Bölüm 625: Kutsal Toprakların Ruhani Zirvesi

avatar
8872 25

King of Gods - Bölüm 625: Kutsal Toprakların Ruhani Zirvesi


 

Bölüm 625: Kutsal Toprakların Ruhani Zirvesi

 

"Yeniden ortaya çıktı..."

 

Zhao Feng, ruhunun içerisindeki Ölüm aurasının her zamankinden çok daha güçlü olduğunu hissetmişti.

 

Bir veya ikiden daha fazla Ölüm Yadigarı yaklaşıyordu. Bunlardan birisi Zhao Feng'in ruhunu dondurmuştu.

 

Altın Dağ Tarikatlı mavi cübbeli kral bile bir şeyler sezmiş, yüz ifadesi çarpıcı bir şekilde değişmişti.

 

Zhao Feng'in nutku tutulmuştu. Bu seferki takipçinin normal bir Ölüm Muhafızı olmadığı apaçık ortadaydı.

 

Shua!

 

Zhao Feng, Tanrının Ruhani Gözüyle uzaklara dikkatle bakmış, gördüğü şey yüzünden soğuk bir nefes almaktan kendini alıkoyamamıştı.

 

Sanki güneş tüm Gök ve Yeryüzü Yuan Qi'sini donduran gri bir Ölüm aurası tarafından engelleniyor gibiydi.

 

Dört Ölüm Muhafızının, tıpkı bir cehennem tanrısı gibi kara alevlerle çevrelenmiş ihtişamlı bir silüetin etrafını sardığını görmüştü.

 

Diğer tüm varlıkları zapteden bir Ölüm arzusu binlerce mil yol almış ve canlıların üstüne inmişti.

 

"Ölüm Hedefi... Gerçekten Kutsal Topraklara geldin."

 

Cehennemin derinliklerinden gelen soğuk bir ses ruh boyutunda yankılanmıştı.

 

O an Altın Dağ Tarikat'ının uzmanlarının ve dahilerinin tamamının kalpleri sarsılmıştı. Düşünceleri karanlık tarafından yeniliyor gibiydi. Bu kişinin önünde varlıkları ufacıktı.

 

Ölüm arzusu Zhao Feng'e kilitlenmişti.

 

"Ölüm Ruhu Lordu!"

 

Zhao Feng'in kalbi sıkışmıştı. Vücudundan yakıcı bir Ölüm aurasının geçtiğini hissedince tüyleri diken diken olmuştu.

 

Ölüm İmparator'unun astları dört Ölüm Ruhu Lordu ve otuz altı Ölüm Muhafızından oluşuyordu. Bu astların arasındaki dört Ölüm Ruhu Lordu, Boş Tanrı Alemine ulaşmış kişilerdi.

 

Neyse ki Zhao Feng'in bedeni ve soyu son derece güçlüydü ve ruhu da Tanrının Ruhani Gözünün korumasına sahipti. Bundan dolayı bazı diğer Hükümdar Lordlardan daha az baskı hissetmişti.

 

"Hmph!"

 

Mavi cübbeli Kral'ın yüzünde sönük bir ifade vardı. Onun içinden bir Boş Tanrı arzu dalgası yükselmiş ve Ölüm arzusuyla çarpışmıştı.

 

İki Boş Tanrı kuvveti anında iç içe geçmişti.İki aura çarpışırken gökyüzünün renginin yerini, ışıldayan bir mavi ile ölümcül bir siyah almıştı.

 

Sanki gökyüzü ikiye ayrılmış, iki ayrı bölge oluşturmuş gibiydi.

 

Altın Pullu Ejderha Gemi'si, Ölüm Ruhu Lord'unun Boş Tanrı kuvvetini durduran parlak, mavi bir ışık tarafından korunuyordu.

 

"Bir Kral'ın gücü... Bu mu?"

 

Altın Pullu Ejderha Gemi'sinin üzerindeki herkesin yüreği yerinden oynamıştı.

 

İki güç gökyüzünü ikiye ayırmıştı, sonsuz bir kuvvete sahip gibi gözüküyorlardı. İkisi de kolay bir şekilde Büyük Çekirdek Köken Alemi Hükümdar Lordları öldürebilirdi.

 

"Bu seviye yetişim..."

 

Zhao Feng'in nutku tutulmuştu. Duyuları kısıtlanmıştı; sadece Tanrının Ruhani Gözü, zar zor bir şekilde iki Boş Tanrı Aleminin güçlerine bakabiliyordu.

 

İki Kralın ruh aurası gökyüzüyle birleşmişti. Her hareketleri ruh boyutuna geçiyor gibi gözüküyordu.

 

Bu seviye kan ve etin yapısını aşıyor; evrenin içine uçabiliyordu.

 

Değersiz bir ölümlünün evrene ulaşabilmesi...

 

"Bu teorik 'Gökle Bir Olma' seviyesidir  – kişi gök ve yeryüzü ile bir olup, fiziksel bir vücudunun sınırlarını aşar..."

 

On Bin Hayalet İnci'sinin içerisindeki iskelet Bölüm Lider'inin yüreği titriyordu. Bunun sebebinin heyecan mı yoksa korku mu olduğunu söylemek zordu.

 

İskelet Bölüm Lideri önceden sadece Kızıl Ay Patriğinin Boş Tanrı Aleminden bahsettiğini duymuştu. Kızıl Ay Patrik zirvesindeyken ancak yarım adım Boş Tanrı Alemine ulaşabilmişti. Boş Tanrı Alemine çok az dokunabilmişti.

 

"Çok güçlüler. Bu 'insanların' sahip olduğu bir kuvvet değil... Yüzlerce, binlerce Çekirdek Köken Alemi, bir Kral'ın gözünde adeta birer karınca gibi."

 

Zhao Feng kendini küçük hissediyordu.

 

Güm!

 

Yukarıdan gelen gürültülü bir patlamanın sesi yankılanmıştı. Patlamanın gücünün bir kısmı fiziksel boyuta girmişti.

 

"Bir Ölüm Ruhu Lord'undan beklenildiği gibi."

 

Diğerlerinin onu görmesini engelleyen ışıltılı bir ışıkla bedeni sarılmış olan mavi cübbeli Kral'ın bedeni sarsılmıştı. Ancak Tanrının Ruhani Gözüne sahip olan Zhao Feng, Altın Dağ Tarikatlı mavi cübbeli Kral'ın hafif dezavantajlı olduğunu görebilmişti.

 

"Ben Ölüm İmparator'unun emri altındaki dört Ölüm Ruhu Lord'undan biriyim – ismim Kara Cehennem Efendisi – ve buraya İmparator'un emri üzerine o veleti yakalamaya geldim."

 

Karanlıkla kaplı uzun boylu silüet durmuştu.

 

İki Boş Tanrı Alemi arzu gökyüzünde çarpıştı.

 

Zhao Feng'in Tanrının Ruhani Gözü, mavi cübbeli Kral'ın alnından ter akmaya başladığını görmüştü. Mavi cübbeli Kral'ın yüzünde şaşkınlık belirmişken sözde Kara Cehennem Efendisi'nin yüzünde umursamaz bir ifade vardı.

 

Birbirlerini denedikten sonra iki Kral konuşmaya başlamıştı.

 

Kara Cehennem Efendisi, "Az önce gücümün sadece %60'nı kullandım. Eğer Ölüm Hedefini bana verirsen, Ölüm İmparator'u size tam gücüyle size bir kez yardım eder..." demişti.

 

"Hmph. Ölüm İmparator'unun sadece tek bir astı koca Altın Dağ Tarikat'ının diz çökmesini mi istiyor? İtibarımıza ne olacak?"

 

Mavi cübbeli Kral kıs kıs gülüyordu.

 

Diğerleri neler konuşulduğunu duyamazken Zhao Feng kaderi başkaları tarafından belirleniyormuş gibi hissediyordu.

 

İki Kral kaderi için pazarlık ediyordu.

 

Her halükarda mavi cübbeli Kral şaşırtıcı bir şekilde Ölüm Ruhu Lord'una teslim olmamıştı.

