Weed duvarları yıkmak için yeni bir metot geliştirmek adına kafa patlatıyordu.
"Kale duvarlarının yıkımından önce gidilecek uzun bir yolumuz var, böylece onu ele geçirebiliriz."
Bir demirci olarak kuşatma silahları yapabilirdi. Fakat bu konudaki becerisi fena halde düşüktü.
"İşe yarar bir tane çıkartana dek kaç kuşatma silahı yapmam gerekir bilemiyorum..."
Bir Büyük Kılıç yapmak kadar üretim becerisi gerektiren bir işse koskoca birkaç hafta alabilirdi! Materyal tedarik etme problemi de vardı ve ittifak kabileleri yeniden kabilelerine dönmeye kalkışabilirdi.
"Ehh, açıkçası duvarlar yıkılsa bile Embinyu Kilisesi Şövalyeleriyle Rahiplerini yeneceğime güvenemiyorum."
Weed'in içi yatışmıştı. Çözüm kuşatma silahı üretiminde yatmadığı için de bu fikirden tamamen vazgeçmişti.
"Normal kuşatma silahları iş görmeyecek. Tabii ki bu bir yanıt değil."
Hiç kimse içeride kendilerini savunmaya adamakıllı hazırlanmış insanlar bulunurken kalın, uzun duvarlarla çevrili bir kaleye saldırmaya cesaret edemezdi.
Müttefik kabileler sayıca az ve grup savaşı konusunda dezavantajlıydı. Bireysel olarak oynayabilecekleri en büyük roller meydan dalaşı ve avlanmaktan ibaretti.
Weed Terzilik ve Demircilik yeteneklerini kullanarak ekipmanlarına bazı dokunuşlar gerçekleştirmişti ama ittifak kabilelerinin beş para etmez zırhları vardı ve pek çoğu daha duvarlara tırmanmadan yoğun bir saldırı ile canından olurdu.
"Smith’in tavsiyesini dinleyip yanımda başka birini daha mı getirmeliydim acaba?"
Fakat Weed, bu düşünce sonrası kafasını salladı. Pişman olmak için çok geçti ve geri dönüşü de yoktu. Muhtemelen Pale, Zephyr veya Geomchi gelmiş olsaydı da durum pek değişmezdi. Düşmanın gücünü bizzat tecrübe ettikten sonra görevin başarılı olabilmesi için savaşçı tiplerinde seviyesi hiç değilse 500lerin ortalarında birilerinin gerektiği kanısına varmıştı. Bir kılıç darbesiyle veya oldukça tahrip edici bir yetenekle kapıları yok edebilecek, Embinyu Kilisesi Rahiplerine bir pusuyla boyun eğdirebilecek bir kuvvet gerekliydi!
Bir Şövalye olarak Liderliğinin zirvesini sergileyerek ittifak kabilelerine komuta edebilirdi. Kabileler bir araya gelse de yalnızca ayaktakımıydılar ama yine de Weed, Liderliği ve Karizmasıyla onların sınırlarının ötesinde bir çarpışma sergilemesini sağlayabilirdi. İttifak kabileleri ağır hasar alsa da Weed onları kullanmak adına maksimum potansiyellerini açığa çıkartmalı ve bir fırsat kollamalıydı.
İşin ucunda Versailles Kıtası tarihine yazılmaya değer, muazzam bir galibiyet olabilirdi.
Weed kendi komuta kabiliyetini çok yüksek görmüyordu.
"Bugüne dek yalnızca kazanabileceğim savaşları kazandım."
Müttefik kabilelerle birlikte galip gelme şansı böylesine azken savaşmaya dair en ufak bir arzusu dahi yoktu. Birliklerin, bölgenin ve ekipman durumunun nitelik ve nicelik problemlerinin üstesinden gelmek kulağa geldiği kadar kolay değildi.
Ayrıca bir Oymacının avantajı olan hayat bahşetmenin de bir sınırı vardı. 100 kadar heykel yaşam formuna sahip olsaydı bir şansını denemek isterdi. Bu şekilde galibiyet ihtimali olduğuna da inanıyordu. Ama bunu yaptığı takdirde en az 160 seviye kaybederdi.
"Görevde başarılı olsam bile geriye hiçbir şey kalmaz."
En iyi ihtimalde bile hayat bahşettiği heykeller kuşatma savaşında gaddarca öldürülürdü.
Görevi heykellerinin yarıdan fazlasını yitirerek tamamlarsa inanılmaz bir kayıp vermiş olurdu! Ayrıca 200ün altındaki bir seviyeden yeniden başlamak zorunda kalırdı. Yani görevi başarsa bile gerçekten de geriye hiçbir şey kalmazdı.
"Karsız iş diye buna diyorlar işte."
Weed temel yollara başvurmaya ve planını yeniden yapılandırmaya karar vermişti. Savaşmaya başlamadan önce pek çok değişken üzerine düşünmek ve birliklerinin yararına olacak bir savaş alanı seçmek zorundaydı. Bu yüzden uzunca bir süre üzerine ilk defa dinlenmek için oyundan çıkış yaptı.
* * *
"Kütüphane burası mı?"
Lee Hyun Kore Üniversitesine kaydoldu kaydolalı ilk defa kütüphaneyi arıyordu. Üniversite kütüphanesinde pek fazla çizgi roman olmadığı için bugüne dek ihmal etmişti.
"Gençliğimden beri hayalimdi gerçi."
Acıktığında ramen yaparak çizgi roman okumak — bu, ortaokul ve lise günlerinde kurduğu mutlu bir hayaldi.
Ayrıca gazete dağıtırken de günlük olarak yayınlanan çizgi romanları özenle okuyan bir okuyucuydu.
"İçerisinde çizgi roman olmayan bir kütüphane, bu okul gerçekten rezalet!"
Lee Hyun, okul kütüphanesinin politikalarını hiç çekinmeden eleştiriyordu. Pek çok kütüphanede çizgi roman koleksiyonu olurken Kore Üniversitesi henüz raflarına çizgi roman dizmemişti.
Okulun öğrencileri için sağladığı cömert burslar, yurtdışında eğitim ayrıcalıkları, geniş ve son moda sınıflar ile araştırma tesisleri Weed’in umurunda değildi.
"Çizgi romandan yoksunsa geri kalmış bir okuldur. Rezalet, resmen rezalet. Okul harçlarını nereye harcıyor bunlar?"
Romanların, ekonomi kitaplarının, tezlerin, tarih kitaplarının, sanat kitaplarının sayısı aşırıydı. Koca bir bina kitaplık olarak kullanılıyordu.
"Merhaba, oppa."
"Sen mi geldin, hyung?"
Sanal Gerçeklik Departmanından sınıf arkadaşları Lee Hyun’u görerek sessizce selamladı. Kütüphanenin çalışma odalarında iki üç kişilik gruplar halinde çalışıyorlarmış gibi görünüyordu.
"Ah, evet." Lee Hyun başını hafifçe sallayarak onay vermekle yetindi.
Üniversiteye giderken dikkat etmesi gereken en önemli şey buydu.
'Kesinlikle benden genç olanlarla yakınlaşmamalıyım.'
Bir kıdemli, bir abi haline gelirse onlara birer soyguncu muamelesi gösterirdi, çünkü beleş yemek için peşinde koşturma yüzsüzlüğünü gösterirlerdi!
Lee Hyun sınıf arkadaşlarından büyük olduğu için şimdiden birkaç yemek ısmarlama isteğine maruz kalmıştı.
"Sağlığımı düşünmem lazım. Bu yüzden yemeğimi evden getiriyorum."
Bu şekilde krizi güç bela atlatmıştı.
Öğrencilerin bakış açısıysa şimdiye değişmişti.
'Sağlığını düşünen bir aile adamı oppa.'
'Bize hayatta yemek ısmarlamaz.'
Yine de Lee Hyun daima dikkatliydi. Birinin ne zaman kendisinden yemek ısmarlamasını isteyeceğini bilemezdi. Kafeteryadan bir atıştırmalık almasını veya kafede bir şeyler içmeyi de teklif edebilirlerdi.
'Bu lanet olasıca okul bir çeşit restoran falan mı? Niye yiyecek bu kadar çok şey var?'
Her binaya yerleştirilmiş olan otomatlardan kaçması gerekmesi çok kötüydü.
"Çalışmaya mı geldin?"
"Hayır. Kitap okumaya geldim.” diye yanıtladı Lee Hyun, hafif adımlarla ilerlerken.
"Hyung, romanlar 2. katta."
"Roman okumaya gelmedim. Yalnızca bakmam gereken birkaç şey vardı."
"Ne bulmaya geldin?"
"Strateji, taktik, savaş falan. Nerede olduklarını biliyor musun?"
"7. kattalar ama..."
"Mm. Bilgi için teşekkürler."
Lee Hyun asansörün 7. kat düğmesine bastı.
7. kat Doğu Felsefesi, tarih kitapları ve geçmişle ilişkili farklı türlerle doluydu, dolayısıyla öğrenciler tarafından pek sık ziyaret edilmezdi.
Lee Hyun’un asansöre binişinin ardından öğrenciler aralarında fısıldaşmaya başladı.
"Doğu Felsefesiyle epey ilgili olmalı."
"Genelde pek konuşkan değildir ama... seviyesi cidden yüksek."
"Bir noktada bir derinliği olmalı, öyle güzel unnilerle çıktığına göre pek çok iyi noktası vardır kesin."
Lee Hyun okul festivali süresince hem Seoyoon hem de Jung Hyo Rin ile randevuya çıktığı için ünlenmişti.
Kıskançlıktan ziyade pek çok erkeğin sonsuz saygısını kazanmış ve pek çok tılsım gizleyen gizemli bir adam halini almıştı.
"Ama Çincede de bayağı iyi olmalı."
"Ha?"
"Daha önce can sıkıntısından 7. kata gitmiştim fakat raflardaki kitapların çoğu orijinal dillerinden çevrilmemişti."
* * *
"Hasi—!" Lee Hyun küfrü bastı.
"Ne halt yemeye Kore’de yabancı kitap olur ki? Hepsi çevrildikten sonra yayınlamaları lazımdı!"
Akıl sır erdiremiyordu.
Rafların yarısı yabancı dilde kitaplarla doluydu, diğer yarısı da Kore dilindeydi ama pek çok antik Kore karakteri kullanılmıştı. Modern Kore diliyle yazılmadıkları için okunmaları fazlasıyla zordu.
"Stratejiyle ilişkili bir kitap bulmalıyım..."
Lee Hyun’un aradığı kitapların sayısı çok azdı ve doğru düzgün çevrilmemişlerdi. Elbette ki rafları karıştırırken bir şeyler anlamakta zorlanıyordu. Başlıkları görmesine rağmen aradığı şeyi bulamıyordu.
"Çoğu kitaplık başlıklara göre düzenlenir ama bir kütüphanede bir şey bulmak niye bu kadar zor olur ki?"
Açıkçası aradığı strateji metnini roman kısmında bulması daha kolay olurdu. «Savaş Sanatı», «Amiral Yi'nin Taktikleri» ve «Wuzi» roman olarak yayınlanmıştı. Kore dilindeki açıklamalarıyla anlaşılmaları kolaydı, hatta çizimleri bile vardı.
Ancak çevrilmemiş, orijinal astarlı Doğu Felsefesi kitaplıklarında aradığı kitabı bulmak adeta cehennem azabıydı.
"Embinyu Kilisesine karşı galip gelebilmek için kullanabileceğim bir strateji veya taktik bulmalıyım."
Lee Hyun’un kütüphaneye gelip de kıymetli vaktini harcama sebebi barizdi. Birliklerinin gücünü arttırması zordu. Mevcut gücünü en iyi şekliyle kullanmalıydı. Strateji ve taktikleri parlatışı doğrultusunda olağanüstü generallerin teşebbüs edebileceği kadar yüksek kalibre planlara ihtiyacı vardı.
"Böyle bir strateji bulmalıyım..."
Strateji metinlerine ne kadar bakarsa baksın onları okuması imkansızdı.
Modern Kore dilinde bulmayı başardığı strateji metniyse şu tarz bir cümle içeriyordu—
— Kendini bil, düşmanını bil ve ilelebet galip gel.
Lee Hyun’un Weed’i ve ittifak kabileleriyle Embinyu Kilisesi güçlerini kıyaslayınca bu iş gerçekten çok zordu.
"İlelebet galip gelmek… bu görevin sonu başarısızlık gibi görünüyor." Lee Hyun homurdanarak başka kitaplara bakınmaya başladı.
Bu sırada da gözü raftaki bir romana takıldı.
«Üç Krallığın Romantizmi»!
Görünen o ki biri bu kitabı okumuş ve rastgele bir rafa bırakıvermişti.
"«Üç Krallığın Romantizmi» ... adı dışında daha önce hiç okumadığım bir kitap."
Lee Hyun «Üç Krallığın Romantizmi» kitabını inceledi. Liu Bei, Guan Yu ve Zhang Fei'nin ettiği şeftali bahçesi yeminiyle ilişkili bir hikayeydi.
İddialı «Üç Krallığın Romantizmi» kitabını detaylı okumasa da bölüm bölüm hikayelere göz gezdirdi.
En iyi kısım Liu Bei’nin safına katma amacıyla Zhuge Liang’ı üç defa ziyaret ettiği kısımdı. Bu sayede tamamen dezavantajlı bir durumu tam tersine çevirmişti.
Böylece Lee Hyun da «Üç Krallığın Romantizmi» kitabından Embinyu Kilisesiyle ne şekilde baş edebileceğini öğrenmişti.
* * *
Embinyu Kilisesinin kudretli ordusu!
Weed ve ittifak kabilelerinin saldırısının ardından temkinlilikleri büyük oranda artmıştı. Duvara yerleştirilen personel sayısı hatırı sayılır ölçüde yükselmiş, yaylarını kuşanmış Okçuların sayısı çoğalmıştı. Bu da Embinyu Kilisesi kalesinde bile birliklerin ve askeri teçhizatın mütemadiyen arttığının kanıtıydı.
"Bingryong." Weed taşlı bir dağın arkasından, kaleden doğrudan görülemeyen bir noktadan seslendi.
"Buyurun, Efendim."
"Orada kaç kişi olduğunu öğren ve rapor ver."
"Anlaşıldı, Efendim."
Bingryong gökte kanat çırptı. Ve Embinyu Kilisesi kalesine yaklaşmadan, uzak bir noktadan gözlem yaptıktan sonra rapor verdi.
"Duvardaki insanların sayısı bile tek başına 5,000i biraz aşkın."
"Epey fazlaymış. Peki ya zırh giyenlerin sayısı?"
“1,000 civarı."
1,000 Karanlık Şövalye! Geri kalanların da Normal Askerler, Rahipler veya Büyücüler olduğunu varsaymalıydı.
Ve duvarda olmayanları da dahil edince sayıları en az ikiye katlanıyor olmalıydı!
Weed kuşatma beklentisiyle takipçi güçleri önceden ortaya çıkarıp yok etmişti. Böl ve fethet stratejisi! İlk önce güçsüz düşmanları açığa çekip ortadan kaldırmıştı.
Ama buna rağmen Embinyu Kilisesi kalesinde kalan güçlerin sayısı muazzamdı. Ayrıca Embinyu Kilisesinin büyük kudreti düşünülünce yakınlardaki kabilelere hükmettiklerini söylemek de abartı olmazdı. Yani savaş süregeldikçe diğer kabilelerden destek kuvvet gelmeye devam edecekti.
"Düşman kuvvet en az iki kat büyük yani… bu şekilde tamamen imkansız olacak."
"Efendim, herhalde kaleye bir kez daha saldırmayacaksınızdır, değil mi?"
"Evet."
Bingryong görevin ortasında yakalandığı için Weed’in ne tür bir görev yaptığını bilmiyordu.
Emekli paralı asker Smith de gelmemiş ve Salmere Kabilesinin köyünde kalmıştı. Embinyu Kilisesiyle çarpışmak intihara bedel olduğu için bu savaşa katılmayı reddetmişti.
"Efendimin planını dinlemek isterim. Kale gerçekten tehlikeli görünüyor."
Bingryong'un gelişimi!
Zekası gelişmişti, dolayısıyla Weed’in planını önden öğrenmek şeklinde takdire şayan bir düşünceye sahipti.
Weed mutlu mesut yanıtladı. "Kurtarıcı Gücü denilen bir şey var. Onunla Versailles Kıtasının patron canavarlarını bile çağırabiliyorsun. Kemik Ejderi hatırlıyor musun? Ondan da güçlü birini çağıracağım."
"Şu anki düşmanımızın bile icabına bakamazken yeni bir canavar mı çağıracaksınız?"
"Evet. Buraya çağıracağım. Ve birlikte çarpışacağız."
"Ama ya çağırdığınız canavar bize saldırırsa?"
"Saldırıya uğramamak için dikkatli olmak zorunda kalacağız."
Bingryong bu yanıttan tatmin olmuşçasına başını sallayıp onayladı.
"Efendimiz bir dahi."
"Ehh, epey zeki olduğum doğrudur."
Weed Kurtarıcı Gücünü kullanmak için Vaat Asasını çıkarttı. Normal büyülerin aksine ilahi bir kutsama için bir büyü kullanmak zorundaydı.
"Kulunuz kutsal Matallost’un dünyaya bahşettiği kutsayışın gücünü kullanmayı arzuluyor. İzin vermeniz için yalvarıyorum."
Ding!
— Kurtarıcı Gücünü kullandınız.
O saniyede tüm Versailles Kıtası Weed’in gözlerine yansıdı.
Canavarlar!
Her yere bakınıp bir canavar seçtiği takdirde istediği her türden canavarı çağırabilirdi. Tabii ki Kurtarıcının Gücüyle başa çıkılamaz bir canavar seçerse negatif bir etkisi de olabilirdi.
"Uhehe."
"Kuhuhuhu. İnsanlar korkunç."
Goblinler karanlıkta koşturuyordu.
'Her neyse, benim güçlü bir canavar getirmem lazım. Ya da yoldaş olmaya değer bir NPC.'
Weed kanyonları, dağları ve nehirleri taradı.
Her zamanki gibi Versailles Kıtasında çok sayıda keşfedilmemiş ve patron türünde canavar mevcuttu. Ana Kıtada sıklıkla ceza seferleri yapılırdı fakat Doğu, Batı, Güney ve Kuzeydeki acemi işi ceza seferleri onları hafifçe ayaklar altına alan patron canavarlar tarafından yok ediliyordu.
Canavarlar keşfedilmemiş zindanlarda pusuya yatmıştı.
Bu tarz çok sayıda patron canavarın seviyesi veya özellikleri halk tarafından bilinmiyordu.
'Görevin başarılı olması için… yanıt yalnızca gerçekten güçlü bir canavar olabilir.'
Saçma sapan, ağızları açık bırakacak cinsten canavarlar! Prestijli bir loncanın bile çarpışmak için 500ü aşkın kişi toplamasını gerektirecek cinsten bir canavar getirmeye niyetliydi.
Minimum standart, Vampir Lordu Torido veya Kemik Ejder seviyesiydi!
Weed uygun canavarları dikkatlice taramaya 6 saat harcadı.
Versailles Kıtası tarihine korkunç, tüyler ürpertici bir hükümdar yazılmıştı! Weed’in daha önce tamamladığı bir görevle de derinden ilişkili biriydi.
'Savaşı başlatmak için onu getireceğim.'
Sırada, kendilerini ona saldırmaya adamış olan prestijli bir loncayı imha edişinin ardından ünlenen bir canavar vardı!
Sonuncusuysa bahsi dahi açılmayan bir tabuydu. Bir güç ve otorite sembolü!
Bir gecede koca bir Krallığı bile ortadan kaldırabilecek yıkıcı bir varlık.
"En azından bu seviyede bir şey seçmeliyim."
Weed Kurtarıcı Gücünü kullanırken büyük bir tatmin sergiliyordu.
Muhteşem bir şeydi!
S sınıfı zorlukta bir görev için durum ya hep ya hiçti. Bu öyle normal, tarafsız yollarla tamamlanabilecek bir görev değildi.
"Benim için en kötü sonuç iki kez ölmek olur. Bu işi elimizden gelen her şeyi yaparak deneyelim bakalım!"
Weed’in içi rahat, huzurluydu. Karar vermeden önce çekişmeler yaşasa da bir kez karar alınca hiçbir pişmanlığı kalmamıştı.
"Ehh, kalan azıcık vaktimde bir heykel yapmayı denesem mi ki?"
Canavarlar çağrılana dek taşlı dağı kullanarak heykel yapmaya çalışacaktı. Bu kısıtlı zamanda bir sanat eseri yaratmayı umamazdı ama işe yarar bir heykel daha çıkarsa kendince faydasını görürdü.
Böylece Weed, oyma bıçağını çekerek taşlı dağa yöneldi.
* * *
İstasyon gerçek zamanlı olarak Lee Hyun’un videosunu alıp izliyordu.
Kapsüldeki zaman akışının farklılığı nedeniyle doğal olarak hafif bir gecikme mevcuttu.
Üzerinde çalışmaları gereken çok fazla şey olunca geceyi bağlayacakları kesindi!
Fakat yemek yapma veya hareket etme gibi gereksiz kısımları hızlı oynattıkları için Lee Hyun’un macerasını gerçek zamanlı olarak izleyebiliyorlardı.
