---120 Yönetici
[Pulları söktüm!]
Aferin.
{Sana şükürler olsun.}
<Peki, geçtin, sanırım〉
[Siz erkekler niye kendinizi bu kadar öne çıkartıyorsunuz?]
Vücuttan sorumlu olan sonunda pulları söktü.
Sonunda Ateş Ejderhası'nı yiyebileceğim.
Şimdi, bakalım Ateş Ejderhası'nın tadı nasıl.
Uzay Algısı'ndan tepki var.
Uzay bozulması?
İlk tecrübem olsa da, biraz anlıyorum.
Bu bir Aktarma.
Birisi buraya doğru ışınlanacak.
Buna müdahale edemem.
Zaten "Uzay Büyüsü" seviyemle uzayı böyle kontrol edebilen birinin ışınlanmasına karışmam mümkün değil.
Buraya ışınlanmaya çalışan adam algıladığım uzay bozukluğuna göre "Uzay Büyüsü"nü kontrol etmekte bayağı iyi.
Eğer sırf "Uzay Büyüsü"nden konuşursak benden çok daha ötede.
Ve en büyük sorun rakibin büyü kullanması.
Diğer bir deyişle, büyü kullanacak zekası var.
Şu ana kadar büyü kullanan hiç canavar yoktu.
Yenilen Ateş Ejderhası bile becerisi olsa dahi tecrübesizdi.
Ne de olsa, Ateş Ejderhası hiç büyü kullanmadı.
Eğer doğal dersen doğal olur.
Büyü kullanmak için yapman gereken sıkıntılı bir eylem var.
Bunu yapmak için zeka şart.
Ateş Ejderhası'nın durumunda, büyü yapmaktansa ateş topu yapmak daha efektifti.
Canavarlar arasında büyü kullanabilen türler olsa da, büyüden daha güçlü basit beceriler var.
Lakin, buraya ışınlanmaya çalışan herif karmaşık büyünün yapımını halledebiliyor.
Bu da adamın niyetinin iyi olduğu ve buraya gelmeye çalıştığı anlamına gelir.
Niçin?
Burada sadece ben varım.
Eğer öyleyse, sanırım amacı ben olmalıyım.
Kazara buraya aktarılması gibi saçma bir şey düşünmek imkansız.
Bu sonuca "Düşünce Hızlandırma"yla varıyorum.
Gardımı alıyorum.
Uzay yarılıyor ve bir adam beliriyor.
Siyah bir adam.
Ona siyahtan başka bir şekilde hitap etmemin imkanı yok.
İnce gibi görünen zırh vücuduyla birleşmiş.
Cildinin görülebilen tek yeri yüzüydü, o da karaydı.
Saçı da siyahtı.
Ancak, gözleri garip bir şekilde kırmızıydı.
O anda adamın vücudunu fark ediyorum.
Kazanamam.
Farklı bir seviyede.
Ve o şey bunu kanıtlıyor.
『Değerlendirme İmkansız』
Bu sözler.
Ama bir şekilde tehlike hissi yok.
Aksine, adamdan bir şekilde samimiyet hissi yayılıyor.
Ve biraz da rahatsız edici bir his.
Neden?
Bu siyah adamla ilk görüşmem olmalı.
Eğer bahsi geçen bensem böyle garip bir varlık aniden ortaya çıkınca bu tür hislerim olmamalı.
Bu hisler de ne?
「****************?」
Adam bir şeyler diyor.
Ama bu bilmediğim bir dil.
İstemsizce başımı yana eğiyorum.
「++++++++++++++++?」
Adam yine bir şeyler diyor.
Hayır, lütfen Japonca konuş.
Yoksa anlayamam.
Farklı bir dünyanın dilini konuşamıyorum. . .
Adam kaşlarını çatıyor.
Hmm.
Şimdilik, bu adamın bana karşı çıkma niyeti yokmuş gibi görünüyor.
Ama ne yapmalıyım?
Dürüst olmak gerekirse adamın dediklerini anlayamıyorum, hatta anlasam bile konuşamam.
Yazarak iletişim kurmak imkansız olsa da sadece Japonca yazabilirim.
Her iki şekilde de, karşılıklı anlayış imkansız.
Tedirgin oldum.
Görünüşe göre adamında biraz kafası karıştı.
Hiçbir şey söylemenin mümkün olmadığı bir havada adamla arama bir şey düşüyor.
Bu bir akıllı telefon.
Ha?
Hayır hayır.
Burada neden akıllı telefon olduğunu bile bilmiyorum ama her şeyi geçtim önümde nasıl belirdi?
Bu Algılama'ma yakalanmadan aniden belirdi, biliyor muydun?
『Merhaba. Ben Yönetici D.』
Akıllı telefondan aniden bir ses duyuldu.
Üstelik, çift.
Birisi Japonca, diğeri daha önce hiç duymadığım bir dilde.
Ah, hayır, bu adamın az konuştuğu dil?
「*******!?」
Adam şaşırmış bir hisle bir şeyler diyor.
Bunun anlamı, adamın konuştuğu diğer dil bu dünyanın dili.
『Evet. Ben D. Kumo-san, lütfen biraz bekle.』
Ah, doğru.
Biraz beklemem söylendiği için biraz bekledim.
Akıllı telefonda konuşan adamın sesi farklı dünya dilinde.
Akıllı telefonun sesi bir kadın sesi.
Harika, tatlı bir ses olsa da duyunca çok rahatsız oldum.
Böyle bir ses.
Düz seste hiç duygu olmaması da korkutucu.
Bu ne?
Adamın yüz ifadesi konuşma her ilerlediğinde değişiyor.
Abartılı bir değişiklik olmasa da, alnını ortası kırışıyor ve hafiften açılıyor.
Sonra, adam derin bir iç çekip aniden arkasını dönüyor.
Kendisini öylece "Uzay Büyüsü" ile ışınlıyor.
Geriye sadece ben ve gizemli akıllı telefon kalıyor.
『Seni beklettiğim için üzgünüm. Onunla konuştuğum için gelecekte kendisini seninle ilgilendirmeyecek.』
Ah, öyle mi?
Bu arada, sen kimsin?
『Ben D.』
Ah, doğru.
!?
Bir dakika!?
Az önce aklımı mı okudun!?
『Evet. Okudum.』
Bu gizlilik ihlali!
『Konuşamadığından dolayı bu geçici bir önlem. Genelde, akıl okumam.』
Tabi akıl... Bu hareketlerimin izlendiği anlamına mı geliyor?
『Ben buna gözlem demeyi tercih etmiyorum. Ya da seyretmek daha çok uyuyor.』
Hepsi aynı.
Kısacası, sen bir sapıksın.
『Aynen öyle. Çünkü sana bakmaktan bıkmam.』
D, hatırladım.
Bu "Bilgelik"i elde ettiğimde duyduğum isim.
『Evet. Bu çok çalışan sana verilen ödül. Etkili bir şekilde kullanmana sevindim.』
Amacın ne?
『Sadece eğlence.』
Ha?
『Gerçekten sadece eğlence. Başka bir amaç ve anlam taşımıyor.』
Ciddi misin?
『Evet. Ne de olsa, ben dünyanın en kötü Şeytan Tanrısı'yım.』
... Bu kişi fena.
Cidden tehlikeli.
Sırf az önce konuştuğunu duymaktan vücudumun titremesi bir hayal değildi.
Bu kişi gerçek bir Şeytan Tanrı.
Hayatımın sırf sonuna kadar kullanılabilecek bir eğlence olduğunu hissediyor.
『Bunu korkunç bir şekilde söylesen de, yanlış değil.』
Bu dünya senin eğlencen için mi yapıldı?
『İşte o yanlış. Bu dünyaya göre ben bir yabancıyım.』
Ne demek istiyorsun?
『Daha fazlasını söylemeyeceğim. Eğer söylersem hiç eğlencesi kalmaz.』
Beni oyuncak yapmak mı?
『Evet. Bu nedenle, elinden geldiğince dene ve beni eğlendir. Orada aradığın cevabı bulabilirsin.』
İstediklerini böyle söylemen...
『Sonra görüşürüz.』
Akıllı telefon yok oluyor.
Uzayda hiçbir değişiklik hissi olmadan.
Bu Yönetici D ve ismi Kuro olan Yönetici'nin karşılaşmasıydı.
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..