Zeminden şiddetli bir ısı ve duman çıkışı gerçekleşiyordu. Yerkabuğunun bir kısmı yeraltına batmıştı. Las Phalanx canavarları deprem nedeniyle hayatta kalma mücadelesi verirken bölgedeki çok sayıda volkandan hemen hemen aynı saniyede havaya lavlar fışkırıyordu.
Volkanlardan fışkıran lavlar yağmur misali yağıyor ve taşana dek Çatlak Topraklara sızıyordu. Las Phalanx’ta volkanik patlamalar görkemli bir manzara sunuyordu. Las Phalanx’ın kabiliyeti, her türlü ürpertici tehditle dolup taşmasıydı. Weed ise bu manzarayı uzaklardan, tatminkar bir kahkaha eşliğinde izliyordu.
“Gerçekten harika bir manzara!”
Kendisi volkanik patlamalara katlanırken durum çok fenaydı. Avlanmasına çomak sokulmuş ve uzaklara kaçmak zorunda bırakılmıştı. O süreçte ölümsüzlerinden mahrum kalmıştı, gerçekten cehennem gibi bir musibetti!
Ama diğerlerinin volkanlar ve depremlerden zarar görmesi kadar harika bir manzara olamazdı. Bir kuzeninizin dağlık arazisinin fiyatının düşmesi gibi komik bir hikayeydi.
“Bunu ömrüm boyunca unutmam!”
Gökyüzünün her noktasından meteor misali volkanik patlama enkazları düşüyordu. Berrak gökyüzünde duman saçan lav lekeli kayalar, yere çarpıyordu.
Syuuuuu - kvagvagvagvang!
Bir patlamanın zeminde büyük bir delik açışıyla birlikteyse muazzam bir gürültü koptu. Haven Krallığının inşa ettiği hisardan molozlar devriliyordu. Bin bir gayretle inşa edilen çitler ve duvarlar, kağıt parçaları gibi parçalanıyor, oyuncular ve denizciler canlarından oluyordu.
“Bu iş tehlikeli bir hal aldı.”
“Hadiii! Nehrin kıyısına koşun!”
Canavar baskınlarını önlemek adına dikilen hisar, kaçmalarına mani oluyordu. Depremlerle yere devrilmelerinin yanı sıra gökten düşen lav öbekleri de görülebiliyordu.
"Euaaaaağğ!"
Ciğerleri elverdiğince bağırıp çığlık atan denizciler, şanlı bir şekilde ölüyordu!
Las Phalanx’taki düzinelerce volkan aynı anda patlıyor, kayalar yağmur misali yağıyordu. Binlerce küçük meteor düşüyormuşçasına tehlikeli ama aynı zamanda da nefes kesici bir manzaraydı.
Weed o ana kadarki her volkanik patlamada güvenli bir noktada durmuştu ancak bunun da bir garantisi yoktu. Düzinelerce metre ötesine enkaz parçaları düşüyordu.
“İnsan bu bölgede oldukça güvenli bir yer bulamaz.”
Birkaç volkanik patlama tecrübe ettikten sonra hayatta kalabileceği güvenli yerleri teyit etmişti. An itibarıyla bir dağ zirvesinin arkasına tutunmuş durumdaydı. Volkanik patlamayla uçup zirvelere vuran enkazlar pek hasar vermiyordu.
“Bu gidişle gemilere binerek çekilmemiz gerekecek.”
“Volkanlar yatışana dek gidelim buradan.”
Böylece oyuncu ve denizciler Donmayan Nehre demir atmış gemilerine sığınmak için kaçmaya başladı ancak oraya gittiklerinde gördükleri şey, devasa bir ölümsüz lejyonu topluluğu oldu. Çatlak Topraklarda akan avların arka planından Ölü Şövalyeler, Cadılar, Hortlaklar, Zombiler, İskelet Savaşçılar, İskelet Büyücüler, Hayaletler vb.den oluşan ölümsüz lejyonları ilerliyordu.
“Ölümsüzler!”
“Tüm ölümsüz lejyonları ilerliyor. Hadi, hazırlanın!”
Zombi orduları sallanarak ve titreyerek koşturuyordu. Onlar yol üzerinde yedikleri ateş toplarıyla parçalansa da onları yeni ölümsüzler takip ediyordu.
“Keuheuheuheu.”
“Hikkeuk! Hikkeuk!”
Ölümsüzlerin saldırısı, kırık taş duvarların ardından geliyordu. Lav enkazlarının her düşüşünde parlak alevlerin ışıkları yükseliyordu. Bunun her yaşanışında da şiddetle ölümsüzlerle çarpışan oyuncu ve denizcileri görmek mümkün oluyordu.
Ölü Şövalyeler, ağızlarını açarak önceden belirlenmiş kelimeleri sıralıyordu.
“Kaçmayın, bu lavlara gömülen herkes ölümü tadacak.”
“Bizim yaşama amacımız sizin bileklerinizi yakalamak. Kaçmayın ve bizimle savaşın!”
Weed’in Ölü Şövalyelere söylettiği kelimelerle düşmanın morali tükeniyordu.
“Volkanlar daha da şiddetli patlayacak. Akan lavlar bu toprakları yok edecek.”
Haven Krallığı filosu, arazinin genel canavar istilalarına karşı defans sağlamayı kolaylaştıran tepe bölgesindeydi. Ancak bunun aksine volkanların patlayışıyla bölge, çok sayıda enkazla kaplanmıştı. Elbette ne kadar lav fışkırırsa fışkırsın batmaları mümkün değildi ancak ilk defa volkanik patlamayla karşılaşmak, korku ve endişelerine tavan yaptırmıştı.
Ölümsüzleri mağlup edecek güçleri olsa da savaşa odaklanmak yerine lav enkazlarından kaçmak ve kaçınmakla meşgul oluyorlardı. Bu sayede Ölü Şövalyeler ve diğer ölümsüzler iyi sonuçlar elde ediyordu. İskelet Büyücülerin büyüleriyle vurulan denizciler adım adım ölülerin dünyasına geçiş yapıyordu.
“Keulkeulkeul!”
Weed ise neşeli kahkahalar atıyordu. Kötülük yapmak ve talihsizliklerin tadını çıkarmak yok muydu!
“Aç bir insanın yanında baharatlı tavuk yemek gibi bir his.”
Geumini, Sarı Oğlan, Altın Kuş ve Seoyoon da bu manzarayı izliyordu.
Weed, ölümsüzlere komuta ederken tatminkar bir şekilde gülmeyi kesmiyordu. Diğerlerinin ıstırabı onun için iyi şans ve harikulade bir neşe kaynağı demekti. Onun esas mizacı buydu!
Weed bir anda yabancılara iyi davransa, mesela çaylaklara para ve öğe bağışlamak gibi bir şeyler yapsaydı yoldaşları asıl o zaman şok olur ve endişelenirdi. Weed’in değişmesi pek mümkün görünmüyordu ama kötülükler yapmaya devam etse de ilişkileri gereği bu, anlaşılabilir bir şeydi.
Volkanik patlamalar daha da yoğunlaştığı için denizci ve korsanlar gizlenme yerlerinden çıkmıyordu. Ölümsüzler, denizciler ve korsanlar çarpıştıkça Weed, gördüklerinden keyif almadan edemiyordu. Tabii lav enkazları nedeniyle ölümsüzler de yığılıp kalıyordu.
“Usulca yeni taktikler kullanma zamanı.”
Ölümsüzlerin sayısı azaldıkça Weed’in manası onarılıyordu. Derken Weed, Düşkün Aziz Asasını hisara doğru tutarak bir lanet büyüsü gerçekleştirdi.
“Sizin bedenlerinizle ölümsüz yaratacağım. Ellerimi ilelebet bırakamayacaksınız. Ruh Çağıran Beyanı!”
Weed bu şekilde ardı ardına 4 lanet büyüsü gerçekleştirdi. Fiziksel anormallikler, kaşıntı, korku ve uyarıcı!
Las Phalanx volkanları patladı patlayalı denizcilerin ve korsanların morali şok edici bir düşüş yaşamıştı. Drinfeld ve Donanma Şövalyeleri patlamalara karşı herhangi bir hazırlık yapmamıştı. E ölümsüz lejyonuyla uğraşırken yapılan büyülerse halihazırda düşük olan moralleri daha da düşürmüştü.
“Öldürülmesi gereken ilk rakip…….”
Weed, hisarda gizlenmiş şekilde Rahipleri ve Büyücüleri hedef alıyordu. İlahi güç veya büyü kullanabilen korsan oyuncuların sayısı yalnızca 7ydi. Gemi sınıflandırma, dönüş kabiliyeti ve gülle taşıma kapasitesi gibi beceriler denizde kritik önem taşıdığı için Rahiplere pek gerek duyulmuyordu. Büyücüler de oluyor ama gemide sıklıkla gerçekleşen acınası çarpışmalarda gelgitin değişmesi pek de nadir rastlanan bir şey olmuyordu.
“Ceset Patlatma!”
Diyen Weed, ellerini sallayıp mana topladı ve büyüsünü gerçekleştirdi. Büyünün hedefi, yaralıları iyileştiren Rahipler ve Büyücülerdi. Weed’in manası onların toplaştığı bölgede bir cesede temas ederek şiddetle patladı.
Ruh Çağıranların temel saldırı büyüsü Kemik Fırlatmaydı fakat Ceset Patlatmanın hasarı, orta düzey Büyücülerin o büyülerine kıyasla çok daha güçlüydü.
“Keuaaağğ!”
“Bu bir büyü saldırısı!”
“Ruh Çağıran ölümsüz lejyonuna komuta ediyor, nerede o?”
“Weed! Weed ölümsüz lejyonuna komuta ederken bir yerlerde gizleniyor olmalı.”
Volkanik patlamalarda doğru düzgün düşünemeyen topluluk, nihayet Weed’i fark etmeye başlıyordu.
Ceset Patlatma büyüsü, sağlığa bağlı olarak canlılara 10 kata kadar daha fazla hasar verebiliyordu. Zincirleme Ceset Patlamaları ve Rahiplerle Büyücülerin güçsüz defansları da birleşince sonuç toplu ölümler oluyordu. 60ı aşkın denizci, irili ufaklı yaralar almıştı.
-Aynı anda çok sayıda bedeni patlatmak, ilişkili büyü uzmanlığını geliştirdi.
Donanma Şövalyeleri arasında ünlenmiş olan Oleuban öldürüldü.
Kötü Şöhret 13 yükseldi!
Norton Krallığında aranan korsan Ballakal öldürüldü.
Şöhret 5 yükseldi!
Kötü Şöhret 5 düştü!
Norton Krallığına gittiğiniz takdirde ödül alabilirsiniz.
Masum bir insan öldü.
Masum bir insan öldü.
Masum bir insan öldü.
Seviye atladınız.
Kötü Şöhret 1980 yükseldi.
Düşkün Aziz Asasının etkileri doğrultusunda kara büyü ve Ruh Çağıran yetenekleri etkileri %70e dek kuvvetlendi.
Kurban edilen her canlı insanla birlikte tüm istatistikler bir haftalığına 85 yükselecek.
Maksimum mana %270 yükseldi.
Düşmüş Aziz Asası kullanımı nedeniyle kötü şöhrette 2010 puanlık bir artış daha olacak.
Bir Ruh Çağıran olarak rekor kırdınız: En kısa sürede gerçekleştirilen en çok insan ölümü.
