Bölüm 808: Tüm Ailesini Öldürmek

avatar
5716 9

Martial God Asura - Bölüm 808: Tüm Ailesini Öldürmek


 

Çeviri: Wolfcobain Düzenleme: Sajapyu

 

Gerçek de tıpkı beklentilerdeki gibi olmuştu. Ölümsüz İnfaz Takımadası Zi ailesine büyük yardımlarda bulunmuş ve aile gücünü hızla arttırmıştı.

 

İlk başta Dövüş Lordu bile olmayan küçük bi aileydi. Şimdi Dövüş Lordu sayıları artmıştı; genç nesillerinde bile Dövüş Lordu olan bir aile hâline gelmişlerdi. Zi ailesi büyüyüp gelişmekle kalmamış, İrsi Soyu olan ailelerden bazılarını bile geçmişti.

 

Dışarıdan bakan biri için Zi ailesinin bu hâle gelmesi hep Ölümsüz İnfaz Takımadası sayesindeydi.Herkes çok bir başarısı olmayan Kutsal Vücut değil de Ölümsüz İnfaz Takımadasının yardımına gıptayla bakıyordu.

 

Ama kimse Ölümsüz İnfaz Takımadasının Zi ailesine gizliden gizliye ne yaptığını bilmiyordu: Gözlerini Zi Ling'in Kutsal gücüne dikmişti Ölümsüz İnfaz Takımadası. Zi Ling'le evlenmek falan değildi aslında dertleri; Zi Ling'e Murong Xun'a bir hediye gözüyle bakıyorlardı.

 

Ama Zi ailesinin çok zenginleştiği de su götürmez bir gerçekti. Sadece güç açısından değil, şöhret açısından da.

 

Zi Ling'in güzelliğinin eşsiz olduğuna dair söylentiler vardı; Doğu Deniz Bölgesinin en güzel üç kızı arasında bir numaraydı. Bu da birçok insanın Zi ailesini ziyaret istemesine sebep oluyordu; bu kızı görmek istiyordu herkes.

 

Zi ailesi de herkesi kabul etmese de meşhur olanları ederdi ama aslında kimseye öyle kolay kolay Zi Ling'i göstermezdi.

 

O anda Chu Feng Zi ailesinin konağının dışında duruyordu. Zi ailesinin sonu gelmek bilmeyen ziyaretçileri kabul ettiği Çiçek Vadisinin merkezindeki konağa bakan gözlerinde nefretten başka bir şey yoktu.

 

*whoosh whoosh whoosh*

 

Zi ailesinin güvenliği sıkıydı ve çöldeki kumlar gibi uzmanlar vardı her yerde ama Chu Feng için içeriye gizlice girmek büyük bir sorun olmadı.

 

"Ah!" İçeri giren Chu Feng kendisine az çok benzeyen birini buldu ve bayılttı onu. Sonra da kıyafetlerini aldı ve yüzünü ona benzer bir hâle getirdi.

 

Bunu yaptıktan sonra Chu Feng Zi ailesinin hapishanesini öğrenmeye koyuldu. Bazı yöntemler kullanıp yalanlar söyleyerek içeri girdi.

 

“Ahh—”

 

"Affet beni, affet beni! Vallahi her şeyi söyledim! Ah! Dur!"

 

Zi ailesinin hapishanesi çok büyüktü ve içeride her türden insan vardı. Bazıları sakin sakin oturuyordu; uzun senelerdir burada oldukları belliydi. Bazıları da sorgulanıyordu, işkenceye uğruyordu.

 

Ama bu insanlar Chu Feng'in umurunda değildi. Cennetin Gözlerini kullandı ve Ruh Gücünü yaydı. Amacı Zi Ling'in yerini bulmaktı.

 

Ama bütün hapishaneyi aramasına rağmen ondan bir iz bile görememişti Chu Feng. Ama Chu Feng onu bulmasa da tanıdık birini bulmuştu.

 

Korunaklı bir odada yaşlı bir adam vardı. Adamın kıyafetlerinde bir şey yoktu ama yüzü biraz incelmiş ve rengi kaçmıştı; sanki aklını kurcalayan bir şeyler var gibiydi. Bu Zi Ling'in dedesi Zi Xuanyuan'dan başkası değildi.

 

Prangalara bağlı değildi. İçinde bulunduğu hücre de diğerlerinden farklıydı. Bayağı bir lüks bir hücreydi. Bu hücrenin lüks bir odaya çevrildiği belliydi.

 

Rahat yataklar ve bir sürü eşyanın yanı sıra leziz yemekler ve yetişim kaynakları da vardı hücrede.

 

Zi Xuanyuan sandalyesinde bağdaş kurmuş çay içiyordu o anda. Yetişimi de yükseliyordu; Gök aleminin zirvesine ulaşmıştı.

 

Ama arkasında birkaç tane genç adam vardı. Bunlar da Zi ailesindendi ve çoğu Gök alemindeydi. Ama otuzlarında olan bir adam bir Dövüş Lorduydu, birinci seviye bir Dövüş Lordu.

 

"İhtiyar, reddetme işte yoksa seni zorlayacağız. Reis Zi Ling'i ikna etmeni istiyor, git de ikna et. Buranın efendisi sen değilsin unutma. Söyleneni yapmazsan ne olacağını iyi biliyor olman gerek," dedi gençlerden biri. Zi ailesinin gençlerinden olmasına rağmen hiç de saygılı davranmıyordu Zi Xuanyuan'a, sanki bir suçluyla konuşuyordu.

 

"İkna mı edeyim? Neye ikna edecekmişim? Sırf siz aç gözlü köpekler memnun olasınız diye kendini cehenneme atmasına mı ikna edeyim?" Dedi alaycı gözlerle gençlere bakan Zi Xuanyuan.

 

"Seni..." Bunu duyan genç öfkelenmişti. Elini kaldırdı, Zi Xuanyuan'a vurmak üzereydi.

 

"Durun!" Tam da o anda birinci seviye Dövüş Lordu olan genç araya girdi.

 

Grubun lideri gibi duruyordu; bağırdıktan sonra diğerlerinin hepsi geri çekildi ve sustu.

 

Lider Zi Xuanyuan'a doğru iki adım attı ve sahte bir gülümsemeyle, "Xuanyuan Efendi, ne dersen de Murong Xun Doğu Deniz Bölgesindeki bir numaralı dâhi. Ne meşhur, zeki kadınlar onunla evlenmek istiyor da hiçbirinin yüzüne bakmıyor o."

 

"Ne iyi bir fırsat bu! Ne diye inat edersin? Git de Zi Ling'i ikna et, anasını babasını ikna et. İnat edip de aileyi mahvetmemelerini söyle."

 

"Hmph." Zi Xuanyuan ona öfkeyle baktı, sonra onu görmezden geldi ve çayını içmeye devam etti.

 

Zi Xuanyuan'ın bu yaptıkları adamı sinirlendirmemişti. Laflarına devam etti gülümseyerek, "Durum böyle devam ederse şüphesiz Murong Xun Zi Ling'in Kutsal gücünü alacaktır. Bırakın sizi, Zi Ling istemese bile ne yapabilir ki? Üç yıl sonra her şey Murong Xun'un olacak."

 

"Direnip de karşılık vererek Zi ailesinin hepsini mahvetmektense neden Zi ailesindeki herkesin isteklerini gerçekleştirmeyelim?"

 

"Peh! Utanmaz." Zi Xuanyan ağzını açtı ve adamın yüzüne yapış yapış bir balgam attı.

 

"İhtiyar eceline susamışsın sen!" Bunu gören adamlar öfkelenmişti ve ellerini kaldırdılar, vurmaya hazırlanıyorlardı.

 

"Durun!" Ama adam tekrar bağırıp onları durdurdu. Ama yüzünde güçlü bir öfke ve gözlerinde yoğun bir öldürme isteği vardı.

 

Birden kolunu uzattı ve Zi Xuanyuan'ın kıyafetlerine yapıştı. Tehditler savurmaya başladı, "İhtiyar, dedem reistir. Seni öldürmek istersem kimse durduramaz beni."

 

"Ama sana bir şans veriyorum. Zi Ling'in kalbindeki o tenekenin ismini ve nerede olduğunu söyle bana. O zaman hayatını bağışlarım."

 

"Hahaha..." Zi Xuanyuan bir kahkaha patlattı ve genç adama dalga geçen gözlerle baktı. "Bilmek mi istiyorsun? Git de dedene sor! Neden ona sormuyorsun? Çünkü deden sana söylemeye cüret edemiyor, değil mi?"

 

"Eminim gayet iyi biliyor ki ben ölsem belki bir şey olmaz ama Zi Ling ölürse hepiniz de onun ardından gidersiniz."

 

"O çocuğa bir şey olursa da Zi Ling daha fazla yaşamak istemez. Bu yüzden deden ona dokunmaya cesaret edemiyor! Ama senin gibi bir aptal bunu anlamaz işte. Yaşamaktan bıkmışsın belli ki!"

 

"Hmph. Saçmalık. Söylemezsen söyleyene kadar döverim seni." Adam öfkeden kudurmuştu, bir şey demeden kolunu salladı ve Zi Xuanyuan'ı yere çarptı. Sonra da bağırdı, "Dövün şunu. Ölümün kıyısına gelene kadar dövün."

 

Sözlerini bitirir bitirmez genç adamların hepsi yaşlı adamın etrafını sardı. Kollarını sıyırdılar, hepsi Zi Xuanyuan'ı kalpsizce dövmeye hazırdı.

 

*BUUUUUM*

 

Ama tam da o anda bir patlama sesi duyuldu. Özel malzemelerden yapılmış ve mor-renkli Ruh Oluşumuyla güçlendirilmiş hücre kapısı paramparça olmuştu.

 

Yabancı ama kana susamış bir ses geldi odanın dışından;

 

"Kim ona dokunmaya cüret ederse tüm ailesini öldürürüm!"

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44266 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr