Zincirleme görev şimdiden 3 aşamaya ulaşmıştı. Weed, bunun dolambaçlı bir iş olacağını anlasa da Kraliyet Kütüphanesine doğru ilerliyordu.
Kütüphanede Versailles Kıtasının genel tarihine ayrılmış hatırı sayılır bir alan bulunuyordu fakat bireysel olaylarla ilgili bilgi almak için bizzat araştırma yapmak gerekiyordu.
Kont Savoid (Sur İmparatorluğu, Yıl 436~479)
Şövalyelik unvanını 17 yaşında aldı.
Şövalyelik görevlerini tamamlayarak 20 yaşında dönüşünü yaptı.
36 yaşında topraklarının varisi oldu.
Kılıç kullanma ve at binme konularında olağanüstü bir yeteneğe sahipti.
43 yaşında isyana öncülük etme suçundan idam edildi.
Biyografi kısmında yalnızca temel bilgiler yer alıyordu. Weed Tarih ve Savaş kısımlarını da okusa da Kont Savoid’in dahil olduğu kısımlar birileri tarafından kasten yok edilmişçesine ortada yoktu.
“Buldum.”
“Neredeymiş?”
“Bu alanda gizli bir hazine olduğunu söylüyor.”
Kütüphanede bir şeyler okumakta olan Maceraperestler ve Büyücüler aceleyle ayrılıyordu. Kütüphanede tıpkı Weed gibi bilgi toplamaya gelen yaklaşık 20 kullanıcı vardı.
Bir yerlerde bir büyük ikramiye gizliydi fakat Weed’in bu işe bir hayli zaman yatırması gerekiyordu ve kayıplarını telafi etmesi zordu— kütüphanenin içerisinde bilgi avlarken yaşanan durum buydu. Ayrıca pek çok temel bilginin eksik olduğu veya okunacak neredeyse hiçbir şeyin olmadığı koşullar içerisindeydi.
‘Bu şekilde bulmak zor olacak gibi görünüyor.’
Weed uğraşa dalmıştı.
Kitapların içerisinden bir ipucu yakalamak çokça tecrübeye sahip olan Maceraperestler için bile zordu, yani onun gibi bir Oymacının bilgi toplaması kolay olmayacaktı.
‘Yaklaşım yöntemim mi yanlış acaba? Peki. Madem bir Oymacıyım, öyleyse ilk bakmam gereken şey Heykeller olabilir.’
Weed bu düşünceyle sanatla ilişkili kitapları taramaya başladı.
« Anıt Tarihi », « Kazı Oymacılığı », « Sur Krallığının Gurur Duyulası Heykelleri »
Okuduğu çokça kitabın arasında « Antik Heykeller » başlıklı
bir kitap buldu. İsim farklı olsa da kitabın içerisinde şu anda sahip olduğu
heykelle ilgili bilgiler mevcuttu.
*****
Arkada Kalan Figür : İnanç Sembolü
Ölülere rehberlik eden Tanrı Matallost'un izinden giden müminlerin sembolüdür. Bir bayrakları veya şablonları yok fakat bir heykel sahibi olmalarıyla ünlüler.
Matallost Kilisesi Rahipleri güçlü bir kutsal güce sahiptirler ve ölülere rehberlik edebilirler.
Kıtanın resmi dilinin doğuşunun ardından Tanrılarının isimlerini kullanmak yerine kendilerine Diriliş Kilisesi demeye başladılar.
Ölüme yakınlıkları ve bu konuda araştırmalar yürütmeleri nedeniyle halk tarafından pek sevilmezlerdi. Öncelikli olarak sırlarının korunması amacıyla sembollerinin bir heykelini yaptıkları varsayılıyor.
Bazı Matallost inancı idollerinin özel ve kutsal eserler olarak normal heykellerden çok farklı olduğuna dair bir hikaye mevcut.
*****
- Görevle ilgili tüm bilgileri elde ettiniz.
Birazcık debelenmiş ama yine de görevini tamamlamıştı.
Tavernaya geri dönerek Smith’e rapor verdi.
“Bu heykel Matollost Kilisesinin sembolüymüş anlaşılan.”
“Ne dedin sen?”
“Bir antik inanç sembolüymüş dedim. Ve bir idol bile olabilirmiş.”
Ding!
“İhtiyar Smith’in Merakı” görevi tamamlandı.
Eski paralı asker Smith’in gençliğinde gördüğü heykelle ilgili sorusunu yanıtladın.
Şimdi sana paralı askerlik günlerine dair hikayelerini anlatacak.
- Oymacılık yeteneği yetkinliğiniz %0.4 yükseldi.
- İnanç statınız 1 yükseldi.
Görev tamamladığında oymacılık yeteneği yetkinliğini arttırabildiği için bu tarz görevler de fena olmuyordu. Gerçi oradan oraya koşturmak fazla vakit alıyordu.
“Demek bu anlama geliyormuş, ha. Hık.”
İhtiyar ayyaş Smith son derece sarhoştu.
“Söz verdiğin gibi bana gençliğinde gördüğün ve duyduğun hikayeleri anlat lütfen.”
“Ayup! Ben, bilirsin ya, gerçekten güvenilir ve iyi huylu bir par-par-paralı askerdim. Bir sürü de para kazandım. Gerçi o paranın çoğunu içkiye ve kadınlara harcadım.”
Boşboğaz konuşma tarzıyla bir paralı asker oluşunu ve serbest bir paralı asker olarak kıtayı dolaşarak yerine getirdiği görevleri anlatmaya başladı.
Tabii ki bu anlattıkları Weed’in bir kulağından giriyor, diğerinden çıkıyordu— bir sarhoşun ağzından çıkan her kelimeyi dinleyecek olursanız bunun sonu gelmezdi.
Uzun bir sürenin sonunda Smith nihayet ana konuya ulaştı.
“Bu heykel, görüyorsun ya, o zamanlar, Kont bu heykelle birlikte kalenin bodrum katından kaçacaktı. Haaaah, sarhoş oluyorum.”
“Sence bunu neden yapmıştır?”
“Ben de bilmiyorum ki. Her halükarda cidden çok tuhaf diye düşünmüştüm. Hık. Şu anda alkolün tadı harbiden iyi geliyor. Neden bahsediyorduk biz ya?”
Smith, kafası dumanlı bir şekilde uzunca bir süre daha alakasız hikayeleri anlatıp durdu.
Bir paralı asker olarak yaptığı işlerle övündü ve bir ayyaşın ağzından kıtanın içkileri hakkında vaazlar verdi!
İlgisi bir kez daha heykele kaydığındaysa toparlanmışçasına şöyle dedi:
“Gerçi bu heykeli uzunca bir süre görmedim ama… şu sıra meşgul değilsin, değil mi?”
“Meşgulüm aslında.”
“Bu gizemi çözmeme yardımcı olur musun?”
Diyen Smith, gövdesinden paslı bir anahtar çıkarttı.
“Bunca zaman üstüne doğru hatırlıyorsam… bodrum mühürlüydü, yani yalnızca bu anahtarla girebilecek olmalısın. Beni de yanında götürüp benim için bu gizemi çözer misin?”
Ding!
İhtiyar Smith’in İkinci Merakı.
İhtiyar, ayyaş Smith’in Kont Savoid’i son görüşüne dair bir sorusu var.
Bu soruyu yanıtlamak adına Kontun köşkünü araştır, bodrumu bul ve sırrı açığa çıkar.
Ölülere öncülük eden Matallost Kilisesinin uzun soluklu arzusuna ve Niflheim İmparatorluğunun yeniden inşasına uzanan zincirleme görev.
Zorluk: A
Ödül: Smith’ten bir içki.
Görev Kısıtlamaları: Oymacılarla Sınırlı. Smith ölürse görev başarısızlıkla sonuçlanır.
Niflheim İmparatorluğu, düzinelerce yıl önce kıtanın Kuzey kesiminde, yani şu anda Weed’in Lordu olduğu Morata’nın bulunduğu yerde var olan büyük bir imparatorluktu!
Etraftaki canavarlar ve Karanlık Ormandan inen Kemik Ejderha yüzünden kale ve köyler alev almıştı. İmparator Serbian Tanelerini kullanarak onları mühürlemeye çalışmış fakat bunun tek sonucu içler acısı bir şekilde tüm Kuzey bölgesini dondurmaları olmuştu. Soğuğun, canavarların ve halkın bölünmesinin sonucunda da imparatorluk yıkılmıştı.
Niflheim İmparatorluğu şu anda yeniden inşa edilecek olsaydı Kuzey temellerine oturmuş olurdu.
Bu tarz bir görevin bir heykelle erişilebilir olması ve Diriliş Kilisesine bağlanması birazcık beklenmedik bir şeydi. Fakat çok da şaşırtıcı değildi. Diriliş Kilisesi ve Matallost inancı Kuzey kökenli kiliselerdi.
Weed paralı asker Smith’in görevini çözdüğü takdirde Niflheim İmparatorluğunun yeniden inşasıyla ilişkili bir görevi de çözüme kavuşturmuş olacaktı.
‘Böylece Morata’yı daha büyük bir fiyata satabilirim.’
Aperatif olarak bir tavuk bacağı tırtıklayan Weed kafasını salladı.
“Bu gizemi çözmek için elimden geleni yapacağım.”
- Görevi kabul ettiniz.
* * *
Savoid Bölgesi devasa bir avlanma alanına dönüşmüştü. Sur Krallığı 150 ila 200. seviye canavarlar tarafından istila edilmişti, dolayısıyla avlanmaya çıkan grup sayısı hatırı sayılır düzeydeydi.
“Köşkün içinde avlanmak için üye alıyoruz. Tecrübeli veya cesaretli İnsanlar tercihimizdir.”
Kont Savoid’in Köşkü bir yöre sınıfı zindandı. Maksimum canavar seviyesi 282 idi.
Astral Şövalyeler, Askerler ve hatta astral hizmetçiler orada boy gösteriyordu.
Weed, ayyaş paralı asker Smith’le birlikte köşke giriş yaptı.
“Arghh. Mide yanmasından öleceğim.”
Smith sızlana sızlana Weed’i takip ediyordu.
“Bana bir şişecik içki versen olmaz mı?”
“Hiç içkim yok.”
Weed katı bir şekilde reddetti. Eh tabii ki çantasında çokça alkol vardı. Çünkü ne zaman yenilebilir bir meyve ya da buğdaya denk gelse brendi veya viski yapıyordu. Likör gibi iyi para eden ve depolanması kolay aşçılık öğeleri de vardı. Parmak ısırtan tatları, dezenfektan görevi görmeleri ve hatta Sağlık onarım hızını bile arttırmaları nedeniyle en çok ilgi gören şeyler arasındaydı.
İyi damıtılmış bir içki sağlam fiyatlara gittiği için de nakitten bir farkları yoktu.
Weed boş vakitlerinde aşçılık yeteneğini geliştirmek adına alkol damıtıyor olsa da öylesine cimriydi ki Geomchiler veya diğer yakın dostları dışında hiç kimse ondan alkol istemeye bile kalkışmazdı.
“Öhöm, ağzım kurudu.”
Smith homurdanarak Weed’i takip etmeyi sürdürüyordu.
Eski köşkün her yeri dağınık halde mobilya parçaları ve yoğun toz öbekleriyle doluydu. Duvar resimleri tanınamayacak derecede hasar görmüş ve avize yere düşerek paramparça olmuştu.
“Ateş Topu!”
“Buz Saldırısı!”
Weed pek çok grup görüyordu ancak hepsi de hayalet canavarları avlıyordu.
Pes etmeden önce bir müddet daha köşke bakındı. Devasa bir yapıydı, öyle ki bir kale demek abartılı olmazdı.
Weed Todeum’dayken pek çok Vampir kalesi gezmişti fakat burası o kalelerden farklıydı. Güçlü Kontun köşkündeki oda sayısı bile muazzamdı.
Weed, “Bodrum nerede?” diye sordu.
Smith yalnızca kafasını sağdan sola sallamakla yetindi.
“Uzun zaman önceydi, o yüzden hatırlamıyorum. Gerçi bir şişe içki yuvarlarsam hatırlayabilirim belki…”
Weed kaşlarını çaldı.
‘Beş para etmez alkolik, ayyaş!’
Diğer avlanma partileri Kont Savoid’in Köşkünün her noktasında avlanıyordu. Yani henüz keşfedilmemiş bir bodrum kat varsa ya titizlikle saklanmıştı ya da olağanüstü bir mekan olmalıydı.
‘Keşfedilmiş olsa bile herkese duyurulmamış olabilir.’
Bodruma adım atamamış olabilirlerdi, orayı bulsalar bile ellerinde anahtar yoktu. Bir başkasının iyiliğine olan bir şeyi istememek insanın doğasında vardı. Dolayısıyla bodrum katı keşfedilmiş olsa bile başkalarına duyurulmamış olması mümkündü.
Weed, bu durumda orayı bulmak için Smith’le iş birliği yapması gerektiğinin farkındaydı.
Böylece çantasını açarak bir şişe bira çıkarttı.
“Bir düşündüm de içkim varmış aslında.”
“Harumph. Ver onu bana!”
“Bodrum…”
“... Hatırlıyorum. Muhtemelen merdivenlerden aşağıdadır.”
Smith’in işaret ettiği yer, merdivenlerin dibinde iki ekstra odaya açılan noktaydı.
Weed ahşap merdivenlerin arkasına geçmeye çalıştı. Fakat orada yoğun bir şekilde birikmiş tozlar dışında bir şey yoktu. Yine de ellerini gezdirdiğinde belli belirsiz bir çatlağın varlığını hissetti.
‘Demek burası.’
Tozları temizleyerek ufak bir anahtar deliği buldu. Sonra da Smith’ten aldığı anahtarı deliğe sokarak döndürdü.
Gıııcıııırtt!
Eski kapıyı ucu ucuna açabilmek için büyük bir kuvvetle itmesi gerekti.
Weed beraberinde Smith’le bodruma girerek kapıyı kapattı. Anahtarı çekip almayı da ihmal etmedi.
Çünkü köşkte avlanan bir başka grup tarafından keşfedilebilirdi!
Weed katiyen işin ucunda bir ödül varken çuvallayacak biri değildi.
Kont Savoid’in bodrumunu keşfettiniz.
Şöhret 50 yükseldi.
Macera aracılığıyla tecrübe bir nebze yükseldi.
“Aha! Demek Kontun bodrumu burasıymış.”
Smith yolculuk esnasında bira şişesinin dibini görmüştü ve pişmanmışçasına dudaklarını şapırdatıyordu.
“İş tamamsa bana bir viski vermeye ne dersin?”
“Kesinlikle yanımda viski taşımıyorum.”
Bira hiç değilse ucuz ve kolay bulunur bir şeydi ama en sıradan viski bile minimum birkaç altın ederken teklifte bulunmaya hiç niyeti yoktu.
Weed bodruma bakındı.
Etrafa pek çok kitap dizilmişti, muhtemelen burası Kontun gizli çalışmalarını yürüttüğü bir alandı.
« Ateş Odaklı Büyülerin Temelleri »
« Rüzgar Elementleri ve Benzerleri Üzerine Çalışmalar »
« Pohpohlanan Elementalistlerin Aklında Tutması Gereken On Kural »
« Versailles Kıtasını Yayan Gezmek »
« Para Kazanma Fırsatları »
« Senin İçin Kitap Okuyacak Cadı, Büyücü »
Yalnızca isimlerine bakarak rafları süsleyen her türden kitap olduğunu görebiliyordu.
Gördüğü her kitabı çantasına tıkıştırmaya başladı.
‘Bunları bir antika dükkanında veya sahafta satarsam iyi para kazanırım.’
Görev zincirinin bir sonraki kısmı belli olduğu için her şeyi güzelce toparladı.
Kontun masasını da araştırdı.
Çekmecede 300 altın değerinde bozukluk ve bir oyma bıçağı vardı.
‘Bunu da satmam lazım.’
Weed çokça öğenin fiyatını anında hafızasına kazıyabilen biriydi.
Bir süpermarketin otomatik fiyat hesaplama sistemi bozulsa ve orası Weed’in dükkanı olsa muhtemelen endişeye hiç gerek olmazdı. Çünkü Weed fabrikadan alım fiyatından satış fiyatına, vergilere ve hatta “1 alana bir bedava” kapsamına girenlere dek her şeyi tamamıyla ezberlemişti.
365 altını 12yle çarpınca 4,380 ediyordu!
Öyle bir noktaya gelmişti ki göz açıp kapayıncaya dek hesap kitabı yapıyordu.
Söz konusu para hesaplamak olduğunda matematik dehalarını bile ezip geçerdi!
Weed masanın üzerine açılmış bir kitabı fark etti.
« Matallost İnancının Kökenleri ve Tarihi »
Hızlıca göz gezdirmeye başladı.
Kadim Matallost inancı topluluğu, ölümü kutsal görenler tarafından gerçekleştirilen ritüellerden doğan diğer topluluklar arasında en büyüğüydü.
Ölümü tanrılarının kucağına dönmek olarak görüyorlardı… Matallost inancı, Krallığın yerleşik dini olarak kabul edildiğinden Savaşçılar savaşa gitmeden önce Kiliseye saygılarını sunmak zorundaydı.
Fakat halkın gözündeki Matallost Kilisesi algısı yıllar içerisinde değişim geçirdi.
Kabileler arası savaşlar azaldı ve işgalci canavarlara karşı bir kale inşa edilişiyle huzur sağlandı.
Ölüm korkuyla ilişkilendirildikçe Matallost inancından uzaklaşıldı.
Ayrıca Arpen İmparatorluğunun kıta birleştirme savaşı esnasında her krallık rekabetçi bir şekilde kendi topraklarındaki kiliseyi tercih etti.
Bilhassa savaşla ilişkili kiliseler saygı görürken Matallost Kilisesi, Ölümün rehberliği ve öncülüğü doktrini nedeniyle dezavantajlı konuma düştü.
Matallost Kilisesinden kalanların ağızlarından dökülen son isim Ölüm olurken yalnızca o ismin bahsini geçirmek bile halkın gözünde tiksinti kaynağı halini aldı.
Matallost Kilisesinin rahip adaylarının sayısı günbegün azaldı ve pozisyonları bir başka Kilise tarafından ele geçirildi.
Freya’nın refahının veya Savaşçıların Tanrısı Belacus’un kiliseleri arttı.
... Matallost Kilisesi gücünü yitirdi ve Krallıklardan gördükleri destek azaldı. Ancak gölgelerde saklananların güce duydukları arzuyu saklamakta giderek daha çok zorlandıkları varsayılıyor.
Ölüm aracılığıyla rehberlik etme gücü!
O büyük kutsal gücü kullanarak intikam almanın hayalini kuruyorlar. Özel olarak nasıl bir intikam planladıklarıysa bilinmiyor.
Ding!
- Matallost inancıyla ilgili ileri düzey bilgiler edinildiği için Zeka ve Bilgelik 5 yükseldi.
- Diriliş Kilisesiyle ilgili bilgi edindiniz.
Weed masada başka bir şey daha buldu. O şey, Diriliş Kilisesi Rahiplerinin giydiği bir cüppeydi.
Matallost Kilisesi. Şu anda çoğunlukla Diriliş Kilisesi olarak anıldıkları için onlar hakkında dikkatsizce konuşmak mesele olmazdı.
“Kont Savoid, bir Diriliş Kilisesi Rahibi olmalı.”
Weed, Kont Savoid’in Diriliş Kilisesinin sembolü olan Ölüm Heykeline sahip olduğunu düşününce bunu tahmin etmişti.
“Haaah, şuraya bir baksana!”
O sırada Smith, geniş bir oda keşfetti.
Odanın içerisine büyülü bir daire çizilmişti ve ortasında da mezar taşını andıran bir objenin üzerinde içerisine bir şeyler yerleştirilebilecek bir kase vardı.
Kaseye Ölüm Heykeli resmedilmişti.
“Belki de heykelin konulması gereken yer burasıdır?”
Weed heykeli göğsünden çıkarttı.
Yani Cücelerin yeraltı Krallığı Kurueso’da Ecel Ellerle yaptığı düellonun sonunda elde ettiği Ölüm Heykelini!
Matallost inancının ikinci belirişi ve Niflheim İmparatorluğunun yeniden inşası.
Weed bunun Versailles Kıtasında nasıl bir etki doğuracağını bilmiyordu fakat görevin içeriğini anımsadığı kadarıyla işlerin burada sonlanması için bir sebep göremiyordu.
Heykeli kasenin içerisine yerleştirdi. Sonra da tırpan tutan o kötücül şey hayat bulmuş gibi gözlerini açtı.
Güüüüüüüümmmm!
Köşk, deprem oluyormuşçasına sallandı.
Bodrumu rutubetli bir sis doldurdu ve sunağın üzerinde karanlık bir anafor şekillendi. Başka bir mekana bir kapı açıldı.
Smith şaşkınlık içerisinde sendeledi.
Kara kapı.
Daha önce bu renk bir kapıyı hiçbir yerde görmemekle kalmamış, tırpan tutan o kötü figür de gözlerini kendisine dikmişti. Eşsiz korkutuculukta bir manzaraydı.
Fakat Weed hiç korkmuyordu.
Boş hesap bakiyesi kadar korkutucu hiçbir şey olamazdı. Bu öylesine korkunç bir şeydi ki negatif faizli kabuslar gördüğü bile oluyordu!
- Feryat Nehrine bir kapı açıldı.
Genel kullanıcılar için erişim imkansız.
Görev Feryat Nehrinde devam edecek.
Bu görevin başarı veya başarısızlığı Diriliş Ordusunu da aynı şekilde etkileyecek.
Bu sırada Versailles Kıtasındaki tüm kullanıcılarda bir mesaj penceresi belirdi.
Weed hızla kapıya yaklaşırken karanlık anafor onu yutacakmışçasına hareketlendi. Ancak Smith aceleyle ellerini salladı.
“Hey.”
“Ne?”
"Görevimi yerine getirebilmen için benim de seni takip etmem gerekmez mi?"
“Tabii ki.”
Weed çaresizce Smith’i geride bırakmayı istese de onu da götürmeye mecburdu.
"Ama bir şartım var. Oraya girersem bana her gün içebilmem için beş şişe alkol ayarlaman lazım."
“...”
"Anlıyorsun ya, içmezsem uyuyamıyorum."
Weed başını sallayarak onayladı.
“Peki.”
Sürekli Smith’i kollayamazdı. Onu içki içirerek de olsa uyutması daha iyiydi.
"Ayrıca, bir paralı asker tut."
“Ne?”
"Sen çelimsiz bir Oymacısın, haksız mıyım?"
Weed çelimsizse Savaşçıların veya Kılıç Ustalarının büyük bir çoğunluğunun güçsüzlükten yerlerde sürünüyor olması gerekirdi.
Smith devam etti. "Yalnızca senin varlığında kendimi güvende hissedemem. Ve o kapı aracılığıyla nereye varacağımızı bile bilmiyoruz, yani bir paralı asker getirmen daha iyi olmaz mı?"
Ding!
- Görevi birlikte yürütmeniz için bir paralı asker tutmanız mümkün hale geldi.
Oymacılara mahsus bir görev için bir paralı asker tutacaktı!
Bu da gerçek bir mücadele yaşanacağı anlamına geliyordu.
‘Düşük olsa da A sınıfı zorlukta bir görev sonuçta...'
Niflheim İmparatorluğunun yeniden inşası ve Matallost inancının ikinci belirişi şeklinde beliren zincirleme görevleri düşününce zorluk çok daha yüksek olabilirdi.
Görevi birlikte yapmak için az da olsa güvendiği birini bulmalıydı.
Weed anında bir fısıltı gönderdi.
-Pale-nim.
- Efendim.
Pale hızlıca cevap verdi.
- Bir görev üzerindeyim ama bir paralı askere ihtiyacım var.
- Gerçekten mi? Neredesin?
- Sur Krallığının Hagen Köyünde.
- Ne yapılacak? Benim Kuzeyden oraya dek gelmem minimum yirmi günümü alır.
- Ana Kıtada olan var mıdır?
- Mapan-nim ticaret için Rosenheim Krallığına gitti, kalanların hepsi de burada toplandı.
Bir tüccar olarak Mapan’ın savaş gücü onu buraya getiremeyeceği kadar düşüktü, yani birazcık yakın sayılsa bile en baştan ihtimal dışıydı.
- Biz de şu anda “Antik Göğüs Zırhı Yapım Sırları” adında bir görev üzerindeyiz.
- Kulağa zor geliyor. Anladım.
Weed’in pes etmek zorunda olduğu belliydi. Pale’den gelmesini isteyecek olsa Maylon’u üzebilirdi.
Irene’in bir Rahip olarak büyük oranda yardımı dokunabilirdi fakat onu koruması gereken çok vakit olurdu. Bu bağlamda Romuna da benzer pozisyondaydı.
Surka genç ve ürkekti, yani yalnızca ikisinin zorlu bir görev zindanında iyisiyle kötüsüyle bir düzine gün geçirmesi zorlayıcı olurdu.
Hwaryeong’un dans yeteneği statları arttırma ve canavarları uyutma konusunda iyi iş görüyordu. Bir hayli işe yarar biriydi ancak sahici saldırı gücü düşüktü, yani onu seçmek tehlikeli olurdu. Genel olarak avlanmakta iyi olsa da karşılarına ne gibi zorluklar çıkacağını bilmediği bir mücadeleye onunla gitmek gerginlik uyandırıcıydı.
Zephyr ise daha en baştan olasılıklar arasında değildi.
Güçlü Sağlığı, sağlam bir Direnci ve bir AoE yeteneği olsa bile seçilemezdi.
“Kız kardeşime yaklaştığı için hayatta olmaz.”
Weed Zephyr’in varlığını zihninden silmişti.
El üstünde tutarak büyüttüğü kardeşini bir çapkına nasıl verebilirdi! Yer yarılsa olacak iş değildi.
“Kardeşim yalnızca buluşuyoruz dediği için bekleyip görmek zorunda kalacağım. Sonuçta o da insanın iyisinden anlıyor.”
Kardeşinin eylem ve tavırları değişmemişti, bu yüzden şimdilik içi rahattı.
Bir babanın yüreğinin kızı mini eteğini giyip sevgilisiyle buluşmaya giderken parçalanışı!
Weed bu senaryoya birazcık empati kurabiliyordu.
“Erkeklerin hepsi kurtlar ve hırsızlardan oluşuyor. Bir erkek bir kadının elinde ölürse kadın kesin masumdur. Çünkü o ölen erkek mutlaka ya yapmaması gereken bir şey yapmıştır ya da yapmak istemiştir!”
Her şeye rağmen yanına Yurin’i de alamazdı.
Geomchi’ye bir fısıltı gönderdi.
- Hocam.
- ......
- Hocam.
- Öhöm! Ne vardı!
- Şu anda ne yapıyorsun?
- Hiç, hiçbir şey yapmıyordum. Kesinlikle bir Karanlık Elf Hanımla sohbet başlatmıyordum. Yalnızca bir şey sormak istemiştim.
- Hocam...
Geomchi’nin dürüst yanıtı bir müddet sonra geldi.
- Benim de evlenmem gerekmez mi? Evet zor ama geç de olsa bir evlilik yapmayı denemeliyim.
- Diğer kardeşlerim de meşgul, değil mi?
- Evet. Ork köyündeler, pek çoğu da Karanlık Elflerin köyünde. Karanlık Elflerin koyu tenleri sağlıklı görünüyor, o yüzden onları çok seviyorlar.
- Yuroki Dağları nasıl?
- Bir sürü canavar var. Savaşmaya değenlerin sayısı çok olduğu için sıkıntı yok. Orklarla parti kurup avlanma stillerini denemek de eğlenceli oluyor.
Geomchi ve diğer kardeşler Kraliyet Yolunun tadını çıkartıyordu. Güçsüz Orkları korurken kalpten gelen erkeksi güzelliklerini sergiliyorlardı.
- Hocam, Karanlık Elfler de çiçek sever.
- Oh, cidden mi? Tamamdır. Senin de sıkı çalışman lazım. Ve ne zaman yardıma ihtiyacın olursa bana seslenebilirsin.
- Peki hocam!
Weed Geomchi’yle fısıldaşmasını sonlandırdı.
‘Yanıma kimi almalıyım?’
Yaban Gezginleri Loncası!
Armen Krallığının azınlık, elit bir grubu. O grubun bilinmeyen yüksek seviyeli pek çok kullanıcısı olduğu tahmin ediliyordu.
Weed’in de üyesi olduğu bir loncaydı fakat bir süredir loncanın sohbet penceresine bakınmamıştı. Lonca üyeleri sıklıkla boş sohbetler ettiği için pencereyi kapatmıştı! Ayrıca lonca içerisinde göreve çağırabilecek kadar iyi tanıdığı hiç kimse olmaması da bir yüktü.
Derken Pale’den bir fısıltı geldi.
- Weed-nim, bir paralı asker aradığını söylemiştin, değil mi? Bir Şamana ne dersin?
- Nasıl bir Şaman?
- Yetenek yetkinliği ve kullanımı saçmalık derecesinde iyi. Morata’nın en ünlü Şamanı. Birlikte yaptığımız parti avlarında bile cidden çok yardımı dokundu. Az önce Weed-nim’den bahsedince gelmeyi çok istediğini söyledi.
Weed Kraliyet Yolunu oynamaya başlayalı çok olmadığı çaylaklık dönemlerini anımsadı.
‘Cennet Şehri Lavias’ta bir Şamanla birlikte avlanmıştım.’
Unutulmaz bir isim. Dain.
Tamı tamına hayallerindeki kızdı. Tam olarak neyden hoşlandığını söylemek zor olsa da onunla geçirdiği vakitten keyif almıştı. Baş başa avlanırken zindanda çokça sohbet etmiş ve avlandıkları sırada bile bir bağ geliştirmişlerdi.
‘Gerçi ameliyat olmak için oyundan ayrılmıştı… şimdi iyi midir acaba?’
Söyleyecek bir şeyi olmadığı için yalnızca iyi olduğunu ummakla yetinebilirdi.
Geçmişe dair bu düşünceleri aklından atarak konuştu.
- Bir Şaman için çok tehlikeli bir yermiş gibi görünüyor.
Rahip türü mesleklerin parti avlarında çok yardımı dokunsa da kendilerini koruyamazlardı.
- Görevi birlikte yapamayacağımız için özürlerimi ilet lütfen.
- Yo. Yapacak bir şey yok.
Hegel’i de çağıramazdı. Onu çağırırsa haberlerin Kara Aslan Loncasına yayılması çok sürmezdi.
Hırsız Nide da bir seçenek değildi.
‘Hırsızlar zindanda çok işe yarıyor.’
Hırsızların ve Suikastçıların yakın dövüşte savunmasız olduğu şeklinde bir genel inanış vardı!
Kendisine savaşta yardım edecek bir paralı asker aradığı için gizlenme, pusu kurma tarzı yetkinlikleri olan meslekler uygun olmazdı.
‘Tanıdığım en güçlü kişiyi düşününce aklıma yalnızca o geliyor…’
Weed’in zihninde beliren kişi Seoyoon’du.
Kılıcı canavarların çoğunu kesip biçen kız! Savaş devam ettikçe güçlenen bir *Berserker.(Önceki çevirmenler bunu böyle mi bırakıyordu yoksa bir çevirisi var mıydı bilemedim, yorumlara yazarsanız sevinirim.)
Olağanüstü bir seviyeye sahipti ve yetenek kullanma hızı sağlamdı.
Berserker Seoyoon!
O burada olsaydı güvende olurlardı.
Ancak Weed, kafasını salladı.
Seoyoon’la biraz yakınlaştıklarına inanıyordu ancak hiçbir ilişkileri yokken tehlikeli bir görevde kendisine yardım etmesini istemesi çok fazla olurdu.
‘Ayrıca şu anda nerede olduğunu bile bilmiyorum ve buraya kadar gelmesi çok zaman alabilir.’
Yani Sur Krallığından tanıdığı herhangi birini çağıramayacaktı.
Weed kararını verdi.
“Ölü Şövalyeyi çağırıyorum!”
Ölü Şövalye Van Hawk dumanlar içerisinde belirdi.
Uzun süredir birlikte oldukları için Weed, Ölü Şövalyenin vahşi gözleriyle karşılaşmaya bile alışmıştı.
“Beni mi çağırdınız, Efendim?”
“Evet. İş çıktı.”
“Karşıma kim çıkarsa indiririm.” Ölü Şövalyenin değişmez çığlığı bu şekildeydi.
Weed kafasını çevirerek Smith’e döndü.
“Ölü Şövalye varken başka bir paralı askere ihtiyacımız olmayacak.”
Ölü Şövalyenin gelişi bile Smith’i panikletmemişti.
“Ölü Şövalye bizi koruyabilirmiş gibi görünüyor. Peki ya alkol?”
Weed hızlıca çantasını açarak birkaç şişe bira çıkarttı. Düzinelerce birası ve hatırı sayılır ölçüde viski ile şarabı vardı. Bunlar dışında alkol almasına hiç gerek yoktu ve acil bir ihtiyaç olursa istediği zaman yenilerini de damıtabilirdi.
Ayrıca her an bir maceraya atılması gerekileceği için pek çok bandajı, bileği taşı ve bitkileri de vardı.
Her an yola çıkmaya hazırlıklıydı.
“Hadi gidelim.”
“Tamamdır.”
Weed başı çekti, Smith de arkasından geldi. Ve ikisinin bedenleri kara kapıyla birlikte tamamen ortadan kayboldu.
Güüüüümmmmm!
Kapının yok oluşuyla Kont Savoid’in köşkünün sallanışı da ağır ağır sona erdi.
* * *
Etrafa saçılmış canavar cesetleri!
Seo Yoon’un kılıcını her savuruşunda yere yığılan canavarların kalıntıları.
Toprağın altında gizlenerek pusu kuran veya ağaçlardan atlayarak saldıran canavarlar!
Seoyoon öylece kılıcını savuruyordu.
Ve kılıcın her ışıldayışında canavarlar gri ışıklara dönüşüyordu.
Zamanında her şeyi unutmak için çarpışıyordu. Terden sırılsıklam halde savaşabilecek olmak ona yetiyor ve canavar gruplarının üzerine körü körüne koşuyordu.
Kan döktükçe güçlenen Berserkerlerin kaderi buydu!
‘Burası çok düşük seviye.’
Berserkerler özellikleri gereği düşman ve canavarları çekerlerdi.
Seoyoon’un bulunduğu noktada da bir canavar grubu toplanmıştı. Adımları doğal bir şekilde giderek artan güçte canavarların olduğu bir yere çekiliyordu.
Kan ve savaş peşinde koşan bir Berserkerin mutlak duygusu.
Bir Berserker her nerede ortaya çıksa orası hızlıca çığlıkların ardının arkasının kesilmediği bir savaş alanına çevrilirdi.
Burası da Kuzeyde, Maban’ın Ormanında bile ünlenmiş, yüksek seviyeli bir avlanma sahasıydı!
Canavarlar toplu halde Seoyoon’un bulunduğu noktaya doğru koşturuyordu.
‘Hiç kimse beni sevmiyor.’
Geçmişi yüzeye çıkmasın diye kendisini savaşa kaptırsa da kalbi artık eskisi kadar acımıyordu.
‘Arkadaş...’
Ne zaman sahip olduğu arkadaşını anımsasa göğsünde bir nokta ısınıyordu. Kraliyet Yolunda bir macera paylaştıkları vakit uzun olmasa da gerçek hayatta da tanışma fırsatı bulmuşlardı.
‘Onu korumak istiyorum.’
Kemik Ejderhanın Nefesiyle hızla öldüğü o an…
Tecrübe ve yetenek yetkinliği peşinde koşarken o çelimsiz Weed için avlanıyordu.
Seviyesi 422 idi!
Seoyoon daha da güçlü yaratıkların olduğu bir alana giriş yaptı.
#Bir an geliyor bizim Şaman kız dedim ama öküz çocuğumuz ‘yok olmaz’ diyerek bozdu işi. Yoksa ilginç bir macera olabilirdi. Gerçi Ölü Şövalyemiz, Ayyaş Smith abimiz ve pintiler pintisi baş kahramanımızla her türlü ilginç bir görev olacağı kesin. Bakalım bu macera bizi nerelere ulaştıracak, etkileri neler olacak, sonrasında bizleri neler bekleyecek… Cevaplar için okumaya devam!
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..