Çeviri: Wolfcobain Düzenleme: Sajapyu

"Ahh Chu Feng kardeş çok cömertsin. Vallahi çok cömertsin." İki seçenek arasında seçim yapmak için düşünmeye bile gerek yoktu. İki muhafız Chu Feng'e çok cömertsin deyip duruyordu ama yine de hiç düşünmeden Usta Elit Silahları aldılar.

Elit Silahları ellerine aldıktan sonra Li isimli mürit göğsünü kabarttı ve "Chu Feng kardeş, merak etme. Hemen gidip arkadaşlarına haber veriyorum. Hava kararmadan gelir seni Dört Deniz Akademisine alırlar."

Konuşurken de arkasını döndü, gitmeye hazırlanıyordu. Kimi seçtiği belliydi, önce Su Rou'ya sonra da diğerlerine haber verecekti.

"Dur!" Bunu gören Liu Zhenbiao bağırdı ve Li isimli müride işaret ederek konuşmaya başladı, "Kardeşim bu işler sırayla olur, parayla değil. Önce benim kardeşime haber verme sözünü vermedin mi? Nasıl iki Usta Elit Silaha sözünden dönersin? Utanmıyor musun hiç?"

"Ben..." Azarı yiyen muhafızlar donakalmıştı öylece. Yüzleri kızarmıştı, onlar da biliyordu yaptıklarının doğru olmadığını.

"Utanma mı? Senin gibi biri nasıl utanma hakkında konuşuyor ya?" Muhafızların dilinin tutulduğunu gören Chu Feng küçümseyici bir bakış attı Liu Zhenbiao'ya.

"Hmph." Liu Zhenbiao dudaklarını büktü ve Chu Feng'i umursamadı. Tekrar iki muhafıza döndü ve "Eğer önce kardeşime haber vermezseniz sonuçlarına da katlanırsınız. Kardeşim Dört Deniz Akademisinde önemli biridir, ikinizi tek kelimesiyle ölüme yollar."

Bunu duyan muhafızların yüz ifadesi hemen değişiverdi. En baştan Liu Zhenbiao'ya bu kadar saygılı davranmalarının sebebi kardeşi, Liu Zhenwei'den korkmalarıydı. Gerçekten de Dört Deniz Akademisindeki pozisyonu Liu Zhenbiao'nun dediği kadar vardı.

"Şaka herhalde. Sen kimsin ya? Dört Deniz Akademisi senin evin mi? Akademinin müritlerini tehdit ediyorsun bir de? Kim verdi sana bu cesareti?"

Chu Feng tekrar lafa daldı. Sonra hemen elini muhafızlara salladı ve "Efendiler endişelenmeyin. Dört Deniz Akademisinin yaşlıları her zaman adil olmuştur. Sizin gibi görevine sadık müritlerin işlerini zorlaştırmazlar." dedi.

"Sağ olasın Chu Feng kardeş." Muhafızlar aptal değildi, Chu Feng'in kendilerini koruduğunu anlamışlardı. Kararlarını da vermişlerdi zaten, kaçamazlardı artık. Bu yüzden Li daha da düşünmeden uçtu gitti haber vermeye.

Wang ise bir defalığına bir istisna yaptı ve dışarıda beklemesi gereken Chu Feng'i içeri davet etti. Chu Feng'i kapının yanındaki dinlenme odasına aldı, Su Rou ve diğerleri geldiğinde Chu Feng'i içeri alacaklardı.

Chu Feng'i dinlenme odasına alan Wang küstah bir tavırla Liu Zhenbiao'ya döndü, "Sen! Sıraya dön!" dedi.

"Seni arsız yalaka! Arkana o veledi aldın da böyle konuşmaya cesaret ediyorsun ha? Kardeşime geberteceğim seni! Diz çöküp yalvarsan da affetmeyeceğim seni!" Liu Zhenbiao'nun öfkeden dişleri titriyordu. Kafasından duman çıkıyordu.

"Sıraya dön dedik! Sağır mısın? Daha da rahatsızlık yaratırsan hapse attırırım seni!" Wang artık Liu Zhenbiao'nun tehditlerinden korkmuyordu, hatta artık tehdit sırası ondaydı.

Çoktan sinirlendirmişti adamı zaten, artık bir önemi yoktu. Liu Zhenbiao zaten yakasını kolay kolay bırakacak biri gibi durmuyordu. Liu Zhenbiao'ya yalvarmaktansa Chu Feng'e kendini sevdirmek daha mantıklıydı.

"Seni..." Liu Zhenbiao öfkeden patlayabilirdi. Wang'ı paramparça ederdi edebilse. Ama daha kardeşi orada olmadığından ve kendisi de Dört Deniz Akademisi müridi olmadığından çok da problem yaratamazdı.

Sonunda kalabalığın alaycı bakışları altında, yorgun argın sıranın arkasına geçti.

Li hediyeyi alınca işini pek bir iyi yapmaya başlamıştı. İkindiden kısa bir süre sonra kapıda bir ışık belirdi.

Chu Feng geleni çok iyi tanıyordu, Zhang Tianyi'ydi bu.

"Kardeşim Chu Feng! Nerede Chu Feng?" Zhang Tianyi gelir gelmez Chu Feng'i aramaya başlamıştı.

"Zhang Efendi cidden de yarım seneden az bir sürede Gök aleminin beşinci seviyesine ulaşmışsın! Ne gelişme hızı ama!" Chu Feng dinlenme odasından çıkmıştı. Zhang Tianyi'yi görünce heyecanlanmıştı. Hemen selamlamaya koştu onu.

Zhang Tianyi'nin çoktan Gök aleminin beşinci seviyesine çıktığını fark etmişti. Dört Deniz Akademisine gelmeden önce Zhang Tianyi daha Gök aleminin üçüncü seviyesindeydi. Yarım seneden az bir sürede iki seviye atlamıştı. Muhteşem bir hızdı bu.

"Haha, ben daha hiçim. Su Mei ve Su Rou'yu görünce ne şaşıracaksın bak! Ama bunların hepsi senin sayende." Chu Feng'i gören Zhang Tianyi de sevinçten havalara uçmuştu.

"Benim sayemde mi?" Chu Feng'in kafası karışmıştı, bu söylenenleri anlamamıştı.

"Eh? Ben niye senin ywtişim seviyeni göremiyorum? Bir de diyorsun ki ne hız! Sana yetişmeye çalışıyoruz ama gel gör ki sen bizi daha da geride bırakmışsın!"

Chu Feng'i inceleyen Zhang Tianyi yetişşmini anlayamadığını fark etmişti. Bu onu daha da sevindirdi çünkü Chu Feng'in çok yükü olduğunu biliyordu. Kalbinin en derinliklerinden Chu Feng'in daha da güçlenmesini istiyordu. Kendisini bine katlasa da on bine katlasa da Chu Feng'i kıskanmazdı. Çünkü kardeşti onlar.

"Ne? Bu Chu Feng'in yetişimi Zhang kardeşinkinden de mi yüksekmiş?!" Bunu duyan Wang'ın gözleri parladı ve ancak o anda Dünya Spiritisti olmasına rağmen Chu Feng'in yeyişimini ççözemediğini fark etti.

Zhang Tianyi ve Chu Feng'e tekrar bakınca Zhang Tianyi'nin dediğinin muhtemelen doğru olduğuna karar verdi. Bu Wang'ı daha da şaşırtmıştı.

Zhang Tianyi zaten çok güçlüydü ve şimdi görüyordu ki Zhang Tianyi'den daha genç olan Chu Feng ondan da güçlüydü. Ne dâhiydi ama bu Chu Feng! Dört Deniz Akademisinde bile onun gibisi az bulunurdu.

İçten içe sevindi, Liu Zhenbiao'nun değil de Chu Feng'in tarafını tuttuğu için sevindi. Chu Feng Liu Zhenbiao'ya kaça katlardı kim bilir! İkisine eş gözüyle bakılamazdı bile.

"Hehe, neyse. Sen hep gizemli olmuşsundur, bizden de hep daha kabiliyetliydin zaten."

"Takip et beni. Muhafız bana geldiğinde ona Su Mei ve Su Rou'ya haber verme dedim. Geldiğini bilmesinler de sürpriz yapalım onlara diye düşündüm." Zhang Tianyi neşeyle gülümsüyordu. Yarım senedir görüşmeyen kardeşler sonunda bir araya gelmişti. Gerçekten de içi içine sığmıyordu.