Weed’in dudaklarına çarpık bir gülümseme yerleşti.
“Tüh, maalesef sadece bu kadar olabildi.”
Kötü şeylerin bile sıralaması olurdu, kanun buydu. Weed’in yaptığı tüm kötülükler farklı bir boyuttaydı. Denizcileri ve korsanları öldürdüğü her seferde dengeli bir şöhret ve kötü şöhret elde ediyordu. Griffith Korsanlarının -ki Drinfeld’in tayfasından bahsetmeye gerek bile yoktu- yarıya yakını ya yüksek bir kötü şöhrete ya da katil unvanına sahipti. Onları öldürmek normalden fazla tecrübe ve şöhret kazandırıyor, kötü şöhreti azaltma şeklinde bir faydaları da görülüyordu.
“Weed orada işte!”
Weed nihayet keşfedilmişti. Denizlerde aktif olan oyuncuların görüş kabiliyetleri çok iyi olurdu. Dikkatlerini patlayan volkanlara vermiş ve Weed’in büyü yaptığı noktayı tespit etmek için etrafa bakınmışlardı. İşte cüppesini giymiş, Düşkün Aziz Asasını tutan modifiye iskelet oradaydı! Alnında canlı kırmızı bir isim okunuyordu.
Weed.
“Cesetlerden uzak durun, bir dahaki saldırının ne zaman gerçekleşeceği belli olmaz!”
“Yo, o tek başına, saldırın ve gebertin gitsin.”
Fikir ayrılıklarının ortasında kalan Drinfeld, volkanik enkaz parçalarından kaçınırken Weed’in saldırmak için saklandığı yerden çıktığını işiterek bir karar verdi.
“Birlikleri organize edin ve Weed’i yakalayın!”
Büyük hasar veren ölümsüz lejyonları çok geç olana dek keşfedilemediği için Drinfeld, ilk etapta gizlenmişti. Ani saldırıyla alınan büyük hasarları gördükçe de zihnindeki Weed’i yakalama arzusu yoğunlaşmıştı. Derken Ölü Şövalye Van Hawk, kuzey istikametinden hisara doğru atağa kalkmıştı. Ve batıdan da Vampir Lordu Tori koşturmuştu.
Esas problemse hemen arkalarından hücum eden 50-60 canavardı! Babalar ve Tair Porsuklarının etkileyici düzeyde hissedilebilen bir sevimliliği vardı. Öte yandan Weed, ölümsüz lejyonlarına kendilerini sürekli yenen ve kısa mesafede ışınlanıp duran Kaos Savaşçılarını peşlerine takmalarını emretmişti.
“Bu sefer de Las Phalanx canavarları lejyonu çıktı!”
Hisardaki oyuncular dört bir ağızdan bağrışıyordu! Ölümsüzlerden sonra bir de canavar baskını başlamıştı. Her şey Weed’in planladığı gibi ilerliyordu.
Weed, yalnızca en mide bulandırıcı eylemleri tercih ediyordu. Bu çileli konuma sokulan düşmanlarsa deliye dönüyordu.
“Herkes savaşa hazırlansın!”
Hisarın korunaklı ortamını terk etmeye, açığa çıkıp savaşmaya zorlanıyorlardı. Bir müddet sonraysa Las Phalanx canavarları onları çiğneyip geçmeye başladı.
Haven Krallığı 2. filosunun elit oyuncuları ve en kötü konuma düşmüş olan korsanlar silahlarını savuruyordu. Silah arkadaşları ve duvarlara güvenerek canavarlara karşı koyuyorlardı. Büyücüler ve Rahiplerin yokluğuna rağmen güçlü kalıyor ve cesurca direniyorlardı.
Volkanik patlamalar ve depremlere dek uzanan maceraları süresince katlandıkları zorluklarla birlikte izleyicileri artarken Weed’in saldırısını başlatışından itibaren programlar eşzamanlı olarak seyirci sayısında 1., 2. ve 3.lüğe yükselmişti.
Haven Krallığı filosu ve korsanlar, canavarların ve bir Ruh Çağıranın saldırısına uğruyordu!
-Weed’in tek başına onlarla çarpışacağı hiç aklıma gelmezdi. Yine de saflarını terk ettikleri anda hiç beklemeden saldırıya geçen ilk taraf Weed oldu.
-Bu hiç adil değil. Onlar bir felaketle boğuşurken sürpriz bir saldırı gerçekleştirdi. Bu fazla korkakça değil mi?
-Hazırlanmamak onların aptallığıydı.
-Las Phalanx’a alışana dek dikkatli olmaları gerekiyordu. Hala ebeveynlerinin bezlerini değiştireceği yaşta değiller sonuçta, anlarsınız ya.
-Onca kalabalığı toplaması adil mi peki?
-Weed’le ilgili beklentilerinizde bir yanlışlık varmış gibi görünüyor. Siz onu kahramanca davranan bir Şövalye veya Savaşçı mı sanmıştınız? Size gerçeği anlatayım, Weed Büyü Kıtasındayken avlanma sahalarındaki canavarların kökünü kurutmasıyla ünlüydü. Onlara meydan okuyan loncaları ayrım gözetmeksizin ayaklar altına alır ve kötülükleriyle, izlediği yollarla yok ederdi.
-İşte Weed bu.
-Weed’in kötü şöhretini yazıya dökmenin faydası yok. Büyü Kıtasından bir sürü oyuncu Weed’e dair kötü tecrübeleri yüzünden ürperiyor. İnsanların yanlarından Weed’in geçmesinin uçan bir Ejderhanın geçmesinden daha korkutucu olduğunu söylerken şaka yaptığını mı sanıyordunuz?
-Canavarlardan ve bölge şartlarından faydalanmak klasik bir Weed tekniği. Tereddüt etmeden kullandığı en aşağılık numaralarla düşmanları sindiriyor, güçlü taraf elbette o olur.
-Bence zalimliğin sakıncası yok!
Yalnızca normal oyuncular değil, birkaç loncanın üyeleri, asiller, derebeyleri ve benzerleri de yayını takip ediyordu.
“Keulkeulkeul.”
****
Weed, denizci ve korsanların mücadelesini izleyip sinsice kahkahalar atıyordu.
Lav enkazları isabet etse ve kayıp verseler de mekanlarını savunmak adına ölümsüzler ve canavarlarla çarpışıyorlardı. Weed’inse onların yüceliğini, yoldaşlığını veya savaşma becerilerini övesi gelmiyordu.
Sonuçta Weed, buradaki kötü adamdı.
Sıradan denizci ve korsanların savaşamadığı bariz şekilde göze çarpıyordu.
Lanetlerin ardından morallerin fena halde düştüğü ve savaş becerilerinin epey etkilendiği açığa çıkmıştı.
Drinfeld’in denizcilerinin ve Griffith Korsanlarının gücü normalden çok daha aşağılara inmişti. Görünmez moral faktörü, toplu mücadelelerde daha da büyük önem taşırdı.
1,000, 2,000 insan sırf moralsizlikten bitap düşmüş ve birkaç yüzünün uygulayabileceği güç düzeyi iyice azalmıştı.
“Yaptığı şu şeytanlıklara bakın, bundan böyle her lafını dinlesek iyi ederiz.”
Ölü Şövalye Van Hawk, bir Karanlık Şövalye gibi davranıyordu. Düşmanlar arasında izole olarak zafere giden yolda Donanma Şövalyeleriyle çarpışıyordu. Güçlü saldırı yeteneklerini kullanarak kaçmalarına fırsat tanımadan canlarını alıyor, kendisinin canı ve sağlığı azaldığındaysa Weed, onarılmaları adına büyü kullanıyordu. Bir Ruh Çağıranın komutası altındaki bir ölümsüz olarak ona sağlığını ve manasını rapor edebiliyordu.
Vampir Lordu Tori de sürpriz saldırılar gerçekleştirebilmek adına kendisini görünmez kılmıştı. Denizcileri enselerinden yakalıyor, keskin dişlerini saplıyordu. Canavarlarla çarpışmanın ortasındayken ansızın beliren Tori yüzünden ölüyorlardı. Bunlar Vampir Lordlarının sağlık ve manalarını maksimuma yükselten saldırılarıydı! Derken Tori’nin astları olan Gerçek Kan Vampir Klanı göründü. Rahipler tarafından tamamen yok edilmekten yana endişelenmelerine gerek olmadığı için Vampir Yarasalara dönüşerek kanatlarıyla saldırıyorlardı. Ancak havadaki lav enkazlarıyla çarpıştıklarında toz toprak misali dağılıyorlardı.
“Gerçek Kan Vampir Klanının fedakarlığı büyük.”
Vampirlerin çoğu henüz gençti. Zorlu mücadelelerle gelişseler de mutlaka kaçınılmaz fedakarlıklar gerçekleşecekti. Lav enkazları arasında uçarken yukarıdan aşağıya doğru saldırıyor, denizci ve korsanların defanslarını aşarak dişlerini enselerine geçiriyorlardı. Bu, Vampirler için muazzam güçlerini arttırmaları adına bir fırsattı.
Weed nispeten sakin bir bölgedeydi fakat kaos, zavallı Drinfeld ve Griffith’i fazlasıyla kuşatmıştı.
Weed’e yönelik saldırılar ara sıra başarılı oluyordu.
“Ateeeş! Gebertin şunu!”
Şöhret düşüncesiyle gözü kör olan ve silah arkadaşlarının kaybına öfkelenen oyuncular ok gibi şeylerle saldırıyordu. Tabii ki böyle kör saldırılar kendisine ulaşabileceği için Weed hiç düşünmeden gizleniyor ve mana topluyordu.
“Sarı Oğlan, seni yaratan kişi olarak bu kadar yakışıklı olacağını bilmiyordum. Biraz atıştırmalık ister misin? Hadi, yaklaş da bak.”
Sarı Oğlan ağır ağır ilerlemeye başladı. Weed’in kendisine atıştırmalık vermesi konusunda şüpheleri olsa da ayaklarını kımıldatıyordu.
Derken Weed, bir hışımla Sarı Oğlanı ensesinden yakaladı.
“Mana Çekme!”
Eummöööööööö!
Sarı Oğlanın manasını çekiyordu. Bir düşününce tercih edilen yöntem yakınlık olurdu fakat Weed, Geumini ve Sarı Oğlan arasında gidip gelerek hızla manalarını çalıyordu.
“Ceset Patlatma!”
Deyişiyle de felaket, hisar boyunca yayıldı ve dağınık cesetler patladı. Yoğun bir bariyer oluşumunun ortasında Ceset Patlatma! Denizcilerin hevesle yaptığı hisarın içerisindeki kayalar düzensizce etrafa saçılıyor ve her yerin alev alışıyla adamakıllı iz sürmek zorlaşıyordu.
Kötücül, ahlaksızca ve pis bir saldırı yöntemiydi ama etkisi mükemmeldi!
“Şimdi usulca yeni bir büyü kullanalım, ne dersiniz?”
Diyen Weed, Ölü Şövalyeleri çağırmak için bir büyü gerçekleştirdi ve düşman hattının ortasında ölümsüzleri ayaklandırdı.
Bu esnada Drinfeld bir yandan düşmekte olan lav enkazlarını kılıcıyla vurup parçalıyor, bir yandan da denizci formasyonunun bozulmaması adına komutlar yağdırıyordu.
Filoya önderlik eden bir amiral olarak deniz savaşlarında ustalaşmıştı. Savaş gemilerini kullanıp savaş formasyonları oluşturarak düşmanları bombalamak ve yok etmek uzmanlık alanı halini almıştı. Bu nedenle canavarların, büyünün ve bölgenin fırsat bilindiği bu tarz kara saldırılarına hiç denk gelmemişti.
Weed’in onlardan önce saldırıya geçme sebebini tahmin edebilmesi de mümkün değildi.
Ancak ruhu bu şekilde bin bir yolla paramparça edilirken bile sakinliğini geri kazanmayı başararak bir karşı saldırı hazırladı.
“Siz, oraya çıkıp Weed’i öldürün!”
“Emredersiniz, efendim.”
Drinfeld böylece 2 güvenilir oyuncu ve filonun en iyi 8 Donanma Şövalyesinden oluşan bağımsız bir birlik gönderdi.
Ancak hisardan kaçtıkları sırada gökten düşen enkazlar bağımsız birliğe çarpınca 2 Donanma Şövalyesi feda edildi! Lavlarla dolup taşan alanı aşıp topraktaki yarıkların üzerinden atladılar derken alevleri yarıp geçmeleriyle 3ü daha canından oldu. Keşfedilmekten kaçınmak adına daha uzak mesafelere uzanan dolambaçlı yollar izliyor, daha çok hasar alıyorlardı.
“Artık varmak üzereyiz.”
Diyen Donanma Şövalyeleri kılıçlarını çekip sakince dağa tırmanmaya başladı. Büyücüler ve Ruh Çağıranlar yakın dövüşte savunmasız olurlardı. Onlar da canını alma niyetiyle Weed’e yaklaşıyordu.
Fakat ilerledikleri yolu kesen biri vardı. Seoyoon, kafa zırhına dek tamamen giyinip kuşanmış halde onları bekliyordu.
Seureureung!
Genç kız, hiç tereddütsüz kılıcını çekti.
Volkanik patlamalar, depremler, canavar baskınları, Ceset Patlatma vb. derken Drinfeld’in filosunun gücü yarıdan fazla azalış göstermişti.
Hayatta kalanlar 15 oyuncu, 219 denizciden ibaretti!
30dan fazla denizci ağır yaralar alarak ölmüştü, korkunç bir soykırım gerçekleştiğini söylemek abartı olmazdı. Ölü oyuncular zaman geçince oyuna tekrar bağlanabilirdi ama zorlu eğitimlerden geçirilen denizciler kaçınılmaz bir şekilde sonsuza dek kaybedilmişti.
Bilhassa son zamanlarda Weed, baş belası Zehir Sisini çağırmıştı.
Arındırma büyüleri kullanan Rahip ve Şamanlar orta düzey Ruh Çağıran büyülerinin etkilerini arındırmayı başaramıyordu, buna çarpışmalardan kaynaklı aşırı yaralanmalar ve canavarlardan kaçamayışları da eklenince sonuç, çaresizce canlarını yitirmeleri oluyordu.
Korsanların aldığı hasar da muazzamdı. Hayatta kalan korsan oyuncuların sayısı 30u zar zor aşarken korsan askerler 152 kişiden ibaretti.
Las Phalanx’a indikleri sırada Drinfeld’in filosu bir takımdan biraz daha fazlasıyken bu noktada ölüm sürüsü denilmeyi hak eder hale gelmişlerdi.
“Weed!”
Drinfeld ve Griffith, Weed yüzünden bu hallere düşmüştü. Astlarının tüyler ürpertici kaybı karşısında öfkeye kapılmışlardı ve uğradıkları soykırım, muazzam bir izleyici kitlesine yayın aracılığıyla alenen yansıyordu.
“Hataya yer yok, onu öldüreceğiz.”
“Bir korsan olarak şerefim üzerine yemin ederim ki seni geberteceğim.”
Nihayetinde Rahipler ve Büyücüler dirilene dek dört günlüğüne Donmayan Nehre çekilme kararı aldılar.
Weed ise bu süreyi nehir kenarında gevşeyerek ve ölümsüz lejyonunun seviyesini yükseltmek adına sinsi sinsi avlanmaya dönerek geçirdi.
Düşmanlar, biri içtikleri suya acı biber atmışçasına, nefesleri kesilecek derecede öfkeliydi.
"Artık hedefimiz Weed’e canını alacak bıçağı saplamak."
Drinfeld’in filosu ve Griffith Korsanları kati bir amaçta karar kılmıştı.
Hem lonca sohbetleri hem de forumlarda onlarla alay edilen bir sürü hikaye dolaştığı için şereflerini geri kazanmaya çalışıyorlardı.
Weed de intikama aşinaydı.
“Gerçek kötü adamlardan intikam alırken onları düşünmemen gerekir, kanun budur!”
Kötü adamlara fırsat tanıyan yetersiz icraatlar büyük bir hata teşkil eder, rakibine merhamet eden kişi kafasının arkasına koca bir darbe yediğiyle kalırdı.
“Hızlıca geri çekilme vakti.”
Ölülerin tekrar oyuna bağlandığı sırada Weed, kurnazca Çatlak Topraklardan çekilerek Oymacının Mirası Bölgesine geçti.
Haven Krallığı filosuyla Griffith Korsanlarıysa onu pervasızca takip etmedi. Orada bir tuzak olup olmadığını bilmiyorlardı ama her şeyden öte, Las Phalanx’ın büyük volkanlarının titreşimleri karşısında gözyaşlarına boğuluyorlardı.
"Hilelere hazırlıklı olun!"
“Etrafı detaylıca inceleyin ve volkanik patlamalara hazırlıklı olun.”
Geçen seferki dikkatsizliklerinin aksine bu defa sınırları defalarca kaplayıp turluyorlardı. Bir volkanik patlama sonrası ilerleyebilecekleri alanı düzenli olarak genişletiyorlardı. Yine de yüzeyde görünenin aksine Weed’in canını almak adına görevlendirdikleri suikastçıları çoktan dağıtmışlardı.
“Bu aşırı gururlu heriflerin geri çekileceği yok.”
Weed zaten her türlü misillemeyi bekliyordu. Büyü Kıtasında prestijli loncalarla verdiği mücadeleler tek yenilgiyle sona ermezdi. Pek çok savaş görmüş biri olarak tecrübeliydi.
“Efendim, insanlar yaklaşıyor.”
Vampir Lordu, Kan Hükümdarı Tori, yakınlardaki insan izlerini tespit edebiliyordu.
“Kaç kişiler?”
“On. Arkadan geliyorlar.”
“Güçlüler mi?”
“Geçen gün kanını emdiğimiz heriflerin seviyesindeler.”
Bir baskın sırasında rakipler bu kadar güçlü olmamalıydı, kural buydu. Dolayısıyla Ölümsüz Lejyonları, Tori, Van Hawk ve Seoyoon’un sadece 10 Donanma Şövalyesinden oluşan suikastçıları mağlup etmesi hiç de zor olmadı. Suikastçılar tuzağa düşürülür ve imha edilirken Weed de ganimetleri topladı.
“Şövalye ekipmanları toplayıp bir sürü kişiye pahalıya satmam lazım.”
Bir çift Kraliyet Şövalyesi eldiveni ve hançer takmaya yarayan bir kemer elde etmişti!
Bunların yanı sıra bir zehirli hançer ve bir de çelik zırh düşmüştü. Çelik zırhın seviye limiti 290dı, bu da orta düzeyde şövalyelerin giyebilmesi adına iyiydi.
"İşte, bu da senin payın."
Diyen Weed, hançeri ve çelik zırhı Seoyoon’a verdi.
En pahalı zırh favori ekipmanı olsa da bu defa topladığı öğelerin önemli opsiyonları olduğu için satış yaparken çok yüksek fiyatlar alması zor olacaktı.
‘Suç ortağını önceden yaratacaksın.’
Weed, iş birliğinin önemini unutmamıştı. Kötü şeyler, 2 kişiyle çok daha iyi gerçekleştirilebilirdi.
Sırada 2., 3., 4., 5. ve 6. baskınlar vardı!
Volkanlar patladığı esnada Weed, kahvaltı, öğle yemeği ve akşam yemeklerinde ölümsüzleri ve canavarları toplayarak Drinfeld ve Griffith’e işkence ediyordu. Yalnızca canavarları avlarken veya dağıldıkları sırada saldırıya uğruyorlardı.
Bunlar nefret dolu, eşsiz saldırılardı. İğrenç ve öldürücüydüler fakat Drinfeld ve Griffith ölümsüzler ve canavarlarla baş edemiyor değildi. Bununla birlikte Babaların ve Kaos Savaşçılarının peşlerine takıldığı her seferde, defansları ne kadar güçlü olursa olsun en az 10 kişi ölüyordu. Las Phalanx’ta denizci ve korsanları ikame etmek zor olduğu için de Weed, saldırılarını onlara odaklıyordu.
Ölümsüzler denizcileri oyuncak ederken Kaos Savaşçıları, Drinfeld ve diğer oyuncularla çarpışıyordu. Drinfeld, oyuncular ve Donanma Şövalyeleri ışınlanıp duran Kaos Savaşçılarının ellerinde çile çekse de azılı mücadelenin sonunda onları mağlup edip avlanmayı sürdürüyorlardı.
1-2 oyunculuk gruplar, sorunsuzca peş peşe canından oluyordu.
“Olağanüstü mücadele becerileri.”
Weed ise dikkatle bu sahneleri gözlemliyordu.
Drinfeld ve Griffith, hasar almaktan kaçınmak adına karşı saldırı gerçekleştirmiyor, savunmayla yetiniyordu.
“Weed’i öldürün!”
“Yakalayın onu. Size cömert bir para ödülü vereceğim.”
“Ekipmanlarını ve görevini çalın!”
Griffith, intihar birliklerini doğrudan yönlendiriyor ve dolambaçlı bir yoldan hücum ettiriyordu. Ölümsüzler veya canavarlardan bağımsız olarak o birliklerin tek amacı Weed’e bıçak saplayıp canını almaktı.
“Hasar almaya hazır olun. Ne olursa olsun Weed’in canını alın!”
Bazıları ölümsüzlerin önünü kesmek için geride kalırken bazıları da ilerliyordu. Bedenlerine saldıran canavarlarla yetinmek zorundaydılar ve onları birbirinden ayıran iki üç çatallı yol, Weed’in takipçilerini atlatmasına olanak tanıyordu. İşte takipçilerle takip edilen arasındaki mücadele bu şekildeydi!
Weed, tıkırdayan eklemleriyle, özenle ve sabırla koşturuyordu.
“Size asla yakalanmayacağım demiştim!”
Ölümsüz olmanın bir güzel tarafı da canlılıklarının azalmayışıydı. Ayrıca Weed, kuvveti düşük olsa ve fiziksel darbe indirme kabiliyeti azalsa da bu hafif bedeniyle güzelce koşabiliyordu.
“Dört Ayak Üstünde Koşu!”
İskelet Liç, kaçabilmek adına taşlı dağlarda dört ayak üzerinde koşturuyordu!
“Yakalayın onu!”
“Bir Ruh Çağıran nasıl bu kadar hızlı olur!”
“Neden yorulmuyor bu?”
Takiptekiler tüm güçleriyle koşturuyordu.
Weed o ana dek Dört Ayak Üzerinde Koşuyu kullanma ihtiyacı duymamıştı fakat bu şekilde hareket ederken bile durumu değerlendirerek yetenekteki uzmanlığını kendine mal ediyordu.
Yetenek seviyesi Orta Düzeye ulaştığında değişim geçirmiş, dağlık arazilerde bir hayli etkin şekilde hareket edebilmesine imkan tanınmıştı. Bir aslan veya kaplan gibi çevikçe ilerleyebiliyordu. Ayrıca yeteneğinin Orta Düzeye ulaşışıyla bir ses efekti de belirmişti.
Ttagakttagakttagak.
Duyduğu bu sesler, şahlanan ve dört nala koşan toynakların seslerine benziyordu.
Weed, Las Phalanx coğrafyasını iyi biliyordu ve canavarların konumlarına aşinaydı. Daha büyük ölçekli takip birlikleri belirdikçe ve baskınlar gerçekleştikçe doğal olarak o canavarların dikkati çekiliyordu.
“Van Hawk, Tori! Savaşın!”
Takip birliklerine katılanlar işkenceye uğruyordu.
“Sert Dalga Saldırısı!”
Griffith ne zaman bir yeteneğini kullansa etrafta Babalar ve Tair Porsukları türüyordu. Fakat Weed, tüm bunların ortasında aralarına hatırı sayılır bir mesafe koymuş, Griffith ve intihar birlikleri arasındaki boşlukta hızla canlılık tüketen lanet büyüleri gerçekleştirmişti. Onu kovalamaya daha fazla devam edemeyecek olan Griffith, en sonunda Donmayan Nehre geri döndü.
Weed ise riske rağmen baskınlara direnmeye devam etti.
“Birkaç kez tekrarladıkça zorlu bir yol olmaya başladı.”
İntihar birlikleri, öldükten sonra bile ufukta bir engel olmak adına büyük mesafeler kat ediyordu. Kaçış yollarında kovalamacayı tekrarlayarak günbegün canavarlardan sıyrılacak yeni yollar geliştiriyorlardı. Weed canavarları çekmeye çalıştığında dahi geri dönmek yerine düz bir hatta ilerleyenler oluyordu. Kovalanan tarafın kaçmak için sınırlı seçeneği varken kovalayan tarafın becerileri her geçen gün daha da artıyordu. Denizci ve korsanların aldığı hasar çoğalsa da Weed’i kelimenin tam anlamıyla canla başla takip ediyorlardı.
“Uygun bir güç ve güdüyle takip ediyorsunuz ama maalesef bu işin altından doğru düzgün kalkamıyorsunuz.”
Seoyoon, Sarı Oğlan ve Geumini onlara pusu kurarak işlerini bitiriyordu.
Beklenenden zor çıkmasını umursamadan Weed’i öldürüp öğelerini çalma çabasıyla son ana dek direnenlerin sayısı bir hayli azdı. Weed ölümsüzler ve canavarlara baskın yaptırmaya çalışsa da Drinfeld’in keşif ekibi onlardan erken harekete geçiyordu. Demir duvarlar misali sağlam defanslar Weed’i bir tuzağa sürüklüyordu ve ele geçirme arzusu taşıyan tavırları barizdi.
Weed, 6. baskına dek ölümsüzlerle yakından eşleşmektense oynadığı oyunlarla onları peşinde sürüklemişti! Bir noktada dudaklarını şapırdattı.
“Basit ve sıradan taktikler, limit bu mu?”
Ama o noktaya vardığında hayal kırıklığına uğramış değildi.
Büyü Kıtası tecrübeleri sayesinde Las Phalanx’ta prestijli loncalarla çarpışmak adına pek çok yola sahipti ve yalnızca en hızlı etki eden taktikleri kullanıyordu!
“7 tane daha kaldı ama hazırlık yapmak zaman alıyor ve zarar da doğabiliyor…….”
10 kere öldürseniz bile 1 kere ölürseniz para kaybederdiniz.
Weed de bu düşünceyle Seoyoon’u ve adamlarını Oymacının Mirası Bölgesine götürerek tamamıyla geri çekildi.
Drinfeld ise bu gerekçelerle başarısız olmaya devam etti. Canavarlar ve ölümsüz lejyonuyla kafa kafaya çarpışıp galip gelmenin Weed’i öldürmeye yeteceğine inanıyordu.
“Bu da onun bir tanuki olduğunu kanıtlıyor.”
Saldırıya geçmeden önce en az yarım düzine kaçış rotası hazırlayacak kadar akıllıydı. Canavar sürüleri, tuzaklar, bölge şartları vb. faktörler nedeniyle çok sayıda birlik iş üzerindeydi.
“Kalabalıkları takip etmeyin. Alanımızı genişletelim ve onu burada yakalayalım.”
Drinfeld’in gizli bir amacı olduğu belliydi.
‘Biz Las Phalanx’a adım attığımızda o çoktan buradaydı. Bizden önce gelerek bölgeye daha aşina olsa da çok geniş bir alanda dolaşabileceğine dair bir kanıt yok. Ve hepsinden öte, Versailles Kıtasına dönmek için buradan geçmek zorunda.’
Drinfeld’in filosu, hayalet geminin ve Donmayan Nehrin kontrolünü ele geçirmişti.
“Yola düşer ve Las Phalanx’taki avlanma sahamızı genişletirsek onunla mutlaka karşılaşırız.”
Drinfeld’in pervasız takibi, astlarına muazzam bir zarar veriyordu. Las Phalanx’ta sıralanmış ultra yüksek seviyeli canavarlar yüzünden sabırlı davranmaları gerekirken Drinfeld’in zihninin affetmeye hiç niyeti yoktu.
“Er ya da geç onu öldüreceğim. Versailles Kıtasına geri dönmesine izin vermeyeceğim.”
Haven Krallığı 2. Filo Amiralinin kırılan gururunu onarmak adına Weed’i öldürmesi gerekiyordu. Bu nedenle Hermes Loncasından destek talep etti. Kadroları büyük oranda Donanma Şövalyeleri ve denizcilerden ibaret olduğu için üzerlerine ölümsüzleri salarak kaçan Weed’i etkin şekilde takip edemiyorlardı.
- Weed’i öldürme teklifi doğrultusunda destek kuvvet talep ediyorum…….
Kısa bir tartışma sonrasında Hermes Loncasından pozitif bir yanıt geldi. Hegemonik ittifaklarının yakında yükselişe geçmesine hazırlardı ancak Drinfeld’in başarısızlığı bir anda Hermes Loncasının başarısızlığı olmuştu.
-Weed bir Liç olarak hareket ediyor. Bu nedenle 15 Kıdemli Rahip, 10 Kıdemli Büyücü ve eşlikçileri olarak da 10 Şövalye göndereceğim.
Bu destek kuvvetin seviyesi, Drinfeld’in umduğundan da öteydi.
-Teşekkür ederim. Weed’i kesinlikle haklayacağım.
-Sorunsuz bir takip olması adına 8 Suikastçı, 4 Hırsız ve 1 Kazıcı da göndereceğim. Weed’i öldürmenin yanı sıra Las Phalanx zindanlarını kazmayı da ihmal etmeyin.
Böylece Hermes Loncası, yayında yapacakları güç gösterisiyle Las Phalanx’ın kontrolünün tamamen ele geçirilmesi için kararlılıkla destek gönderdi.
“O piçler, bana bir yerlerde küfür falan mı ediyorlar?”
Diyen Weed, kabaca kulaklarını kaşıdı. Yediği küfür miktarı azalmış olsa da Kraliyet Yolunun son birkaç ayında nihayet yeniden küfür yemeye başlamıştı.
“Versailles Kıtasında efendi efendi yaşıyordum ama… önce siz başlattınız.”
Weed çok fazla kısıtlamayla yaşıyordu. Heykelleri ve diğer birkaç ürünü fazla fiyat biçerek satmaktan başkalarının sattığı malların fiyatlarını acımasızca hezimete uğratmaya ve yeni başlayanlar için yulaf lapası yeme eylemini idare etmeye dek hepsi geçimini sağlamak uğrunaydı!
“Her neyse, o piçlerin icabına bakmadan hayatta geri dönemem.”
Bu başından beri af dileyerek çözülebilecek bir problem değildi. Bellerini büküp secdeye yatmaları bile Weed’e uymazdı.
“Öncelikle, o piçlerin beni yakalamasına engel olmak için gözlem yapmayı sürdürmeliyim. Tori, Van Hawk, Sarı Oğlan, Geumini!”
“Buyurun, Efendi-nim!”
“Savaşmaya hazır olun.”
Ölümsüz lejyonunu maksimuma çekmiş, Tori, Van Hawk ve hayat bahşedilmiş heykellerle mücadele hazırlıkları tamamlanmıştı.
“Nihayet Kaos Savaşçılarını avlama vakti geldi.”
Görevi tamamlamak için gerekli Las Phalanx keşfi an itibarıyla başlıyordu. Weed, Kaos Savaşçılarıyla nasıl çarpışacağı konusunda Seoyoon’a talimat vermeye koyuldu.
“Bu tipler kısa mesafede ışınlanmaya çalışmadıkça asla savunma duruşu almıyorlar. Bilhassa sağlıkları büyük oranda azaldığında birkaç tanesi bir araya geliyor, yani dikkatli olmalısın.”
Ölümsüzlerle çarpıştıkları ve Griffith, tuzaklarıyla boğuştuğu esnada Kaos Savaşçılarının mücadele tercihlerini yeterince gözlemlemişti.
“Tehlikeli canavarlar, ama bir hata yapmadıkça onları yakalayabilirsiniz. Tüm ölümsüzler feda edilse bile avlayın onları.”
Sarı Oğlanın üzerine binmiş olan Van Hawk, Şövalyeliğin maksimum gücünü sergilemeye hazır şekilde güçlü kaslarıyla böbürleniyordu. Geumini’yse geçen sefer Sarı Oğlanla avlanan kişi olmasına rağmen artık bir bağlılıkları olmadığı için yürümekle yetiniyordu.
Ermeni Korsanlarının katledildiği noktaya uzanan yol, 8 Kaos Savaşçısı tarafından kesilmişti!
Weed, Liderliğini arttırmak adına Aslan Kükreyişini gümbürdetti.
“Beraberimdeki ölümsüzler, Kan Lordu, Ölü Şövalye, hayat bahşettiklerim, Sarı Oğlan, Geumini! Herkes saldırsın!”
“Keuaaaang!”
Weed’in bu şekilde bağrışıyla birlikte ölümsüzler kollarını açarak düşmana doğru koşturmaya başladı! Ruh Çağıranın savaş nidası, önlerindeki zorlu mücadele için cesaret aşılıyordu.
‘Epey havalı. Şu anda şarkıya eşlik etseydi ne harika olurdu.’
Diye düşünen Weed ise Seoyoon’a kaçamak bir bakış attı. Genç kız, birlikte atlattıkları pek çok mücadele sonrası kulaklarını tıkıyordu. Onun için tüm bunlar gürültüden ibaretti! Bağrışların sona ermesi sonrasıysa kılıcını çekerek hücuma geçti. Aklındaki av, 5 Kaos Savaşçısıydı.
#Bölümler gümbür gümbür ilerliyor.
Düşmanlar, zorlu şartlar, Weed’i bekleyen görev derken aksiyon durulmuyor.
Bakalım daha kaç bölümü burada geçireceğiz ve ilginç şeyler görecek miyiz…
Bu arada bir sonraki bölüm epeyce uzun, ben de biraz koşuşturmalı bir hafta
geçireceğim. O yüzden gecikmeli gelecek, önden haber vermiş olayım. Hadi orada
görüşmek üzere!
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..