Çeviri: Wolfcobain Düzenleme: Sajapyu

Chu Feng Milenyum Antik Kente geldiğinde birini gördü. Ruhsuz, depresif, sanki büyük bir darbe yemiş gibi, endişe dolu bir yüze sahip biri.

Chu Feng bu kişiyi hemen tanımıştı, Lan Xi'nin kardeşi Lan Yanzhi'ydi bu.

Orada oturmuş duruyordu ve Chu Feng'i görünce afallamış gibi oldu. Ama sonra hemen kafasını eğdi. Yüzünde hâlâ keder vardı, değişen bir şey yoktu.

Lan Yanzhi'nin durumunu gören Chu Feng sadece güldü. Lan Yanzhi'nin niye öyle olduğunu biliyordu. Kesinlikle Lan Xi'yi o duruma sokanın kendisi olduğunu öğrenirse alacağı cezayı düşünüyor olmalıydı.

Chu Feng onun gibilere üzülmezdi, ne ekmişse onu biçiyordu. Bu yüzden Chu Feng onu teselli falan etmedi ve sıçrayarak hemen Jiang Wushang ve diğerlerinin kaldığı yere gitti.

Chu Feng yoldayken Ruh Gücünü saldı. Hem Lan Xi'nin hem de Wang Long'un daha dönmediğini fark etti. Ama Chu Feng döşediği Gizleme Oluşumuna güveniyordu; bu yüzden Wang Long'un Lan Xi'yi bulmuş olmasından korkmuyordu. Bu yüzden başka bir şey yapmadan saraya girdi.

"Chu Feng ağabey, dönmüşsün! Nasıldı?" Az biraz harap olmuş sarayda Su Rou ve diğerleri muhabbet ediyordu. Chu Feng'i gören Jiang Wushang ve diğerleri hemen etrafını sardı.

"Wushang kardeş, al bunu." Chu Feng konuşurken Ruh Oluşumu anahtarını çıkarttı ve Jiang Wushang'a verdi.

"Aman Allahım! Chu Feng ağabey, becerebildin mi?" Ruh Oluşumu anahtarını gören Jiang Wushang'in heyecanını tarif etmek mümkün değildi. Kendisi de bir Dünya Spiritisti olduğundan anahtarın ne anlama geldiğini anlamıştı.

"Daha yarısı bitti işin. Diğer yarısı için yardımına ihtiyacım var," dedi Chu Feng.

"Chu Feng ağabey, ne yapmam lazım? Ne gerekiyorsa söyle," dedi Jiang Wushang samimi bir şekilde.

"Milenyum Antik Kentte bir Gizleme Oluşumu var. Milenyum Antik Kentin çekirdeği burada gizli. Gizlenmiş kısımla İmperiyal Soy arasında bir ilişki olduğundan şüpheleniyorum."

"Ben şehrin etrafındaki yedi Oluşum Açığını çoktan kırdım. Kentin içinde hâlâ bir tane daha var. Ama bu Oluşum Açığını kırmak biraz sorunlu bir şey."

"Basitçe anlatmak gerekirse ben bu sekizinci Oluşum Açığını kırınca kentin içinde bir kapı belirecek. Wushang kardeş senin işte o zaman bu anahtarla o kapıyı açman lazım."

"Ama dikkatli olmalısın. Çünkü kapının diğer tarafında bir tehlike var mı yok mu bilmiyorum ve açtıktan sonra girmen kesinlikle gerekli değilse girme sakın. Mümkün olduğu sürece beni bekle," dedi Chu Feng.

"Anlıyorum Chu Feng ağabey." Jiang Wushang çok etkilenmişti. Vücudu titremeye başlamıştı. Korkmamıştı ama heyecanlıydı. Bu kadar heyecanlanan birinin böyle davranması normaldi.

"Minik Rou, Minik Mei, Zhang Efendi, Wushang kardeşle kalın," dedi Chu Feng Su Rou ve diğerlerine.

"Chu Feng, dikkatli olmalısın," dedi Su Rou endişeli endişeli.

"Endişelenme, her şeyi planladım." Chu Feng kendinden emin bir şekilde gülümsedi, sanki her şeyi kontrolü altına almış gibiydi. Sonra da Jiang Wushang'a, "Unutma, kesinlikle gerekmediği sürece sakın içeri girme. Beni bekle." dedi.

"Hı hı." Jiang Wushang ve diğerleri kafalarını salladı.

*whoosh*

Chu Feng çoktan rüzgâr gibi esip gitmişti. Kimse sekizinci Oluşum Açığının nerede olduğunu bilmiyordu, sadece Chu Feng biliyordu.

"Hadi gidelim." Chu Feng gittikten sonra Jiang Wushang ve diğerleri de saraydan çıktı. Hepsi Milenyum Antik Kentteki en yüksek binanın tepesine çıktı ve kapının belirmesini beklemeye başladılar.

O sırada Chu Feng de çoktan sekizinci Oluşum Açığına girmişti. Burası diğer açıklardan farklıydı. Diğerleri kadar zor değildi. Chu Feng girer girmez çıkışı görmüştü.

Ama çıkış kapalıydı. Gerçekten de durum Eggy'nin tahmin ettiği gibiydi. Chu Feng orada kitli bir durumdaydı. Chu Feng'i kurtarabilecek tek kişi Jiang Wushang ve diğerleriydi.

Chu Feng ne panik yapmıştı ne de endişelenmişti. Çıkışa geldi, bağdaş kurdu ve umursamaz bir tonla kendi kendine, "Wushang kardeş artık seni bekliyoruz." dedi.

*hmm*

Chu Feng bunları söylerken Milenyum Antik Kentte yuvarlak bir toplanma alanının üstünde birden altın bir parlaklık belirmişti. Yer de sallanmaya başlamıştı, bütün Milenyum Antik Kent sallanıyordu.

Parçalanan kayalar oraya buraya savruluyordu, birçok küçük bina da yıkılmıştı. Yerde çatlaklar bile belirdi, sanki deprem oluyordu.

"Ne oluyor?" Gök kararmak üzereydi. Lan Xi ve Wang Long dışında herkes antik kente dönmüştü. Antik kentteki bu değişimler herkesin dikkatini çekmişti.

Ama hiçbiri ne olduğunu anlayamıyordu. Jiang Wushang ve diğerleri dışında kimse bu ışığa yaklaşmaya cüret edemiyordu, hatta ışıktan olabildiğince uzaklaşmışlardı.

Sonra parlaklık çıktığı yere döndü yavaş yavaş ve bir çerçeve belirdi. Bu dev bir kapıydı. Otuz metre uzunluğunda, on metre genişliğinde baş döndüren altın bir parlaklığı olan bir kapı. Devasa ve muhteşem bir Ruh Oluşumu kapısı.

Kapının ortasında bir anahtar deliği vardı. Deliğin şekli ve boyutları Jiang Wushang'ın elindeki anahtarla aynıydı. Anahtarın delik için olduğu barizdi.

"Başardı! Bu Chu Feng ağabey ne harika biri. Kapıyı bu kadar kolay açacağını düşünmezdim hiç." Kapıyı gören Jiang Wushang gözlerine inanamıyordu. Bir hayal gibiydi bu, duygularını ifade etmek mümkün değildi.

"Wushang kardeş çabuk git aç kapıyı!" Diye hatırlattı Su Rou. Çok zekiydi, Chu Feng'in tehlike içerisinde olabileceğini tahmin edebiliyordu. Chu Feng'i kurtarmanın yolu da kapıyı açmaktı.

"Hı hı." Jiang Wushang da daha fazla durmadı. Hemen Ruh Oluşumu anahtarını aldı ve dev kapıya doğru koştu Zhang Tianyi ve diğerleriyle beraber.

"Ne oluyor? O da ne? B-bu bir Ruh Oluşumu kapısı!"

"Jiang Wushang'ın elindekine bakın! Bir anahtar! Kapıyı açıyor!"

O sırada antik kenttekiler de kapıyı gördükten sonra oraya koşuşturmuştu, tam da Jiang Wushang kapıyı açarken.

Bunu görünce hepsi aptala dönmüştü çünkü hiçbiri neden bu kapının birden belirdiğini ve Jiang Wushang'da bu kapının anahtarı olduğunu bilmiyordu.

Jiang Wushang onları umursamıyordu, şu anda aklındaki tek şey diğerlerinin ne düşündüğü değil de kapıyı açıp açamayacağıydı.

*hmm*

Ama endişeler boşaydı. Ruh Oluşumu anahtarı deliğe girdiğinde Jiang Wushang bir şey yapamadan kapı dönmeye başladı. Sonunda anahtar deliği kayboldu ve boş bir kapı belirdi Jiang Wushang ve diğerlerinin önünde. Kapının diğer tarafında devasa bir şehir vardı.

Şehirdeki binaların yapısı Milenyum Antik Kentteki binalara çok benziyordu. Bu binaların da antik bir aurası vardı. Ancak Milenyum Antik Kentteki binaların haraplığına kıyasla bu kentteki binalar çok daha yeni duruyordu.

"Aman Allahım! Bu Milenyum Antik Kentin çekirdeği olmasın?"

Herkes birden olayları kavramaya başladı. Anlaşılan söylentiler doğruydu, Milenyum Antik Kentin bir kısmı gerçekten de gizliydi ve o kapı da bu gizli yere çıkıyordu.

"Çabuk! Çabuk gidin! Milenyum Antik Kentin gizli kısmında büyük fırsatlar olsa gerek! Kaçıramayız bu fırsatı!" Diye bağırdı biri birden. Bu Wang Long'un kardeşi Wang Yue'ydi. Bir de bağırırken çılgınlar gibi öne atlamıştı. Yaydan çıkmış bir ok gibi dev kapıya doğru fırlamıştı.

Wang Yue'nin ardından Liu Zhenbiao ve diğerleri de kudurmuş gibi onu takip etti. Daha fazla bir şey demeden hepsi kapıya doğru koşmaya başladı. Öncesinden morali bozuk olan Lan Yanzhi bile bu koşanlar arasındaydı.

Durumu gören Jiang Wushang kaşlarını çattı, bu kapının arkasında İmperiyal Soyla ilgili bir şeyler vardı. Üstelik burayı Chu Feng bulmuştu. Nasıl diğerlerinin buraya ilk girenler olmasına göz yumabilirdi?

Jiang Wushang bunları düşünürken Zhang Tianyi, Su Rou ve Su Mei de kapının önünde durdular. Hepsi aynı anda "Geçmek yasak!" diye bağırdı.