Çeviri: Wolfcobain Düzenleme: Sajapyu

"Haha, Wushang gerçekten de bu Chu Feng benden güçlü diye diye meraklandırdın beni. Acaba hangi seviyede... Şuna ne dersin? Şöyle tahminen hangi alemdedir Chu Feng onu söyle. Gök aleminin zirvesine ulaştı mı?" Jiang Wushang'ın dediklerini duyan Azure Ejderha Kurucusunun keyfi yerine gelmişti ve Chu Feng'in geliştirmesiyle ilgili sorular sormaya başladı.

Herkes tekrar bakışlarını Jiang Wushang'a çevirmişti yine çünkü herkes Chu Feng'in şu anda ne kadar güçlü olduğunu merak ediyordu.

Azure Ejderha Kurucusunun dediklerini duyan Jiang Wushang hafifçe gülümsedi ve sonra da "Efendim, dürüst olmak gerekirse siz bile yetişim konusunda Chu Feng ağabeyden geridesiniz . Şu anda Dokuz Bölge'nin en güçlüsü siz değil de Chu Feng ağabeydir."

Jiang Wushang'ın sözleri berrak bir havada gürleyen gök gürültüsü etkisi yaratmıştı. Herkesi bir sessizlik bürümüştü; duyulan tek şey insanların nefes sesleriydi.

Diğer insanları bırakın Azure Ejderha Kurucusunun bile yüzü donup kalmıştı. Yaşlı yüzünde şaşkınlık ve şok vardı.

Çünkü Jiang Wushang'ın cevabı gerçekten de herkesin beklentilerini aşıyordu.

İnsanlar Jiang Wushang'ın kendisiyle aynı nesilden olan Chu Feng'e neden bu kadar saygı duyduğunu anlamıştı.

Bundan sonra ziyafet devam etti ama kimse Chu Feng'in bahsini bir daha açmadı.

Ziyafetten birkaç gün sonra Dokuz Eyaletin sınırlarından içeri birçok yabancı girip Jiang Hanedanına gelmeye başladı.

Uzun süredir beklenen Bin Klan Toplantısı sonunda başlamak üzereydi.

Bin Klan Toplantısı doğu ülkelerinin hanedanları tarafından düzenlenirdi. Neredeyse her sene yapılırdı ve genellikle en güçlü hanedan hangisiyse bu toplantıya o ev sahipliği yapardı .

Ama bu sene farklı bir durum söz konusuydu. Bu sene Dokuz Eyalet'de olmasının sebebi Jiang Hanedanı'nın güçlü olması değil de ülkede sıra dışı bir karakterin, Azure Ejderha Kurucusunun belirmesiydi.

Bin Klan Toplantısı dense de bu toplantıya her sene sadece birkaç yüz klan katılırdı. Bin Klan Toplantısının en önemli hedefi klanlar arasındaki ilişkileri kuvvetlendirmekti. Her klan en güçlü kişisini seçerdi ve her klana ne kadar saygı gösterilmesi gerektiği belirlenirdi.

Yani Bin Klan Toplantısının etkinlikleri basit şeylerdi; muhabbet ve dövüş. En dikkat çekici dövüşler genç nesiller arasındaki dövüşler olurdu çünkü bir hanedanın gerçek gücünü bu gençler gösterirdi.

Bu senenin Bin Klan Toplantısı tam da zamanında gerçekleşiyordu ve Jiang Hanedanı'nın da beklediği üzere hanedanı temsil edecek olan Jiang Wushang herkesin dikkatini çeken bir Arap atı gibiydi. Farklı farklı yerlerden gelen insanları şaşkınlığa uğratıyordu.

Bu gençti hem Gök aleminin sekizinci seviyesindeydi hem de İmperiyal Soyu vardı. Bu ne anlama geliyordu? Yetişim potansiyelinin sınırsız olduğu ve büyük şeyler başaracağı anlamına geliyordu.

Başlarında bu çocuk olduğu sürece Jiang Hanedanı da şüphesiz çok yükselecekti. Bırakın bu doğu ülkelerine kaçmış olan yıkık hanedanları, Doğu Deniz Bölgesinin hanedanları bile er ya da geç onun ayakları altında ezilecekti. Doğu Deniz Bölgesinde bir yer bile edinebilirlerdi ve efsanevi Dövüş Sanatı Kutsal Topraklarına girmeleri de imkânsız değildi.

İmperiyal Soy Kraliyet Soyundan çok daha iyi bir şeydi. Efsanelerde adı geçen bir güçtü bu. Herkesi aşan bir güçtü.

Ama işler düşündükleri kadar iyi gitmedi. Jiang Wushang tam da İmperiyal Soyuyla diğer gençlere üstünlüğünü gösterecekken daha önce hiç görmediği bir düşmanla karşılaştı.

Bu düşman da soy sahibiydi. Bir de yirmiden biraz büyüktü, Jiang Wushang'dan çok da büyük değildi yani. Ama Jiang Wushang onun geliştirmesini göremiyordu. Jiang Wushang hangi tekniği kullanırsa kullansın bu kişiyi bastıramıyordu.

Bu çocuğun ismi Gao Peng'di.

*buum buum buum buum*

O anda, dövüş arenasında, Jiang Wushang ve Gao Peng arasındaki dövüş sürüyordu. Jiang Wushang'ın saldırıları şiddetlendikçe aralarındaki savaş da hararetleniyordu. Gök aleminin zirvesinde olan yaşlılar bile baskı hissetmeye başlamıştı. Kendi kendilerine, arenada olsak acaba dayanabilir miydik diye düşünüyorlardı.

"Lanet olsun! Seni yenemediğime inanamıyorum!" Jiang Wushang cephanesindeki her silahı kullanmış olmasına rağmen rakibini yenememişti ve öfkelendirmişti bu onu çünkü dövüşmeye başladığından beri Gao Peng'in kendisiyle oyun oynadığını hissediyordu, kendisini bir düşman olarak bile görmüyordu.

“HAA—” Diye bağırdı Jiang Wushang birden. Alnında altın harflerle yazılmış "İmperiyal" kelimesi belirdi ve aurası hızla yükselmeye başladı. Etrafına ancak bir imparatora ait olabilecek bir kudret saçmaya başladı.

"İmperiyal Soy! Sonunda tekrar görebildim. Bu aura gerçekten de Kraliyet Soyunkini aşar da geçer."

"Bu dehşet bir şey. Jiang Hanedanı kim bilir kaç yıldır ses seda çıkamıyor ama şimdi bir seferde herkesi şok ettiler! İmperiyal Soyu olan birine sahipler! Kesinlikle ileride çok yükselecekler ve kimse durduramayacak onları."

Jiang Wushang'ın İmperiyal Soyu kullandığını gören hanedan üyelerinin birçoğu ayaklandı ve iç çekti. Yüzlerinde hayranlık ve kıskançlık vardı çünkü Jiang Wushang hayatta olduğu sürece artık Jiang Hanedanı'na karşı temkinli davranmaları gerekecekti. İçten içe hepsi bu hanedanla ilişkilerini iyileştirme kararı aldı.

"Jiang Hanedanı'ndan bu çocuk hepimizi bir anda nasıl da şaşırttı. Ama o Gao Hanedanı'ndan Gao Peng'i de hafife almamak lazım. Daha gerçek gücünü göstermedi ve ben bile anlayamadım gerçek gücünün ne olduğunu. Acaba hangi alemde," dedi Gök aleminin dokuzuncu seviyesinde olan bir uzman.

"Evet! Gao Hanedanı... Bu hanedanı daha önce hiç duymamıştım! Ve bu Gao Peng de arenaya çıktığından beri gücünü gizliyor. Çok güçlü saldırılar kullanmadı ama rakiplerini de rahatça yendi. Daha bir maç kaybetmedi."

"Baksana Jiang Wushang İmperiyal Soy'u kullanıyor olmasına rağmen hiç istifini bozmadı. Bu zekâ ve cesaretle onu kimse tutamaz."

İnsanları sadece Jiang Wushang'ın performansı değil Gao Peng de şaşırtmıştı. Görünüşü belki Jiang Wushang kadar şatafatlı değildi ama yine de insanların beklentilerini aşmıştı.

En önemlisi de Gao Peng Jiang Hanedanı'ndan da daha az bilinen bir hanedandan geliyordu. Doğu ülkeleri arasında Gao Hanedanının ismini daha önce duyan olmamıştı.