Direktör Kang ensesini kavradı.
"Aah!"
Öyle afallamıştı ki başı dönüyordu. Bunun tek sebebi de Lee Hyun’un Kurtarıcı Gücünü kullanarak çağırdığı canavarlardı.
Panik!
Yalnızca Direktör Kang değil, 50yi aşkın personelin de ağızları açık kalmıştı.
"Deli mi bu?"
"Tamamen kafayı sıyırmış!"
"UAAAHH! O canavarlar da neyin nesi...?! İlk ortaya çıkan bile başlı başına gülünç!"
Direktör Kang ve kanal personeli Weed’in orta güçte ve idare edilebilir bir NPC veya canavar çağıracağı düşüncesindeydi.
Rosenheim Krallığının Kraliyet Şövalyelerini çağırması bile iyi olurdu, drakelerin üzerine bindikleri için savaş alanında büyük oranda faydaları dokunurdu.
Bir Kraliyet Büyücüsü çağırmak da fena olmazdı. Weed Ana Kıtadaki güçlü uluslara yaptığı katkılar sayesinde yardım istemek için Rosenheim Krallığına o katkıları devredebilir, oradan da güçlü bir destek alabilirdi.
Mesela Kallamore Krallığından Şövalye Kolderim! Vampir Krallığı Todeum görevini bilen kanal halkının gözünde çekiciliği ve son zamanlardaki galibiyet serisiyle onu çağırmak oldukça iyi bir seçenekti.
Lu Kilisesinin Paladinleri ve Rahipleri de etkili birer seçenek olabilirdi. Embinyu Kilisesi onların düşmanıydı, yani çağrıldıkları takdirde tek kelimeye gerek duymadan güçlerini bu işe adarlardı. Bir rahibin kutsal gücünü arkalarına almak ittifak kabilelerinin genel gücünü yükseltirdi ve tam ölçekli bir savaşta normal bir insan bu seçimi yapardı. Tabii ki yine de ittifak kabileleri için durum oldukça kötü olurdu. Birkaç Drake Şövalyesi veya Rahibiyle savaşın seyrini tamamen değiştirmek zordu.
Doğru düzgün bir kuşatma silahı olmadan Embinyu Kilisesi kalesine saldırmaları korkunç bir hasar beklentisi doğururdu.
Asla galibiyet şansı doğmayacak bir durumdu ama yine de birazcık umutlu olunabilirdi.
Fakat bahsi geçen tüm bu kişiler insanların normal şartlarda çağıracağı sıradan canavarlar ve NPClerdi. Weed ise yalnızca insanı tir tir titretecek olan acayip canavarları çağırmıştı.
"Yo, o canavarlardan tek bir tanesini ortaya çıkartmak bile bir kargaşa doğurmaya yetecektir..."
"Bunlardan yalnızca bir tanesi dahi belirirse %15 izleyici reytingi almak sorun olmaz herhalde?"
"Bir tanesi mi? Bırak reytingleri, tüm Versailles Kıtasının çalkalanmasına bile yeter."
Personel arasında çılgınca sohbetler gerçekleşiyordu.
Fakat yayın istasyonunun içerisinde belli belirsiz bir umut filizlenmeye başlamıştı.
Daha önce Versailles Kıtasında görev yapmış olanlar C sınıfı görevlerin ne kadar zor olduğunu bilirdi. Yüksek bir seviyeniz varsa ve takım arkadaşlarınız yardım ederse B sınıfı bir görev de yapılabilirdi. Ve gerçekten olağanüstü bir kullanıcı veya lonca, A sınıfı bir görevi bile deneyebilirdi.
Yine de bugüne dek tek başına bir A sınıfı görev tamamlayabilen tek kişi Weed’di. Pek çok elverişli açıya rağmen çoğu kişi bu seferki görevin fazla ağır olduğunu düşünmüş ve çaresizliğe kapılmıştı.
Fakat kanaldaki atmosfer değişmeye başlıyordu.
Bir değişimin olgunlaşmaya başlama belirtileri hissedilebiliyordu.
Direktör Kang ahizeyi kaldırdı. Amacı Baş Direktöre rapor verebilmekti ancak telefon bağlanır bağlanmaz ilk konuşan Baş Direktör oldu.
— Direktör Kang? Ben de o videoya bakıyordum.
"Öyle mi, Direktör Kang…"
— Gerçekten harika. Sahiden de... Weed farkı. Onun bu güvenilir görüntüsünü kıskanıyorum. Genç olduğu için mi acaba? Onda özel olan bir şeyler var.
"Evet. Ben de aynı fikirdeyim."
Direktör Kang elinde telefon eğilerek böyle söyledi.
"Evet evet, öyle yapacağız. Evet, elbette. Ne derseniz onu yapacağız, Baş Direktör."
Ka-chak!
Direktör Kang ahizeyi indirerek uzunca bir iç çekti. "Oooh."
Maaşlı bir personel için gerilim daima yüksek olurdu. Fakat iç çekişinin hemen sonrasında şevkle sandalyesinden kalktı.
"Programlama Departmanından Danışman Yoon’u getirin."
"Emredersiniz, Direktör."
Direktör Kang'ın sözleri sonrası kanal personeli bir müddet ona dikkat kesildi. Sonra da yan ofiste olan Danışman Yoon, kapıyı açarak içeri girdi.
"Direktör Kang, neler oluyor?"
"Şu andan sonraki tüm düzenli programları kaldırın!"
"Ne? Ama izleyicilerden büyük şikayetler alırız."
"Şu anda hangi programı yayınlıyorsunuz?"
"Ağaç ve Canavarlar. Versailles Kıtasının huzurlu canavarlarını tanıtan bir yayın ve kadınlar ile çocuklar arasında popüler."
"Ortalama reyting ne?"
"%3.3."
Kraliyet Yolunun popülerliğinin sonu yoktu. Daha önce oyun yayınlarına hiç bakmamış izleyiciler de çekilince genel reytingler hatırı sayılır ölçüde yükseliyordu.
%3.3 reyting de KMC Medya için fena değildi.
"Sonlandırın! Baş Direktörden tam yetki aldım. Çok geçmeden Programlama Departmanına da elektronik olarak resmi bir doküman ulaşacak!" Direktör Kang hızla açıklamaya başladı.
Görev sonlanmadan önce tüm yayınları iptal etmek için görev bilinci devreye girmişti.
Lee Hyun’un çağırdığı canavarları düşününce kanala piyango vurmuş sayılırdı. Reytinglerin yüksek olacağı kesindi.
Sonuçta Embinyu Kilisesi savaşı heyecan uyandırıcıydı.
Ve savaşın ardından sonuçlar sızarsa o heyecan kaçardı.
Kanal tamamen güvenlik sağlasa da bu boyutta bir görevde neler olacağını asla bilemezdiniz.
Sonucuna dayalı olarak Versailles Kıtasını etkileyeceği için kıta sakinlerinin sözlerinden veya durum değişikliklerinden sonucu tahmin edebilirdiniz.
Kanalın bakış açısına göre bu, bir ziyafet şansıydı — garnitürler, güzelce kızarmış bir et ve hatta soya soslu yengeç bacaklarının lezizliği. İnsanın ne yiyeceğini düşünürken açlıktan ölebileceği bir durumdu! Yemek hazır olsa da yenilmek için yalvaran yemekler mahvolabilirdi.
İşte böyle bir felaketten önce Baş Direktörden tüm yayınların anında iptal edilmesi emri gelmişti.
"Üretim Şefi Shin! Weed’in zincir görevinin başlangıç noktası neresi?"
"Cüce Krallığı Kurueso’da Ecel Ellerle yaptığı yüzleşme."
"Hızlıca o görevi yayınlayın. Düzenleme kısmında yalnızca onun Savaş Tanrısı Weed olduğunu gizleyin… ama bunu yapabilir miyiz ki?"
"Savaş gerçek anlamda başlayana dek mümkün. Savaşın gidişatına bağlı olarak zorlaşabilir."
"Her halükârda yayınlayın. Çekimi hemen Programlamaya teslim edin, hazır olur olmaz da yayına başlayın."
KMC Medyadaki ana sayfa ekranı değişmişti.
Bir savaş duyurusu!
Ölümsüzler yaklaşıyor ve demir çubukları diş ipi niyetine kullanırmış gibi görünen Ork Karichwi bir çığlık koyuveriyordu. Ana ekranda fazlasıyla popüler Ölümsüz Lejyonu videosunun bir kısmı belirmişti.
Ayrıca yayın takviminde de bir değişiklik mevcuttu.
— 12:30 Ağaç ve Canavarlar
— 14:00 Sabain Hazinesi için Keşif Ekibi
— 15:00 Büyük Doğu Macerası
— 15:50 Maceracıların Dönüm Noktaları
— 17:00 Versailles Kıtası Tarihi
— 19:00 Meydan Okuma! Canavar Avı, Siz De Yapabilirsiniz
— 20:20 Paraya Uzanan Yol, Tüccarlık Hayatı
— 21:30 Hayallerinin Kademesi Değişen İnsanlar
— 22:00 Kaptan Urgan’ın Gemi Rotası
— 23:30 Kıtanın Yuvası
Düzenli yayınların yer aldığı takvim ortadan kalkmış ve yerine yenisi gelmişti.
— 12:45 ~ 24:00 Weed
Eşsiz basitlikte bir takvimdi.
Weed programı inanılmaz derecede çarpıcı bir şekilde canlanmıştı.
Bu sırada televizyonda Ağaç ve Canavarların iptalini haber veren bir başlık belirdi.
— İzleyiciler için birkaç kelimelik bilgilendirme.
Pek yakında Weed'in macerası yayınlanacak.
Bir acil durum değişikliği olması gereği sizlere önceden bilgi veremediğimiz için özür dileriz.
Büyük Oymacı Weed’in zincir görevi ve Embinyu Kilisesine karşı mücadelesi aralıksız olarak yayınlanacak.
An itibarıyla Versailles Kıtasında gerçekleşmekte olan bu görev S sınıfı zorlukta ve takip eden bağlantılı başka görevler de olacak.
Yayının sonlanma zamanı henüz belli değil, mevcut tüm personelimiz ellerinden gelenin en iyisini yapıyor lakin acil bir yayın olması sebebiyle yetersiz noktalar olabilir.
İzleyicilerimizden anlayışlı olmalarını rica ediyoruz.
Oldukça uzun bir bilgilendirmeydi ancak izleyicileri çılgına çevirmeye yetmişti.
— Oymacı Weed mi? Işık Kulesi ve Piramidi inşa eden kişinin macerası değil miydi o?
—KMC Medyanın yakın zamanda Versailles Kıtasında büyük bir tantana kopartan Embinyu Kilisesi çarpışmasını yayınlayacağını söylüyorlar. Anlaşılan S sınıfı zorlukta bir zincir görevmiş.
— Ben de tüm dostlarıma haber edeyim.
Bu haber çeşitli Kraliyet Yolu fan siteleri ve forumlar aracılığıyla aktarıldıkça insanlar televizyonlarını açarak kanalı KMC Medyaya çeviriyordu.
%3.3, %3.8, %4.2, %5.1, %7, %7.6.
Reytingler bir anda tavan yapmıştı!
Forumdaki izleyiciler tarafından açılan paylaşımların sayısı normalden 10 kat fazlaydı.
— Neden yayın yapmıyorsunuz?
— Birazdan başlayacak dediniz ama yayın ne zaman olacak?
Sorunsuz bir yayın hazırlığı ve Ağaç ve Canavarlar izleyicileri nedeniyle içerik aniden değişmemişti.
— İlk bölümünden beri bir Ağaç ve Canavarlar fanıyım ve eksiksiz tüm bölümleri izledim. Ama lütfen bir an önce Weed’in yayınını başlatın.
Şovun fanları bile şov hızlıca bitsin de 'Weed' yayını başlasın diye yaygara kopartıyordu!
O sırada yayın ekranında 10 dakikalık bir sayaç başladı. Sayaçtaki süre her saniye azalıyordu!
Rakip kanallar düşen reytingleri yüzünden kanlarının çekildiğini hissediyordu.
İşte izleyicilerden muazzam bir ilgi gören Weed yayını bu şekilde başladı.
#Weed’in çağırdığı canavarları ve savaşın gidişatını aşırı merak ediyorum. Anlaşılan bayağı güçlü ve çarpıcı canavarlar seçerek büyük bir risk aldı. İşler yolunda giderse Embinyu’yu mahvedebilir ama en ufak bir terslikte yanan kendisi de olabilir. Her halükarda tüm Kraliyet Yolu fanlarının bu macerayı izleyeceği ve bizimkinin iyice meşhur olacağı kesin. Bir sonraki bölümü büyük bir merakla çevireceğim, orada görüşmek üzere!
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..