 

"Hepiniz geri çekilip Kutsal Toprakların Ruhani Zirvesine geri dönün."

 

Maviler içerisindeki Kral, Zhao Feng'e derin bir bakış atıp, Altın Dağ Tarikat'ına emirlerini vermişti.

 

"Hadi gidelim."

 

İhtiyar Li, diğer iki yarım adım Boş Tanrı Alemi ile Zhao Feng de dahil olmak üzere Altın Pullu Ejderha Gemi'sindeki yüzlerce kişi havada dönen ışığa doğru uçuyordu.

 

Mavi cübbeli Kral girişin yanında duruyor ve onları koruyordu. Bu sırada Kara Cehennem Efendisi ile dört Ölüm Muhafızı birkaç bin mil ötede duruyor ve girişe gelmeye çalışmıyordu.

 

İki Kral'ın kuvveti gökyüzünde dövüşmeden hareket ediyordu. Tüm bu süreç boyunca mavi cübbeli Kral, Kara Cehennem Efendisi ile dört Ölüm Muhafız'ına soğukça bakıyordu.

 

"Geri çekilin."

 

Dört Ölüm Muhafızı ile geri dönüp bölgeden ayrılan Kara Cehennem Efendi'si duygusuzdu.

 

"Ölüm Ruhu Lordu, böyle bırakıp gidecek miyiz?"

 

"Gücünüzle o Kral'ı zaptedebilmeniz gerek."

 

Ölüm Muhafızlarının birkaçının kafası karışmıştı.

 

"Burası Gerçek Dövüş Kutsal Toprakları, bizim On Bin Orman Kutsal Topraklarımız değil. Üstelik, Kutsal Topraklara girebilen güçlerin arasında İmparatorların olması nadir bir şey değil."

 

Kara Cehennem Efendisi iç çekti. Kutsal Toprakların girişine bu kadar yakın olmasalardı, bu kadar kolay pes etmiş olmazdı.

 

Tam o an

 

Sou!

 

Siyah, soğuk, metalik bir gemi havada yol alıyordu.

 

"Kara Cehennem Efendisi."

 

Soğuk, siyah geminin güvertesinde birkaç Ölüm Muhafızı vardı. Buna ek olarak yanlarında samimi genç ile beyaz gözlü küçük bir kız vardı.

 

"Üçüncü Prens."

 

Kara Cehennem Efendisi başını sallayıp samimi genci selamlamıştı.

 

Olanları duyduktan sonra samimi genç üzgün bir tonla, "Şansa bak. Hedefin bu kadar hızlı bir şekilde olgunlaşabileceğini düşünmemiştim..." demişti.

 

Eğer Kara Cehennem Efendisi biraz daha erken olay yerine gelebilseydi, hedefi çok rahat bir şekilde yakalayabilirdi.

 

Kara Cehennem Efendisi vahşice, "Ölüm Hedefi, Gerçek Dövüş Kutsal Topraklarına girdi. Eğer Kutsal Topraklardan kuvvetli bir güç onu korursa bu bizim için can sıkıcı olacak." demişti.

 

Ölüm İmparatoru bile bir Kutsal Topraklarda dilediği gibi hareket etmeye cüret etmiyordu.

 

"Hehe, hiçbir yolumuz da yok değil ya. Ustamızın Gerçek Dövüş Kutsal Toprakların içerisinde üç yıldızlı bir güç olan On Bin Karanlık Kutsal Klanının Baş Elderi ile bağlantıları var. On Bin Karanlık Kutsal Klanının Baş Elder'ini bulduktan sonra Zhao Feng'i yakalamak veya öldürmek için birçok şansımız olacak."

 

Samimi genç hafifçe güldü.

 

On Bin Karanlık Kutsal Klanı.

 

Ölüm Muhafızlarının nutku tutulmuştu.

 

On Bin Karanlık Kutsal Klanı, Cang Okyanusundaki en ünlü üç yıldızlı kuvvetlerden biriydi. Şeytani bir klandı.

 

Ölüm İmparatoru aşırı yaşlı bir Boş Tanrı Alemi İmparatoru olduğu için Kutsal Toprakların uzmanlarıyla bağlantılara sahipti.

 

"Aynen öyle, eğer On Bin Kutsal Klanınından yardım alabilirsek zirve iki yıldızlı bir tarikatı zapt etmek son derece kolay olur."

 

Kara Cehennem Efendisinin bulanık yüzünde soğukluk belirmişti.

 

Aynı anda:

 

Whoosh! Whoosh! Whoosh!

 

Altın Pullu Ejderha Gemi'sinin güvertesindeki grup büyük bir düzenek belirmişti.

 

Hu~

 

Zhao Feng uzun bir nefes alarak bu yeni boyuta girmişti.

 

"Hmm? Arghh!"

 

Gruptan haykırışlar yükseliyordu.

 

Altın Dağ Tarikat'ından birkaç dahi ağır ve dengesiz hissediyordu. Gök ve Yeryüzü Yuan Qi'si kuvvetli bir baskı yayıyordu.

 

"Hmm? Bu boyut biraz Kadim Rüya Alemine benziyor. Hatta yabancıların auralarını kolay kolay kabul etmiyor."

 

Zhao Feng istifini bozmamıştı.

 

Buradaki boyut saf, yoğun ve kadim bir aura yayıyordu.

 

Yeşil bir dağın Ruhani Zirvesindelerdi.

 

Gökyüzü adeta rüyalardan çıkmış saf bir mavi ile parıldıyordu.

 

"Her çimen, her çiçek kadim çağ aurası yayıyor."

 

Yeniden dengelerini kazanmaya çalışan bazı uzman ve dahilerin yüzünü heyecanlı bir ifade kaplamıştı.

 

Kutsal Topraklardaki her tuğla, her ot sapı, her odun parçası buradaki eşsiz Gök ve Yeryüzü Yuan Qi'si yüzünden dış dünyadan katlarca kez daha güçlüydü.

 

"Buraya ilk defa gelenler bir saat oturup, çevreye alışmaya çalışsın."

 

İhtiyar Li uyardı.

 

Bunu duyan herkes oturmuştu. Buraya ilk defa gelenler Gök ve Yeryüzünden gelen kuvvetli bir baskı hissediyordu.

 

Zhao Feng de yere oturmuştu. Onu şaşırtan şey ise buranın en kötü bölgelerinin bile Mor Aziz Harabelerinin gizemli kanyonundan daha iyi olmasıydı.

 

Ruhani Zirvenin etrafındaki yüzlerce millik bölgenin tamamı yoğun, sık Gök ve Yeryüzü Yuan Qi'si ile doluydu.

 

Uzaktan bakınca Ruhani Zirve, farklı, rüyamsı bir boyut tarafından etrafı çevrilmiş gibi gözüküyordu.

 

Buraya ilk defa gelenler tabii ki de baskıya alışmak zorundaydı, Zhao Feng hariç.

 

Buradaki baskı kuvvetli olsa da Kadim Rüya Aleminin baskısının yakınında bile değildi.

 

Zhao Feng içinden mırıldandı.

 

Hiçbir rahatsızlık hissetmiyordu. Bedeni ve ruhu büyük miktarda Kadim Rüya Alemi aurası özümsemişti. Özümsediği aura buradaki auradan çok daha saftı. Bundan dolayı Zhao Feng çok geçmeden Kutsal Toprakların içerisindeki Gök ve Yeryüzü Yuan Qi'si tarafından "onaylanmış", boyutun ona direniş gösteren aurası çok geçmeden solup kaybolmuştu.

 

Zhao Feng çevresini incelemeye başlamıştı.

 

Ruhani Zirve, saf Gök ve Yeryüzü Yuan Qi'si yayan bir temel gibiydi. Buradaki Yuan Qi sise dönüşebiliyordu.

 

Ruhani Zirvenin yukarısındaki hülyalı ışıkların içerisinde zarif binalar, küçük akarsular ve köprüler vardı. Tüm bunlar kusursuz bir çizim gibiydi.

 

Gökyüzünden kuvvetli auraların gelip geçtiği sezilebiliyor, arada sırada da nesli tükenmiş antik canavarlar görülebiliyordu.

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44323 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr