Bölüm 343: Tanrı Gözünün Yeniden Ortaya Çıkışı

avatar
16251 35

King of Gods - Bölüm 343: Tanrı Gözünün Yeniden Ortaya Çıkışı


Çeviri:RassNt  Düzenleme:Berkay Lamba

  Ezici dahinin korkunç gücü Kuzey Kıtasının diğer dahilerinin kalplerini sarstı. Soğuğun aşındırma etkisine bile karşı koyamadılar.   Sadece Mo Tianyi zar zor direnebilmişti.   O anda, orada bulunan insanların zihinleri dalgalandı. Savaşma arzuları ve özgüvenleri dibe vurmuştu.   Gerçekte Mo Tianyi, Xia Xiashang, Xin Wuheng, Cang Yuyue, Zhao Feng ve diğer dahiler geçmiş çağlardaki dahilerin sayısını aşmış durumdaydı.   Yani Mo Tianyi’nin nesli zayıf değildi, daha önceki nesilleri aşmış durumdaydı.   Fakat, bu durumda hem şanslı hem de şanssız sayılabilirlerdi.   Bu durumun sonucu olarak Yeşil Çiçek Kıtasının Göklerin Kalıt Mirasına bağlanma şansı çok yüksekti. Normalde şans bu kadar yüksek olmazdı.   “Normalde Kılıç Azizi Ye Wuxie, Üç Gözlü Gökyüzü Hükümdarı, Kızıl Ay Patriği gibi tek bir ezici dahi olurdu. Fakat bu nesilde tam beş tane ezici dahi var.”   Tiemo’nun gözleri endişe ve beklentiyle parladı.   Bir ezici dahi bir çok nesli ezip geçebilen kişilere denirdi ve bu nesilde tam beş tane vardı.   Özellikle “Yu Tianhao”nun Kılıç Azizi Ye Wuxie ve daha bir çoklarına yetiştiği söyleniyordu.   “O sadece Gerçek Ruhunu havayla bütünleştiren özel bir teknik kullandı, tıpkı zihinsel enerji gibi. Onun baktığı kişiler bir aura hissetti ve zihinsel enerji teması kullanarak onların gücünü hesapladı.”   Zhao Feng kendine geldikten sonra durumu analiz etti.   Tanrıça Bing Wei bu tekniği kullandıktan sonra kendisine denk hiç kimsenin olmadığı sonucuna varmıştı.   Zihinsel enerji çarpışmaları bunu kanıtlamıştı.   Zhao Feng, Xin Wuheng, Prenses Linyue, Prens Jin, Cang Yuyue ve diğerleri tamamen yenilmişti.   Eğer Zhao Feng olsaydı, o da bunu yapmakta zorlanmazdı. Tanrının Ruhani Gözüyle bir kez taramasıyla birlikte Çekirdek Köken Aleminin altındaki herkesin soy gücü de dahil gücünü görebilirdi.   Fakat, Zhao Feng tıpkı Tanrıça Bing Wei gibi “ezici dahi” gücüne sahip olmadığı sürece bunu yapmaya cesaret edemezdi.   “Gerçek Mistik Derecenin geç aşamalarında, ayrıca güçlü bir soya ve saf bir yeteneğe sahip. Ben de dahil burada bulunan bütün dahilerin çok üstünde…”   Zhao Feng Tanrının Ruhani Gözüyle onun gücünü analiz etti.   Birincisi yetişim.   Tanrıça Bing Wei Gerçek Mistik Alemin geç aşamalarındaydı ve zirve aşamaya yakındı, yani burada bulunan herkesi aşmıştı.   Ayrıca soyu da üst düzeydi, sadece Prens Jin ve Wang Xiaoguai’den daha güçlüydü.   Saf yetenek anlamında sadece Mo Tianyi ona yakındı. Ne de olsa, ikisi de On Büyük Klandan olan gruplarda baş öğrencilerdi.   “Mistik Buz Sarayının baş öğrencileri daima böyle anormal bir güce sahip olur çünkü Mistik Buz Sarayı dört büyük mirastan biri olan Mistik Buz Mirasına sahip ve onu her on civarı yılda bir açabiliyor. Bilindiği üzere Tanrıça Bing Wei Mistik Buz Mirasından bazı mirasların çekirdeklerini elde etti.”   Jiang Sanfeng kıskanç bir tavırla konuştu.   Zhao Feng de bu söylediklerini duymuştu.   Zhao Feng Yüzen Taş Miraslarının en iyisine ve Su Ayı hazinesinin bir kısmına sahip olsa da, Dört Büyük Mirastan biri olan Mistik Buz Mirasının yanında hiçbir şeydi.   Ezici dahi olarak adlandırılan kişiler Zhao Feng’e nazaran onlarca kez daha talihliydi.   “Kutsal Gerçek Ejderha Toplantısının zirvesine ulaşamasam da, bu çağda yaşamak bence bir şans. Bu sefer daha önemli miraslar bağlantıya geçecek.”   Zhao Feng’in ifadesi eski kayıtsız haline geri dönerken kalbi de sakinleşti. Kısa süre sonra gözlerini kapattı ve sessizce kavrayışa devam etti.   Tiemo onun değişimini gördü ve ister istemez başını aşağı yukarı salladı; “Zhao Feng’in durumu oldukça iyi görünüyor.”   Tanrıça Bing Wei’nin ortaya çıkışıyla birlikte orada bulunan bütün dahiler öfke, isteksizlik ya da üzüntü gibi çeşitli duygulara bürünmüşlerdi.   Fakat, Zhao Feng’in zihni iyi durumdaydı ve bu gerçeği kabullenerek bir kez daha normal haline dönmüştü.   O sırada On Bin Köken Klanı tarafında.   “Eğer bütün gücümü kullansam bile bir numara olma şansım çok çok düşük. Bu çağ cidden beklentilerle dolu…”   Xin Wuheng’in normal yüzü sakindi.   Onun kalbi hiç etkilenmemişti. Sanki sayısız hayatın düşüp tekrar yükseldiğine şahit olmuş gibi bir hali vardı.   Xin Wuheng de gözlerini kapattı ve kendi dünyasına daldı.   Zaman yavaşça geçti.   Kuzey Yıldızı Tribünündeki bütün dahiler sessizdi.   Hepsi de bekliyordu.   Üç gün geçti.   Kuzey Yıldızı Tribününde parlak beyaz bir ışık ortaya çıktı.   En başta bu beyaz ışık cılızdı ama giderek parlaklığı artmıştı.   Beli bir süre sonra.   Weng~   Kuzey Yıldızı Tribününün merkezinde yer alan antik simsiyah taş kapı beyaz ışıkla sarmalandı.   “Kuzey Yıldızı Tribünü açıldı.”   “Kutsal Gerçek Ejderha Toplantısı başlayacak.”   “Millet, bu büyük çağa yol gösterelim---”   Kuzey Kıtası Tribününde sevinçli sesler çınladı.   Orada Kuzey Kıtası genelinden gelen yüzlerce dahi vardı ve çoğu Kutsal Gerçek Ejderha Toplantısına ilk defa katılacaktı. Kalpleri cesaret ve heyecanla dolmuştu.   Belki de hiçbirisi ilk ona ya da ilk yüze giremeyecekti ama diğer kıtaların dahileriyle rekabet etmek, dünya sahnesinde yeteneklerini göstermek hepsinin de uğruna ölebileceği bir şeydi.   Weng~ Weng~   Antik siyah taş kapı, daha da parlak bir beyaz ışık yaydı ve ışık en sonunda sanki bu neslin dahilerine hoş geldin der gibi  tüm Yıldız Tribününü sarmaladı.   “Millet, Kutsal Gerçek Ejderha Toplantısı bu taş kapıdan geçtiğinizde başlayacak ve ‘antik arenalara’ girebileceksiniz.”   Taş kapıdan gürültülü bir ses duyuldu.   Bu ses sanki tüm gök ve yer boyunca duyuluyor gibiydi. Sanki başka bir boyuttan geliyordu.   “Gidelim.”   Mistik Buz Kraliçesi ellerini salladı ve Mistik Buz Sarayının temsilcileri parlak taş kapıdan giriş yaptı.     Shua! Shua!   Kapıya dokunan figürler anında ortadan kayboluyordu.   Weng~ Weng~   Kuzey Yıldızı Tribünündeki parlak beyaz ışıklar giderek şiddetleniyordu.   “Bu…”   Herkes aniden ayaklarının altında bir ışık hüzmesi belirdiğini fark etti.   Huang! Weng~~   Tüm Kuzey Yıldızı Tribünü sarsıldı ve gökyüzüne beyaz ışıklar fırladı.     “... Bu da ne böyle?”   Mistik Buz Kraliçesi, İlahi Yuan Klanı Elderleri ve Tiemo da dahil daha kapıdan giriş yapmamış olanların kalpleri sarsılmıştı.   O anda.   Beyaz ışık patlaması bir ejderha figürü haline şekillendi.   Aynı sırada, Doğu, Orta, Güney, Kuzey ve Batı Kıtalarının hepsinde bir ejderha belirmişti.   Beş parlak ejderha etkileşime geçtiler ve Yeşil Çiçek Kıtasının semalarında birbirlerine doğru kükrediler.   Fakat, Kıta çok büyük olduğundan, Kuzey Yıldızı Tribünündeki insanlar tıpkı bir toz zerresi gibiydi ve tüm bu yaşananları göremiyorlardı ama ejderha figürleri kalplerini titretmeye yetiyordu.   “Bu… bu dahi Ejderha Lütfu!”   “Aman tanrım! Böylesine devasa bir dahi Ejderha Lütfu!”   “Sadece Kılıç Azizi Ye Wuxie ve Kızıl Ay Patriğinin çağında bir Ejderha Lütfu görülmüştü.”   Bütün yıldız tribünlerinde bir kaos patlak vermişti.   “Eğer Kuzey Yıldızı Tribününde bir tane Ejderha Lütfu varsa, diğer kıtalarda da en az aynı sayıda ejderha olmalı.”   Tiemo bağırarak konuştu. Bu neslin öncekilere göre çok daha farklı olduğunu anlamaya başlıyordu.   Tiemo’nun yaptığı hesaplamalara göre bu nesildeki beş ezici dahi, özellikle Yu Tianhao daha önceki nesillerin dahilerine yetişmiş ve güçlü bir Ejderha Lütfuna sahip olmuştu.   Tiemo’nun tahminleri yanlış değildi.   Orta Kıtanın Ejderha Lütfu en büyük ve parlak olanıydı. Ejderha gökyüzüne doğru fırlamış ve sanki gökyüzünün hükümdarıymış edasıyla süzülmüştü.   “Ejderha Lütfunun ardındaki sebep ne?”   Zhao Feng merakla Tanrının Ruhani Gözünü açtı ve gökyüzüne doğru baktı.   Gözünü tamamen açtığında mistik bir seviyeye girecekti.   Shua!   Zhao Feng’in zihinsel enerji bilinci aniden vücudunu terk etti ve gökyüzüne uçtu, beş Ejderha Lütuflarını bile aşmıştı.   Büyük Gök Kubbe Ülkesi.   Dağların içinde altı köşeli simsiyah bir kule.   Bu kule efsanevi Altı Kutsal Büyücü Kulesiydi.   Bu kulede toplam 49 kat vardı ve içinde figürler görülüyordu.   En önde, yüzünün yarısını gizleyen siyah bir cübbe giymiş olan kadim bir elder vardı.   İnsanlar sadece onun gözlerini görebiliyordu. Bu gözler yıldızlar kadar engindi ve içinde kadim bir bilgelik barındırıyordu.   Bu gizemli elderin arkasında 16 tane keşiş oturuyordu, bir anda gümüş ışık hüzmeleri gökyüzüyle bütünleşti.   Weng~~   O sırada Altı Büyücü Kulesinin üzerinde gümüş renkle parlayan bir ekran belirdi.   Kuzey, Doğu, Güney, Batı ve Orta Kıtalardaki Beş Ejderha Lütfu görülüyordu.   Miyav!   Bir kedi sesi göklere ulaştı.   Gizemli adamın omuzunda iki avuç büyüklüğünde gümüş-siyah bir kedi ortaya çıktı.   Bu gümüş-siyah kedinin miskin bir tavrı vardı ve göz ucuyla gökyüzüne doğru baktı.   Patilerini kaldırdı ve beş tane bronz sikkeyi havaya attı.   “Bilge, beş Ejderha Lütfu, beş ezici dahiyi mi temsil ediyor?”   Ay parçası gibi bir bayan keşiş saygılı bir sesle sordu.   “Tam olarak öyle değil. Beş Ejderha Lütfu sadece beş ezici dahiyi değil, kıtanın toplam lütfunu temsil ediyor. Tabii ki, beş ezici dahi bu çağa önderlik ederek beş Ejderha Lütfunun şekillenmesinde etkili oldular.”   Bilge gülümseyerek konuştu.   Onun bilgelik dolu bakışları hala gökyüzündeydi, kendi kendine mırıldandı: “Göklerin Kalıt Mirasının bu kıtaya bağlanma şansı 20% arttı ama geleceğin hala olasılıklarla dolu olması bu çağı bilinmezliğe sürüklüyor.”   “Bakın, şu ne?”   “Aman tanrım!”   Keşişler aniden bağırmaya başladı.   Gümüş-siyah kedi de sanki boğulmuş gibi ekrana bakarken gözleri fal taşı gibi açıldı.   Beş Ejderha Lütfunun üzerinde bir ‘Gök Gözü’ ortaya çıkmıştı.   ‘Gök Gözü’ aşağısında kükreyen beş Ejderha Lütfuna soğukça bakıyordu.   Altı Büyücü Kulesinin keşişleri bu sahne karşısında şaşkına dönmüştü.   Fakat, Gök Gözü sanki gelip geçen bir illüzyon gibi bir kaç nefeslik süre sonunda ortadan kaybolmuştu.

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44306 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr