Çeviri: Wolfcobain Düzenleme: Sajapyu

"Zhan Feng Efendi!" Zhan Feng'in gökten düştüğünü gören yaverlerinin hepsi başına koşuştu.

*whoosh*

Ama daha Zhan Feng'in yanına bile gelemeden Eggy'nin kara alevleri tekrar ortaya çıktı ve hepsini yuttu.

“Ahh—”

Dövüş Lordlarının hepsi acı içerisinde bağırmaya başlamıştı. Zhan Feng gibi onlar da Kaynak enerjilerinin vücutlarından emilmesinin acısını yaşıyordu.

Zhan Feng'e olduğu gibi, onlar da gençliklerini hızla kaybettiler ve ak saçlı gri sakallı yaşlılar hâline geldiler.

*poof poof poof*

Kaynak enerjilerini emen Eggy onları öldürmedi. Hepsini yere bıraktı bunun yerine. Yükseklik tam ayarındaydı, kemiklerini kırmaya yetecek kadar yüksek ama öldürmeyecek kadar alçak.

Eggy istese onları çok kolay öldürürdü. Ama bunu yapmadı. Biraz daha nefes almalarına izin verdi. Yaptığı gerçekten de acımasız bir şeydi.

Bunu gören herkes afallamıştı. Ağızlarından tek bir kelime bile çıkamıyordu, donup kalmışlardı.

Asura Dünya Ruhu gerçekten de acımasızdı. Güzel olabilirdi belki, hatta bir peri kadar güzeldi, ama kullandığı yöntemleri hiç umursamıyordu. Gerçekten de zorla Kaynak enerjilerini emmişti. Direkt bunu yaşayanları bırakın bunu duyanları bile dehşete düşüyordu.

"Eggy, düşündüğümden daha da fenaymışsın."

Eggy'nin ustası, Chu Feng bile kafasını sallamaktan kendini alamadı. Sisli Tepede bu Ölümsüz İnfaz Takımadalıları gerçekten sinirlendirmişti belki ama aralarında o kadar da büyük bir düşmanlık yoktu.

En azından Ölümsüz İnfaz Takımadalılar yabancıların önünde Chu Feng'e dokunmaya cesaret edemezdi.

Ama durum artık farklıydı. Eggy Zhan Feng'i o hâle soktuğunda Ölümsüz İnfaz Takımadasını da umursamadığını göstermişti.

Eggy'nin yardımıyla Chu Feng ve Ölümsüz İnfaz Takımadası artık ateş ve su gibiydi, beraber aynı yerde bulunamazlardı. Bugünden itibaren muhtemelen nerede bir Ölümsüz İnfaz Takımadalı görürse onunla ölümüne savaşması gerekecekti.

Chu Feng Eggy'yi da suçlamıyordu ama. Ne de olsa Ölümsüz İnfaz Takımadasıyla arasında böyle bir şey er ya da geç olacaktı. Özellikle de Sisli Tepede Ölümsüz İnfaz Takımadası çok kaşınmıştı.

"Eggy, üstündekileri al," dedi Chu Feng.

Eggy de oyalanmadı. Bütün Evren Keselerini kendine çekti. Hazinelerden en çekici olanı Zhan Feng'in Noksan Kraliyet Silahıydı.

Zhan Feng ve diğerlerini sakatlayan Chu Feng ve Eggy hazinelerini gözden uzaklara kaldırdı.

"Al." Bütün eşyaları toplayan Yumurtacık hepsini Chu Feng'e verdi. Sonra da gururla, "Nasıldı? İyi iş çıkardım, değil mi?" dedi.

"Çok güzel bir iş çıkardın." Diye kafasını salladı Chu Feng.

"Ama tabii ki." Chu Feng'in övgülerini duyan Eggy'nin keyfi yerine gelmişti. Tatlı tatlı gülümseyerek Dünya Ruhu Kapısından geçti, arkasında korkmuş bir kalabalık bırakarak.

Chu Feng'in kaldırmadığı bir hazine vardı. Bu da bir Noksan Kraliyet Silahıydı.

Ama Zhan Feng bunu Chun Wu'dan almıştı, bu yüzden Chu Feng de onu sahibine geri verdi.

"Chun Wu, burada konuşmak çok uygun değil. Yer değiştirelim," dedi Noksan Kraliyet Silahını Chun Wu'ya geri veren Chu Feng.

"Hı hı." Silahı kaldıran Chun Wu kafasını salladı. Yüzü çok da iyi değildi o anda. Chu Feng ve Eggy'den korkmuşa benziyordu o da.

Sonrasında ikisi de sıçrayıp uçtu ve kalabalığı arkalarında bıraktı. Ne yapacaklarını bilmiyordu kalabalık, ne gidebiliyorlardı bir yere ne de orada durabilirlerdi.

Zhan Feng ve diğerlerine boş boş bakıyorlardı. Geliştirmeleri falan kalmamıştı, gençken yaşlı olmuşlardı. Artık Hayatları pamuk ipine bağlıydı.

Zhan Feng ve diğerlerini bu hâle sokan Asura Dünya Ruhuydu belki ama onların gözünde bunu yapan kişi Wuqing isimli gençti. Ne de olsa Dünya Ruhu ne kadar güçlü olursa olsun Wuqing'in emirlerine uyuyordu.

Öncesinde çoğu kişi Wuqing'le ilgili söylentilere şüpheyle yaklaşıyordu. Ama artık gerçekleri kendi gözleriyle görmüşlerdi. Wuqing'in söylentilerdeki kadar güçlü olduğunu ve çok dehşet biri olduğunu görmüşlerdi.

Gözleriyle Wuqing'in yaptıklarını görenler asla ve asla onu sinirlendirmemeye karar vermişti.

Bu Wuqing hiçbir şeyden korkmayan acımasız biriydi.

Zhan Feng'i bile ne hâle sokmuştu, neslinin en iyi dâhisini.

Kalabalık hâlâ Chu Feng'i düşünürken Chun Wu ve Chu Feng ıssız bir yere gelmişti. Etrafta kimse olmadığını görünce bir Gizleme Oluşumu döşedi.

Chu Feng Zhan Feng ve diğerleriyle ilgili bir şey hissetmiyordu ve yüzünde de umursamaz bir ifade vardı ama bunun ne kadar ciddi olduğunun da farkındaydı.

Eğer Ölümsüz İnfaz Takımadalılar bunu öğrenirse Chu Feng'i paramparça ederlerdi. Muhtemelen tüm Doğu Deniz Bölgesinde aranıyor posterleri asarlardı, şu anki güçleriyle bunu yapmak onlar için mümkündü.

"Wuqing, benim hatam. Ben olmasam..."

"Ahh, artık ne iyi bilemiyorum. Sisli Tepe bile koruyamaz seni korkarım. Ne de olsa..."

"Doğu Deniz Bölgesini terk etsen? Yoksa Ölümsüz İnfaz Takımadasını düşünürsek, korkarım..." Chun Wu'nun yüzünde endişe vardı. Korkusuz ve cesur olan bu kız tamamen panik olmuştu. Chu Feng'in başına bir bela açtığını biliyordu.

"Chun Wu, korkmaya gerek yok. Sana ilginç bir şey göstereyim mi bak?" Chun Wu ne kadar endişeliyse Chu Feng de o kadar sakindi.

"Nedir?" Chu Feng'in dedikleri Chun Wu'yu şaşırtmıştı.

Chu Feng Chun Wu'nun önünde Dönüşüm Maskesini kullanarak görünüşünü değiştirdi, asıl hâline döndü.

"Wuqing, sen..." Chu Feng'i gören Chun Wu afallayıp kalmıştı. Kafası karışmıştı.

"Heh. Chun Wu, dürüst olacağım. Benim gerçek adım Chu Feng ve bu da gerçek yüzüm."

"Zhan Feng'i o hâle sokan Wuqing'di, Ölümsüz İnfaz Takımadasının yüzünü bildiği kişi de Wuqing. Bunların hiçbirinin benle, Chu Feng'le, alakası yok yani." Chun Wu'ya gerçek yüzünü göstermesinin sebebi onu sakinleştirmekti. Vicdan azabı çeksin istemiyordu.

"Wuqing'in gerçek ismin olmadığını ve kılığını da değiştirdiğini tahmin etmiştim zaten."

"Ama daha da genç olacağını hiç düşünmemiştim!" Chun Wu'nun endişesi azalmıştı ama yüzündeki şok daha da artmıştı.