Bölüm 232: Sen Beni Aldatarak Ölümünü Arıyorsun!

avatar
9898 14

Martial God Asura - Bölüm 232: Sen Beni Aldatarak Ölümünü Arıyorsun!


 

 

Çevirmen: Hiç Fikrim Yok Düzenleyici: Dunklesplatz Yayıncı: Calosa

 

“Sen.. Seni piç! Birileri şu adamı tutuklasın! O adamın gözlerinin oyulmasını, dilinin kesilmesini, tendonlarının koparılmasını ve derisinin yüzülmesini istiyorum.. ” Lin Yuyue sinirden titredi ve Chu Fengi işaret edip feryat etmeye başladı.

 

O anda Qilin Prens Konağının gardiyanları zaten Chu Fenge saldırmaya başlamıştı bile. Onlarda Lin Yueyue’nin görünüşünün çok iyi olmadığını bilmelerine rağmen topluluğun önünde azarlanması Qilin Prens Konağının aşağılanması anlamına geliyordu. Bu affedilemezdi.

 

“Çirkin bir kız bir hazine gibi korunuyor. Bu gerçekten üzücü!”

 

Tabiki de Chu Feng orada kalıp gardiyanların onu yakalamasını beklemeyecekti. Ayağının altında bir ışık çıktı ve havaya sıçrayıp ışık hızında yok olmuştu. Qilin Prens Konağının bölgesini terk ettikten sonra, Chu Feng küçük beyaz bir tavşan yakaladı.

 

Lin Yueyue’nin görünüşünden gerçekten korktuğu için bu duygularını bastıracak bir şey yemesi gerekiyordu.

 

Bu sırada güneş batmış ve hava kararmıştı.

 

Chu Feng ıssız ormanda tek başına kalmıştı ve tavşanı pişirmek için ateş hazırlıyordu. Chu Feng parmağını işaret etti ve bilge gücünü yoğunlaştırdı ardından iplik gibi bir ateş çıktı.

 

Bu 5. seviye bir dövüş becerisiydi ama Üçlü Yıldırım Tekniği kadar güçlü olmadığı için onu sadece ateş yakmak için kullanabilirdi.

 

*whoosh* 

 

Ancak ateş yandığı gibi Chu Feng ateşi tekrar söndürdü ve gergin bir şekilde arkasına baktı çünkü tekrardan arkasından birkaç kişinin ona doğru geldiğini hissetti. Chu Feng zaten bunun olabileceğini öngörmüştü çünkü bu ormanda çok fazla bilge ilacı vardı doğal olarak insanlar buraya geliyordu.

 

Chu Feng her ihtimale karşı yerini değiştirmek istedi ama o sırada yaklaşan birinin aurası tanıdık geldi ve onun kim olduğunu öğrenmek için aurasını gizleyip gizlice oraya yaklaştı.

 

“Kahretsin. Bu adam burada bile kontrolsüz ve rahat bir şekilde dolaşıyor. “ Pek bir şey beklemese de yakınlaştığında Chu Feng şok olmuştu.

 

Boş bir alanda küçük bir çadır vardı. Çadırın dışında bir ateş ve üstünde de lezzetli gözüken etler vardı. Bu ateşin önünde bir erkek bir de kadın vardı ve sarılıyorlardı, önlerindeki etleri kızartıp içki içiyorlardı.

 

Bu adam Dugu Aoyun’un kardeşi Dugu Xiangyu’ydu ve yanında Lingyun Okulundan bir kadın öğrenci vardı. O sırada kız tatlı ve romantik bir şekilde hareket ediyordu ve o Dugu Xiangyu ile  kucaklaşıyorlardı.

 

O anda Chu Feng onların neden burada olduklarını ve neden yalnız olduklarını anlamıştı. Açıkça Dugu Xiangyu’nun bu kadın öğrenciyle gizli bir ilişkisi vardı ve bilerek Lingyun Okulundakilerden uzaklaşmışlardı.

 

Chu Feng Dugu Xiangyu’ya baktığında Dugu Aoyun ile yaşadıkları aklına geldi ve suratında şeytani bir gülümseme belirdi, zıplayıp kayboldu.

 

Gece yarısıydı ve şarap içerken Dugu Xiangyu’nun içindeki hayvan uyanmıştı. Çimlerin içinde kadınla birlikte yuvarlandılar ve Dugu Xiangyu doruğuna ulaştığında kadının eteğini çıkarmaya başladı.

 

“Kıdemlim burada.. Burada olmaz. “ Kadın biraz utandı ve bakışlarını yakındaki çadıra çevirdi.

 

“Hehe. tamam tamam. Güzelim, seni dinleyeceğim. ” Dugu Xiangyu güldü ve utanmış kızı taşıyıp çadıra götürdü.

 

*ta ta ta*

 

Ama ikisi çadıra girerken ormandan ayak sesleri duyuldu.

 

“Kim o?” Dugu Xiangyu panikledi ve sordu. Üstü çıplakken ormana koştu ve atladı. Geri geldiğinde elinde ürkek bir tavşan vardı. Kıkırdadı ve söyledi, “Hehe, sadece küçük beyaz bir tavşanmış”

 

Konuştuktan sonra Dugu Xiangyu elini salladı ve küçük tavşanı attı, tavşan ezilip et hamuru haline geldi.

 

“Waa, astım kıyafetlerini kendin çıkartmışsın bile!”

 

Dugu Xiangyu çadıra geri döndüğünde ellerini şeytanca kıza uzattı ama şaşırmış biçimde kadının zaten kıyafetlerini çıkarmış olduğunu gördü. Vücut yapısı gerçekten muhteşemdi, hatta hayatında gördüğü en güzel vücuttu.

 

Bu yüzden Dugu Xiangyu’nun hayvansı doğası tekrardan ateşlendi ve çadırda aşk yapmaya başladılar. Uzunca süre yaptıktan sonra bile memnun değildi ve yaparken kadının hiç ses çıkarmadığını fark etmedi bile.

 

*whoosh whoosh whoosh*

 

Ancak Dugu Xiangyu faaliyetine devam ederken birden dışarıdan ayak sesleri duyuldu. Hemen ardından her yer aydınlık oldu ve etrafını bir sürü asker sardı.

 

“Kim benim faaliyetlerimi rahatsız etmeye cüret ediyor?” Dugu Xiangyu öfkelendi ve sordu. Çıplakken dışarı atladı.

 

Ama etrafındaki insanları görünce öfkesi biraz azaldı.

 

Çünkü etrafındaki askerler sadece basit askerler değildi. Onlar Qilin Prens Konağının askerleriydi ve aralarında yüksek yetişime sahip genç yetişkin bir erkek bile vardı.

 

Bu erkek iyi vücut yapılı biriydi ve Qilin altın zırhını giydiği zaman bir savaş tanrısına benziyordu.

 

O Qilin Prens Konağında genç neslin bir numaralı ismi Lin Xu idi.

 

Lin Xu birinci sınıf biriydi ve yetişimi 7.seviye bilge alemiydi.

 

Azure eyaletinin genç neslinde en güçlü ikinci kişi olduğu söyleniyordu. Sadece Dugu Aoyundan biraz daha zayıftı. Ayrıca onun kimliği de çok özeldi Lin Ran’ın en büyük oğluydu ve aynı zamanda Lin Yueyue ile kardeşti.

 

Bu sırada Lin Xu’nun suratı oldukça sertti. Öfkesini kontrol etmeye çalıştığı görülebiliyordu ve Dugu Xiangyu’yu işaret edip söyledi, “Dugu Xiangyu, kız kardeşimi geri ver. “

 

“Kız Kardeşin mi? Ne demek istediğinizi anlamadım?” Dugu Xiangyu’nun Lin Xu karşısında pek özgüveni yoktu biraz şaşkın bir şekilde sordu.

 

“Hmph. Hala salak gibi mi davranıyorsun? Birisi Üçüncü ladyi dışarı çıkarsın. “ Lin Xu soğukça homurdandı ve arkasında ki hizmetçileri çadıra gitti. Hemen ardından yarı çıplak bir kadın dışarı çıkarıldı.

 

Kardeş Lin Xu, gerçekten iyi şaka yapıyorsunuz. Üçüncü lady nerede? İçeride kız… bu… bu… bu ne?

 

Dugu Xiangyu güldü ve açıklamak istedi ama dışarıya çıkan kadını görünce şaşkına döndü ve yüzü bir anda bembeyaz oldu.

 

Bu kadın nasıl Lingyun Okulundan astı olabilirdi ki? O Azure Eyaletindeki en rezil ve çirkin kadındı, Lin Xu’nun küçük kız kardeşi, Lin Yueyue

 

“Cennetler, Bu nasıl oldu?”

 

O anda Dugu Xiangyu yere çöktü, iki elini başına koydu ve kafasını yere vurmaya başladı.

 

Yakışıklı, seçkin, sayısız güzel kadınla oynaşan Dugu Xiangyu, bugün üst düzey çirkin bir kadınla yatmıştı. Hatta yaparken oldukça heyecanlanmıştı ama şu anda gökyüzünün düştüğünü ve yeryüzünün çöktüğünü hissediyordu. Bütün umutları toza dönmüştü ve şuanda beyninde sadece bir cümle yankılanıyordu.

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44334 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr