King of Gods - Bölüm 806: Tanrı'nın Manevi Gözü'nün Karşı Saldırısı

---

 

Bölüm 806: Tanrı'nın Manevi Gözü'nün Karşı Saldırısı

 

“Genç ustalar, lütfen yaşamama izin verin. Size tüm hazinelerimi veririm...” Kanatlı kadının suratı, sempatik bir ses tonuyla yalvardığı için kızarmıştı.

 

Yetişimi Boş Tanrı Alemindeydi ve soyu ona büyük bir hız kazandırıyordu. Ancak düşmanlarını küçümsemişti ve hemen Nan Gongsheng'in uzaysal alanına düşmüştü. Zhao Feng'in ona uyguladığı fiziksel güce dayanması gerekiyordu.

 

Nan Gongsheng'in alanı nadir bulunan bir Uzay tipi alandı, bu yüzden içine girildiğinde kaçması zor olurdu. Ayrıca şimdi Kötü Tanrı Kristali ile birleşmişti ve Nan Gongsheng'in uzaysal alanının gücü normali aşmıştı.

 

Kanatlı kadın kaçamadığını fark etti.

 

“Zhao Feng, bu kadınla ne yapacağız?” Nan Gongsheng sordu.

 

O sırada üç kişi de garip bir gümüş-mor renkli uzaysal alanla kaplıydı.

 

Cicada gibi kanatları olan kız son derece şaşkındı. Nan Gongsheng bu gücüyle bile ne yapması gerektiğini mor saçlı bir gence mi soruyordu? Mor saçlı genç sanki bir lider gibiydi.

Ç.N: Cicada ağustos böceği demek ama orijinali kalsın güzel duruyor.

 

Zhao Feng, “Bu yalnızca insan olmayan bir kadın, öldür gitsin,” dedi ve gözlerinde öldürme Niyeti parladı.

 

Cicada kanatlı kız vücuduna yayılan bir soğukluk hissetti. Karşısındaki iki kişi kararlı insanlardı.

 

“Öldür!” Çevresindeki alanın ağırlaşmasıyla birlikte Zhao Feng'in etrafında metalik gümüş-mavisi bir ışık parıldadı ve cicada kanatlı kadına birkaç yumruk attı.

 

Peng~~

 

Cicada kanatları olan kadın, korkunç bir fiziksel güç dalgalanması hissetti. Vücudun ezilmişti ve neredeyse kan kusuyordu.

 

Hiçbir karşılık veremiyordu, Nan Gongsheng'in uzaysal alanında sıkışıp kalmıştı ve Muhteşem Gücü'nü dolaştıramıyordu. Gerçek Yuan'ı da belli bir dereceye kadar sınırlıydı. Hız konusunda uzmanlaşmıştı ve güçlü bir vücudu yoktu.

 

“Eyvah!” Kanatlı kadının vücudu sarsıldı ve şimdiden yaralanmıştı. Tepki dahi veremeden tehlikeli bir durum ortaya çıktı.

 

Shu! Shu! Shu! Shu!

 

Nan Gongsheng'in avucunda oluşan gümüş ve mor uzaysal bıçaklar, kadını anında birkaç parçaya ayırdı.

 

“Aaaahhh!” Kanlı parçalar gökten düşerken cicada kanatlı kadın çığlık attı.

 

Kadim zırh giyen Kral genç ve diğerleri bayağı bir ürpermişti. Tek gördükleri şey Zhao Feng'in kadını üç nefesle saldırıp öldürmesiydi.

 

Zhao Feng ve Nan Gongsheng daha sonra cicada kanatları olan kadından çıkan savaş ganimetlerini toplamaya başladılar. Bir Boş Tanrı Alemi Kralından çıkan ganimetler az buz bir şey değildi ama çoğunun Zhao Feng'e faydası yoktu.

 

Öte yandan, Zihin Sakinleştirici İnci ile Ruh İyileştirici Ahşap son derece faydalıydı.

 

Zihin Sakinleştiren İncisi, kullanan kişiyi birçok zihinsel enerji illüzyonuna ve Ruh Dao tekniklerine karşı daha dayanıkla hale getirebilecek nadir bir ruh hazinesiydi. Hatta kişiyi kalp iblislerinden kurtulabilir ve Niyet oluşturmaya yardımcı olabilirdi. Değer açısından Zihin Sakinleştiren İnci, Gökyüzü Kilitleme Yayı ve Qiankun Kılıcına yakın seviyedeydi.

 

Ancak Zhao Feng, daha fazla Ruh İyileştirici Ahşap istiyordu çünkü bu şey ruhunu iyileştirip güçlendirebilirdi ve Boş Tanrı Alemi Kralları için bile yararlıydı.

 

Hem Zihin Sakinleştiren İnci hem de Ruh İyileştirici Ahşap, Mistik Işık Aleminin altında olan herkes için son derece cazipti.

 

“Nan Gongsheng, Kötü Tanrı İncisi seni etkiledi. Zihin Sakinleştiren İnci senin olsun. Ruh İyileştirici Ahşap, ruhumun Niyetini iyileştirecek,” Zhao Feng söyledi.

 

Tanrı'nın Manevi Gözüne sahip olduğu için Zihin Sakinleştiren İnciye ihtiyacı yoktu. Öte yandan Nan Gongsheng, kanatlı kadını birkaç parçaya ayırmıştı, ki bu genellikle yaptığı bir şey değildi. Nan Gongsheng kararlı olmasına ve birini öldürmekten korkmamasına rağmen kana susamış birisi değildi.

 

"Anlaştık." Nan Gongsheng, Zhao Feng'in iyi niyetli olduğunu biliyordu ve Kötü Tanrı Kristal'in şeytani gücü onu gerçekten etkilemişti.

 

Hemen Zihin Sakinleştiren İnciyi kullandı ve ruhunda bir serinlik hissetti. Bakışları daha net bir hal aldı ve ardından Zhao Feng başını salladı. Nan Gongsheng, iyileşmesini devam ettiren Zhao Feng için Kutsal İllüzyon Boyutunda güçlü bir müttefik olacaktı.

 

Ruh İyileştirici Ahşabı da kötü değildi. Zhao Feng'in İmparator Niyetini iyileştirme hızını artırabilirdi. Ruh İyileştirici Ahşabın ruh gücünü, Boş Tanrı Aleminin erken veya orta aşamalarına kadar iyileştirebileceğini tahmin etti. O sırada İmparator Niyeti uyanmaktan çok da uzakta olmayacaktı.

 

Ancak o an, kullanmak için uygun bir an değildi.

 

Whoosh! Whoosh! Whoosh!

 

Bir uçma sesi ortaya çıktı. Bu sesler kadim harap şehirden gelip az önce öldürdükleri kadını kovalayan kişilerden gelmişti. Grubun liderleri zırh giyen bir genç ile mor saçlı bir kızdı. İkisi de Boş Tanrı Alemi Kralıydı. Zırhlı genç Alan seviyesinde olan eski nesil Kral iken mor saçlı kız daha yeni bir Kral olmuştu. Oldukça güzeldi ve mor saçları çok asildi.

 

“Ben Sekiz Büyük Aileden olan Cao Ailesi'nden Cao Yun. Siz ikiniz nereden geliyorsunuz acaba?” Genç Kral ellerini birleştirerek sordu.

 

Zhao Feng ve Nan Gongsheng'in cicada kanatlı kadını öldürmesi genç Krali dikkatli davranmaya sürüklemişti.

 

Sekiz Büyük Aileden biri, Cao Ailesi.

 

“Ben Ji Lan, Sekiz Büyük Aileden olan Ji Ailesi'ndenim. Peşinde koştuğumuz avımızın hazinelerini aldığınız için bize bir sebep sunmanız gerekmez mi sizce?” Mor saçlı kızın gözleri soluk mor renkle parıldıyordu.

 

Hımm? Zhao Feng, bu mor saçlı Ji Lan'ın alışılmadık bir göz soyuna sahip olduğunu hissetti.

 

“Bu ikisi de Sekiz Büyük Aileden geliyor.” Nan Gongsheng karşısında duran iki kişiyi hafife almaya cesaret edemedi.

 

Kutsal İllüzyon Boyutuna girmeden önce, Mistik Gerçek İlahi Klan'ın yaşlıları, Lord Hanedanının durumu hakkında konuşmuştu.

 

Sekiz Büyük Aileden olan birinin gücü, tüm Mistik Gerçek İlahi Klanı'nı aşıyordu.

 

Bu iki insanın sessiz kaldığını gören Cao Yun gülümsedi. Karşısındakilerin geldikleri yerin veya ailelerin Sekiz Büyük Aile ile kıyaslanamayacağından emindi.

 

“Şey yapalım isterseniz, siz Zihin Sakinleştiren İnci'yi ve Ruh İyileştirici Ahşabı bize teslim edin biz de diğer eşyalarınızı almayalım.” Cao Yun gülümseyerek söyledi. Mor saçlı Ji Lan ise bu anlaşmadan tatmin olmamış gibi dudağını büktü.

 

“Büyük Gan Lord Hanedanlığı'nın bir prensi burada olsa bile umurumda değil. Yediğim eti tükürmek gibi bir alışkanlığım yok.” Zhao Feng küçümseyerek güldü.

 

Bunu duyan Cao Yun ve Ji Lan'ın ifadeleri değişti ve bu ikilinin arkasında duranlar kendi aralarında konuşmaya başladı.

 

“Küstah velet!”

 

“Küçük Çekirdek Köken Alemine mi güveniyorsun? Şapa oturmaktan korkmuyor musun!?"

 

Zhao Feng'in sözleri büyük ailelerin elitlerini kızdırmıştı. Cao Yun'un yüz ifadesi acımasız bir hal almıştı ancak Zhao Feng'in kendisine güvendiğini ve her şeyi görebileceğini hissetti. Cicada kanatlı kadına ilk saldıran kişi de bu mor saçlı gençti.

 

“Bakalım neyine güveniyormuşsun sen.” Ji Lan soğukkanlılıkla güldü.

 

Hu~~

 

Göz kamaştırıcı mor saçları tıpkı mor saçlı bir elf gibi rüzgarda savruluyordu.

 

Zhao Feng'in saçları da mordu, ancak onun saçının renk tonu Ji Lan'ın saçlarından daha güzeldi. Ji Lan mutlu değildi. Karşısında duran genç hem yakışıklıydı hem de kendininkinden daha güzel mor saçları vardı.

 

“Mor Yıldız Gözler!” Ji Lan'ın gözleri, mor yıldızlara benzeyen puslu bir mor renkle parıldıyordu ve Zhao Feng'e doğru güçlü bir Ruh gücü yönelti.

 

O anda binlerce yıldız, Zhao Feng ve Nan Gongsheng'in ruhlarına doğru savruldu ve sarsılmalarına neden oldu.

 

Normal Krallar, Ruh göz soyu tekniklerinin uçurumuna düşerdi ve ruhları bile yaralanırdı. Cao Yun ve yanındakiler de bu fırsattan faydalanarak saldıracaktı.

 

Ancak umduklarını bulamamışlardı. Siyah giysili genç ile mor saçlı genç hareketsiz bir şekilde duruyordu. Hiçbir şeyden etkilenmiyorlardı.

 

Kral Niyetini dolaştırıp İllüzyon Dao'sunu içeren bu ruh saldırısını engellerken Nan Gongsheng'in gözleri parıldadı. Öte yandan Zhao Feng öylece yerinde duruyordu. Hiçbir tepki göstermemişti.

 

“Hmh!” Sersemleyen Zhao Feng'in sol gözü aniden mor bir ışıkla parladı ve vücudundan yıldırım ışınları çıkmaya başladı. Ortaya çıkan yıldırımlar mor renkteydi ve Ji Lan'ın Ruh göz soyuna ait mor yıldızlarla çevriliydi.

 

Boom!

 

Ji Lan'ın vücudu sarsıldı ve Zhao Feng'in sol gözüne baktığında suratı solgunlaştı. “Göz soyun...!”

 

O sırada göz soyu titriyordu. Ruhu ve gözü yaralanmıştı.

 

Bu gencin Ruh Dao'sında ne seviye ustalığa ulaştığını hayal etmek zordu. Ji Lan'ın saldırısına bir karşı saldırıyla cevap verebiliyordu. Ayrıca karşı saldırısında ölümsüz bir yıldırım aurası vardı ve bu da Ji Lan'ın nefes alabilmesini engelliyordu.

 

“Ji Lan, ne oldu sana?” Cao Yun ve yanındakiler şaşkınlıkla bağırmıştı.

 

Ji Lan'ın Mor Yıldız Gözleri son derece güçlüydü ve İmparatorluk Deha sıralamasındaki bazı dahiler bile ona karşı dikkatli davranıyordu. Ancak Ji Lan'ın solgun bir yüzü vardı ve sanki ruhunu kaybetmiş gibi titriyordu. Yenilgi onun için kaçınılmazdı.

 

“Bu gencin göz soyu çok korkutucu!”

 

“Göz soyundan gelen tek bir karşı saldırı ile Ji Lan'ı yendi.”

 

İki Büyük Aile'nin elitleri şaşkına dönmüştü.

 

O anda Alan-Seviyesi Kral olan Cao Yun da dahil kimse bu ikiliye saldırmaya cesaret edememişti.

 

Zhao Feng ve Nan Gongsheng... Biri ne kadar güçlü olduğu tahmin edilemeyen Ruh soyuna sahipken, diğeri Uzay-tipi yeteneklere sahip Alan seviyesinde bir Kral'dı.

 

“Gidelim.” Zhao Feng karşısında duran gruba soğukkanlılıkla baktı ve Nan Gongsheng ile ortadan kayboldu.

 

Hemen ardından grubun üzerinde gümüş bir ışık parladı ve kadim harap şehre doğru yöneldi.

 

Cao Yun ve Büyük Ailelerin diğer elitlerin garip bir surat ifadesi vardı. Bu iki kişi inanılmaz derecede kibirliydi ve hemen üzerilerinden uçmuştu ama kimse güçleri yüzünden onlara saldırmaya cesaret edemedi.

 

"Hm? Bunlar kadim harap şehre bir şey mi yapmak istiyor acaba?”

 

“Duanmu Ailesi'nden Zhao Yufei orada ve çok güçlü. Bu ikisi ona bir şey yapamaz.”