Bölüm biraz uzun oldu. Umarım beğenirsiniz ve sıkılmadan okursunuz.
Viki, Bebeği, Leydianın yatağına koydu, kızından yadigar ancak her gördüğünde ayırt edilemeyecek kadar karmaşık duygular hissedeceği aynı zamanda bastıramayacak bir güçte şefkat vardı içinde ve kızının sümbül kokusunun sindiği yatağa yatırıp odadan çıktı. Ağladı ancak haykıramadı, elinden bir şey gelmiyordu, aslında onun canını almışlar gibi hissediyordu, cansız bir beden gibi ve gözyaşları kızını geri getirmeyecekti ve hayat eşi yanına gelip elini omuzuna koydu " cennetin derinliklerine iniyorum " dedi ve gitti birbirlerinin gözlerine bakamıyorlardı. Birbirlerini suçlamıyorlar ancak baska bir çözümü olabilirmiş ama yapmamışlar gibi hissedip içten içten kalpleri sıkışıyordu ikisininde.
Derin bir nefes almak istersiniz de alamazsınız ve yüreğinize tiz bir acı girer ya. Bazen melekler daha iyi düşünmek için cennetin derinliklerine inerler ve Henry de öyle yapmıştı. Aklı çok karışıktı * acaba yanlış mı yaptık * diye ikileme düştü ardından hemen tövbe edip kızı dahi olsa bu suçun affedilemez olduğunu düşünerek kendini avuttu.
Cennetin en güzel ormanına gitti ve kimsenin olmadığından emin olduktan sonra sessizce çok sevdiği kızının yokluğu için gözyaşları döktü. Meleğin bir damla yaşı toprakla buluştuğunda minik bir fidan filizlendi ve anladı ki tanrı, kulunun derin acısına karşılık her baktığında hatırlayacağı bir hediye bahşetmişti. Daha önce hiç görülmemiş güzellikte ve tıpa tıp Leydiası gibi kokuyordu. Dudaklarını aralayıp, gözlerini filizden ayırmayarak ona " Leydia diye fısıldadı " ardından kanatlarını açıp evine doğru uçtu. Çalışma odasına gideceği sırada Leydia nın odasının olduğu koridordan uğultular duydu ve oraya vardığında bir kaç meleğin içeri merakla baktığını görünce içeri girdi. Eşi Viki bir kız çocuğunu kucağına oturtmuş saçlarına çiçekler takıyordu, Viki'ye yaklaşıp gözlerini çocuktan alamayarak şaşkın bir ifadeyle " ne zamandır yokum " diye sordu Viki " 3 saattir " kadın çocuğa öylesine nazikçe dokunuyordu ki herhan kırılabilirmiş gibi " 3 yaşında olması gerekmiyor mu " diye sordu adam şaşkınlıkla, kadın tebessüm ederek başını kaldırdı ve eşine baktı " sanırım bizden 2 kat hızlı büyüyor deyip küçük çocuğun başını öptü " sanırım onun hakkında şaşırmaya alışmamız lazım ". Gece olmuş herkes odalarına uyumak üzere çekilmişdi. Viki ise torununun yanından hiç ayrılmamış onun böylesine hızlı büyümesine şahit olmuştu. Çok hızlı öğreniyordu ve onu her an kollarından uçup gidecek bir kuş gibi kollarına sarıp uyudu. Ne kadar çabalasa da kızı gözlerinin önünden, çığlığı kulaklarından ayrılmıyordu. Kimse çocuklarına bu kadar bağlı değildi ancak Viki herkesin aksine kızına gönülden bağlı ve büyük bir sevgi besliyordu. Yokluğuna alışmak, hayatına onun olmayacağı anılar eklemek daha çok canını sıkıyor çıldıracak gibi oluyordu.
Güneş doğuyor ve yavaşça gözlerini açan melek kızının yatağında uyandı fakat kızını göremedi ve " Ley... " seslenecekti ki dün olanlar aklına geldi ve torunu da ortalarda yoktu. Korku ile odadan çıkıp etrafa bakınarak, gördüğü herkese onu sorarak dışarıya çıktı, gördükleri karşısında hem dumura uğramış hem de rahatlamıştı. Torunu dedesi ile birlikte, onu ziyarete gelen tanrılarla konuşuyor ve onlardan hediyeler alıyordu ve vedalaşıp tanrıların uzaklaşmasını izledi. Arkasına döndüğünde Viki'yi görünce hızlı adımlarla yanına geldi " günaydın melek Viki " dedi, dün gece 6 yaşında olarak yanında uyuduğu çocuk karşısında çok daha büyük ve bir yetişkini andırıyordu. Gülümseyerek " günaydın çocuğum " dedi kadın, şaşkındı " dün gece tüm melek büyücüler ve öğretmenler bana ders verdi, bana konuşmayı, ölümsüzler dünyasının ve bilinen herşeyin bilgilerini hediye ettiler. Anneme olanları da biliyorum bana anlatmak zorunda değilsin ve bak bu Afroditten bir hediye, bana kimseye verilmemiş bir güzellik verdi, bu Ares'den, iyi bir savaşçı olmam için, bu Demeter'den doğanın yanımda olması için " Viki, karşısında kızını görüyordu adeta, konuşması , sesi, hareketleri hatta mimikleri bile aynıydı " ve bu da Athena'dan bilge ve adaletli olmam için " kadın " hepsi çok güzel hayatım " diyerek gülümsedi " istediğin zaman Annemi düşünerek bana sarılabilirsin " dedi kadının yüzündeki gülümseme silindi ve yerini üzüntü aldı ve Henry'e baktı, kızın sarılması ile de, büyük bir özlem ve şefkat ile karşılık verip kollarına sardı, hiç bırakmak istemeyerek. Henry araya girerek " Leydia seni götürmek istediğim bir yer var " Viki hemen ayrılıp gözyaşlarını sildi " Leyla'nın eşi benzeri olmayan özel güçleri var Viki... O muhteşem bi şey " deyip gülümsedi , eşinin bir yanağını avucunun içine alıp torununa dönerek birlikye cennetin derinliklerindeki ormana yıl aldılar. Henry onu gözyaşının çiçeğine götürdü birlikte iki yanına oturdular " bu Leydia için akan gözyaşım ile çıktı o seninle birlikte büyüyor " kız merakla sordu " adı ne " adam çiçeği inceleyen kıza bakıp " Leydia " dedi kız gözlerini alamadı çiçekten öylesine göz alıcı ve mis kokuluydu kız başını kaldırıp adamın doğrudan gözünün içine baktı " melekler benden korkuyor, konuşurlarken duydum ben çok güçlüymüşüm eğer ileride şeytan tarafım ağır basarsa beni durduramamaktan korkuyorlarmış " adam kaşlarını çatıp kızın yüzünü iki avucunun arasına aldı " sen iyi bir melek olacaksın ve zamanla eminim şeytan tarafın seni terk edecektir ayrıca kimse sana bir şey yapamaz... Bir kızımı kaybettim " adam ellerini çekip ayağa kalktı " seni de kaybedemem Leila " sesi kısılmıştı " kaybedemem " kız da yerden kalkıp yürüyen adama yetişti " peki bende, benden farklı bir varlığa aşık olursam " adam gözlerini yerden ayırmadan konuştu " bunu o zaman konuşuruz " dedi ve göklere doğru uçtular "
Adını Hil koymuşlardı, Hailey Ivy Leila. Her saat 2 kat hızla büyüyor, her gün başka bir bilge ile münakaşaya girerek zekası ve bilgisiyle karşısındaki herkesi alt ediyordu. Her geçen gece ve gündüz de cennetteki bütün kitapları okuyup özetlerini çıkarıyordu. Durmadan çalışıyor ve bir gün cennetteki tüm öğretmenlerin ve alimlerin hocası oldu zira tanrı Cebrail'i göndermiş ve HIL'in bilgeliği karşısında tüm üstadların üstünde olması emrini getirmişti. Bir gün Leydia çiçeğinin kokusunu özlemesiyle, cennetin derinliklerine indi ve özel güçlerimden biri olan, herhangi bir temas halinde kişinin aklından geçeni, hislerini ve gördüğü-duyduğu şeyleri kendisi yaşamış gibi gözlemliyordu. Viki'ye her dokunduğunda annesini görüyordu zira Viki kızını hiç bir zaman aklından çıkarmıyordu. Leydia çiçeği ile vakit geçiriyorken uzaklara dalmıştı ki bir ses duydu, hızla etrafına baktı ve bir ağacın arkasından öğrencilerinden ve baş melek fenzionun oğlu Kevin çıkıp yanına geldi. Hil gülümseyerek " burada olmamalıydın biri seni görebilir " dedi ve birbirlerine sarıldılar adam elini kızın belinden çekmeyerek uzaklaştı ondan " elimde değil " deyip gülümsedi ve alınlarını birleştirdiler " babanla konuştun mu " adam kızdan uzaklaştı ve kafasını başka yöne çevirip " evet " çenesinden tutup onu gözlerine bakmaya zorladı " ne dedi " diye merakla sordu, adam kızın elini tutup " yasak olduğunu ve hatta ... İleride senin için endişelendigini çünkü senin ne bir melekle ne de bir şeytanla olamayacağını söyledi " kız gülümseyerek " peki ölene kadar yalnızlığa mi mahkum olacagim " adam " bilmiyorum " dedi ve aniden sustu uzaktan bir kanat çırpma sesi duyulunca melek hızla göğe yükselip oradan uzaklaştı gelen Henry idi " seni nerede bulacağımı iyi biliyorum ... Yine annenin yanına kaçmşsın " kız gülümsedi ve çiçeğin yanına oturdu adam da diğer yanına oturunca konuştu " ders vermekten ve kendimle ilgili kitap yazmaktan sıkıldım " adam merakla " okumadığın kitap kalmadıysa cehennemdeki kütüphaneden sana getirmelerini isteyebilirim " kız cık layıp " daha kitabın nasıl gidiyor hiç soramadım " kız burun kıvırıp " 104. Sayfaya geldim, herkesi gözlemleyip tüm farkliliklarimi not alıyorum ayrıyeten özel güçleriminde etkilerini ve nasıl kullandığımı yazıyorum " adam kıza doğru eğilip " aramızda kalsın tanrılar bir plan yapıyor ... Acun adında bir şey yaratmayı düşünüyorlar " kız merakla sordu o ne ? " Diye, adam " içerisinde bizimkinden farklı olarak başka dünyaların olduğu isimlerinin de gezegen olacağı, hepsinin birbirinden farklı olduğu köşesi olmayan maddeler ve bizlerden çok daha aciz ama görünüş itibariyle meleklere benzeyen insanlar, bambaşka suretler de hayvan denen canlılar ve cennetteki gibi ağaç, bitkiler ve denizler olacağını söylediler tabii toplantılar hala devam ediyor " " peki neden, bize ne faydası dokunacak " " o insan denen varlikları şeytanlar kötülüğe, melekler ise iyiliğe yönlendirecek ve o insanlar öldüklerinde ise " kız devam ettirdi " gittikleri yola göre cennet veya cehenneme gönderilecekler " adam gülümseyerek " evet " dedi ve ekledi " bu insanlar, yaralanacak hatta bizim gibi üreyecekler ancak bizler 1 saat denilen zamanda 1 yaş büyürken onlar 365 gün de 1 yaş büyüyecek yaşlanarak veya farklı kazar ile hastalıklar ile ölecekler. Ömürleri olacak ve çok daha kısa olacak bizim gibi sonsuz olmayacaklar " kız şaşkınlıkla dinliyordu " ne kadar tuhaf ama onlarla tanışmayı isterdim " ve birlikte cennete uçtular ancak kız babasının duyamacayagi bir sesi duydu biri onu çağırıyordu, cennetten olmyan biri, kız cennet ile cehennemin orta noktasına indi onu çağıran Lilith idi " hoşgeldin hil " kız gülümseyerek hoşbuldum Lili " senin için bir şey öğrendim " kız merakla dinledi " yasak olduğunu bildiğin halde işlediğin her günahta o anki yaşın sayısınca saç telin günahlar kadar karanlık olacak " kız tedirginlikle " peki bunu nereden öğrendin " Lilith kizin saçlarıyla oynamaya başladı " tanrilar konuşurken duydum ". Bir süre muhabbet ettiler Lilith, Hil'i seviyordu, onu cennetten konulmadan önceki haline benzetiyor ve isteksizce sevgi hissediyordu ama ne olursa olsun o bir iblisti ve kimse görüşmelerini istemezdi. Hil avucunu sıktı ve açtı bir an da eşsiz renkli bir çiçek çıktı ve onu lilithe uzattı " gitmem lazım ve teşekkürler test ettikten sonra kitabıma ekleyecegim " ve kız bilmiyordu bir kere günah işleyen bir daha masum kalamazdı. Diğer varlıkların güvenlikleri adına herşeyi öğretiyorlar veya farklı öğretiyorlardı Hil'e Niks, gündüzü geceye çevirdi ve Hil bugünün derslerini bitirmiş odasına dönmüştü ki yatağında bir düzine, cennetin en nadir çiçekleri vardı. Onları eline alıp tebessüm etti halbuki kokularını cennet okulunun dışından bile almıştı ve arkasından iki çift el beline dolandı, elbette kim olduğunu biliyordu ve arkasına dönüp sevgilisinin yanağına masumca bir buse kondurdu ve birlikte dışarıya çıkıp kimselerin olmadığı bir yere gittiler.
" Çiçekleri beğendin mi " diye sordu Kevin, melez gülümseyerek çimenlerde uzandı " evet ama kopartilmalarina karşıyım biliyorsun " Kevin hemen yanına uzandı ve gözlerini birbirlerine kenetlediler. Melek kızın saçlarıyla oynuyordu ki bir anda yerinden dogruldu " Hil saçın ! " Dedi kız da endişelenrek meleğin avucunda tuttuğu saçına baktı. Kar beyazı saçların arasında bir tutam siyah saç vardı ve aklına Lilith ile olan konuşması geldi ardından düşündü ve aydınlanmış gibi etrafına baktı. Meleklere ders öğrettiği bir gün bir melek ile istemeden elleri temas etmiş ve o sırada bir anı görmüştü, annesi ile iblis Mammon sarılıyorlardi ve gördüğü yer mevcut konumunun aynısıydı. Bir tuzağa düştüğünü düşündü. Ve ayağa kalktı, melek de onunla birlikte kalktı, adamın konuşmasına müsaade etmeden " annem ve Mammon tam burada yakalandılar ve bazı söylentilere göre ikisini bu günaha birisi düşürdü ve şimdi bizde nedenini bilmeden birbirimizi seviyoruz ve annemin işlediği günahı aynı yerde işliyoruz... Lilith yasak oldunu bildigin halde yapmaya devam edersen saçların koyulaşır demişti bunca yıl saçlarım beyazdı ancak sen yasak olduğunu söylediğinde temas ettigin gibi saçım koyulaştı " dedi ve melek korkarak " peki ne yapacağız " Hil etrafına baktı ve Lilith in kokusunu aldı ardından onların yakınından uzaklaşan adım sesleri duydu tam peşinden gidecekken melek kolunu tuttu ki " Hil, Lilith ile gorusemezsin o bir iblis ve babamın söylediğine göre annen ile babanı Lilith birbirine aşık etti ve hem eşinin hem de kendisinin cennetten gidişinin intikamını almak için melek leydiayi ve iblis mammonu birbirlerine karşı hoş gösterdi " şimdi parçalar daha da oturmuştu ve adım sesleri de artık yoktu. İkisi ayrılıp kendi odalarına çekildiler. Hil dedesi ve anneannesinin yanına gitti ve aralarında uyudu.
Büyük bir gürültü ile uyandılar, iki melek muhafız, Hil'in kollarından tutup götürmeye çalıştılar. Henry araya girdi " ne yaptığınızı sanıyorsunuz " demesiyle melekler durdu ve biri konuştu " üzgünüm baş melek Henry, ancak tarih tekabül ediyor " dedi ve Hil iki kolundan tutan melekleri kontrolsüzce iki yana şiddetle savurdu. Viki hemen yatağından kalkıp kıza sarıldı " sakin ol bebeğim birlikte dışarı çıkıp neler olduğuna bakacağız sen burada kal " deyip Henry ile çıktılar ancak muhafız melekler hiç hareket etmiyorlardı. Kısa bir süre sonra içeriye melek fenzio girdi ve sert bir ifade ile " gözleri yerde yatan meleklere baktı ve " bizi zorlama ve kendi isteğinle mahkeme meydanına gel Hil " " ama neden, ne yaptım ! " Fenzio sinirle bir şey söyleyecekti ancak arkasına dönüp gitti. Hil onu takip etti. Herkes toplanmıştı aniden iki muhafız melek HIL'in bileklerine yere bağlı zincir taktı ve Henry tam engel olacaktı ki 2 melek muhafız onu tuttu ve Hil zincirleri anında kopardı. Buna şahit olan herkes bir an da ondan çekindi zira daha önce cennetteki kimse zincirleri kırmaya kadir olamamışlardı.
İçeriye kollarından tutulup getirilen Kevin'ı gördü zincire bağlandı ancak kimse Hil'e yaklaşmak istemiyordu ve hakimlere döndü, iblis hakim biraz ileride meydanın ortasında duran melek adama sordu " ne gördün ? " diye ve Hil ile Kevin ı yanyana uzanmış halde yakinlastiklarni gördüğünü söyledi. Melek hakim Hil'e döndü " doğru mu " dedi Hil hiç bir şey demedi ve iblis hakim " cennete bir iblisi sokup onunla bir yakınlaşma da mı bulundun " diye sordu daha yüksek bir sesle ve Hil Kevin a baktığında aslında onun bir iblis olduğunu gördü ardından Hil " bir melek benim bildiklerime baksın, masum olduğumu anlayacaksınız, ortada anlayamadığım bir şey dönüyor " deyip fenzio'ya baktı ve herşeyin farkında olduğunu bagirmasina gerek olmayan bir gülümseme vardı yüzünde. Bir melek Hil e korkarak yaklaştı ve Hil elini uzatıp ona gösterdi ardından melek " bu iblis, 4 yıldır bu melez'e fenzionun oğlu olan bir melek olarak görünmüş yani orada bir büyü var ve benim düşüncelerime göre Lilith Leyida'ya yaptığı gibi Hil'e de aynı kaderi yaşatıyor " demesiyle fenzio araya girerek " Hil Lilith ile görüştüğünü gördüm " dedi yalnızca Hil herşeyin farkındaydı ancak yapacağı tek bir hareket herşeyi değiştirirdi " hakimler görünmez bağ ile kendi aralarında konuşuyorlardı " Lilith böyle bir şey yapmış olsa bile Hil yarı melek yarı iblis onu cennette tutamayız " melek hakim " ancak Hil cennetin en bilgilisi ve herkes ona çok saygi gösteriyor aynı zamanda Hil bunca zamandır asla yanlış bir şey yapmadı ve ortada bir büyü varsa onu cennetten atmamız haksızlık olur ve o çok güçlü onu nasıl yok edebileceğimizi hala bilmiyoruz, zincirleri nasıl kolayca kırdığını gördük " hil araya girip " kimseye zarar verecek değilim " dedi hakimlere karşı ve şaşkınlıkla iblis hakim sordu " bizi duydun mu " diye ve Hil başını salladı, melek hakim boğazını temizleyerek önündeki kitabı açtı ve " her türlü duruma karşı Hil doğduğundan itibaren onun için özel olarak bazi kararlar yazdık ve kararimiz da burada yazılı " dedi ve iblis hakime kısa bir bakış attı ve başıyla onay vermesi ile " Hil' in melek gözü alinacak, kevin ise ceza güneşine çıkarılacaktır " demesiyle tüm melekler bu karara karşı çıktı, hem cennete iblis getirmişti hem de Lilith ile arkadaşlık kuruyordu. Ölmesini savundular ancak hemen karşılarında duran iblisler Hil'in ölmemesinin hak olmadığını savunuyorlardı. Hil bu duruma karşı hiç bilmediği rahatsız edici bir hisle bedeni kaplandı ve ona doğru gelen iki melek muhafiza saldırarak kolayca ikisini de anlaşılamayan bir hız ile öldürdü. Herkes ölüm sessizliğine büründü " ben sizin ustadinizdim beni öylesine sevip sayardiniz şimdi ise ölmemi mi istiyorsunuz " diye sordu ve meleklerden ses çıkmadı arkadan bir iblis konuştu " şimdi ne hissettiğimi anlıyor musun küçüğüm ? " diye sordu ve Hil, sonunu düşünmeden ona ulaşmaya çalışan Henry'e baktı ardından büyük bir hız ile cehenneme doğru uçtu kapıyı çaldı ve zebaniler onu beklermiş gibi girmesine izin verdiler. Cehennemin en alt katmanına indi ve Lilith i görüp hızla yanına giderek aniden boğazına yapıştı. Lilith bu güce karşı koyamayacagini anlayarak hareketsiz kaldı ve soğukkanlılıkla davrandı" sana yalnızca iyilik yaptım " " neden böyle hissediyorum " diye tislar gibi sordu " biz buna öfke diyoruz tatlım " öylesine sinsice konuşuyordu ki Hil daha da öfke ile kaplaniyordu, arkadan heybetli ve hem yeri hem göğü inleten bir ses duyuldu " hoşgeldin " hil elini kadının boğazından çekip arkasına döndü, gördüğü kişi azazel den baskası olamazdı. Azazel öyle bir görünüme sahipti ki kimse onun gözlerinin içine uzun süre bakamazdi öylesine dehşet vericiydi. Gece kadar karanlık gözleri bakanı içine çekip cehennemde yakacak gibiydi. Boynuzları cehennemin dibinden son katmanına kadar uzanıyordu. Kanatları ile ölümsüzler dünyasını sarabilirdi öylesine büyüktuler. Devasa bir bedeni vardı, öylesine baskın bir güç yayıyordu ki etrafa bu enerjinin altında ezileceğini sandı ve cehennemden çıkıp oradan hızla uzaklaştı ne yapacaktı ki başka ve annesinin çiçeğine gitti hemen arkasından Viki ve Henry de gizlice gelmişlerdi " hil ! " Kız aniden arkasına döndü " her yerde seni arıyorlar " Henry telaşla konuştu ve Hil umursamazca " annemin kaderini mi yaşayacağım " dedi sakin bir ses tonu ile Viki gözyaşlarının ardından kıza bakarak " ne olursa olsun seni de kaybedemem hil " dedi ancak arş dan gelen ses ile Henry ve Viki nın onları takip ettiklerini anladılar ve Henry ağlayarak Hil e sarıldı ki belki kendi gücünün kokusu onunkini bastırırdı. Viki de usulca gözyaşları akıttı ve koca bir melek ile iblis ordusu toplanmıştı onu almak üzere ancak hil ile baş edilemeyeceğini biliyorlardı ve ürkekçe bir sonraki hareketini tahmin etmeye çalıştılar " korkmayın kendim geleceğim " dedi ve mahkeme meydanına döndüler. Bir süre sonra bir haykırış duyuldu ve fenzio ya baktı bir buhran içindeydi anladı ki bu feryat Kevin a aitti ve fenzio her ne planladıysa tam olarak emeline ulaşamamıştı. Melek büyücü Hil e yaklaşıp ayaklarını yerden keserek onu havada yatar pozisyonuna getirdi ve fısıldadı " lütfen bana zorluk çıkarma " diye ve Hil in melek gözünü çıkarıp bir kutuya koyarak hakimlerin önüne koydu. " Sonsuzluğun kuyusuna sürgün edileceksin. Bu kuyunun dibi asla gelmez ve sen hatamı anlayana kada ya da biz yeterli bulduğumuz zamana kadar orada kalacaksın hil, hatani kabullen ve suçunun cezasını çekmeyi kabul et " dediler Hil hiç bir şey demeden başını eğdi ve iki melek ona dokunmadan önünden yürüdüler hil ise son kez Henry ile Viki ye baktı ardından önüne döndü. Bir kuyunun başında durdular, dibi gözükmeyen bir kuyu meleklerden biri konuştu " bu kuyunun bir sonu yok ta ki cezan bitene kadar " " cezam ne zaman biter sence " " kıyamete kadar " Hil kaybedecek bir şeyinin olmadığını anladı ve artık ne olacaksa olsun diye geçirdi içinden ve kendini kuyunun içine bıraktı. Karanlık, hiç sıkılmadan, yorulmadan düşecekti koca bir zifiri karanlığın içinde derin bir yalnızlıkla arkadaş olacaktı peki ne zamana kadar ?...
Bölüm hakkında benimle görüş ve düşüncelerinizi paylaşırsanız çok mutlu olurum. Teşekkür ederim.
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..