice yaslandı. Pelerini yüzünden göremediğim elini savurup görüş açıma kemikten bir kolun girmesine neden oldu. Elinde bir pipo belirdi, ucundan tüten siyah dumanlarla kaplı.
Dişlerinin arasına götürüp derin bir nefes çekti, pipoyu ağzından uzaklaştırdı, siyah dumanlarla dolu bir nefes bıraktı.
“Öyle de diyebilirsin,”
‘Huh’
‘Neden bu kadar erken’
‘Daha hiçbir şey yapamamıştım ki’
“Haahh,”Kafamı eğdim,”nasıl oldu?”
“Senin söylemen gerekmiyor mu?”
“Öyle mi?”dedim. Kafamı kaldırdım, dişlerinin ve burun kemiğinin arasındaki deliklerden dökülen dumanlara baktım.”bir önemi kalmadı sanırım?”
“Eh,”dedi.”pek öyle değil. Ama öyle de diyebilirsin.”
“Ne olacak şimdi?”
“Olması gereken,”
Gözlerimi kapattım, hatırlamaya çalıştım; geriye hatırlanacak herhangi bir şey kalmışsa tabi. Hiçbir şey, hiçbir şey hatırlayamadım; kim olduğuma veya nasıl öldüğüme dair en ufak bir şey.
“Kimsin?”
Tekrar!
Gözlerimi açtım, kızarmaya başladılar. Ona baktım,”Bilmiyorum!”
Piposundan derin bir nefes alıp dumanını bana doğru üfledi. Kaçınmadım; kaçma veya iğrenme dürtüsü doğmadı. Sanırım daha önce bende kullanıyordum. Ondan olmalı.
Dumanı istemsizce çektim, başıma ağrı girmeye başladı.
‘Huh’
‘Sanırım’
‘Hatırladım’
Kafamı iki yana sallayıp güldüm,”Bir önemi yok,”dedim.”zaten baştan başlamayacak mı?”
“Oh,”dedi.”kim söyledi sana?”
“Tahmin?”
“O kadar mı?”
Tekrar güldüm,”Tabi ki hayır! Hayat?”
“Tahmin için çok düşük bir neden,”dedi.
“Bana göre yeterli,”
“Bahset o zaman,”Piposunu ağzına koyup pelerininin arasından gözüken kemik kollarını göğsünde kavuşturdu.
“Vaktin var mı?”Bende sandalyeye yaslanıp kollarımı iki yana bıraktım.
“HEH HEH HEH,”Titrememe neden olacak kadar dehşete düşürücü bir tonda güldü,”kim olduğumu bildiğine ve tahminlerinde bayağı haklı hissettiğine göre neler yapabileceğim hakkında da birkaç tahminde bulunabilirsin değil mi?”
‘Kaçık mı’
‘Yoksa sıkılmış mı’
‘Her neyse artık’
“Haklısın,”dedim.”birkaç tahmin çıkarmak, benim için hiçte zor değil. O zaman,”Derin bir nefes aldım,”başlayalım mı?”
Bölüm adı: O zaman...
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..