Bölüm 759: Taş Ölüm Ormanı

avatar
6767 8

Martial God Asura - Bölüm 759: Taş Ölüm Ormanı


 

Bölüm 759: Taş Ölüm Ormanı

 

Birbirleriyle birkaç defa sarmaş dolaş olduktan sonra Chu Feng Su Mei'ye sarıldı ve derin bir uykuya daldı.

 

Uyandığında öğlen olmuştu, güneş tepedeydi ve parlaktı. Dün buraya geldiğinde hâlâ ikindiydi, yani sonraki gün olmuştu.

 

Kollarındaki gözleri kapalı ve huzur içinde olan Su Mei'ye bakan Chu Feng saçlarını okşamaktan kendini alamadı.

 

O özel ilişkilerinden sonra Su Mei'ye daha önce olmayan bir olgunluk gelmişti. Belki de kadın olmak denilen şey buydu.

 

Chu Feng farkında olmadan gülümsedi. Su Mei'yi Azure Ejderha Okulunda ilk defa gördüğü an gelmişti aklına.

 

O zamanlar Su Mei ister güç ister görünüş olsun, çok yükseklerdeydi. Bir de gururlu bir yapısı vardı, Azure Ejderha Okulunda sayısız müridin arkasından koştuğu biriydi.

 

O zamanlarda Chu Feng'i ölesiye dövseler bile bu kızın ona ve onun da bu kıza âşık olacağını söyleseler inanmazdı.

 

“Mmm~~~” Birden Su Mei'nin uzun kaşları iki kere titredi ve sonra da gözlerini açtı. Chu Feng'i gördükten sonra gülümsedi ve "Chu Feng, ne zaman uyandın?" diye sordu. "Neden uyandırmadın beni?"

 

"Daha şimdi uyandım. Çok güzel uyuyordun, uyandırmadım ben de," dedi Chu Feng gülümseyerek.

 

"Mm, zamanı gelmiş çoktan." Gökyüzünün rengine bakan Su Mei hafiften kaşlarını çattı, yüzüne bir endişe oturmuştu.

 

"Ne oldu Minik Mei? Ablan bizi öğrenir diye mi korkuyorsun?" Diye sordu Chu Feng.

 

"Yok, ablamın bulmasından korkmuyorum hiç. Ne de olsa er ya da geç senin olacaktım. Ama... O Qin Yu." Su Mei konuşurken yanlarındaki kan gölüne işaret etti. Kan gölünde Qin Yu'nun kıyma hâline gelmiş cesedi vardı.

 

"Lanet, neredeyse unutmuşum bu herifi." Chu Feng hemen kalktı, kolunu salladı ve birden sınırsız bir güç ortaya çıkarak Qin Yu'nun cesedini yuttu. Yerde kandan iz bile kalmamıştı.

 

"Bir de aramızdaki bu muhteşem şeyi izlemesine izin vermişim. Şanslı it," dedi Chu Feng Qin Yu'nun cesedini temizledikten sonra.

 

"Chu Feng, ne diyorsun sen? Çoktan ölmüştü, nasıl izlesin bizi? Qin Yu benim evimde öldü ama, açıklaması zor olacak yani. Ne de olsa, o..." Dedi Su Mei endişe içerisinde.

 

"Merak etme aptal kız. Nasıl tehlikede olduğunu öğrendiğimi biliyor musun?" Chu Feng konuşurken Su Mei'yi tekrar kollarına aldı.

 

"Evet! Nasıl tehlikede olduğumu bildin? Bir tesadüf değil miydi?" Su Mei merak içerisindeydi.

 

"Taikou sayesinde. Qin Yu'yu utandırdıktan sonra Taikou çocuğun işin peşini bırakmayacağını hissetmiş. Bu yüzden de Qin Yu'yu izliyormuş. Yani Taikou önceden biliyordu onun o rezil planını."

 

"Ben gelmesem bile Taikou kurtarırdı seni. Bana Qin Yu'nun ölümüyle ilgileneceğini söyledi," dedi Chu Feng.

 

"Yine mi Taikou?"

 

Olanları duyan Su Mei'nin yüzü minnet doluydu. Chu Feng'in koluna daha da sıkı sıkı girdi, Chu Feng'in de Su Mei'yi tutan elleri onu daha bir sert kavradı. Su Mei, Taikou'nun nasıl biri olduğunu çok iyi biliyordu. Bunu yapmasının sebebi kendisine yardım etmek değildi. Hepsi Chu Feng'e yardımcı olmak içindi.

 

Sonrasında Chu Feng tekrar gidip Taikou'yu gördü. Bu ziyaret ona teşekkür etmek içindi, Taikou olmasa nişanlısı kirlenmiş olacaktı.

 

Böyle bir şey olsaydı Su Mei de yaşamaya devam etmezdi ve kendi canını alırdı, bu durum da Chu Feng'i derinden sarsardı.

 

Ama Taikou her zamanki gibi Chu Feng'i korumuştu. Qin Yu işini halledeceğini bile söylemişti, Chu Feng ve Su Mei'nin bir şey bilmiyormuş gibi davranması yeterdi. Chu Feng'e Dört Deniz Akademisinde kimsenin Su Rou ve diğerlerine zarar vermeye cüret edemeyeceği garantisini bile vermişti.

 

Chu Feng bu yüzden Taikou'ya karşı büyük bir minnet duyuyordu. Gelecekte ne olursa olsun bu yaşlı adama olan borcunu ödeyeceğine karar verdi; Taikou'nun ona çok büyük yardımları dokunmuştu.

 

Wang Long ve Qin Yu'yu ortadan kaldırdıktan sonra Dört Deniz Akademisinde Su Rou ve diğerleri için sorun çıkarabilecek birileri kalmamıştı.

 

Geriye kalan tek güçlü mürit Lan Xi'ydi ama Chu Feng onun Su Rou ve diğerleri için işleri zorlaştıracağını düşünmüyordu. Zaten yapacak cesareti de bulamazdı.

 

Taikou'yu bir kenara koyarsak, İmperiyal Soyu alan Jiang Wushang'dı. Dört Deniz Akademisi kesinlikle bütün kaynaklarını onun geliştirmesine ayıracaktı.

 

Taikou Chu Feng'e önceden olsa Dört Deniz Akademisi için iki en iyi dâhiyi kaybetmenin büyük bir şey olacağını çok net söylemişti.

 

Ama şimdi durum farklıydı. Jiang Wushang'ın İmperiyal Soyu vardı ve Dört Deniz Akademisi daha zayıf kişiler üzerinde kaynaklarını harcamazdı. Hepsinin aklı Jiang Wushang'daydı.

 

Chu Feng'in yaptığı Jiang Wushang'a gerçekten de çok yardımcı olmuştu. Chu Feng'in Jiang Wushang'ın kaderini ve hatta herkesin kaderini değiştirdiği bile söylenebilirdi.

 

Bu yaptığının karşılığında bir şey istememişti Chu Feng. Su Rou ve diğerlerinin günlerini huzur içerisinde geçirdiğini bilmek Chu Feng'e de huzur verirdi.

 

Chu Feng insanlara vedasını ettikten sonra Dört Deniz Akademisinden ayrıldı ve Ahlaksız Vadiye doğru yola koyuldu.

 

Chu Feng bir yandan da Ahlaksız Vadiyle ilgili bilgiler toplamıştı. Sakatlayan Gece Şeytanı Tarikatının eski bir bölümü gibi duruyordu. Sakatlayan Gece Şeytanı Tarikatı dağıldığından beri burası boştu. Şu anda bile boştu.

 

Sebebi basitti: Sakatlayan Gece Şeytanı Tarikatı hâlâ varken Ahlaksız Vadinin dışına büyük bir oluşum döşemişti. Buraya girmek isteyenin oluşumdan geçmesi gerekiyordu. Oluşumda sadece çeşitli tuzaklar yoktu. İçinde bir sürü kana susamış Azılı Canavarlar da vardı.

 

Bu oluşumun ismi ise Taş Ölüm Ormanıydı.

 

Tıpkı isminden de anlaşıldığı gibi, buraya girenleri bekleyen tek şey ölümdü.

 

Güçlü yetişimi olanlar Taş Ölüm Ormanından geçebilirdi ama bu oluşumu tamamıyla yok edebilen kimse yoktu.

 

Bu yüzden de geliştirmecilerin birçoğu için Taş Ölüm Ormanı Ahlaksız Vadisine geçisi engelleyen bir bariyerdi. Ahlaksız Vadi de bu sebeple Sakatlayan Gece Şeytanı Tarikatın kalıntılarından biri olarak kalmıştı.

 

"Taş Ölüm Ormanı bu ha?"

 

Biraz seyahat ettikten sonra Chu Feng uzaktaki bu topraklara gelmişti.

 

İnsandan iz yoktu neredeyse ve karşısında da farklı boyutlardaki taşlardan oluşan bir orman vardı.

 

Küçük olanlar on metre boyunda vardı. Büyük olanlar ise göklere değen dağ zirvelerine benziyordu. Muazzam bir manzaraydı gerçekten de. Bütün taşların üstünde Antik Dönemden kalma semboller vardı; bu semboller sayesinde taşlar hem yok edilemezdi hem de parlaktı.

 

Daha da önemlisi, Chu Feng ormanın dışından bile hem kükremeleri duyabiliyor hem de içerideki ölümcül tehlikeleri hissedebiliyordu.

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44338 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr