Çeviri: Wolfcobain Düzenleme: Sajapyu

"Ne? Bu..." Chu Feng'in dediğini duyan Lan Xi hafiften kaşlarını çattı. Zeki biriydi, Chu Feng'in ne demek istediğini gayet iyi anlamıştı.

Chu Feng zaten Wang Long ve diğerlerini öldürecek güce sahipti, buna şüphe yoktu. Ama Chu Feng'in de dediği gibi, öldürmek için bir sebep lazımdı. Diğerlerini sebepsiz öldürene ya çılgın derlerdi ya da şeytan. İnsanlar böylelerinin yüzüne tükürür, onu aşağılar, ondan nefret ederlerdi.

Örneğin eğer Chu Feng Milenyum Antik Kentin çekirdeğine girmeden önce Wang Long ve diğerlerini öldürse Lan Xi kesinlikle Chu Feng'in çok acımasız olduğunu düşünürdü. Chu Feng'den iğrenirdi ve hatta belki Lan Xi için Chu Feng bir düşman bile olabilirdi.

Ama Chu Feng Wang Long'un önüne bir yem atarak ilk onun saldırmasını sağlamıştı ve Wang Long asıl yüzünü gösterince de Chu Feng saldırıya geçerek onu öldürmüştü. Bu mantıklıydı ve Wang Long da bunu hak etmişti. Herkes bunu anlayabilirdi ve Chu Feng'e hak verirdi.

Lan Xi de böylece Chu Feng'in göründüğü kadar basit biri olmadığını anlamış oldu. Sadece yetişim açısından değil, işleri halletme bakımından da basit biri değildi.

Chu Feng Wang Long'un işini nasıl halledeceğini uzun zaman önceden belirlemişti. Kendini tutmuş ve doğru anı beklemişti. Wang Long'u manipüle ederek onu tuzağa doğru sürüklemişti. Chu Feng'in yaptıkları Lan Xi'yi hem korkutmuş hem de şok etmişti. Chu Feng'in ne kadar dehşet biri olduğunu fark etmişti.

"Chu Feng ağabey, şimdi ne yapacağız? Bak! Azman Canavarlar birazdan uyanacak gibi duruyor," dedi Jiang Wushang dehşet dolu bir suratla.

Dev sarayın kapıları hâlâ kapalıydı ve binden fazla Dövüş Lordu Azman Canavar vardı içeride. Chu Feng ve diğerleri bu yaratıkların gücünü görmüştü. Bir tanesi güçlüyse bin taneden fazlası kim bilir neler yapabilirdi.

Uyuşuk Azman Canavarlar yavaş yavaş gözlerini açmaya başlamıştı. Ne yapacaklardı?

"Burası bir adak taşı değil belki ama bunu çözmenin de bir yolu var." Diğerleri paniklerken Chu Feng yine her zamanki gibi sakindi, her şey yolunda gidiyordu sanki.

"Nasıl?" diye sordu hep bir ağızdan Jiang Wushang ve diğerleri.

"Bütün bu Azman Canavarları öldürüp kan oluşumunu iyice aktifleştireceğiz. Sonra da bir çıkış belirecektir," dedi Chu Feng gülümseyerek.

"Ne? Bütün bu Azman Canavarları öldürelim mi? Nasıl yapacağız onu?!" Bunu duyan Jiang Wushang ve diğerlerini bırakın, dördüncü seviye bir Dövüş Lordu olan Lan Xi'nin bile ağzı açılıp kalmıştı. Bu Azman Canavarlardan biriyle çarpışmıştı, ne kadar güçlü olduklarını çok iyi biliyordu.

Yanında Wang Long olmasa tek başına o Azman Canavarı bile yenemezdi. Dördüncü seviye bir Dövüş Lordu olmasına rağmen üçüncü seviye bir Dövüş Lordu olan Azman Canavarın dövüş kabiliyeti o kadar yüksekti ki kendinden üstün olanlarla bile savaşabiliyordu.

Bir de şimdi etraflarında bu Azman Canavarlardan binlerce vardı. Hepsi üçüncü seviye Dövüş Lordu olmasa da birçoğu öyleydi. Hatta aralarında dördüncü seviye Dövüş Lordu olanları bile vardı.

Bu yüzden bu Azman Canavarları öldürmek onun için imkânsız bir şeydi.

O sırada Chu Feng kolunu uzatarak güçlü ve kuvvetli bir Ruh Oluşumu döşedi. Lan Xi, Su Rou, Su Mei, Jiang Wushang ve Zhang Tianyi'yi içine almıştı bu oluşum.

"Chu Feng, ne yapıyorsun?" Bunu gören Lan Xi ve diğerleri şaşırmıştı. Chu Feng'in döşediği bu Ruh Oluşumunun basit bir şey olmadığını hissedebiliyorlardı, çok güçlüydü; hepsini korumaya yeterdi.

Ama Chu Feng bu güçlü oluşumun dışında kalıyordu. Durumun iyi olmadığını anlamışlardı.

"Ne mi yapıyorum? E işte bu Azman Canavarların işini halledeceğim." Chu Feng konuşurken avucunda etkileyici bir silah belirdi; Noksan Kraliyet Silahı, Ejderha İzi Kılıcı.

"Yapma! Sal beni! Tek başına bu kadar Azman Canavarla savaşmana izin veremem!" Diye bağırdı Lan Xi.

"Tek başıma mı? Hayır tek başıma değilim," dedi Chu Feng gülümseyerek.

Onlar Chu Feng'in ne demek istediğini anlamaya çalışırken birden bir Ruh Oluşumu Kapısı açıldı, bu bir Dünya Ruhu Kapısıydı.

Kapıdan güzel bir genç hanımefendi çıktı, o kadar güzeldi ki onun yanında Su Mei ve Su Rou bile sönük kalıyordu.

Bu Eggy'ydi. Yıllar Chu Feng'in toyluğunu almıştı belki ama Eggy hiç değişmemişti.

Eggy hâlâ genç bir hanımefendi gibiydi ama vücudu yine de dehşet bir şeydi. Küçük tatlı bir hanım efendi değil de daha çok güzel bir kraliçe gibiydi.

"Bu o mu?" Lan Xi ve diğerleri Eggy'i tanıyamamıştı ama Zhang Tianyi Eggy'i önceden görmüştü. Onun garip ama çok güçlü bir Dünya Ruhu olduğunu biliyordu. Eggy belirince Zhang Tianyi'nin endişeleri azaldı, Chu Feng ona Eggy'nin ne kadar güçlü olduğundan bahsetmişti.

Ama Lan Xi aynı fikirde değildi. Dördüncü seviye bir Dövüş Lordu ve bir Dünya Spiritistiydi, Eggy'nin bir Dünya Ruhu olduğunu ve çok güçlü bir ruh olduğunu anlamıştı ama yine de birinci seviye bir Dövüş Lorduydu.

Açıkçası onun Dünya Ruhları bile Eggy'den daha yüksek yetişimlere sahipti, bir de Chu Feng'in sadece bir Dünya Ruhu var gibi duruyordu. Bu da Chu Feng için iyi durmuyordu hiç, ölümüne gidiyor gibiydi.

Kar beyazı incecik bacaklarıyla Dünya Ruhu Kapısından çıkan Eggy Lan Xi, Zhang Tianyi ve diğerlerini görmezden geldi. Göğsünü şişirdi, belini kırdı ve yavaş yavaş kollarını açtı. Önce bir esnedi sonra da ısınmaya başladı.

Isınma hareketlerini bitiren Eggy o çekici dudaklarıyla gülümsedi. "Ne kadar da yüksek kalite Azman Canavar var böyle... Hepsinin Kaynak enerjisini emersem belki de ikinci seviye bir Dövüş Lordu olabilirim~”

*vuaooo~~~* O anda birden öfkeli bir uluma duyuldu. Derin uykuda olan Azman Canavarlardan biri çoktan uyanmıştı.

*vuaooo~~~* Bu ulumayı binden fazla uluma takip etti. Saraydaki tüm Azman Canavarlar uyanmıştı.

Azman Canavarlar uyandıktan sonra hepsi birlikte kan kırmızısı gözlerini Chu Feng ve diğerlerine çevirdiler. Adımları tüm sarayı sallamaya başladı. Gümbürtülerle Chu Feng ve diğerlerine doğru deliler gibi koşmaya başlamışlardı.

Lan Xi ve diğerleri Ruh Oluşumu içinde olmalarına rağmen kendilerini gerilemekten alamadılar. Birbirlerine dayandılar, gözleri korku ve endişe doluydu.

Bu Azman Canavarların ne kadar dehşet olduğunu anlamak zor değildi. Ruh Oluşumunun içinde olmalarına rağmen oluşumun etrafındaki o korkunç aurayı hissedebiliyorlardı, kaçacak yerleri yoktu.