Bölüm 754: Su Mei'nin Başı Belada

avatar
6251 7

Martial God Asura - Bölüm 754: Su Mei'nin Başı Belada


 

Bölüm 754: Su Mei'nin Başı Belada

 

Chu Feng Taikou'nun evine geldiğinde onun orada olmadığını fark etti.

 

Ama kapıda büyük bir not vardı. Üstünde şunlar yazılıydı: "Chu Feng ziyarete gelirsen lütfen birkaç saat bekle."

 

Chu Feng Taikou'nun nereye gittiğini bilmiyordu belki ama belli ki Taikou Chu Feng'in gelip kendisini bulacağını biliyordu. Taikou ona beklemesini söylemişti, o da doğal olarak bekleyecekti. Zaten yapacak başka bir şeyi de yoktu, Taikou'dan isteyeceği bir şey vardı. Bu yüzden bağdaş kurarak oturdu ve Taikou'nun sade, samandan evinin önünde beklemeye başladı.

 

Ama bu bekleyiş birkaç saat sürmedi. Chu Feng bütün gece bekledi; sabaha kadar bekledi, sonra öğlene kadar sonra da ikindiye kadar bekledi ama Taikou'dan iz yoktu.

 

Chu Feng yine de yerinden kıpırdamadı. Taikou bekleyeceğine yemin etmişti, bu yüzden de oradan gitmeyecekti.

 

Bunun sebebi de Dört Deniz Akademisinden ayrılmadan önce Taikou'dan bir şey istemesi gerekiyordu.

 

Dört Koruyucunun üç müridiyle yapacağı savaşa hâlâ birkaç gün vardı belki ama bu haberin gerçek mi sahte mi olduğundan hâlâ emin değildi. Bu yüzden erkenden gidip duruma alışması onun için iyi olacaktı.

 

Bu yüzden de Taikou'yu görüp Su Rou ve diğerlerini de son bir kez gördükten sonra Dört Deniz Akademisinden ayrılacaktı.

 

"Haha, kusuruma bakma Chu Feng! Halletmem gereken birkaç bir şey vardı; beklettim seni de." Birden Chu Feng'in arkasından utanmış bir ses geldi. Bu Taikou'nun sesiydi.

 

Bu Chu Feng'i biraz şaşırtmıştı. Şu anki gücüyle bile Taikou fark ettirmeden ve bir çıt bile çıkarmadan arkasında belirivermişti. Bu yaşlı adamın çok güçlü olduğu belli bir şeydi.

 

"Taikou efendim gerçekten de ne kadar naziksiniz. Çok da beklemedim aslında." Chu Feng hemen ayağa kalktı ve Taikou'yu selamladı. Taikou Milenyum Antik Kentin dışında kendisine yardım ettiğinden beri Chu Feng'in ona olan saygısı kat kat artmıştı.

 

"Mm? Milenyum Antik Kentten çıkar çıkmaz gelmedin mi buraya?" Dedi Taikou gülümseyerek, sanki Chu Feng'in her adımını biliyormuş gibi.

 

"Ben..." Chu Feng söyleyecek bir şey bulamadı. Taikou bir şeyler biliyormuş gibi hissetti.

 

"Haha, Chu Feng benle bayağı bir işin var herhalde?" Taikou hiç sakınmadan sözlerini sordu. Chu Feng ve diğerlerine olan tavırları arasında büyük bir uçurum vardı.

 

"Efendim şans eseri karşılaştım ama bana yaptığınız yardımların karşılığını asla size geri ödeyemem. Buraya size minnetimi sunmaya geldim. Gelecekte bir şey için yardımıma ihtiyacınız olursa kesinlikle elimden geleni yapacağım, bana yaptığınız yardımları asla unutmayacağım." Chu Feng konuşurken Taikou karşısında tekrar eğildi. Samimi bir minnet hissediyordu bu adama karşı.

 

"Haha, bana olan borcunu ödemen kolay aslında. Müridim ol yeter!" Dedi Taikou gülümseyerek.

 

"Bu..." Bunu duyan Chu Feng'in yüzü kızardı çünkü nasıl cevap vereceğini bilemiyordu.

 

Mantıken şu anki gücüyle Taikou Chu Feng'in hocası olmaya layık biriydi. Taikou ona iyilikler de yapmıştı, ustası olarak almasında bir sakınca yoktu.

 

Ne de olsa birden fazla ustaya sahip olmak ahlaksızca bir şey falan değildi. Ustalar bunu kabul ettiği sürece bir sıkıntı yoktu.

 

Ama bunun bir önemi yoktu çünkü Chu Feng öyle pat diye yeni ustalar edinmeyi sevmezdi. Onun için usta denilen şey daha özel bir şeydi, önemli bir şeydi; öyle ha diye yeni bir usta seçilmezdi.

 

"Haha tamam işleri zorlaştırmayacağım senin için."

 

"Dinle: Sana yardım ettim çünkü beni etkiledin. Bunu yapmayı kendim seçtim, kendi hür irademle. Bu yüzden endişelenmene gerek yok."

 

"Ama sana sormak istediğim bir şey vardı. Dürüstçe cevaplayacaksan?" dedi Taikou gülümseyerek.

 

"Tabii sorun efendim," dedi Chu Feng.

 

"Milenyum Antik Kentte bana ne olduğunu anlatır mısın, gerçekten ne olduğunu?"

 

"Merak etme bir sır olarak saklayacağım. Kandırılmayı sevmem, gerçekten ne olduğunu öğrenmek istiyorum," dedi Taikou. Kırışıklıklarla kaplı gözlerinden zekâ akıyordu.

 

"Efendim başkası olsanız gerçekten de doğruları söylemezdim. Ama sizden saklamama gerek yok." Chu Feng çoktan buraya gelmeden önce gerçekleri anlatmaya kendini hazırlamıştı.

 

Sonrasında Chu Feng Milenyum Antik Kentte olan her şeyi en ince ayrıntılarıyla Taikou'ya anlattı, Wang Long ve diğerlerini nasıl öldürdüğünü bile gizlemeden. Milenyum Antik Kentteki oluşumları çözenin kendisi olduğunu da anlattı. Neredeyse hiçbir şeyi gizlememişti, vücudundaki Kutsal Şimşeğin İmperiyal Soya boyun eğdirişi dışında.

 

Bunu gizlemesinin sebebi ise Chu Feng için Kutsal Şimşeğin çok önemli olmasıydı. Kesinlikle gerekmediği sürece Chu Feng kimse bunu bilsin istemezdi.

 

Chu Feng'in anlattıklarını duyan Taikou şok içerisindeydi. Artık Chu Feng'e daha da hayranlık dolu bakışlarla bakıyordu. Bir süre öyle durduktan sonra "Ne garip, beklediğimden de hünerli çıktın. Gerçekten de Milenyum Antik Kentteki oluşumları tek başına açmışsın ve arkadaşının İmperiyal Soyu almasına yardım etmişsin." dedi.

 

"Gerçekten de bir dâhisin, yanılmamışım. Ama ne yazık ki ustan olarak almıyorsun beni... Neyse, başkalarını zor durumlara sokmaktan nefret ederim."

 

"Sayın Taikou anlayışınız için teşekkür ederim."

 

"Jiang Wushang kardeşimde artık İmperiyal Soy olduğu için diğerleri ona zarar verir diye korkuyorum. Bu yüzden efendim umarım onunla ilgilenirsiniz," diye bir ricada bulundu Chu Feng. Taikou'dan istediği şey buydu.

 

"Merak etme, senin arkadaşların onlar. Sen istemesen bile ben onlarla ilgilenirim. İster o iki çocuk olsun ister o iki kız, ben Dört Deniz Akademisinde olduğum sürece kimse onlara zarar veremez."

 

"O konu açılmışken, gerçekten de arkadaşlarından birine zarar vermek isteyen biri var. Acaba... Onu da halletmemi ister misin, yoksa bizzat kendin mi halletmek istersin?" diye sordu Taikou gülümseyerek.

 

"Sayın Taikou, tam olarak kim arkadaşıma zarar vermek istiyor? Lütfen söyleyin bana." Bunu duyan Chu Feng hemen ciddileşmişti.

 

"Boyunu çok çok aşan bir velet. Pişmanlık nedir bilmez, öfkesinden kuduruyor ve Su Mei denen kıza bir şeyler yapmayı planlıyor. Kim olduğunu anlamışsındır herhalde. Ve yanılmıyorsam şu anda kızın evine varmış olmalı," dedi Taikou.

 

"Efendim uyardığınız için teşekkürler." Genelde sakin olan Chu Feng'in yüz ifadesi değişmişti. Alnından terler akıyordu, bir şey demeden arkasını döndü, gitmeye hazırlanıyordu.

 

Taikou'nun sözlerinden durumun ne kadar ciddi olduğunu anlamıştı. Su Mei'ye bir şey yapmayı planlayan belli ki Qin Yu'ydu. Qin Yu'nun Wang Long'la benzer insanlar olduğunu hatırlıyordu, zihinleri aynı işliyordu.

 

Qin Yu'nun Su Mei'ye nasıl baktığını da hatırlıyordu Chu Feng, aklından ne geçtiğini çözmek zor değildi. "Yumuşak" yöntemleri işe yaramamıştı, şimdi ise "zor" yöntemlere başvuracaktı.

 

Chu Feng daha fazla öfkelenemezdi. Su Mei Lan Xi'den farklıydı, o nişanlısıydı. Daha o bile dokunmamıştı Su Mei'ye, Qin Yu nasıl düşünebilirdi böyle bir şeyi? Kabul edilemez bir şeydi bu, Chu Feng'in gözünü kan bürümüştü.

 

"Böyle acele etsen bile vaktinde varamayabilirsin. Yardım edeyim sana." Taikou Chu Feng'in endişeli ve öfkeli hâline bakarak gülüyordu, sanki zaten böyle bir şeyi bekliyordu.

 

Konuşurken birden kolunu salladı ve Chu Feng kayboluverdi.

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43991 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr