Çeviri: Wolfcobain Düzenleme: Sajapyu

Chu Feng öylece durmuş boş boş bakıyordu.

Çıplak gözü bırakın Ruh Gücüyle bile bir şey görememişti.

Ama Chu Feng Taikou'nun söylediklerini boş yere söylemediğini biliyordu. Bu yüzden Cennetin Gözlerini kullandı ve bunu yapınca şok oldu. Gizlenmiş birini görmüştü. Kasıtlı olarak gizlemişti kendini ama Cennetin Gözlerinin gözlem gücü sayesinde Chu Feng bunun Toprak Kralı olduğunu anlamıştı.

"Uzun süredir burada bekliyor. Seninle konuşacak bir şeyi var herhalde, seni daha fazla tutmayayım."

"Ama eğer bir şeye ihtiyacın olursa beni her zaman bulabilirsin. Ama unutma, bugünden sonra Dört Deniz Akademisine gelme."

Taikou konuşurken el büyüklüğünde bir kristal çıkarıp Chu Feng'e verdi. Bu Mühür Kristaliydi; içinde de garip bir enerji vardı, bir Posta Kuşunu hayatta tutan bir enerji. Bu Posta Kuşu belli ki Taikou'yu bulabilirdi ve Chu Feng Taikou'yla iletişime geçmek isterse bu kuşu kullanacaktı.

"Teşekkür ederim efendim." Posta Kuşunu alan Chu Feng tekrar Taikou'ya karşı olan minnettarlığını belirtti.

Taikou daha fazla bir şey demedi. Yüzünde bir gülümsemeyle elini sallayarak veda etti ve oradan uzaklaştı.

"Bu Taikou denen kişi hiç basit biri değil. Chu Feng, nereden geldiğini biliyor musun?" Taikou gittikten sonra Toprak Kralı Chu Feng'in yanına gelmişti.

"Tek bildiğim Taikou Efendi'nin Dört Deniz Akademisinde Kutsal Eğitmen olduğu. Diğer şeylerden çok emin değilim," diye cevapladı Chu Feng.

"Kutsal Eğitmen mi? Dört Deniz Akademisinde böyle birinin olduğunu hiç düşünmezdim." Toprak Kralı Taikou'nun arkasından ciddi ve şaşkın gözlerle baktı.

"Toprak Kralı, bu Taikou Efendi çok mu güçlü?" Diye sordu Chu Feng daha fazla bilgi alabilmek için. Bir Dövüş Kralı ve Altın-pelerinli Dünya Spiritisti olarak Toprak Kralı muhtemelen Taikou'nun gücünü Chu Feng'den çok daha iyi kavrayabilirdi.

"Bu adamın gücü benimkinden çok fazla," dedi Toprak Kralı.

"Ne?" Bunu duyan Chu Feng'in ağzı açık kalmıştı. Taikou'nun gücünün Toprak Kralı'ndan fazla olduğunu zaten tahmin ediyordu ama yine de bunu duyunca şok olmuştu Chu Feng, özellikle de "çok" kelimesi Taikou'nun ne kadar güçlü olduğunu vurguluyordu.

Chu Feng de kafasını Taikou'nun gittiği yere doğru çevirdi ve ancak o zaman çoktan gözden kaybolduğunu fark etti. Toprak Kralı'yla Chu Feng'in kafasında aynı soru belirdi: Kim bu Taikou?!

"Chu Feng, Doğu Deniz Bölgesi'nin hâlinden haberdarsın değil mi?" diye sordu Toprak Kralı birden.

"Birazcık bir şeyler biliyorum ama doğru mu değil mi bir fikrim yok." Chu Feng kafasını salladı ve Toprak Kralı'na neleri bildiğini anlattı.

"Doğru sayılır. Durum tıpkı dediğin gibi; Ölümsüz İnfaz Takımadası Sakatlayan Gece Şeytanı Tarikatına resmen savaş açtı ve her yerden ittifak toplamaya çalışıyorlar."

"Ama Sakatlayan Gece Şeytanı Tarikatı bununla başa çıkabilir. Aslında seni aramamın sebebi seninle alakalı bir şey. Altın Kralı ve Ahşap Kralı'yla konuştuk ve bu işi bizzat senin halletmenin daha doğru olacağına karar verdik," dedi Toprak Kralı

"Nedir bu mesele Toprak Kralı?" Diye sordu Chu Feng heyecanla. Kendisiyle alakalı bir şey olduğunu duyunca içten içe kötü haberlerin gelmek üzere olduğunu sezmişti.

"Şu anda Ölümsüz İnfaz Takımadası Sakatlayan Gece Şeytanı Tarikatından çok nefret ediyor ama sana karşı olan nefretleri bize karşı olan nefretlerinden az değil çünkü yaptıkların onları çok zor bir duruma soktu."

"Ve şu anda da seni bulamıyorlar. Öfkelerini dindiremiyorlar bu yüzden de seninle bağı olan insanlara bulaşıyorlar."

"Şu anda senin Dokuz Eyalet denen bir yerden geldiğini biliyorlar. Yani orada sana yakın olan insanların olduğunu da biliyorlar. Kılıçlarını Dokuz Eyalet'e çevirmeye karar verdiler, yakıp yıkacaklar orayı."

"Ama Ölümsüz İnfaz Takımadası hâlâ halkın gözünde adaletli bir imaj çizmeye çalışıyor bu yüzden de çok acımasız şeyler yapamazlar. Bu yüzden de bir plan yapmışlar," dedi Toprak Kralı.

"Neymiş planları?" Diye sordu Chu Feng hemen.

"Heh." Toprak Kralı önce gururla gülümsedi ve sonra da "Sakatlayan Gece Şeytanı Tarikatının müritleri Doğu Deniz Bölgesinin her yerindedir. Bu Sakatlayan Gece Şeytanı Tarikatının dağılmış olması demek olabilir ama hem iyi yanları var bunun hem de kötü. Farklı yerdeki müritlerim bizim için iyi bir bilgi ağı."

"Müritlerimizden birinin söylediklerine göre Ölümsüz İnfaz Takımadası gizliden gizliye Doğu Deniz Bölgesindeki bir hanedanlığa emirler vermiş. Dokuz Eyaleti yok etmelerini söylemişler, yönetimi ele geçirme bahanesini kullanarak."

"Bu hanedan küçük bir güç. Bu yüzden de doğal olarak Ölümsüz İnfaz Takımadasının dediklerine karşı gelemiyorlar. Birkaç gün önce yola çıkmışlar. Klanın tüm uzmanlarını Dokuz Eyalet'e yollamışlar bir katliam yapmak için."

"Lanet olsun!"

Bunu duyunca Chu Feng'in yüz ifadesi hemen değişmişti. Farkında olmadan yumruğunu sıktı, yüzünde ise endişe ve korku vardı. Dokuz Eyalet'de gerçekten de Chu Feng'in çok umursadığı insanlar vardı. Su Rou, Su Mei, Jiang Wushang, Zhang Tianyi de şu anda Dokuz Bölge'deydi.

Ölümsüz İnfaz Takımadası gerçekten de pis bir hamle yapmıştı ve Chu Feng Ölümsüz İnfaz Takımadasına onun Dokuz Eyalet'den geldiğini kimin söylediğini de biliyordu; rezil Zi ailesi.

"Ölümsüz İnfaz Takımadasının hamlesi şiddetli bir hamle olabilir ama paniğe gerek yok. Sakatlayan Gece Şeytanı Tarikatı çoktan bir karşılık hazırladı, seninle buluşmak istememin sebebi de bunu konuşmak," dedi Toprak Kralı gülümseyerek.

"Ben ne yapayım Toprak Kralı?" Diye sordu Chu Feng.

"Beni takip et." Toprak Kralı ileri doğru sıçradı ve Dört Deniz Akademisinden uzaklaşmaya başladı uçarak. Chu Feng de onu takip etti.

Dört Deniz Akademisinin topraklarından çıktılar ve uçsuz bucaksız bir denizin üstüne geldiler. Denizin dalgaları o kadar büyüktü ki gökyüzüne değiyordu. Fırtınalar kopup duruyordu ve dalgaların sesleri dışında deniz canavarlarının kükremeleri duyuluyordu.

Ama büyük Doğu Deniz Bölgesi'nde böylesine bir deniz gayet sıradan bir şeydi. Normal bir denizdi işte.

Chu Feng en başta Toprak Kralının kendisini neden buraya getirdiğini anlayamadı. Tam da sebebini soracakken büyük bir patlama duydu. Altlarındaki denizden büyük bir dalga yukarı doğru sıçradı.

Dev dalga yukarı doğru gelirken Chu Feng devasa bir şey daha gördü.

Bir savaş gemisiydi bu, siyah bir savaş gemisi. Denizden çıkmış ve yavaş yavaş havalanıyordu.

Bu çok büyük bir savaş gemisiydi. Dışarıdan bakınca birçok hem saldırı hem savunma için kullanılabilen Ruh Oluşumları dışında ayrıca büyük saraylar ve kuleler de görülüyordu. Sanki çelikten yapılmış küçük bir kale gibiydi.

Daha da önemlisi Chu Feng geminin ön güvertesinde nizami bir şekilde duran bine yakın insan görebiliyordu. En zayıfları Gök aleminin yedinci seviyesindeyken en güçlüleri Gök aleminin dokuzuncu seviyesindeydi. Hepsi de Gök aleminin zirvelerindeydi.

*bam bam bam*

Hemen sonra dokuz büyük dalgayla birlikte dokuz tane koskocaman siyah savaş gemisi daha belirdi. Havaya yükselince yavaşça Chu Feng'e doğru yaklaştılar ve bir sıra oluşturdular.

Diğer dokuz gemi de tıpkı ilki gibiydi; içindeki adamlara dek.

On savaş gemisi ve on binden fazla Gök aleminin zirvesindeki uzman Chu Feng'in önünde bekliyordu.

*whoosh whoosh whoosh*

Tam da o anda otuz sekiz kişi daha yakından bir yerden oraya doğru uçtu ve Chu Feng ile Toprak Kralı'nın önünde sıraya girdi. Otuz sekizi de Dövüş Lorduydu ve geliştirmeleri daha Dövüş Lordu seviyesinin erken aşamalarında olsa da yine de Dövüş Lorduydu hepsi.

"Toprak Kralı'na saygılar olsun! Chu Feng'e saygılar olsun!" Yanlarına geldikten sonra Dövüş Lordlarının hepsi havada yarı diz çökerek aynı anda Chu Feng'e ve Toprak Kralı'na saygılarını sundu.

"Toprak Kralı'na saygılar olsun! Chu Feng'e saygılar olsun!" Aynı anda gemilerdeki Gök alemi uzmanları da diz çöktü ve Chu Feng ile Toprak Kralı'nı selamladı.

"Toprak Kralı bu..." Bunu gören Chu Feng ne diyeceğini bilemedi.

Toprak Kralı ise hafifçe gülümsedi ve "Böyle bir karşılık hazırladık işte, şiddeti şiddetle bastırmak!" dedi.