Bölüm 711: Dört Deniz Akademisine Dönüş

avatar
6397 9

Martial God Asura - Bölüm 711: Dört Deniz Akademisine Dönüş


 

Çeviri: Wolfcobain Düzenleme: Sajapyu

 

 

"Ne? Gerçekten de böylesine kıymetli bir hazineyi Li ailesine mi veriyor?" Bunu duyanlar kulaklarına inanmaya cüret edemiyordu. Ne de olsa Ölümsüz Mantar çok kıymetli bir şeydi.

 

Bir de Li ailesinin önceden Chu Feng'e nasıl davrandığı düşünüldüğünde, Buz Kristali Yumurtasını almış olsa bile geri bir şey vermemesi mantıklı olurdu. Bu yüzden bu olanların gerçek olduğuna inanamıyorlardı.

 

Aklı yerinde olan tek kişi Li Chan'dı çünkü Li ailesinde Chu Feng'i en iyi anlayan oydu. Chu Feng'in dar kafalı biri olmadığını, yoksa Li ailesine tekrar tekrar yardım etmeyeceğini biliyordu.

 

Chu Feng'in elindeki Ölümsüz Mantarı görünce hemen etkilenmişti. Kişi aptal değilse mantarın enerjisini gördüğünde hemen arıttığında nasıl bir etkisi olacağını anlayabilirdi.

 

Ama yine de Li chan kafasını salladı ve gülümseyerek "Wuqing bu Ölümsüz Mantar çok kıymetli. Alamam." dedi.

 

"Ayrıca Li ailesine birçok defa yardımın dokundu. Sen olmasaydın herhalde Li ailesi diye bir şey olmazdı bile. Li ailesi olmayınca da Buz Kristali Yumurtası ne işimize yarar değil mi? Bize yaptığın iyilikler bizim sana yaptıklarımızı aşar. Li ailesine bir borcun yok. Hatta bizim sana borcumuz var."

 

"Kıza bak! Nasıl bu kadar ahmak olabilir? Ayağına gelen bir fırsat böyle tepilir mi!" Li Chan'ın dediklerini duyan Li ailesinin efendisinin kalbi kan ağlıyordu. Li Chan'ın neden böylesine bir hazineyi reddettiğini anlayamıyordu.

 

Ama elinden bir şey gelmezdi, sadece içinden bunları geçirebilirdi. Böylesi bir anda konuşmaya hakkı yoktu. Kızıyla ilgili kötü bir şey düşünmeye bile cesaret edemiyordu, Chu Feng'den çok korkuyordu.

 

"Sana veriyorum al işte. Bu senin için, Li ailesi için değil."

 

"En baştan beri Li ailesine bir borcum olduğunu düşünmüyordum zaten" Chu Feng zorla Ölümsüz Mantarı Li Chan'a verdi ve sonra da sordu, "Işıltılı Altın Tapınağı nerede kalıyor?"

 

"Işıltılı Altın Tapınağı Kurt Fildişi Dağından çok uzak değil. Güneydoğu'da, Parçalı Ay Ormanında." dedi Li Chan. Ancak sonra hemen dediğini düşündü ve ekledi, "Wuqing, Keşiş Huang Jin üçüncü seviye bir Dövüş Sanatı Tanrısı. Duyduğum kadarıyla iki yüz yaşında bir de. Ve acımasız, kötü ve kurnaz biriymiş. Yaşlı bir canavar gibi! Lütfen gitme oraya!"

 

Ama Chu Feng sadece gülümsedi ve "Merak etme. İster Resim Tarikatı olsun ister Işıltılı Altın Tapınağı, bir daha sizi rahatsız etmeyecekler. Bu problemi halledeceğim senin için. Senin için diyorum bak, Li ailesi için değil."

 

*whoosh*

 

Sözlerini bitiren Chu Feng zıpladı ve Işıltılı Altın Tapınağına doğru uçtu. Li Chan ve diğerlerinin aklı başına geldiğinde Chu Feng'ten eser yoktu.

 

"Gerçekten de Keşiş Huang Jin'e gitmiyordur, değil mi?" diye kendi kendine konuştu Işıltılı Altın Tapınağına doğru bakan Li ailesinin efendisi. Böyle bir şey mümkünse Chu Feng'in Keşiş Huang Jin'in işini bitirmesini çok isterdi. Böylelikle Li ailesi büyük bir sorundan kurtulmuş olacaktı. Chu Feng'in hayatını umursamıyordu açıkçası.

 

Diğer bir yandan Chu Feng'in gidişini izleyen Li Chan ise büyük bir endişe içindeydi. Bu yüzden hemen Işıltılı Altın Tapınağının oradaki gözcüye bir mesaj yolladı ve Işıltılı Altın Tapınağını iyi izlemesini söyledi.

 

Chu Feng gittikten üç gün sonra Li Chan sonunda gözcüden bir mesaj aldı. Mektubu açıp da okuyan Li Chan'ın yüzü güldü.

 

Mektupta Chu Feng'in Işıltılı Altın Tapınağına Li ailesinin yanından ayrıldığı gün geldiği yazıyordu. Işıltılı Altın Tapınağının bütün müritlerinin gözü önünde Keşiş Huang Jin'in geliştirmesini yok etmişti.

 

Keşiş Huang Jin bu utanca dayanamamış ve Chu Feng gittikten kısa bir süre sonra kendi canına kıymıştı.

 

Mektupta yazana göre Işıltılı Altın Tapınağı şu anda bir kaos içerisindeydi. Yaşlılar kendi içerisinde bölünmüş ve Işıltılı Altın Tapınağındaki kaynaklar için savaşıyordu. Bu yaşlıların peşine takılan müritler dışında birçok mürit Işıltılı Altın Tapınağından ayrılıp kendi yollarına koyuldular.

 

Artık bu toprakların ezici gücü Işıltılı Altın Tapınağının eski gücüne dönmesinin imkânı yoktu. Wuqing denen adam tapınağı mahvetmişti.

 

Mektubu okuyan Li Chan'ın elleri titremeye başlamıştı. Uzun bir süre sonra kendine gelebildi ve "Wuqing, sen nasıl bir şeysin?!" dedi kendi kendine.

 

Chu Feng, tabii ki, Li Chan'ın hayretinden, Li ailesinin ve Kurt Fildişi Dağındaki diğer güçlerin tepkilerinden bihaberdi.

 

Keşiş Huang Jin'in işini hallettikten sonra Chu Feng çoktan Dört Deniz Akademisine doğru yola koyulmuştu bile.

 

Geçtiği yollardan tekrar geçen Chu Feng duygulanmıştı. Doğu Deniz Bölgesine gelişinin üzerinden bir yıl geçmemişti ancak ne çok şey yaşamıştı buralarda. Zi Ling'in Zi ailesinden alınmasının üzerinden bir seneden çok kısa bir süre geçmişti.

 

Bu süre içerisinde Chu Feng'in yetişimi gerçekten de artmıştı ama yine de Ölümsüz İnfaz Takımadasına karşı gelmesi imkânsızdı. Chu Feng Zi Ling'i kurtarmak için Qiu Canfeng ve İmparator Türbedeki kaynaklara güveniyor olsa da tek umudu Qiu Canfeng değildi. Qiu Canfeng gerçekten kendisine yardım etmek istiyordu ancak Fu Liansheng'in Qiu Canfeng'in dediği kadar güvenilir olup olmadığından emin olamıyordu. Ne de olsa insanlar sadece diğerlerinin görünüşlerini bilebilirlerdi, kalplerini değil. Ayrıca insanlar değişirdi.

 

Bu yüzden Chu Feng'in hedefi Fu Liansheng'i bulmak olsa da yetişimini arttırmaktan vazgeçmemişti. Diğerlerine güvenmektense kendine dayanmak her zaman daha iyiydi. En kritik anlarda kendisine yardım etmekten vazgeçse de insanlar Chu Feng kendisine güvenebilirdi Zi Ling'i kurtarmak ve Ölümsüz İnfaz Takımadalılarla savaşmak için. Çünkü Zi Ling'e bir söz vermişti. Bu uğurda her bedeli ödemeye razıydı.

 

Dört Deniz Akademisi çok büyük bir yerdi, toprakları oldukça genişti. Ancak buranın da koruyucu bir Ruh Oluşumu vardı, her kafasına esen giremezdi akademiye. Eğer biri Dört Deniz Akademisine girmek isterse belirlenmiş özel girişlerden geçmesi gerekirdi.

 

Yıllık mürit alımı dışında da her isteyen giremezdi Dört Deniz Akademisine.

 

Chu Feng girişe geldiğinde dev kapının dışında birçok kişinin toplandığını gördü. Konuşmalarından Dört Deniz Akademisinden birilerini görmek istedikleri anlaşılabiliyordu. Buraya toplanmalarının sebebi de girişi koruyan müridin görmek istediklerine haber vermesini sağlamaktı.

 

Ama Dört Deniz Akademisi gerçekten de büyük bir yerdi ve her bir müridin kendi toprağı vardı. Dört Deniz Akademisindekiler seyahat için Işınlanma Alanlarını kullanabilirdi ama yine de birine haber vermek sıkıntılı bir şeydi.

 

Bu yüzden de Dört Deniz Akademisinin dışında toplanan sayısı gittikçe artıyordu. Eğer bir müride mesaj yollamak istiyorlarsa sıraya girmeleri gerekiyordu.

 

"Ne yapmalıyım?" Uzun sırayı gören ve bazılarının 10 gündür sırada beklediğini duyan Chu Feng başının ağrıdığını hissetti.

 

Asıl görünüşüne geri dönmüştü. Gerçek Chu Feng'e dönmüştü.

 

Nispeten olgunlaşmış olsa ve gençliği biraz silinip gitmiş olsa da Chu Feng gerçek suratıyla çok dikkat çekemezdi.

 

Bu yüzden de gerçek gücünü göstermiyordu ve gerçek gücünü göstermediği için insanlar onu ciddiye almıyor, ona özel bir ilgi göstermiyorlardı. Ama ne çok sıra vardı öyle. Chu Feng'in bu kadar sıra bekleyecek vakti yoktu.

 

"Ey, sen niye sıraya girmiyorsun?"

 

"Şerefsiz! Biz boşuna mı bekliyoruz lan! Yapamazsın böyle bir şey!"

 

"Geriye git yoksa karışmam bak!"

 

Chu Feng baş ağrısından ölürken ve ne yapacağını düşünürken muhteşem kıyafetler giyen bir genç sırayı görmezden gelerek Dört Deniz Akademisinin büyük kapısına doğru yürüyordu.

 

Kalabalığın küfürleri umurunda değildi adamın, hatta küstahça "Gebermek istemiyorsanız susun!" diye bağırdı. Konuşurken de aurasını yaydı. Gök aleminin beşinci seviyesindeydi.

 

Chu Feng için Gök aleminin beşinci seviyesi hiçbir şey olsa da sırada bekleyenler için basit bir şey değildi. Sonuç olarak da mecburen söyleyeceklerini yuttular.

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44254 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr